Tarihi Dizilerde Tarihin Başına Gelenler… [Dr. Serdar Efeoğlu, yazdı]

Tarih, her eğitim seviyesinden insanın ilgisini çekmiş ve bu durum bir ekonomik değer olarak görülmesine de yol açmıştır. Tarihi romanlar ve tiyatro eserleri ile başlayan bu süreç televizyonlarla zirveye çıkmıştır. İnsanın doğası gereği geçmişi merak etmesi ve bazen öne çıkan ‘tarih merkezli’ duygusal eğilimler, tarihi film ve dizilerin artmasına neden olmuştur.

MALKOÇOĞLU’NDAN DİRİLİŞ ERTUĞRUL’A

Malkoçoğlu, Kara Murat ve Battal Gazi filmleri senaryolarının yetersizliği ile alay konusu olmuşken, 2000’li yıllarda yeniden tarihi olay ve kahramanların öne çıkarıldığı filmler çekilmeye başladı. Türkiye’de büyük bir sektöre dönüşen dizi film sektörü de tarihi keşfetmekte gecikmedi. Ticari kaygı ile yapılan ve “harem” merkezli Osmanlı padişahı figürünün öne çıktığı “Muhteşem Yüzyıl” gibi birçok tarihi gerçeğin reyting uğruna çarpıtıldığı filmler serisi ortaya çıktı.

Ardından hamasete dayanan, bilimsel tarih bilgisini esas almayan, daha çok mesaj vererek kitleleri yönlendirmeye çalışan “Diriliş Ertuğrul” ve “Payitaht Abdülhamit” dizileri yayınlanmaya başladı. Bu iki dizinin iktidarın güdümündeki TRT’de yayınlanması, AKP’nin devlet imkânlarıyla topluma ulaşmasını istediği mesajlar için filmleri de kullandığını açıkça gösteriyor. Ciddi bir seyredilme başarısı yakalayan Diriliş Ertuğrul filmine Can Ataklı’nın yazısında dile getirdiği “Erdoğan’ın konuşmalarının senaryoya eklenmesi” talimatı da dizilerin içeriğinin nasıl oluşturulduğunu ortaya koyuyor.

ERTUĞRUL GAZİ, “ERDOĞAN” OLURSA

Dizinin tanıtımında; 13. yüzyılda bugüne benzer bir kargaşa içinde bulunan İslam Dünyası’nın bir kahraman beklediği, dizinin de Yeni Türkiye’nin inşa sürecinde tarihin rehberliğinde çok şey söyleyeceğinin vurgulanması dikkat çekiyor. Bu kahramanın kim olduğunu tahmin etmek elbette zor değil.

Dizide beklenen kurtarıcının vasıfları sayıldıktan sonra “Ümmetin imamlığına talip olacak insan bu ehliyete haiz olacak. Ümmet böyle birini bekliyor” denilerek günümüze gönderme yapılıyor. Böyle olunca “Ertuğrul Gazi” birden “Erdoğan” oluveriyor ve “üst akla” gereken dersleri veriyor. Diziye ayrılan büyük bütçe de zaten amacın ne olduğunu ortaya koyuyor. Hele Altın Kelebek Yarışması’nda “Yılın Dizisi” ödülü kazanan diziyi seyretmediğini söyleyen Okan Bayülgen’in özür dilemesine rağmen işinden olması ve bizzat Erdoğan’ın Bayülgen’e cevap vermesi AKP’nin yaklaşımını açıkça gösteriyor.

Diriliş Ertuğrul, Hürriyet’ten Ceren Şehirlioğlu’nun haklı olarak belirttiği gibi mitolojik ögeleri öne çıkararak dünyadaki her düşmanı alt etmeye muktedir bir fantastik hikâye tarzında karşımıza çıkıyor. Bu yönüyle bir zamanların “Herkül”, “Zeyna” gibi mitoloji kahramanlarının maceraları, “dini ve millî” bakış açısıyla Türk-İslam mitolojisine dönüşüyor. Müzikler ve ormandan gelen seslerde bile o filmlerin etkisi görülüyor. Oyuncuların kıyafetleri, silahları ve çıkardıkları sesler de bilgisayar oyunlarındaki kahramanlara benziyor. Bütün bunlar özellikle “ergen” kitleyi ekran başına topluyor ve buna propaganda da eklenince yayınlandığı günün en çok seyredilen dizisi oluyor.

Diriliş Ertuğrul, gündemi sürekli takip ederek Kurtlar Vadisi’nden alışık olduğumuz göndermeler yapıyor. Sonuçta, “Bizans, tekfurlar, Anadolu beylikleri” bir anda “AB, ABD, Hollanda, İsrail” olabiliyor. Dizinin başında “dizideki hikâye ve karakterlerin ilham kaynağı tarihimizdir” gibi genel bir ifade ile tarihe atıf yapılıyor. Hatta danışman olarak Prof. Dr. Feridun Emecen gözüküyor. Ama Hocanın birikiminin diziye yansıdığını söylemek mümkün değil.

GERÇEK ERTUĞRUL GAZİ

Tarihi bir kişilik olarak baktığımızda çok farklı bir Ertuğrul Gazi portresi ile karşılaşıyoruz. Öncelikle belirtmeliyiz ki, kimliği ve hayatı hakkındaki bilgiler, Ertuğrul Gazi’nin vefatından çok sonraya dayanıyor. Çağdaş Bizans kaynaklarında herhangi bir bilgi yer almadığı gibi, 14. yüzyılda kaleme aldıkları eserlerde Osman Bey’den bahseden İbn-i Fazlullah el-Ömerî ve İbn-i Batuta, aslında Ertuğrul Gazi’den söz etmiyor. İlk bilgiler 15. yüzyılda yazılmaya başlayan Osmanlı kroniklerinde yer alıyor ve Osman Bey’in babası olduğu ve Kayı boyuna mensup olduğu belirtiliyor.

Ertuğrul Gazi’nin kişiliği, Anadolu’ya gelişi, buradaki faaliyetleri ve ölümü tartışmalı olup kaynaklardaki bilgiler menkıbelerle doludur. Bu kaynakların bir kısmı Ertuğrul Gazi’nin babası olarak Süleyman Şah’ı gösterse de bugün tarihçiler, babasının Gündüz Alp olduğunda ittifak etmiş gibidirler. Osman Bey zamanına ait bir sikkenin üzerinde “Osman bin Ertuğrul bin Gündüz Alp” yazması da bunu doğrulamaktadır.

Genel kabule göre Ertuğrul’un ataları Anadolu’nun fethi sırasında Ahlat’a gelerek Anadolu’nun fethindeki gaza ve fetihlere iştirak ettiler. Daha sonra da Gündüz Alp önderliğinde Pasinler Ovası’nda Sürmeli-Çukur’a yerleştiler. Kısa bir süre sonra Gündüz Alp’in vefatıyla yerini oğlu Ertuğrul aldı.

Ertuğrul Gazi ve kardeşi Dündar Bey, Moğol saldırıları üzerine batıya hareket ettiler. Sivas yakınlarında bir Moğol ordusu ile Selçukluların savaştığını görerek Selçuklulara yardım ettiler ve onların savaşı kazanmasını sağladılar. Bunun üzerine Selçuklu hükümdarı Alâeddin Keykubad, Ertuğrul Gazi’ye Ankara yakınındaki Karacadağ’ı yurtluk olarak verdi (1230). Kayılar daha sonra kendilerine yeni yurtluk olarak verilen Söğüt çevresine yerleştiler.

Ertuğrul Gazi liderliğindeki Kayılar, Selçukluların İznik Rum İmparatorluğu üzerine yaptığı sefere iştirak ederek Ermeni Derbendi’nde yapılan savaşın kazanılmasında önemli bir rol oynadılar. Alâeddin Keykubad bu başarı üzerine Ertuğrul Gazi’ye Eskişehir ve çevresini verdi. Ertuğrul Gazi bundan sonra Karacahisar’ı fethetti, ardından Osmanlıların ilk merkezi olacak Söğüt’ü aldı.

Bu dönemde Söğüt Türkmenleri yarı göçebe hayat yaşıyor, kışları Söğüt’te, yazları da Domaniç’te geçiriyorlardı. Ertuğrul Gazi Bizans sınırlarına akın yaparken, diğer taraftan Rum tekfurları ile dostça ilişkiler kurdu. Böylece hem Müslüman ahali, hem de Hıristiyan halk arasında saygı duyulan ve hakemliğine başvurulan bir şahsiyet haline geldi. Bizans’a yönelik akınlar Samsa Çavuş, Konur Alp, Akça Koca, Kara Tegin, Aykut Alp gibi tecrübeli alp gaziler ve uç beylerinin Ertuğrul’un yanında toplanmasını sağladı. Gaza anlayışıyla hareket eden Söğüt merkezli Kayılar gittikçe güçlendiler.

Ertuğrul Gazi, Selçuklu hükümdarı 3. Gıyaseddin Keyhüsrev Bizans sınırına geldiğinde onu karşılayarak bağlılığını bildirdi ve hediyeler takdim etti. Bundan sonra iyice yaşlanmasından dolayı Kayıların idaresini oğlu Osman’a bıraktı ve kısa bir süre sonra doksan yaşlarında iken vefat etti (1281-1282).

Osmanlı tarih yazıcılığı, Ertuğrul Gazi’nin “gayet dindar ve şecaat ile ma’ruf kimse, zühd ü takvâ ve selâhda ol zamanın meşahirinden” olduğu hususunda ittifak etmektedir. Döneminde inşa edilip günümüze kadar gelen herhangi bir mimari eser yoktur. Kendisi ile ilgili en eski belge ise “Ertuğrul canı için bir parça bağ…” şeklindeki çiftlik vakfı kaydıdır.

KILICINDAN KAN DAMLAYAN KAHRAMANLAR

Görüldüğü gibi, Ertuğrul Gazi ile ilgili bilimsel bilgiler çok sınırlıdır. Diriliş Ertuğrul’da ise bu sınırlı bilgiler geniş bir hayal dünyasına mitolojik ögelerin ve güncel mesajların eklenmesiyle tanınmayacak bir hal alıyor. Dizideki kahramanlar kronoloji gözetilmeksizin farklı zaman dilimlerinden olabiliyor. Özellikle dizinin yayınlanacağı hafta Türkiye veya dünya siyasetiyle ilgili mesajlarla dizi bir anda 13. yüzyıldan 21. yüzyıla geliyor ve buna hazır kitleyi çağdaş düşmanlar karşısında büyük bir zafer kazanmış kumandan edasıyla kendinden geçirmeyi başarıyor.

Türk-İslam ülküsü doğrultusundaki bu tür filmler, gençlerin “dünyaya nizam verme” duygularını okşayarak aşırı idealize edilmiş bir hayal dünyası oluşturmaktadır. Bütün bunlar dizi yapımcıları tarafından büyük bir başarı olarak görülse de tarihi hakikatlerin tanınmaz hale gelmesine neden olmakta, bilimsel bilgilerin değersizleşmesine yol açmaktadır.

Diğer taraftan kılıcından kan damlayan kahramanlara özenen aşırı motive edilmiş kitle, kendisine paramiliter bir rol biçmekte ve ülke açısından birçok tehlikeye yol açabilecek yaklaşımları benimsemektedir. Sonuç olarak bu tür dizilerin reyting başarılarına rağmen içerik ve mesajları itibarı ile bir öz eleştiri yapmaları şarttır.

Kaynaklar: F. Başar, “Ertuğrul Gazi”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. 11;  Z. S. Baki Nalcıoğlu, “Metinlerarası Uygulamaya Bir Örnek: Diriliş Ertuğrul”, Milli Folklor, S. 109, 2016; T. Gökbilgin, “Ertuğrul Gazi Türbesi”, İÜ Tarih Enstitüsü Dergisi, S IV-V, 1974

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin