Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Rümeysa Şen’i yazdı: Kaza değil, cinayet

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, 36 saatlik nöbet sonrası eve dönüş yolunda geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden Dr. Rümeysa Berin Şen’in ölümüyle ilgili bir yazı kaleme aldı. Evrensel’de yayınlanan yazısına, “Gencecik bir meslektaşımızı daha kaza görünümlü cinayette kaybettik. Tükenmeye ve intihara sürüklenen, birkaç gün ardından ağıtlar yakıldıktan sonra dayatılan kölelik koşulları beyin kıvrımlarımızın en derinine itilip incecik bir sızıyla gündeliğin ağırlığına boyun eğen ve sonunda topraklarından edilen, gidip görece insani koşullarda çalışmanın türlü yollarına savrulan meslektaşlarımızı yitirmeye devam ediyoruz.” diyerek başlayan Fincancı, ardından şu ifadeleri kullandı:

EN PARLAK BEYİNLERİMİZ YİTİRİYORUZ

“Yıllarını önünde yığılan kitapların ardında geçiren, zorlu sınavlarla girdikleri tıp fakültelerinde kitaptan duvarların ardına hapsedilen, uzmanlık eğitimi adı altında günaşırı nöbetlerle, kışkırtılmış sağlık talebinin çıktısı bir hasta yüküyle baş başa bırakılan ve eğitim almak için geldikleri hastanelerde sağlık hizmetinin yükünü çekip, üzerine baskılarla, sindirme ve yıldırmayla tüketilen, bu ülkenin en parlak beyinlerini yitiriyoruz, bilmem farkında mısınız?

AÇLIKLA YORGUNLUK ARASINDA SEÇİM YAPMAK

Açlıkla yorgunluk arasında seçime zorladığımız meslektaşlarımız, asgari ücretin azıcık üzerinde maaşları ile ödemekte zorlandıkları kiralarını ödeyebilmek, en az bir maaşları tutarında bir kitabı satın alabilmek için nöbet ücretlerinden medet ummaya çalışıyor. Nöbet ücreti deyince büyük meblağlar anlaşılmasın, aldıkları maaşın ancak üçte birini ekleyebilirlerse ay sonunda, bir açığı kapatıp kitap taksitini zar zor ödüyorlar. Durmadan çalıştıkları nöbetin sonunda olur da eğitim aldıkları bölüm nöbet izni kullandırmaya elverse bile, ödenecek faturalar beklerken seçecekleri izin almak değil, yorgunluktan ölmek oluyor ancak.

Nöbet ücreti insanlık dışı koşullarda soluksuz çalışmanın, emeklerinin karşılığı bile değilken, sanki o emek dinlendiklerinde ödenecekmiş gibi izinle takas ediliyor. Ya ölüm ya ölüm… (…)

… bazen kredi çekip binlerce liralık kongrelere katılması için zorladığımız, hayatlarına el koymaktan zerre suçluluk duymadığımız o gençler artık tükendi.

ONLARI KORUYAMADIK

Gidiyorlar, gitmekte de haklılar. Bizler yeterince dik duramadık, öğretmenleri olarak bu koşulları değiştirecek mücadeleyi veremedik. Onlara örnek olamadık. Meslek örgütümüze üyelikten, sendikalı olmaktan kaçındık yıllar boyu. Halk sağlığını koruma ödevi de olan meslek örgütünü halk sağlığını bozan etkenleri dillendirdi diye siyaset yapmakla suçladık. Örgütlü mücadelenin kazandığını öğretemedik. Tıp eğitimini de akranlara bıraktığımız gibi bu eğitimin bir parçası olan haklarımıza sahip çıkmanın yollarını gösteremedik.

(…) ”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin