8 numaralı kutu

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Bu sütunu sürekli okuyanlar bilirler. Genellikle ülkenin çarpıklıklarını, özellikle medya merkezli yazılar kaleme almaktayız. İkiyüzlülüğü, yozluğu, dejenerasyonu, iktidar yalakalığını, mesleğin ne hallere düştüğünü biz yazıp dururuz da çok şey değişmez o ayrı.

Hani beylik ifadedir ya, “tarihe not düşmek” işte biz ondan yaparız. Not değil, külliyat düşeriz tarihe!

En azından gelecek nesillere karşı bir sorumluluk yerine getirmiş olduğumuza inanır, kendimizi öyle teselli ederiz.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Özellikle sosyal medyada son dönemlerde şu şikayetleri sıklıkla okur olduk: “Kapkaç, hırsızlık, yankesicilik, fuhuş ve gasp suçlarında anormal bir artış var. Din, bu iktidar döneminde içi boşaltılan ve insanların ondan soğuduğu bir kavrama dönüştü. Cuma namazları iktidarın propaganda saati olduğu için insanlar artık haftada bir bile camiye gitmek istemiyor. Cezaevlerindeki adi suçlular dışarı salındı, dışardaki caniler, hırsızlar ise hapishaneler dolu olduğu için içeri alınmıyor. Dünyanın en kültürlü ve eğitimli mahkumlarına sahip ülkeyiz. Hapishanelerimiz akademisyen, memur, öğretmenlerle tıka basa dolu. Ne bir yolsuzluk soruşturması duyuyoruz, ne de ahlaklı birinin istifasını. Suçun cezasını çeken hemen hemen hiç yok. Tahliye edilenlerin büyük çoğunluğu yeniden suç işliyor. Üniversite mezunlarının büyük bölümü işsiz ve aç. Devlet, iktidar partisi yandaşları tarafından parselleniyor. Haksızlık ve hukuksuzluk almış başını gidiyor. Yargı tamamen kaput… Yargıya güven çoktan bitmiş durumda.”

İktidar tayfasındaki herkes kendi makam ve önemlerine göre bir şeyler götürmekle meşgul. Hatırlayın gazeteci kılıklı Veyis’in maceralarını. (Sahi pazartesi savcılığa gidecekti ne oldu o iş?) İktidar hep aynı şeyleri yapıp, farklı sonuç bekliyor. Bu gidişle sonsuza kadar beklese de arzu ettiği noktaya gelemeyecek. Hoş öyle bir derdi de yok sanırım. Herkes cukkayı doldurmak peşinde.

Funny cute Fox & Chicken Love Romantic Heart Gift - Fox Lover Gift Ideas - Sticker | TeePublic

Bazı sokak röportajlarını izliyorum, inanılmaz gerçekten.

Adam sefil, perişan halde.

İlk birkaç dakika ne rezillikler çektiğini anlatıyor. Bakıyorsunuz ki, sorumlulardan şikayetçi olacak. Ve en sonunda şöyle bağlıyor: “AK parti ve Erdoğan tabii. Ülkeyi ancak onlar kurtarır!”

Şöyle bir fıkra okumuştum vaktiyle:

Açıkgöz adamın teki, doktor kılığına girip uyanıkları yolmak için güzel bir yöntem bulmuş. Bir levhaya “Her türlü hastalığa çare bulunur. Bulunmazsa paranız 5 misliyle iade edilir” diye yazmış. Tabii uyanıkların bini bir para. Hemen biri arkadaşıyla damlamış. Niyeti doktoru yolmak. “Sıkıntınız nedir?” demiş doktor. “Tat alamıyorum” demiş uyanık. “Kolay,” demiş doktor, “Kızım getir 8 No’lu kutuyu.” Hemşire getirmiş kutuyu, doktor içinden bir parmak bir şey alıp uyanığa tattırmış. Yüzü inanılmaz buruşmuş ve tiksinmiş, “Ya bu pislik!” demiş uyanık. Doktor, gülümseyerek necaset yiyen uyanığa bakmış, “Bakın tat alma duyunuz artık çalışıyor,” demiş.

Adam uyanık ya. Doktora 100 dolar kaptırmanın acısıyla ertesi gün yine gitmiş. Niyeti 500 dolar kazanmak. Doktor, “Hoş geldiniz, yine sorun nedir?” demiş. Uyanık, unutkan rolü yapmış. “Daha önce buraya geldiğimi hatırlamıyorum,” demiş. Doktor, “Peki derdiniz nedir?” deyince, “unutkanlık” demiş uyanık. Doktor, “Kızım getir 8 No’lu kutuyu,” der demez uyanık atılmış, “Yo yo onda pislik var,” demiş. Doktor gülümsemiş, “Bakın hafızanız yerine geldi,” deyivermiş.

Uyanık, yediği kazığın acısını hiç unutmaz derler. Bizimkisi de öyle, ertesi gün yine damlamış, niyeti doktoru mağlup etmek ya, “Mahrem mevzuya girersem doktor, bu adamın niyeti ciddi diyerek vazgeçer ve 500 doları verir,” diye düşünmüş. “Bende soğukluk var doktor bey, ailevi hayatım yok artık,” deyince doktor, yine hemşireye dönmüş, “Kızım getir 8 No’lu kutuyu,” demiş. Uyanık, artık dayanamamış, “Ulan seni de, kutuyu da, 8 numarayı da…” deyip kaçmış.

İşte elinde 8 numaralı kutudan başka hiçbir malzemesi olmayan bir iktidar ve onun kanını emmeyi vatandaşlık zanneden bir milletimiz var şu anda.

Neredeyse ülkenin her yanı 8 numaralı kutularla dolu. Ve uyanıklarla…

1 Yorum

  1. Yav arkadaş, Hazar mısın, yazar mısın bilmiyorum ama senin neden böyle yazdığını biliyorum. Kıs-ka-nı-yor-sun. Evet, tek kelime ile kıskanıyorsun anavatan Türkiye´mizi. Ondan böyle kötüleyici yazıyorsun. Ayıplar olsun sana!
    Benim yerli ve milli Türk medyamız ile ilgili tecrübem daha farklı.
    Anlatayım.
    Dün yolum yine tren istasyonuna düştü, gazetelerin satıldığı yere uğradım. Orada TÜRKİYE GAZETESİ´nin manşetini gördüm. Hatırladığım kadarıyla şöyle diyordu: “Avrupa artan enerji fiyatları ve enerji krizi ile sarsılırken Türkiye bu alanda atılım üstüne atılım yapıyor.“ Bu atılımlar bir Türkiye haritası üzerinde de resimli olarak gösterilmişti. Karadeniz´de petrol bulunmuştu, Sinop tarafında nükleer santral yapılıyordu, Konya ovası ise baştan sona güneş enerjisi için kullanılacaktı.
    Bunu görünce içimi bir huzur ve gurur sardı. Gazeteyi alıp haberin detaylarını okumayı istedim. Ama ne gezer. Almanya´da yaşıyoruz, cepte gazetece alacak para mı var?!?
    Bir taraftan ülkemle gurur duyarken diğer taraftan da hayıflandım. „Keşke“ dedim kendi kendime, „bir imkanını bulsaydım da kapağı anavatan Türkiye´mize atabilseydim.“ Hadi, kendimden geçtim de, en azından çocukların geleceğini kurtarma adına. Hatta buralarda o kadar bunalmış durumdayım ki, inanın, evli olmasam, kapağı oralara atabilmek için kendimden 20 yaş büyük bir kadınla evlenmeyi bile göze alabilirdim.
    Bakın, geçenlerde burada Merkel seçimi kaybetti. Haklı olarak kaybetti. Bunca yıl iktidarda, ülkeye çakılmış bir çivisi yok. Ülkemizin başındaki Reis-ül Ekber yurdun dört bir yanında halkına saraylar armağan etti. Merkel bunca yıl bir kitap bile yazamadı. Cahil kadın!
    Enerji alanında da öyle. Bunca yıldır bu sektörde de bir kuruşluk yatırımları yok. Nükleer santral? O teknolojileri mi var! Rüzgar enerjisi? Yok! Güney enerjisi? Buralara güneş doğmuyor ki! Enerji adına bir yel değirmeni var Hollanda´da, enerji ihtiyacı oradan sağlanıyor. Tabii, o da yetmiyor tüm bir Avrupa kıtasına.
    Bu kış işimiz zor Avrupa´da. Sanıyorum, bu kışı atlatabilmek adına buralarda ikişer üçer aile olarak bir evde toplanıp, tek odayı ısıtıp öyle geçireceğiz önümüzdeki soğuk mevsimi.
    Ama olsun.
    Biz burada enerji krizi ile sarsılırken Türkiye´mizde böyle hakikatleri yazan “TÜRKİYE GAZETESİ” gibi medyamızın olması, Avrupa yerinde sayarken anavatanımızın dünyayı kıskandırırcasına atılım üstüne atılım yapmasının gururu içimizi ısıtıyor.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin