Ülke zaten belasını bulmuş!

YORUM | MAHMUT AKPINAR

Nasıl bir dışlanmışlık ve çaresizlik yaşıyorsa aklı başında ve eğitimli insanlar intihar ediyor, canına kıyıyor. Erdoğan kirli rejimini, harami düzenini sürdürebilmek için en onurlu, becerikli, dürüst insanlara kıydı. Bu vebal sadece AKP’nin değil, aynı zamanda toplumun. Zira millet böylesi kitlesel kıyıma, zulme göz yumdu, hatta destek oldu. “Oh olsun” diyenler, “Bizim yapamadığımızı Erdoğan yapıyor!” diyenler çıktı.

Görmezden gelinen cadı avı o hale vardı ki yıllar önce bomba imha ederken gazi olan, yüzde 98 engelli polis Bilal Konakçı iltisak-irtibattan “terörist” sayılıp hapse atıldı. Hala hapiste ve kendi ihtiyaçlarını göremeyecek durumda. Maalesef buna bile toplumdan, muhalefetten, aydınlardan tepki gelmedi. “15 Temmuz’dan yıllar önce gazi olmuş, ödüllendirilmiş bir polis memuru yıllar sonra nasıl terörist olabiliyor? Bari bu kadarını yapmayın!” diyemediler.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Van’da 80 yaşını aşmış karı koca “terör”den hapiste. Bir de “cezaevinde kalmalarına mani yoktur” diye rapor yazıp tüy dikmişler. Bizzat tanıdığım İzmirli Paşa Dayı dahil 80’ini aşmış pek çok ihtiyar hapislerde çürütülüyor. Aslında bu durum ülke olarak zaten belamızı bulduğumuzu gösteriyor. Başımıza ayrıca taş yağmasına filan gerek yok. Dini literatürden konuşmak gerekirse Hz. Peygamber, “Yaşlılarına hürmet etmeyen bizden değildir” diyor. Beli bükük, hayra koşan, ömrünü toplum yararı için, Allah rızası için geçiren ihtiyarları bile “suçlu” ilan edip hapislere dolduran ülke iflah olur mu? Manisa’da cezaevinde 84 yaşında vefat eden Nusret Amca, Paşa Dayı  gibi insanlar o şehirlerin eşrafı, herkesin tanıdığı kişiler. Ama maalesef ya korkudan veya vicdanların iflasından dolayı herkes susuyor.

İktidarıyla muhalefetiyle “Bir kesimi bitireceğim!” diye milyonlarca masumun hayatını karartmakla kalmadı, ülkeyi yaktınız! Halk, üretilen propagandaya kanıp memleketi hırsızlara, katillere, din tüccarlarına, tozculara, çetelere terk etti. Her yer mürai ve münafık doldu. Hırsızlar, düzenbazlar, soyguncular hesap vermemek ve koltuklarından olmamak için masum insanları topluma hedef yaptı, şeytanlaştırdı. Oysa ülkesine sevdalıydı bu insanlar. Servetini, gençliğini, ömrünü bu halk ve çocuklarının eğitimi için feda etmişlerdi.

Bunca yaşanana rağmen hala anası-babası aynı anda (siyaseten) hapse atılıp ortada kalan çocuklar domatese, bibere gelen zamlar kadar gündem olmuyor! Pazardaki hıyarın fiyatını daha çok konuşuyor toplum. Başkasının acısını anlama gibi bir derdi yok insanımızın! Furkan Vakfı mensuplarına yapılanları herkes gördü. Onlar AKP için direk hedef değil, susmadıkları için cezalandırılıyorlar. Hizmet Hareketine 8-9 yıldır bin katı acımasız ve yaygın şiddet uygulanıyor. Evrensel hukuka ve İslam’a göre hak haktır. Büyüğü küçüğü olmaz. Mazlumun Kürdü Türkü, Alevisi Sünnisi olmaz. Hak sahibinin kimliğine, dinine, diline bakılmaz, bakılmamalı! Ama Türkiye’de problem tam da burada! Mazluma ve zalime ideolojik bakılıyor. İnsanlar tasvip etmediği kesimin/kişilerin hak gaspını normal görüyor. Bu durum memleketin başına gelmiş en büyük musibet.

Bazen bir canlanma oluyor sanıyoruz ama her türüyle muhalefet umutsuz vaka! Onca ağır problem varken hala Erdoğan’ın üretip üzerine şahsi rejimini inşa ettiği “FETÖ” kavramını kullanmaya devam ediyorlar. Muhalefet bloku içinde etkin olan Ergenekoncu, ulusalcı tayfa AKP gitsin, ama bu iftira-linç sürsün istiyor. Türkiye’nin bildiği, ürünlerini kullandığı sanayicilerin “terörist” ilan edilip hapse atılmalarına, ilaveten mallarının haraç-mezat satılmasına ne muhalefetten, ne TÜSİAD’dan, ne de TOBB’dan itiraz duyduk. Kendi arkadaşlarının da suçlanıp cezalandırıldığı “FETÖ” kavramını kullanmayı terk edemeyen muhalefetten, aydınlardan umudu kesmeyelim de ne yapalım? Güya AKP’ye muhalefet edenlerin başka konu kalmamış gibi “Zaman’da yazıyordu!”, “STV’ye çıkardı!”, “Çocuğu falan okulda okudu!” gibi hukuksuz ve bayağı ifadelerle kin kusmayı sürdürmesini ne yapalım?

Biri koltuğunda konforla oturabilsin diye masum insanların ve ailelerinin hayatı karartıldı, heder edildi. 1 milyon 977 bin insana “terör”den soruşturma açılmış. Aileleriyle 10 milyon eder. “İstikrar” namına toplumun destek verdiği Tek Adam ülkeyi soymakla yetinmedi, halkı da rehin aldı. Herkes “Acaba seçim olur mu? Seçim adil ve şeffaf olur mu? Kaybederse gider mi?” diye kara kara düşünüyor. Zulme rızanın faturası acı acı çıkıyor, anlaşılan o ki daha da çıkacak!

Şimdilerde herkes çöküşü görüyor. AKP sonrası veya AKP’ye rağmen bu bataktan nasıl kurtuluruz diye çözüm arıyor.

Bir ülkeye yön veren, ayağa kaldıracak elitlerin toplamı 10 bini geçmez. Yetişmiş, nitelikli kadro ülkeyi uçurur, liyakatsizler ise hep beraber şahit olduğumuz üzere batırır. AKP yüzbinlerce nitelikli insana kıydı ve ülke çakıldı. Bu durumda bir değişiklik olmazsa kim gelirse gelsin ülke çakılmaya devam edecek! Türkiye’nin geleceği, kurtuluşu KHK’ların iptaline bağlı! AKP sonrası düşülen çukurdan çıkmak isteniyorsa amasız-fakatsız öncelikle KHK’lar iptal edilecek, mağduriyetler bitirilecek, çökülen mal mülk hak sahiplerine iade edilecek.

Muhalefetin kelime oyunları yapmasına, lafı kıvırmasına gerek yok. “Adalet mülkün temelidir!”, o temeli hep beraber yıktınız. Ülke yeniden toparlansın, millet huzura ersin istiyorsanız önce zulmü bitirecek, adaleti geri getireceksiniz. Seçimi beklemeden, çıkar hesabı yapmadan “hemen şimdi adalet, hukuk!” demelisiniz. Diğer problemlerin hepsi tali ve arızi. Ekonomik iflas, açlık, işsizlik, yozlaşma, enflasyon dahil bütün problemlerin çözümü adalete, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne bağlı.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Zahiren olmasi ve olmamasi gerekenleri beliğ bir sekilde ifade etmissiniz. Bizim insanimizdaki akp dusmanligi ve karsisindaki zahiren muhaliflere gosterilen teveccuhe bakinca, biz bu olanlardan hic ders almamisiz diyesi geliyor insanin. Muhalefet(!) denen akp/rte ortakcilarinin kirli yuzunu guzel ozetlemissiniz. Eger cumhuriyet gazetesini takip ederseniz, akp ye olan dusmanliklarinin (!) mislini cemaat mensuplarina bitmeyen bir kin ve nefretle gosterdiklerini gorursunuz. Tirajina bakmayin, eninde sonunda ana muhalefetin bel kemigini temsil ediyor.

    Anlasilan o ki, Mevlamiz bizim artik sebeplere asiri bel bagladigimizi yuzumuze carpmak icin tum zahiri kapilari kapatiyor. Ne zaman ki, herseyi kudret elinde evirip ceviren “La havle vela kuvvete illa billah” sahibine iltica ederiz, ne bizim ne de bu memleketin burnu *%#£ tan cikmaz.

    • Son kisimdaki cumle dusuklugunu duzeltiyorum:
      Ne zaman ki, herseyi kudret elinde evirip ceviren “La havle vela kuvvete illa billah” sahibine iltica ederiz, o zaman hem bizim hem de bu memleketin burnu icine girdigi bu pislikten cikar.

  2. Çarlığın elinden türkleri zamanında ingilizler kurtarmıştı. Sovyetler birliği elinden nato kurtarmıştı. Bu sefil durumlarda yerli ve milli damar kurtarmak için yeterli gelmiyordu. Her defasında türkiyenin yakasını düzeltiyorlardı. Düşün düşmanın senin üzerindeki tozları temizliyor. Sanki kiralık bir katilin kurbanını öldürmek için onun temiz olmasını istemesi gibi. Ama düşman türkü öldürmeyecek. Türkü yaşatmaya çalışıyor. Çünkü o kadar tokatladı ki elindeki bütün kurumları aldı. Türklerin başına hırsızları koydu. Ama bu hırsızlar türkleri aç bırakmak istiyor. Yine düşman devreye girecek. Bu sefer iyi polis kılığında. Bu sefer yine putine benzemeye başlayan türkiyeyi kurtaracak. Batı türklerin intihar etmesini istemiyor. Yani türk öyle sefil durumda ki sözde düşmanı batı ona yeterince yaptığı kötülükten biraz olsun vazgeçecek ve türke el uzatacak. Tıpkı zamanında çara karşı ingilizin yaptığı gibi yada sovyetlere karşı natonun yaptığı gibi. Tabiki de bu uzanan el dostluk eli olmayacak. Bebek ruhlukçlar belki öyle sanabilir. Sonuçta yine rusun kucağına doğru sürüklenen bir türkiye var. Düşünsene diyelim kazıklı voyvoda o kadar türk öldürmüş ki türkün nesli tükenecek diye kaygılanıp türkleri kazığa oturtmaktan vazgeçmiş. Çünkü türkün düşmanlarını dengeleme görevi görmesinde voyvodanın çıkarı varmış. Saddam gibi yada taliban gibi vahşet yapan insanları ortaya çıkarmışsın ama vahşetin boyutu diyelim senin yapmak istediğin yıkımdan daha fazlasını yapmaya başlıyor. O zaman kötü polis olmayı mecburen bırakıyorsun ve sanki o ülkenin kurtarıcısıymışsın gibi bu sefer mecburen iyi polisi oynuyorsun. Yani demek istediğim iç dinamikleri boşverin. Biz o kadar kötü durumdayız ki yani ölmek üzereyiz. O yüzden dış dinamikler çıkarları gereği mecburen merhamete gelecek. Adamlara ağız tadıyla kötü polisi bile oynatamıyoruz. Adam kendi başına kalmış sanki. Karşısında dilsiz sağır kör biri var. Onu istediği kıvama getiren düşman bir noktadan sonra yalancı merhamete gelmek zorunda kalıyor. Halbuki düşman bu görevi sevmiyor. O kavgaya, rekabete, mücadeleye alışmış. Fakat rakibi hemen oyuna geliyor ve çok kolay teslim oluyor. Karton devlet gibi diş bile gösteremiyor. Dişini iki gözü kör birine geçirerek kendini tatmin etmeye, boşlukları doldurmaya çalışıyor. Aslanın ağzındaki yavru geyik gibi. Aslan kararsız öldürsem mi bıraksam mı diye. Çünkü aslan mücadele istiyor. Büyük bir geyik olursa onunla mücadele edecek ve gerçek varlık gayesini ortaya koyacaktı. İnsanlarda devletlerde belli bir varlık gayesine göre programlanmıştır. Türkiye o kadar kolay teslim oldu ki düşmanı bile rakibiyle ağız tadıyla mücadele edemedi. Şimdi yavru geyik gibi ortada kaldı. Düşman yavruyu bıraksa ruslar yiyecek. O yüzden mecburen el atmak zorunda kalacaklar. Çünkü türkiyenin kaosa sürüklenmesi batının çıkarına değildir. Yunanistan, ermenistan, pkk gibi küçük devletlerin ve terör örgütlerin çıkarınadır. Onlar kaos ortamında acaba türkiyenin etinden bir parça koparabilirmiyiz diye küçük düşünüyorlar çünkü kendileri küçükler. Ama yunanlılar küçük bile olsalar bir devletin yıkılmasına ve yeni bir devletin kurulmasına neden olmuştur. Yani kaosta küçük devletler büyük değişikliklere sebep olabilirler. Şu anda da zaten tekrar küçük devlet yunanistan üzerine oynanıyor. Küçük devletler üzerine yatırım yapılıyor yine yada pkk üzerine. Yine yunanı üzerimize salarlarsa yada biz yunan üzerine yürürsek türkiyede nasıl zamanında vahdettin yunan işbirlikçisi yapıldıysa benzer kaotik ortamda birileri yunan işbirlikçisi yapılabilir. Madem eskiden bu numara tuttu bunu bilenler aynı numarayı deneyebilirler. Zaten başka hangi mesele kullanılabilir ki başka. Ya yunan ya rum ya ermeni ya pkk meseleleri. Buna birde f.etö yü eklediler. Yani karanlık bir deliğe girmiş bulunuyoruz. Gerçeklikten kopuk hikayeler bol bol dinleyeceğiz ve günün sonunda türkü hayal aleminden batı tutup çıkaracak. Önce isteklerini alacak sonra kurtaracak. İçeride insanların fos olduğu hiçbir değer yargısı olmadığı ortaya çıktı.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin