Yargıyı ele geçiren suç örgütü: Yargıda Birlik Derneği

YORUM | Av. MEHMET TAHSİN

17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarını engelledikten sonra polis ve yargıyı yeniden dizayn eden AKP iktidarı, Gülen Cemaatine karşı mücadele edebilmek için dini cemaatlerden suç örgütlerine kadar gayrimemnun kim varsa yanına aldı. Geçmişte suç işlediği için birçoğunun yolu cezaevine düşen bu yapıların elemanları iktidar destekçisi hakimler tarafından itinayla aklandı. Biraz daha öncesinde de geçmişte suça bulaşmış yargı mensuplarına bir sicil affı getirilerek aklanıp paklandı. Bütün bunları Yargıda Birlik adı verilen bir platform eliyle gerçekleştirdi. 

Önce sulh ceza hakimlikleri eliyle yüz binlerce kişi hakkında gözaltı ve tutuklama işlemlerini başlattı. Sonra terör suçlarına bakan ağır ceza mahkemeleri ve bölge adliye mahkemelerine kendi adamlarını yerleştirdi. Ardından bir yasa çıkardı, tüm Yargıtay hakimlerini görevden aldı ve yerlerine kendi yandaşlarını atadı. Böylece sulh ceza, ağır ceza ve istinaf mahkemelerinden sorunsuzca geçen siyasi davaların Yargıtay tarafından kolayca onanması sağlanmış oldu. 

Anayasa Mahkemesi zaten, tamamı AKP döneminde atanan üyelerle iktidar için dikensiz bir gül bahçesine dönüşmüştü. Yani yargılama sürecinin sonrasında bireysel başvuru için kapısına dayandığınız Anayasa Mahkemesi’nde de yine YBD’li (Yargıda Birlik Derneği) üyeler sizi karşılıyor. 

Aynı operasyonun idari yargıda yapıldığını söylemeye gerek yok. 

Halen 10 bine yakın üyesi olan Yargıda Birlik Derneği (YBD) özellikle kritik mahkemelerde, terör mahkemeleri, istinaf ve Yargıtay’da kümelenmiş durumda. Bu arada ülkede ne kadar beceriksiz ama iktidar ortağı partilere yamanmış avukat varsa tamamına yakını hakim ve savcı yapıldı. Şimdi kendilerini atayan makamlara karşı diyet borçlarını ödüyorlar. 

ESKİ BAŞBAKAN’DAN İTİRAF

Geçtiğimiz günlerde Halk TV’ye konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Başbakan olduğu döneme dair çok önemli bir ifşaatta bulundu. Gazeteci Suat Toktaş’a konuşan Davutoğlu, 2014 yılında Başbakan olduktan hemen sonra kendisini ziyarete gelen Yargıda Birlik Platformu üyeleriyle aralarında geçen diyaloğu anlattı: 

“Ekim 2014… İki aylık Başbakanım…. 2014 HSYK seçimleri var. Yargıda Birlik Platformu beni ziyarete geldi. Kendilerini takdim ettiler. Biz Yargıda birlik platformu oluşturduk… Ve birer birer kendilerini tanıttılar. Birisi dedi ki “ben ülkücü milliyetçi yargı mensupları adına söylüyorum başbakanım, biz bunlara karşı işbirliğine varız.” Diğeri “ben sosyal demokrat şeyler adına…”, birisi “ben muhafazakâr … adına”, birisi “ben şu vakıf adına bu vakıf adına” falan… Dinledim… Dedim ki bu yapıya karşı mücadelede bir araya gelmenizden memnun oldum. Bu seçimde bunları tasfiye edin. Ama o gün geçtikten sonra bir daha benimle görüşecekseniz, karşımda muhafazakâr yargı mensubu, ülkücü yargı mensubu, sosyal demokrat yargı mensubu… şu vakıf yargı mensubu görmek istemem. Yargı mensubunun vakfı, derneği, cemaati, kimliği, siyaseti olmaz. Tek bir kimliği olur: Hâkim olmak, savcı olmak. Tek bir değeri olur: Adalet. Ben Başbakan olarak size söylüyorum: Hiç kimse size müdahale edemeyecek. Ama sizin herhangi bir şekilde yargıda şu veya bu yapı altında örgütlenmeniz söz konusu olursa buna da asla izin vermeyiz.”

Davutoğlu, benzer cümleleri en son katıldığı bir Youtube kanalında da aynen tekrarladı. Başbakanlık yapmış birinin ağzından bu sözlerin dökülüyor olması son derece önemli. Sonrası malum. 2014 HSYK seçimlerinden zaferle çıkan Yargıda Birlik Platformu (sonradan Yargıda Birlik Derneği olacak) Gülen Cemaatine karşı başlatılan cadı avının asli unsuru haline geldi. 

Düşünsenize… 

İsimsiz bir ihbarla hakkınızda “Fetöcü” diye işlem başlatılmış. Karşısına çıkarıldığınız YBD üyesi Sulh Ceza Hakimi tarafından savunmanız bile dinlenmeden tutuklanıyorsunuz. Bu karara yaptığınız itiraz bir başka YBD üyesi sulh ceza hakimi tarafından reddediliyor. YBD’li bir savcı hakkınızda iddianame hazırlıyor, sizi silahlı terör örgütü üyeliğiyle suçluyor. YBD’li üç tane ağır ceza hakimi ve bir duruşma savcısı tarafından yargılanıp hapis cezasına çarptırılıyorsunuz. Karar karşı istinaf itirazınızı üçü de YBD üyesi hakim reddediyor. Yargıtay’a giden dosyanız, yine beş tane YBD’li yüksek yargıç tarafından onanıyor. 

Veya KHK ile bir gecede işine son verilmiş 125 bin kişiden birisiniz. İşinize geri dönebilmek için OHAL komisyonuna başvuru yaptınız. Ancak başkanı dahil dört hukukçu üyesinden üçü YBD üyesi olan OHAL komisyonunda başvurunuz reddediliyor. Karara karşı idare mahkemesine dava açıyorsunuz, YBD’li hakimler davanızı reddediyor. Bir üst mahkeme olan Bölge idare mahkemesi ve Danıştay’da itirazını değerlendirecek hakimler de yine YBD üyesi. 

Daha işin başında seni yok etmeye karar vermiş bir kişiden hangi adaleti beklersiniz? Tam da Ziya Paşa’nın dediği gibi, “Kâdı ola da’vâcı vü muhzır dahî şâhid, Ol mahkemenin hükmüne derler mi adâlet?” 

Normal bir hukuk devletinde, bir gruba karşı mücadele amacıyla kurulmuş bir derneğin üyesi olmak, o gruba ait davalarla ilgili ihsas-ı reyde bulunmak anlamına gelir. O grupla ilgili davalara hiçbir YBD’li hâkimin bakamaması gerekir. Bu redd-i hakim sebebidir. 

10 BİN KİŞİLİK SUÇ ÖRGÜTÜ: YARGIDA BİRLİK DERNEĞİ

Kendisiyle görüştüğüm eski bir cumhuriyet savcısı Yargıda Birlik konusunda çok daha enteresan şeyler anlattı. 

Öncelikle ortada örgütlü bir şekilde işlenen bir suç söz konusu. Üstelik öyle soyut değil, hiyerarşi içerisinde hareket eden, emir ve talimatla suç işleyen, bunun için devletin imkanlarını kullanan bir suç örgütünden bahsediyoruz. Örgüt dedim; çünkü YBD sıradan bir dernek değil ve bu örgüte her isteyen üye olamıyor. En az iki dernek/örgüt kurucusunun imzalı referansıyla örgüte dahil oluyorsunuz. 

İçlerinde Danıştay, Yargıtay ve AYM üyelerinin de bulunduğu 10 bine yakın hâkim, savcı bu suçu 8 yıldır örgütlü bir şekilde, evrensel hukuka göre suç sayılmayan fiiller yüzünden de yüzbinlerce insana karşı işliyor. 

Toplumun bir kesimini yok etmek için kurulmuş bu örgüt, devletin her türlü imkanını kullanarak koca bir ülkeyi terörize ediyor; sırf birilerinin ebleh çocukları hesap vermesin diye, siyasetin köpeği yargıçlar eliyle yüzbinlerin hayatı karartılıyor. 

Şimdilerde ittifak ortaklarının aralarında it dalaşına şahit oluyoruz. AKP iktidarı seçimlerde kaybedecek olursa ortalık şenlenecek. TR724 yazarı Ahmet Karabay, aylar önce kaleme aldığı bir yazıda ülkücü savcıların hazırladığı iddianamelerden bahsediyor. AKP’liler aleyhine suç dosyalarının hazırlandığını, soruşturmaların büyük ölçüde tamamladığını anlatıyor.

Bugün yaşananlar aslında gelecekte olacaklar hakkında az çok fikir veriyor. 10 bine yakın Yargıda Birlik üyesinin adil yargılama amacıyla değil de bir kesimi yok etmek için yaptığı yargılamaların büyük çoğunluğu çöp olacak. Gelecekte Yargıda Birlik üyesi bir hâkim tarafından yargılanıp ceza almış olmak yeniden yargılanma sebebi sayılacak ama “ba’de harâbi’l Basra!”. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin