Türk dostu Yunan asıllı fotomuhabiri Yannis Behrakis hayatını kaybetti

Reuters Haber Ajansı’nın Yunanistan, Makedonya ve Ortadoğu’da görev yapmış foto muhabirlerinden Yannis Behrakis 58 yaşında hayata veda etti. Bir süredir kanser tedavisi gören gazeteci ve fotomuhabiri Behrakis, Türkiye’de Marmara Depremi (1999), Kuzey Irak’tan göç (1990) gibi tarihi olaylara tanıklık etti. Yine 30 yıllık gazetecilik kariyerinde düzenli olarak Avrupa, Rusya, Orta Doğu, Afrika ve Asya’da savaşların ve sosyal çalkantıların arasında fotomuhabirliği yaptı.

Gazeteci arkadaşı Zaman Gazetesi eski Fotoğraf Editörü Selahattin Sevi Kronos’ta, Behrakis’in ardından onunla yaptığı röportajı ışığında bir veda yazısı kaleme aldı. Sevi’nin Behrakis yazısı ve Yunanlı gazetecinin hayat serüveni şöyle:

Yannis Behrakis’in ardından…

Kaydettiği fotoğrafları kalbinin ve vicdanının süzgecinden geçiren Reuters foto muhabiri Yannis Behrakis 58 yaşında hayata veda etti. Onu savaşları, çatışmaları, İzmirli babaannesinin ‘güzel yavrum, tatlı çocuğum’ diye sevdiği çocukluk günlerini ve 1999 depremini de anlattığı söyleşi ile anıyoruz.

Dünyanın saygın foto muhabirlerinden Yannis Behrakis (58) yakalandığı kansere yenilerek hayata veda etti.

Yannis Behrakis, dünyanın pek çok ülkesinde sıcak çatışmaları izlemiş ve ‘savaşın kirli yüzü’nü dünyaya yansıtmış Yunanistanlı bir foto muhabiri. İzmir doğumlu babaannesinin, Türkçe şarkılarla büyüttüğü Behrakis, “Türkiye ve Türkler hakkında pozitif düşüncelere sahibim.” diyor. Kendisine Türkçe şarkılar söyleyen, ‘güzel yavrum’, ‘tatlı çocuğum’ diye seven bir babaannenin torunu. 1990’lı yıllarında başında Irak Kürdistan’ından Kürt göçü ve 1999 depremi için bulunduğu Türkiye’den geçtiği fotoğraflarla büyük yıkımı diğer meslektaşları gibi dünyaya gösterdi.

Behrakis, 1960 yılında Atina’da doğdu. Adını 1989 yılının ilk ayında görevlendirildiği Muammer Kaddafi röportajı için Libya’da Reuters için çektiği fotoğraflarla duyurdu. Sonrasında da mesleğini başarıyla icra ettiği 30 yıl boyunca düzenli olarak Avrupa, Rusya, Orta Doğu, Afrika ve Asya’da savaşların ve sosyal çalkantıların arasında geçirdi.

Afganistan ve Çeçenistan’daki çatışmalar, Keşmir’deki büyük deprem, 2011’de Mısır’daki Arap Baharı ve daha nice önemli olayı dünya Behrakis’in gözünden gördü. Fakat o spor fotoğrafı konusunda da haklı bir üne sahipti.

Birçok önemli ödülün sahibi olan başarılı fotoğrafçı 2000 yılında Sierra Leone’deki bir konvoya düzenlenen saldırıda hayatta kaldı. İki gazeteci arkadaşının öldürüldüğü olayda kaçarken, kendi fotoğrafını da çekerek başına bir şey gelmesi halinde belge olacağını düşünmüştü. 2015’deki büyük mülteci krizini yansıtan çalışmalarıyla Pulitzer ödülünü de aldı.

İngiliz The Guardian gazetesi 2015 yılının fotoğrafçısı unvanına Reuters Haber Ajansı’nda görev yapan Yunan fotoğraf muhabiri Yannis Behrakis’i layık gördüğünde, “Benim görevim size doğrudan hikayeyi anlatmak ve sonra ne yapmak istediğinize karar vermenizdir” diyordu. O yıl ülkesinin mali çöküşünü ve mülteci krizini en iyi şekilde yansıttığı gerekçesiyle bu unvana layık görülmüştü:

‘MÜLTECİLER VATANIMA GELİYORDU’

“Göçmen ve mültecilerin hikâyelerini 25 yılı aşkın bir süredir çekiyorum. Ancak bu yıl olay farklı. Mülteciler ve göçmenler vatanıma geliyordu. Her gece botlar Yunanistan’a geliyordu. Polisin ve yerli halkın nasıl tepki vereceğini bilemedikleri için herkes korku içerisindeydi. Hava şartları çok kötü olduğunda bile kayıklar gelmeye devam ediyor. Türk sahilleri 4-5 kilometre uzaklıkta.

‘YUNUS BALIĞI MÜLTECİ BOTUNA YOL GÖSTERDİ’

İşin en az zor olan kısmı fotoğraf çekmekti. İşin en zor yanı ise duygusal kısmı. Aynı şeyi tekrar ve tekrar görmek o kadar üzüntü vericiydi ki…

Bir gün şişme botun fotoğrafını çekerken, suda bir hareketlilik dikkatimi çekti. Birinin suya atladığını sandım. Fotoğraf makinamdan bir yunus balığının tam şişme botun önünde suya dalıp çıktığını gördüm. Gerçekten büyüleyici bir andı. Sanki yunus balığı mültecilere yol gösteriyor ve onlara hoş geldiniz diyordu.

‘FOTOĞRAFIN GÜCÜ ÇOK BÜYÜK’

Fotoğraf, gücü ve güzelliğiyle insanların ağızlarını açık bırakabilir. Bir mesaj gönderebilir, insanları ağlatabilir, güldürebilir veya ikisini birden yapabilir. İnsanların kendilerini suçlu hissetmelerini veya iyi amaçla para vermelerini sağlayabilir. Tetiği çekmeden önce bir kez daha düşünmelerini sağlayabilir.

İZMİR’DEN ATİNA’YA…

2002 yılında Atina’da Zaman Gazetesi için yaptığım söyleşide mesleğinden, ailesinden ve onu “güzel yavrum, tatlı çocuğum” diyen seven, İzmir göçmeni babaannesi Katerina’dan söz etmiştik.

Behrakis’i, Zaman KHK ile kapatıldığı ve bütün arşivi erişime kapatıldığı için Fotomuhabiri sitesinde de yayımlanan o söyleşi ile anıyoruz.

….

YANNİS BEHRAKİS’İN REUTERS PORTFOLYOSU İÇİN TIKLAYINIZ

Başarılı bir foto muhabiri olarak son 15 yıla damgasını vuran, çektiği kareler dünyanın belli başlı bütün saygın gazete ve dergilerinde yayınlanan Yannis Behrakis’le Atina’da konuştuk. Servis ettiği fotoğrafları, kalbinin ve vicdanının süzgecinden geçiren Reuters fotomuhabiri Yannis Behrakis, işini, savaşları, Türkiye’yi ve İzmirli babaannesi ile geçirdiği günleri anlattı.

Fotoğraf çekmeye ne zaman, nasıl başladın?

42 yaşındayım. İlk defa fotoğraf çekmeye başladığımda 25 yaşındaydım. Askerliğimi yaptıktan sonra bir, bir buçuk yıl kadar bir stüdyoda çalıştım. Still life çalışmalarım oldu, model fotoğrafları çektim. Açıkçası beni çok tatmin etmedi. Ben, biraz daha hareket ve heyecanı seviyorum. Zaten bir süre sonra kendimi Reuters’ta asistan olarak buldum. 1987 yılındaki Avrupa Basketbol Şampiyonası’na gittim. Çok keyif vericiydi. Fotoğraflarım bütün dünyada görülüyordu. Aradığımı bulmuştum. Bundan sonra foto muhabiri olma fikri iyice kafama yerleşti. Bir süre sonra çalıştığım stüdyodan ayrıldım Reuters’a katıldım. Çok mutluydum.

Fakat biz ve bütün dünya seni savaşlardan ve sıcak bölgelerden geçtiğin fotoğraflarla tanıyoruz.

1989 Ocak ayının ilk günüydü. Şefime savaşlara, daha büyük işlere gitmek isteğimi söyledim. 4 Ocak’ta ABD, Libya’yı bombaladı. Beni Libya’ya gönderdiler. Artık kabuğumu kırmıştım. Ondan sonra benim için yeni bir hayat başlamıştı.

Bugüne kadar yaptığın çalışmalardan seni en çok etkileyenler hangileri?

Pek çok… Bana ‘evet bu yaptığım iş çok iyi oldu’ dedirten şey, daha çok fotoğraflar değil, sonuçları ve kendimi iyi hissettiğim zamanlardır. Çektiğim fotoğraflar sonuç vermeye başladığında mutlu oluyorum. İnsanlar yardıma ihtiyacı olan birine yardım ettiklerinde nasıl mutlu oluyorsa ben de öyle mutlu oluyorum. Savaşın ortasında çalışırken de, olimpiyat fotoğrafları çekerken de aynı parayı alıyorum. Bu para ile ilgili bir durum değil. Afganistan’da yaptığım bir haberden sonra ABD’li bir kadın bana gönderdiği elektronik postada, ‘ABD’nin Afganistan’ı bombalayarak iyi bir iş yaptığını düşünüyordum; ama senin çektiğin fotoğrafları gördükten sonra fikrimi değiştirdim.’ dedi.TIME’de çıkan bir fotoğrafı gördükten sonra çok iyi bir iş yaptığımı hissettim.

Sıcak bölgelerden dönüp Atina’daki evinde kendinle baş başa kaldığında düşüncelerin ne olur, neler düşünürsün?

Bazen, kimi insanların kendi propagandaları için sizi kullandığını hissedersiniz. Hiçbir şey asla siyah beyaz değildir. Her zaman birilerinin propaganda aracı olmaktan uzak durmaya çalıştım. Bir araştırmaya göre günde 2 milyar insan Reuters’ten bilgi alıyor. Bu, benim elimde çok büyük bir güç olduğunu gösteriyor. Mesleğimde hep olmak istediğim bir yerdi bu. Fakat bazen bir işin kötü bir tarafını hissettiğim zaman o işten uzak durmaya çalışıyorum. Savaş kirli bir iştir, bazen devletler kendi insanlarını öldürürler haber çıkarmak için. Bunlara girmek istemiyorum; ama fotoğrafı çekerken ‘niçin’ sorusunu kendime sorarım.

Biraz da babaannen ile birlikte geçirdiğin çocukluk günlerinden bahseder misin?

Babaannem Katerina, İzmir doğumlu. Büyük göçle Atina’ya gelmiş. Çok zor ve acılı bir çocukluk ve gençlik geçirmiş. Fakat Türkiye ve İzmir dendiğinde her şey biter. Türkçe söylediği şarkıları bile hatırlıyorum. Şimdi bile Türkçe konuşabiliyor. Babaannem çocuklarına Türkçe ve Yunancayı öğretmiş. Ama en iyi hatırladığım, beni severken söylediği ‘güzel yavrum’, ‘tatlı çocuğum’ sözleridir.

Türkiye’ye ilk defa ne zaman geldin?

1991′de, Körfez Krizi’nden sonra İstanbul’dan Irak sınırına kadar arabayla gittim. Sınırdaki askerler benim kimlik kontrolümü yaparken pasaportumu görünce ‘demek Yunanlısın’ diyorlardı. Büyük depremin ardından Türkiye’ye geldim. Son ziyaretlerim, bana çok olumlu düşünceler kazandırdı. Artık Yunanlı diye kimse şaşırmıyor. ‘Ooo Yunanlı’ diyorlar. Birçok Türk dostum var, ben Türk insanlarına karşı çok pozitif düşüncelere sahibim. Türkiye’yi ve İstanbul’u çok seviyorum. Depremden sonra iki halk arasındaki ilişki daha da sıcaklaştı ve yakınlaştı. Cem ve Papandreau’nun bu sıcak ilişkilerin geliştirilmesinde çok önemli katkıları oldu. (Behrakis depremden sonra da Türkiye’de bulundu. En son İkinci Körfez Savaşı öncesi Güneydoğu anadolu bölgesinden başarılı fotoğraflar geçti. Nevruzu izledi.)

YANNİS BEHRAKİS KİMDİR?

Yannis Behrakis; Ortadoğu, Afganistan, Afrika, Avrupa ve Avustralya’da başarılı çalışmalara imza attı. Körfez Savaşı, Bosna ve Kosova savaşlarında; Çeçenistan Hırvatistan, Somali ve Afganistan’da bulundu. Behrakis’in, özellikle Bosna ve Kosova dramlarına ilişkin kareleri unutulmazdı.

17 Ağustos depreminde Türkiye’den geçtiği fotoğraflarla adından söz ettirdi. Foto muhabiri olarak izlediği Marmara Depremi’nin Türkiye ile Yunanistan arasındaki buzları erittiğini, kalıcı bir dostluğun giderek geliştiğini düşünüyor.

2. Irak Savaşı sırasında, Türkiye de dahil, bölgede bulundu. Toplam 4 Olimpiyat izledi. 10′dan fazla uluslararası ödül sahibi olan Behrakis, 1999 yılında World Press Photo’da birincilik aldı.

Daha sonra da Pulitzer dahil birçok önemli ödülün sahibi oldu.

Elisavet Saridou ile evli olan Yannis Behrakis’in Rebecca ve Dimitri adında iki çocuğu vardı.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin