Tuvale yağan kar

SANAT | M. NEDİM HAZAR 

Kar, tarih boyunca, insanlar tarafından farklı şekillerde algılanmış ve tepki görmüş. Kimi zaman, çocukların içinde mutlulukla oynadığı ve kardan adam yaptığı eğlence vaat eden bir hediye olarak kabul edilir. Ancak fırtına, çığ, soğuk, açlık gibi zorluklar yüzünden sevilmediği ve istenmediği dönemler de olur.

Yüzyıllara ve yerleşim yerlerine göre farklı yorumlanan kar, Batı sanatı sanatçılarının da önemli ilham kaynaklarından biri olur. Sanatçılar yaşadıkları dönem ve toplumların bakış açılarına göre karı yorumlarlar. Örneğin, İzlenimciler için kar güzelliğin ve derin düşüncelerin simgesidir. Bu akımın sanatçılarının kış manzaraları çizmekten hoşlanmalarının sebebi; yumuşaklığı, saflığı ve hassasiyeti temsil eden karın, ışığı betimlemek için mükemmel bir ortam sağlamasıydı. Diğer taraftan Orta Çağ ve sonrasında Alpler’in zor kış şartlarını yaşamış sanatçılara göre kar; şeytan, cadılık ve ölümü temsil ederdi.

Les Très Riches Heures du Duc de Berry (1416)

Avrupalı ressamlar kar temasına 16. yüzyıla kadar çok az ilgi gösterdi. 15. yüzyıl sonuna gelene kadar Batı sanatındaki baskın tema dindi. Dinî resimlerde ise kış kendine çok az yer bulabiliyordu. Bilinen ilk kar resminin 1412-1416 yılları arasında Les Très Riches Heures du duc de Berry isimli dualar kitabında çizildiği kabul edilir. Limbourg Kardeşlerin çizimleriyle süslenmiş; içinde dualar, ilahiler ve İncil’den kısa bölümlerin yer aldığı bu kitapta yılın aylarını ve bu aylardaki sosyal yaşam, tarım işleri, hava durumu ve Ay’ın genel görünüşünü betimleyen de on iki çizim bulunuyordu. Kitapta, ocak ve şubat aylarını betimleyen resimlerde kar da yer alıyordu.

Avrupa’da, 1564 yılında, bugünlerde ‘Küçük Buz Çağı’ olarak anılan şoke edici bir kış yaşanmaya başladı. Sonraki 150 sene boyunca kıtada kış aşırı derecede soğuk ve zor şartlarda geçti. 1565 yılında Yaşlı Pieter Bruegel, tarihte ilk kar manzarası kabul edilen ‘Kardaki Avcılar’ isimli tablosunu çizdi. Eser, Antwerpli Niclaes Jonghelinck’in sipariş verdiği mevsim değişikliklerinin köylerdeki yaşama etkisini anlatan ‘Aylar’ isimli serinin bir parçasıydı. Bu serinin aralık ya da ocak ayını temsil ettiği düşünülen ‘Kardaki Avcılar’da karlarla kaplı bir köy betimlenmiştir. Üç erkek, köpekleriyle birlikte avdan dönmektedir. Sadece bir tanesinin sırtında ölü bir hayvan taşıması, avın iyi geçmediğinin işaretidir. Sol taraflarında kalan hanın önünde köylüler ateş yakmıştır. Avcıların hemen önünde ise geniş bir kar manzarası başlar. Tepenin aşağısında kayak yapan, hokey ve körling oynayan köylüler vardır. Daha uzaklarda ise ressamın İtalya’yı ziyareti sırasında gördüğü Alp Dağları manzarası yer alır.

Bruegel, Kardaki Avcılar’da, kar yağışından kısa bir süre sonraki ışık, atmosfer ve duyguyu fevkalade bir kesinlikle yakalamayı başarmıştır. Bulutlarla kaplı gökyüzü, esere bakıldığında hissedilen sessizlik, huzur ve durgunluk duyguları bu manzara resmini daha da gerçekçi kılmaktadır. Kardaki Avcılar, kış mevsiminin dertlerini ve keyifli yanlarını birlikte göstermesi açısından da önemli bir tablodur. İnsanlar yemek bulmak için avlanmak ve ateş yakmak için odun bulmak zorundadır. Avcıların avda şanslarının yaver gitmediği de tabloda açıkça gösterilmiştir. Tüm bu zorluklara rağmen insanlar eğlenmeye de devam etmektedir. Karla birlikte işleri duran köylüler kendilerini beyaz kar manzarasında kış oyunlarına vermişlerdir.

Pieter Bruegel the Elder – Hunters in the Snow (Winter)

Bruegel, ilk kar manzarası tablosu olan Kardaki Avcılar’dan sonra da bu konuda eserler üretmeye devam etti. Ressam, kendisinden sonra gelen Felemenk ressamlara da kar manzarası konusunda öncü oldu. 16. ve 17. yüzyılda Kuzey Avrupa’da bu temada pek çok tablo yapıldı. Ünlü sanat tarihçisi Wolfgang Stechow’a göre 17. yüzyıl Felemenk kar manzaraları bu temanın par excellence (nihai mükemmellik) noktalarıdır. O dönemin İtalya veya Fransa sanatında bu eserlerle rekabet edebilecek örnekler olmadığı gibi daha sonraki yüzyıllarda da Caspar David Friedrich’in ve Claude Monet’nin bazı tabloları haricinde bu eserlerle karşılaştırılabilecek seviyede kar manzaraları çizilememiştir. Hollanda Altın Çağı’nın kar manzaralarıyla ünlü önemli ressamlarından biri de Hendrick Avercamp’tir. Doğuştan sağır-dilsiz olan ve paten kaymayı çocukken öğrenen Avercamp, kış manzaralarını büyük bir duyarlılıkla  çizme konusunda döneminin en usta isimlerinden biriydi. Tek nokta perspektifi başarıyla uyguladığı pek çok eserinden biri olan ‘Donmuş Kanalda Kış Manzarası’ (1620) isimli tablosunda ön planda şık kayakçılar ve atlı kızaklara binmiş maskeli insanlar vardır. Kimisi çok kimisi ise az usta diğer kayakçılar ise yatay olarak resme yayılmıştır.

18. yüzyılın sonlarında romantizmin popülerlik kazanmasıyla manzara resimlerine olan ilgi yeniden arttı. Bu dönemde kar manzaralarıyla öne çıkan isim Caspar David Friedrich oldu. Friedrich, kışı sert, korkutucu ve ıssız betimleyen ilk sanatçılardan biridir. Sanat tarihçisi Hermann Beenken’e göre Friedrich, insanoğlunun daha önce ayak basmadığı yerleri resmediyordu. Friedrich’in kış manzaralarıyla ilgili genel kanı ressamın amacının doğayı betimlemek değil, korku, endişe, dehşet, yılgınlık gibi insani duyguları göstermek için doğadan yararlanmak olduğu yönündedir. Friedrich’in kış manzaraları çocukların neşe içinde karda oynadıkları öncüllerinden çok farklıdır. Bu tablolarda insanlar donarak ya da açlıktan ölmeye daha yakındırlar. Karın ölümü temsil ettiği Friedrich tablolarından biri de ‘Buz Denizi’dir (1824). Ressam, Buz Denizi’nde, Kuzey Kutbu’nda bir buzdağıyla çarpışması sonucu parçalara ayrılmış olan HMS Griper isimli gemiyi resmetmiştir. Buzdağı yanında ufacık kalan gemi için sadece bir engel değil aynı zamanda bir mezar taşı olmuştur. Ressamın eserlerinin birçoğunda vurgulandığı gibi bu tabloda da doğa insan yaşamından çok daha üstün, farklı ve güzeldir. Friedrich’in kar manzaraları hem Johan Christian Dahl ve Arnold Böcklin gibi romantizmin önde gelen diğer isimlerine hem de kendisini takip eden Arkhip Kuindzhi ve Ivan Shishkin gibi ressamlara örnek oldu.

Caspar David Friedrich / Monastery ruins in the snow (1819)

Açık havada resim yapmanın (en plein air) 19. yüzyılda ‘izlenimciler’le başladığı kabul edilir. Oysa 18. yüzyılın sonunda Kuzey Amerika’da Hudson River ekolü ressamları açık havada resim yapan ilk sanatçılardı. Bu ressamlar arasında yer alan Frederic Edwin Church’ün karı resmettiği pek çok tablosu vardır. ‘İzlenimcilik’ten bir dönem önce gelen ‘Gerçekçilik’in önemli isimlerinden Gustave Courbet de 1850’lilerde kar manzaraları çizdi. Ancak Courbet’nin eserleriyle çoğunlukla av temalıydı. Açık havada farklı ışık ve hava durumu koşullarını betimlemeyi önemseyen ‘izlenimciler’in esin kaynaklarından biri Japon gravürleriydi. Ukiyo-e Japon baskılarının öne çıkan temalarından biri de yağan kar ve karın altında şemsiyeyle dolaşan figürlerdi. Japon sanatçıların farklı kompozisyon yaklaşımları ve şiirsel bakış açıları ‘izlenimci’ ressamlara yol gösterdi. Claude Monet, Alfred Sisley, Camille Pissarro gibi izlenimci ressamlar ışığın ve renklerin kullanımını test ettikleri pek çok kar manzarası çizdiler. Bu eserlerine ‘effet de neige’ (karın etkileri) ismini vermişlerdi. Gustave Caillebotte, karın şehir hayatına olan etkisini betimlediği tablolar yaptı. Tropik adalarda yaptığı tablolarla ünlü Paul Gauguin bile kar manzaralarına kayıtsız kalmadı.

Boulevard Saint-Denis, Argenteuil, in Winter, 1875 - Claude Monet -  WikiArt.org
Claude Monet / Boulevard Saint-Denis, Argenteuil, in Winter (1875)

İzlenimciler arasında en fazla kar manzarası üreten isim Claude Monet oldu. Günün her saatini, farklı şekillerdeki ışığı ve farklı nitelikteki karı resmeden Monet, kış havasını ve karın yarattığı ışık oyunlarını daha iyi tecrübe edebilmek için 1885 kışını Norveç’te geçirdi. Ressamın bu ülkede yaptığı kar manzaraları dışında Honfleur’deki ‘Karlı Yol’ isimli 140 tabloluk bir serisi, ‘Karlı Saman Yığınları’ serisi, ‘Karda Saint Denis Bulvarı’ isimli bir tablosu da vardır. Monet’nin en ünlü kar manzarası ise ‘Saksağan’dır. Ressam, kardaki gölgeleri mavi-gri renklerle tasvir ettiği bu tablosunda bir bahçe kapısının üzerinde duran saksağanı resmederek özel bir anı kayıt altına almıştır. Monet’nin bu tabloda sunduğu manzara Caspar David Friedrich’in Buz Denizi’nde sunduğu doğanın vahşi gücü betimlemesinin tam tersidir. Saksağan’da kısa bir süre sonra tüm görüntü değişecektir. Karın boyu, gölgelerin uzunluğu, renkler farklılaşacak ve en önemlisi kuş uçup gidecektir.

20. yüzyıl sanatçıları da kış manzaraları çizmeye devam etti. 1900’lerin başında Edvard Munch’un yaptığı caddede ‘Yeni Kar’ isimli tablo en başarılı kar manzaralarından biri kabul edilir. Tabloda yağmaya devam eden kar altında, karla kaplı bir yolda yürüyen iki insan betimlenmiştir. Sert iklim koşullarında yetişen Munch, Norveç ormanlarında kar temalı pek çok tablo da yaptı. Wassily Kandinsky’nin 1909 tarihli dışavurumcu ‘Kar Manzarası’nın özelliği ise ressamının tabloda beyaz rengi hiç kullanmamasıdır. Grant Wood’un ‘Ocak’ı (1940-1941), Alexander Calder’in ‘Kar Yağışı’ (1950), Peter Doig’in ‘Yansıma: Senin Ruhun Nasıl Görünüyor’u (1996) Batı sanatında kar manzaralarının yakın dönemden örnekleridir. Öyle görünüyor ki kar daha uzun yıllar boyunca da sanatçıların vazgeçemeyeceği bir tema olmaya devam edecektir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin