‘Vatan haini’ tanımında güncelleme

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Bu millet gerektiğinde düşmanını affetmesini ve yeni ittifaklar kurmasını da bilir’ AKP Genel Başkanı Recep T. Erdoğan’ı bundan daha iyi anlatan bir cümle var mıdır bilemiyorum. Erdoğan oportünizmi, Makyavelizmi ve ilkesizliğinin kelimelere dökülmüş halidir bu ifade.

İhtiyaç ve gereklilik halinde her yöne dönebilen, her şekle girebilen, papaz elbisesini giydiği gibi her boyaya boyanabilen Erdoğan, başka hiçbir sözde kendisini bundan daha iyi anlatamazdı.

Bildiğiniz gibi 15 Temmuz’un 5. yıldönümündeki konuşmasında söyledi bu cümleyi. Bu, yeni politik hamlelerin, yeni ittifakların da habercisiydi.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Daha önce de yazmaya çalışmıştım AKP Genel Başkanı, MHP ile ortaklığı uzun zamandır bitirmek istiyor. Böylece hem dış dünyada onu zor durumda bırakan politikalardan hem de neredeyse yüzde 30’lara gerileyen Cumhur İttifakından da bir şekilde kurtulma planları yapıyor. Beraber girecekleri bir seçimi normal şartlar altında kazanmaları mümkün görünmüyor.

Millet(!) artık düşmanlarını affetmenin ve yeni ittifaklar kurmanın zamanının geldiğini haber veriyor kendine.

Şimdi muhtemelen hain tanımlamalarında yeni bir güncelleme yaşayacağız. Her an düşmanlar dost, dostlar düşman, armutlar elma, kabaklar patates, zeytinler incir olabilir. Düşmanları ve dostları her an yer değiştirebilirim mesajını verdi.

Yeni bir ittifak analizi yapmayacağım çünkü bütün bu analizler çoktan anlamını yitirdi. Biz rasyonel olmayan mistik bir güç ile karşı karşıyayız.

Son yıllara bir bakın, ölümüne kavga ettikleriyle kanka, yine müttefik olduklarıyla ölümüne kavgalı oldu ve onlarla ilgili savundukları şeyleri aynı kararlılıkla, aynı ihlasla(!) dillendiriyor, aynı kitle birbiriyle siyah-beyaz kadar karşıt iki sözü de alkışlıyor.

İsrail, Filistinli kardeşlerimizi öldürüyor alkış, İsrail Devleti ve halkı bizim dostumuzdur alkış; Rus uçağının düşürülme emrini ben verdim alkış, ‘FETÖ’cüler Rus uçağını düşürerek Türkiye’yi zor durumda bıraktı, alkış!

Ergenekon davasının savcısı benim, alkış, Ergenekon davası Türk askerine bir kumpastır alkış; Öcalan yaşatmayı seçti alkış, HDP teröristtir alkış.

Okyanus ötesine selam olsun alkış, “vay haşhaşilerrrr” alkış!

Böyle bir durumu dünyanın hiçbir coğrafyasında, hiçbir siyasetçisinde, hiçbir partisinde göremezsiniz. Birbiriyle 180 derece zıt politikalar için, her şeyiyle taban tabana zıt gruplarla yaptığı ittifakı, hiç zorluk çekmeden kitlesine yediren bir siyasetçi rasyonel analizlerle, tanımlarla açıklanamaz.

Daha önce ölümüne kavga ettiği insanlara bir müddet sonra barış çubuğu uzatıp anında kanka ve müttefik olması da neyle açıklanabilir? Onunla kıran kırana kavga halindeyken birkaç ay içinde nasıl müttefik olup onun hasımlarına savaş açabiliyorlar bu da anlaşılabilir bir şey değil.

Bu nedenle Recep T. Erdoğan siyasetini, rasyonel hiçbir siyaset bilimci, sosyolog, gözlemci siyaset bilimiyle analiz edip yorumlayamaz.

Erdoğan’ın mistik güçlerinin olmadığı konusunda da beni kimse ikna edemez. Mistik güç sahibi olmak her zaman olumlama anlamına gelmez. Şeytanın da rasyonel dünya gerçekleriyle açıklanamayan güçleri olduğunu hatırlatırım. Mesela hiç kimse şeytanı öldüremez, yeryüzünden kaldıramaz, bu anlamda onun kıyamet gününe kadar almış olduğu müsaade var.

Neyse biz rasyonel dünyamıza dönelim. AKP Genel Başkanı bugün terörist olarak ilan ettiği bazı kesimlerle, onları millet adına(!) affederek yeni ittifaklar kuracağının müjdesini 15 Temmuz’da verdi. Pek yakında bununla ilgili gelişmelere tanıklık etmek şaşırtıcı olmayacak.

Ben buradan yargı, medya ve muhalefet partilerine sesleniyorum “vatan haini” tanımlamanızı buna göre güncellemeyi unutmayın.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. ‘LÜZUMSUZLUK YAPMA !’ Hayatımızın bir çok ortamında bir çoğumuza söylenmiştir. Aileden, Okuldan, Askerlikten, İşyerinden …

    İster istemez bu kadar tekrar, şuur altında bir varlık kazanıyor, az çok devam ediyor; bilgi ile kazınmadığı sürece.

    Acaba yanlış mı yaparım ! Kötüleyen, küçük gören olur mu ?! :–(

    Fakat bu çekince yüzünden, ne ALTINDAN KIYMETLİ FİKİRKER, zekalar varlık sahnesine çıkamıyor.

    Tam da lazım olan -çöllerdeki su gibi- bir zamanda;
    Şer güçlerin;
    hırsızlıklarını, haydutluklarını ortaya çıkardığından dolayı kin kusan zalimlerle birlikte,
    parayla, mevkiyle ve yurt dışındaki ağa babalarıyla,
    tamamen ortadan kaldırmak için
    masum, sadece iyiliğe odaklı insanlara
    saldırdığı bir zamanda…

    ‘Belka Neden Havlamıyorsun?’
    Japon bir yazarın romanı.
    Bir bölümünde, mafya 9-10 yaşında bir japon kızını kaçırıyor ve savaş köpeği eğitilen bir kampta saklıyor.
    Fakat küçük kız verilen komutları öğreniyor, ve köpeklerle aralarında bir bağlılık oluşuyor.
    Bir eğitim gününde, köpeklere komut veriyor, oradakileri parçalatıyor ve ellerinden kurtuluyor…

    ** ’10 yaşındaki bir kız çocuğu, Türkiyede Hukuku işler hale getirip, Hırsızları, Haydutları Adalet önüne çıkarabilir mi?’ diye bana sorulsa;
    Herhalde ‘olmaz böyle bir şey!’ diyemem.

    “Domino Etkisi”, etkileyici ve herkesin bildiği. Devrilen küçük bir domino taşı, biraz büyüğünü, o da diğerini, …. en sonunda tonlarca ağırlığında bir kütleyi deviriyor.

    Arşimet’in benzer bağlamda bir sözü : “bana bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatayım.”

    En somut yeni örnek; Hırsızların, haydutların suçlarını ortaya döken bir kişi, Sedat Peker, kendilerini muktedir gören Zalimleri insan içine çıkamaz hale getirdi.

    Ahmet Altan’ın dediği gibi : “Suç işlediler ve korkuyorlar.”

    Zamanın özelliğinden dolayı ‘Online interkonnekte’ bir Dünyada, değişimler çok farklı, hızlı olabiliyor. Yerel bir değişim arkasından kıtaları sürükleyebiliyor.

    Devletin açtığı yoldan gitmek gibi yasal işlerden dolayı terörle suçlanan Birikimli, Bir menfaat gütmeyen, Asrın bilimleriyle donanımlı insanlar, kanımca sadece Türkiye’nin değil, Dünyanın temel sorunlarına çözümler sunabilir.

    Böyle bir atmosferde, Bu insanların her biri, -gerek yurt içi gerek yurt dışı- akıllarına gelen,
    Türkiye veya Dünya için faydalı olabileceğini düşündükleri fikirleri dile getirseler, istişare edip
    HATEKETE GEÇİRİP varlık alemine dökseler; ne göz alıcı güzelliklerle karşılaşırız !!

    Elbette binlerce böyle çabalayan insana şahit oluyoruz Medyada. Amacım, HER BİRİMİZ, istisnasız…

    O güzellikler, değerler, kapalı kalıp kainatın sonsuzluğuna gitmese ! :–)

    Moğollar’ın türküsü hep kulaklarımda çınladı:
    “BİR ŞEY YAPMALI, Hey !”

    (Eee! Durup dururken niye yazdın bunları şimdi?
    — Dedim ya, artık “Lüzumsuzluk(!)!” yapmaktan çekinmiyorum…)

  2. Bunları erdoğan diyebilir. Çok da umrumda değil. Ancak bizim tavrumuz ne olacak? Ya da biz biz olarak kalabilecek miyiz? Aynı yılandan ikinci kere sokulacak mıyız? Bence önemli olan bu. Zulümler, baskılar, vefat edenler, çürüyen hayatlar bunlar göz ününde bulundurulacak mı? Yani konjüktür elbette değişecek, siyaset yılanı tekrat yaklaşmak isteyecek. Kaybolan silahların açıklamaları, bunlar terör örgütü değil sözlerinin daha fazla duyulmaya başlaması ve eskisi kadar üzerine gidilmemesi vb. gelişmlere bir değişimin habercisi. Ancak herşeye kanmamak, sırat-ı müstakimden ayrılmamak önemli. Rabbim bizleri muhafaza etsin.

  3. “Erdoğan’ın mistik güçlerinin olmadığı konusunda da beni kimse ikna edemez”, diyor yazar. Erdogan´i anlamak ve anlatmak icin fizikötesi veya mistik aciklamalara gerek yok. Sosyal ve siyasi alandaki olusum ve gelismeler tamamen dünyevi faktörlerle de aciklanabilir.
    Bence Erdogan´in basarisini veya basari gibi görünen seyleri su iki husus ile aciklayabiliriz. Bunlardan biri Erdogan´in kararliligi, digeri de toplumsal yapi. Ne demek istedigimi söyle anlatmaya calisayim:
    1. Erdogan´in kararliligi: Erdogan gözünü karartmis bir insan. Cok kararli. Kazanma disinda bir alternatifi yok. Bu haliyle basarili gözüküyor. Ama bu nereye kadar gider, orasi mechul. Hollywood filmlerinden birinde ünlü aktör Robert de Niro bir mafya babasini canlandiriyor. New York´ta yer alti dünyasinin liderlerini toplamis, büyük bir yemek masasi etrafinda bir araya getirmis. Ancak iclerinden birine kizgin, dersini vermek istiyor, elinde beyzbol (basebal) sopasi. Aniden kizgin oldugu kisinin kafasina olanca gücüyle bir darbe indiriyor, kafa masaya cöküyor, kan masanin üzerinde yavasca yayilmaya basliyor. Simdi bunu yapan kisiye oradakilerin duydugu korku-saygi karsimi duyguyu düsünün. Erdogan da cocuklari dahi cezalandirarak böyle bir atmosfer olusturuyor. (Burada kücük bir not: Ben Erdogan´i basarili bulmuyorum. Basari kendi degerleri icinde uyumlu bir hayat yasamaktir. Cocuklari dahi cezalandiran, Makyavelist biri saraylarda dahi yasasa basarili degildir).
    2. Toplumsal yapi: Erdogan´in gücünün diger kaynagi toplumsal yapi. Bunun icinde onun secmeninin durumu da var. Gücünü oradan da aliyor. Herhangi gelismis bir demokraside Erdogan gibi biri firsat bulamaz. Bunun icin de kisa bir hikaye anlatayim. Bir seferinde Türkiye ziyaretindeydim, simdi rahmetli olan ve cok sevdigim dayimla konusuyorduk. Dayim Erdogan´a destegini anlatirken birden söyle bir sey dedi: “Ben Kilicdaroglu´da oy vermem.” Sebebini sordum. “O Alevi, arkasinda namaz kilabilir misin?” dedi. Erdogan bu kafa yapisindaki insanlara tamamen hitap ediyor: Agzi Kuran okuyor, karisi basörtülü, konusmalarinda dini argümanlari kullaniyor, daha önce ikinci sinif vatandaslik duygusunu iliklerine kadar yasayanlara siz artik birinci sinifsiniz, sizden biri basta mesajini veriyor. Sonra bu kültürdeki insanlar otorite karsisinda hep ezik olmus, Kuran kursunda dayak yemis, itaati ögrenmis, okulda dayak yemis, askerde dayak yemis. Simdi bu tabloya öbür kesimleri de katin: Onlar da katiksiz bir demokrasi ortaminin ürünü degil, onlar da kendi grupcuklarinin taassubu icinde…
    Simdi bu tabloda Erdogan gibi biri kazanmasin da kim kazansin? Yasadigimiz hayal kirikligindan cikmak icin bence yapmamiz gereken sey basit: Gercekleri görelim. Icinden ciktigimiz toplumun kumasi bu. Kendimizi gelismis, ileri toplumlarla ayni yere koymayalim.

  4. Bizde meshur bir deyim var: Köprüyü geçene kadar ayıya, dayı demek!
    Halk, Erdogan’ın bu stratejiyi çok başarıyla uygulayan, kıvrak zekalı bir lider oldugunu düşünerek destek olmaya devam ediyor, yani dost dediğine de düşman dediğine de taktik icabı dediğini halk anlıyor!! ve bunda bir problem görmüyor. Çünkü bunu herkes yapıyor..
    mesela biz de 28 Şubatta yapmadık mı?
    hepimiz aynı kumaştanız ama İnşaAllah biz bu acı dersle kendimizi bir üst ahlak seviyesine getirebiliriz artık.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin