200 milyar TL’lik pardon! [Haber-Analiz: Semih Ardıç]

Merkez Bankası (TCMB) 24 Ocak’ta Türkiye saati ile 14.00’te piyasaların dikkat kesildiği kararını açıklayacak. Aralık 2016’da tribüne çıkan ve o günden beri doların yüzde 10’a yakın kıymet kazanmasına göz yuman TCMB’nin politika faizini artırmak yerine bankalara arka kapıyı göstermesi de tansiyonu düşürmedi.

‘Dostlar alışverişte görsün’ tavrı netice vereceği için tercih edilmedi. TCMB Başkanı, Recep Tayyip Erdoğan’ın hışmına uğramamak için ıslık çalarak korkularından emin olacağını zannediyor.

Güya faiz artırmadılar. Hazine yüzde 11,27 ile borçlanabiliyor. Bankaların fonlama maliyeti yüzde 10’u buldu. Amma velakin Merkez Bankası ekranında ‘yüzde 8’ yazıyor. Banka yüzde 10 ile borç buluyorsa firmalara veya şahıslara bunun altına inerek mi kredi verecek? Öyle olmadığını herkes biliyor.

TCMB’NİN DE YENİ ROLÜ OYALAMAK

bascıTCMB’nin yeni rolü de oyalamak, vaktinde müdahale etmemek ve günü birlik yaşamak. Oyun metni Saray’da yazılmış, dağıtılmış. Ezberi zayıf olanlar için suflör sahne arkasından sesleniyor. Her şey oyunu seyreden haşmetmeabın yüzü gülmesi için. Bu kadarı kâfi. Dünya yıkılsa, ekonomi batsa ehemmiyetsiz.

Devletin bütün kabiliyetlerini, itibarını bu şekilde bertaraf etmenin faturası birkaç ay veya senede anlaşılamaz. Sadece dolar/TL kurunun 3,77’ye gelmesinden mütevellit kayıpların telafisi seneleri bulacak. 417 milyar dolar dış borcumuz var. 1 ABD doları geçen sene yaz aylarında 3 TL idi. Aradaki 77 kuruş farkın borçlara getirdiği ilave maliyet 321 milyar TL. Doların yükselmesinde Merkez Bankası, Saray ve hükümet üçgeninde yapılan hataların yanı sıra doların dünyada yeniden öne çıkması ve ABD’nin faiz artışları tesiri elbette var.

TL’nin en fazla değer kaybetmesi ve hâlâ en riskli üç para biriminden biri olarak işaret edilmesi de gösteriyor ki döviz şokunda dahilî faktörlerin payı en az yüzde 60. Bu pay esas alındığında iktidarın borçlar üzerinden vatandaşın sırtına 193 milyar TL yüklediği görülecektir. Bu arada Hazine’nin borçlanma maliyeti yüzde 3’e yakın arttı. Her bir puanın senelik maliyeti 3,7 milyar TL. Diğer maliyetleri kenarda tutsak bile Türkiye en az 200 milyar TL’lik bir fiyasko ile karşı karşıya kaldı.

FAİZ İNDİR KOROSU SUSTU, NİYE?

Geçen aya kadar ‘faiz indirmeli’ nakaratını tekrarlayan korodan çıt çıkmıyor. Herkese haddini bildiren Erdoğan’ın aynı bahiste sükût etmesi de dikkatten kaçmıyor.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Merkez Bankası’nın bağımsız olduğunu ve elindeki imkânları rahatlıkla kullanacağını bile söyledi. Şaşırmamak elde değil. Faiz artırdığı için Çetinkaya’nın selefi Erdem Başçı’yı ‘vatan hainliği’ ile itham edenler, kanunun Merkez Bankası’na verdiği bağımsızlığı yeni hatırlıyor.

Merkez Bankası icap ettiğinde faizleri artırsaydı kur bugün muhtemelen 3,40 TL civarında olacaktı. Beceriksizlik, aymazlık, hukuk tanımazlık veya iktidar/kuvvet sarhoşluğu, ne derseniz deyin siyasetini hatalar toplamına yaslayan hükümet ve Saray ittifakı ekonomiyi çukura yuvarladı.

İş işten geçtikten sonra ‘pardon’ demenin faydası yok. ABD Başkanı Donald Trump’un yüzde 4 büyüme hedefi ve açıkladığı ilk teşvik paketi, Türkiye gibi döviz kıtlığında kıvranan ekonomiler için kâbus dolu günlerin maalesef yakın tarihte bitmeyeceğinin habercisi.

24 OCAK FIRSATI KAÇMASIN

Merkez Bankası’nın bu defa sağlam bir irade beyan etmekten başka çıkış yolu yok. Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösteriyor. Çetinkaya ve ekibi için neredeyse bir sene geride kalacak. Hiç olmazsa 24 Ocak’ta kararları tam isabet etsin. Bunu başarırlarsa muhtemel dalgalara karşı geminin hasarlı kısımlarını tamir etmek için biraz vakit yakalanır. Daha büyük dalgalara gemiyi hazırlamak lazım. Kaptan ve tayfasının işin hakkını verdiğini gören yolcular da sırtarına yükledikleri çantaları yere bırakacak ve tahkimat için çalışmaya başlayacaktır.

200 milyar TL’lik pardondan sonra ben de TCMB’nin haftalık repo faizini 75 ila 100 baz puan arasında artırabileceği kanaatindeyim. Marjinal fonlama oranı da yüzde 9,25’e çıkabilir. Geç Likidite Penceresi faiz oranı ise 125 baz puan artarak yüzde 11,25 olabilir.

Böylece yukarıda ifade ettiğim fiilî vaziyetle TCMB ekranı arasındaki ıslık çalma komedisi son bulur  ve kendi kendimizi kandırmak yerine hakikatle yüzleşiriz. Herkes hesabını yeni seviye üzerinden yaparak yola devam eder. Aksi takdirde TL’nin kaybı hızlanır ve hükümetin iki ay sonra 200 milyar liralık pardon kadar bir pardon daha demeye fırsatı bulamayabilir. O tarihlerde Türkiye referandum sath-ı mailinde olacak.

Vatandaş kendisine bu kadar dayak atan hükümetin hiçbir şey olmamış gibi yine ‘pardon’ demesine öfkelenip arka cebindeki kırmızı kartı çıkarabilir. Kartı gösteren halk, İstiklal Şâiri, merhum Mehmet Âkif Ersoy’un “Nasıl ki çıktı şu pardon…” diye başlayan cümlesini de hatırlatabilir.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin