Tehlike altındaki avukatlar

YORUM |Av. H. Hüseyin TANRIVERDİ 

24 Ocak 1977’de Franco yanlıları Madrid’de 5 avukatı öldürmüşlerdi. Üzerinden 13 yıl geçtikten sonra 1990 yılında Hollandalı avukatlar Symone Gaasbeek-Wielinga ve Hans Gaasbeek  Filipinlere bir iş için gittiklerinde  siyasi açıdan hassas davalarda görev alan meslektaşlarının,  müvekkillerine yardım ettikleri için sindirildiklerine, tehdit altında olduklarına ve  hatta öldürdüklerine şahit oldular. Bu yolculuktan sonra tüm dünyada tehlike altındaki  meslektaşları için bir şeyler yapmaya karar verdiler. Avukat çift ile benzer düşüncelerde olan meslektaşları bir araya gelerek  uluslararası bir günün oluşmasını sağladılar. Bu güzel düşünce ile bir araya gelen avukatlar tüm dünyada tehlike altında olan Avukatlar Günü’nün ilkini  2009’da düzenlendi. Avrupalı Demokratik Avukatlar (AED) ve Avrupa Demokrasi ve Dünya İnsan hakları Avukatları Derneği (ELDH) gibi sivil toplum kuruluşlarının desteği ile her yıl 24 Ocak tarihinde düzenlenen  insancıl eylemler ile  önceden belirlenen bir ülke nazara verilerek  tehlike altında olan avukatlar için  gündem oluşturmaya çalışıyorlar. Bazıları için küçük ama insanlık için çok büyük bu faaliyetlerin her geçen yıl artarak devam etmesi neticesinde farklı ülkelerde birçok meslektaşımıza destek oluyorlar. Avukatlara yönelik davaları yerinde incelemek için gözlemciler  göndererek, ilgili devletin büyükelçilikleri önünde pankart açıp basın açıklamaları yaparak yada  söyleşi ve toplantılar düzenleyerek tehlike altında olan avukatların sesi ve soluğu oluyorlar. Ülkeleri, milletleri, inançları ve ideolojileri farklı bu güzel insanların ortak tek bir hedefi var o da meslektaşlarına sadece insan oldukları için yardım etmek. 

2019 yılında soğuk bir 24 Ocak gününde Den Haag’ta bulunan Türk Büyükelçiliği önünde pankart açtığımızda tanıştığım bu güzel insanları her yıl düzenledikleri faaliyetlere doğrudan ve dolaylı olarak katılıp takip etmeye çalışıyorum. 2016 yılındaki darbe tiyatrosundan sonra yaşanan zulümlerden kurtulmak için ayrılmak zorunda kaldığım ülkemden çok uzaklarda, arkamda bıraktığım meslektaşlarıma destek olabilmek için katılmıştım bu eyleme. O günden bu yana bir taraftan yeni hayatıma adapte olmaya çalışırken diğer yandan tehlike altında görevini yapmaya çalışan meslektaşlarıma elimden geldiğince destek olmaya gayret ediyorum.  

İnsansınız ve düşünmeden edemiyorsunuz. Üç kuruşluk dünya menfaati ve geçici makamlar için insanlar birbirlerine sürekli zulmediyor. Kendi ülkemde de  yıllardır devam eden zulümler var. Her dönem iktidarını korumak isteyenler ile hak ve hukuk kavgası verenler arasındaki mücadele devam ediyor. Her dönem toplumun bir kesimi düşmanlaştırılıyor ve tüm devlet imkanları ile bu kesim sindirilmeye çalışılıyor. Bu kargaşa ortamında kimin haklı kimin haksız olduğu sözde mahkemeler tarafından belirlenmeye çalışılıyor. Ama iktidarların mevcut baskısı ve  düzene biat etmiş memurlar yüzünden adalet bir türlü sağlanamıyor. Tüm bu olumsuzluklar içinde hak ve adaleti savunmak isteyen avukatlar da maalesef zulümden nasibini alıyor. Adaletin tesisi için en önemli ayak olan savunma mesleğini icra eden avukatlar; müvekkilleri ile özdeşleştirilip onların avukatlıklarını yaptıkları için soruşturma geçiriyorlar. Gözaltına alınıp işkenceye maruz bırakılıyorlar. Tutuklanıyorlar ve hücrelere atılarak cezalandırılıyorlar. Ülkelerinden ayrılan avukatlarında tehlikesi bitmiyor. Gittikleri ülkelerde mesleklerini ifa edemedikleri gibi zalimlerin taraftarlarının ne yapacaklarını bilmeden yaşamaya çalışıyorlar. Birkaç tane değil yüzlerce hatta binlerce meslektaşın tecrübe ettiği bir süreci yaşıyoruz maalesef. 

Bu sürecin en acı tarafı ise zulmeden iktidarların tüm bu işleri yaparken yanında yine avukatların olması herhalde. Gerek aynı siyasi düşüncede olduğu için gerekse de şahsi menfaatini düşünerek taraf olan avukatların meslektaşlarına yapılan zulümlere destek olması, savunması veya sessiz kalarak destek vermesi insan olan bir avukatı derinden yaralıyor. Düne kadar aynı adliye koridorlarında birlikte yürüdüğünüz, aynı duruşma salonlarında birlikte çalıştığınız, aynı baronun faaliyetlerine katıldığınız meslektaşlarınızın sizin suçlu olmadığınızı bildikleri halde size yapılan zulme destek olmaları veya sessiz kalarak desteklemeleri yüreğinizi parçalıyor. 

Bence  “Zulme rıza zulüm olduğu gibi zulme sessiz kalmak da zulümdür” kaidesince korkusundan sessiz kalan yada sesini gereği gibi çıkaramayan tüm avukatların yaşanan zulümlerde maalesef hissesi var. Sustukça sıranın kendilerine gelmeyeceğini düşünenler tarih boyunca hep yanıldılar. Kendi mahallelerinde yaşanmayan zulümlere sessiz kalanlar da zalimin kendilerine neler yaptığını yaşayarak öğreniyorlar.               

Bugün ülkemde maalesef iktidar ve yandaşlarının yanında yer alan avukatlar var. Mecliste yüzden fazla avukat milletvekili var. Bunların her biri yaşanan zulümlere ortak oluyor ve suç işliyorlar. Umuyorum bir gün hepsi bu yaptıklarının hesabını bir yerlerde verecek.  Ama bu avukatların dışında yüz binden fazla iktidar ile aynı görüşte olmayan ama çeşitli nedenler ile (korku,menfaat,konum vb.) zulme sessiz kalarak dolaylı yoldan destek olan meslektaşımın olması çok daha acı maalesef.

Derdim kesinlikle kendime destek sağlamak değil. Hali hazırda ülkemden, cübbemden ve sevdiklerimden uzakta sürgünde bir avukat olarak yaşamaya çalışıyorum. 6 yıldır beni Yaradan’dan başka kimseden yardım istemeden ayakta durmaya çalışıyorum. Derdim hali hazırda cezaevlerinde, hücrelerde, nezarethanelerde olan meslektaşlarıma ses ve soluk olmak. Haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklanarak uzun süredir cezaevlerinde tutulan her kesimden tüm meslektaşlarımın bir an önce özgürlüklerine kavuşabilmesi için sessiz kalmamaya çalışıyorum.

Hollandalı meslektaşlarımın attığı küçük adımlar bugün uluslararası bir güne ve etkinliklere dönüştü ise benimde bu yazım belki vicdan sahibi meslektaşlarıma bir nebze etki edecektir.

Son olarak soruyorum;

Ne zaman korkularımızdan kurtulup önce meslektaşlarımız sonrada zulüm gören insanlar için bir şeyler yapacağız?

Ne zaman kendi mahallemizin dışındaki insanların feryatlarına da  kulak vereceğiz?

Her şey para, makam, konum, menfaat mi? 

Ne zaman insan olma erdemine ulaşacağız? 

Yoksa bizler de celladına aşık olup  sıramızı mı bekliyoruz?

Peki birgün masum olduğunu bildiğimiz meslektaşlarımız ile karşılaştığımızda yüzlerine nasıl bakacak ve ne diyebileceğiz?

Ve son olarak da; 

“Şimdi değilse ne zaman bir şeyler yapacağız?”

Bence; 24 Ocak 2023 Tehlikede olan Avukatlar Gününde karanlığa küfredeceğimize bir mum yakarak  başlayabiliriz. Birileri için küçük ama insanlık için büyük işler başarabiliriz.  

Saygılarımla.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin