Türkiye en riskli 5 arasında

HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ

Devletlerin maruz kalabileceği riskler ana hatlarıyla siyasî, malî ve iktisadî riskler şeklinde tasnif edilir. Risk başlıklarından herhangi birinin diğer iki başlığa nazaran ağırlığı zamana ve şartlara göre değişse de hiç biri diğerinden az ehemmiyetli değildir.

Bazen siyasî belirsizliklerin ya da siyasetçilerin tetiklediği krizler ekonomileri sarsabildiği gibi bazen de iktisadî çöküş, nam-ı diğer ekonomik kriz siyasî buhrana sebebiyet verebiliyor. Türkiye’de 19 Şubat 2001’de siyasî, iktisadî ve malî riskler birleşince 21 banka bir gecede batmıştı. Sadece bankalarla beraber batan mevduat tutarı 75 milyar dolar olmuştu.

HER EKONOMİ HER AN MERCEK ALTINDA

Devleti idare edenler esas riskleri anbean takip etmeli ve göstergeleri kırmızı alarm seviyesine çıkaracak tarz-ı siyasetten uzak durmalıdır. Mobil iletişim asrında siz kendi üzerinize düşen vazifeyi yapmasanız bile sizin piyasanızda faaliyet gösterenlerin menfaatini muhafaza etmek adına IMF, Dünya Bankası, büyük yatırım bankaları veya fonlar bütün risk ihtimallerini mukayeseli olarak takip eder.

Elde ettikleri en yeni neticeleri nadiren halka açık beyanlarla ilan etseler de hangi ekonominin ne vaziyette olduğunu muhataplarına bizzat aktarırlar. Akıl hocalarının raporları arasında risk puanlarının en iyiden en kötüye doğru hesaplanması en yaygın olanıdır.

HER AYRINTI DİKKATE ALINIYOR

Herhangi bir ekonominin malî riski hesaplanırken 5 senelik CDS (Kredi temerrüt sigortası), kısa vadeli mevduat faizi, para biriminin dolar mukabili değişimi, reel faizi gibi parametrelere bakılıyor.

İktisadî riske gelince… Millî gelir (Gayrî Safi Yurtiçi Hasıla), işsizlik, cari denge, rezerv değişimi o devletin iktisadî risk puanında belirleyici oluyor.

Siyasî risk ise şirket kurabilme hızı, vergiler, bürokratik safahatın kısa ya da uzun sürmesini ihtiva ediyor.

NE KADAR YÜKSEK PUAN O KADAR AZ KRİZ

Her biri ayrı ayrı hesaplandıktan sonra nihayetinde toplam bir endeks çıkarılıyor ve oradaki puan ülkenin risk seviyesini gösteriyor. Devletler aldığı puanlara göre en iyiden en kötüye doğru sıralanıyor. En iyi puanlar ne kadar fazla ise kriz ihtimali o kadar azalıyor. Puan düştükçe kriz ihtimali artıyor.

Bütün bu teknik izahatı yaptım zira rakamların bile iktidar eliyle tahrif edildiği Türkiye’de maksadım bağcıyı dövmek değil. Muradım o ki hakikate, en berrak haliyle aynadaki aksimize bakmalı ve kendimizle yüzleşmeliyiz. 81 milyonun tamamı büyümede dünya rekoru kırmak ister.

Amma velakin doping kullanarak rekor kırmaktansa yarıştan kopmamayı tercih etmeliyiz. İktidar ve muannit taraftarlarının tahammülsüzlüğü, ekranlarda savurdukları tehditler gazetecileri hakikati ifade etmekten alıkoymamalı.

BU PUAN COŞKUN EKONOMİYE AİT OLAMAZ

O halde 2018 senesine birkaç gün kala Türkiye’nin temel göstergelerinden hareketle risk puanı nedir? Diğer ekonomilerle mukayese edildiğinde hükûmetin iddia ettiği gibi Türkiye’nin büyümede dünya rekoru kıran bir ekonomi olduğu teyit ediliyor mu?

Hal-i hazırda Türkiye ‘en kötü beş ekonomi’ arasında görünüyor. Türkiye siyasî, malî ve iktisadî risk puanları itibarıyla Arjantin, Güney Afrika, Suudi Arabistan ve Brezilya’yı takip ediyor (Bkz. Tablo). Haricî veya dahilî küçük bir kıvılcım bahsi geçen beş ekonomiyi girdaba sürükleyebilir. Bu yüzden isimleri kırmızı listede yer alıyor.

JAPONYA VE ALMANYA ZİRVEDE

En iyi puana sahip ekonomiler arasında maalesef Türkiye’nin ismi geçmiyor. Kriz ihtimalinin en az olduğu beş ekonomi Japonya, Almanya, Güney Kore, ABD ve Kanada şeklinde sıralanıyor. Riski az ekonomiler tabloda yeşil renkle gösteriliyor.

Maalesef beynelmilel raporlarda Türkiye artık ‘en riskli’, ‘en berbat’, ‘en geri’ diye tasnif edilen devletlerle bir arada zikrediliyor. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) inkâr siyaseti neticeyi değiştirmiyor.

YATIRIMLAR NİYE AZALIYOR?

Yatırım kararı vermeden evvel herkes iktidarın yerden yere vurduğu o raporları enine boyuna tetkik ediyor. Yabancı yatırım tutarı her sene bir evvelki seneyi aratacak kadar azalıyorsa yatırımcılar hamasi ve içi boş nutukları ciddiye almıyor.

Buna mukabil hükûmetin işine gelmeyince ‘dış mihraklar’ diye tahkir ettiği kuruluşların hazırladığı o raporlar, Türkiye hakkında karar verirken kale alınıyor.

Raporlarda Türkiye’nin sicilini düzeltmenin yolu hukuk, demokrasi, bağımsız yargı, medya hürriyeti, dopingsiz kalkınma ve şeffaflıktan geçiyor…

2018’e doğru kırmızıya boyanmış Türkiye tablosundaki kötü puanların hesabı er ya da geç iktidardan sorulacaktır. AKP iktidarı ikazı ciddiye alırsa hem kendisi hem de memleket kazançlı çıkar.  

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin