Sosyal medya yasaklanabilir mi?

HABER-ANALİZ | YAVUZ ALTUN

Ocak ayında yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye internet sansüründe dünyada yedinci sırada. Araştırmayı yapanlar, Türkiye’ye 10 (en kötü) üzerinden 7 puan vermişler.

Peki neye göre ölçülüyor?

Torrent siteleri, online pornografi ve internet medyasının yasaklı ya da kısıtlanmış olup olmadığına bakarak.

Türkiye’de torrent siteleri yasaklı değil fakat birçok ülkedeki gibi kısıtlanmış vaziyette. Pornografi yasak. İnternet medyası üzerinde de ciddi sansür baskısı var.

Tabi ki listenin başında Kuzey Kore, Çin, Rusya ve İran gibi interneti neredeyse tamamen kontrol altında tutan ülkeler var.

Türkiye’nin içinde bulunduğu ligde Belarus, Umman, Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Eritre bulunuyor. Pakistan’da torrent siteleri, Eritre’de ise sosyal medya tamamen yasaklı.

Bu listede pornografinin olması sizi tereddüde düşürmesin. Çünkü hemen bütün baskıcı ülkeler, pornografi sitelerini yasaklamayı bir çeşit “havuç” gibi kullanıyor ve zamanla bu müdahaleyi genişletiyor.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Nitekim, Gezi Parkı protestolarının sosyal medyada geniş yankı bulması ve 17-25 Aralık dosyalarının internete sızmasından hemen sonra internet sansürüne imkân veren düzenleme Meclis’ten geçmiş, dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, itiraz edenlere “Onlar iktidara geldiklerinde pornoyu serbest bırakırlar,” demişti.

O günden beridir, internet her geçen biraz daha kısıtlanıyor.

Hatırlarsanız, önceki gün Meclis’e sunulan sosyal medya düzenlemesinde de benzer bir senaryoyla başladık.

1 Temmuz’da AKP il başkanları toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sekizinci torunu Hamza Salih’in doğumu üzerine sosyal medyada gelen hakaretleri bahane etti ve şöyle dedi:

“Son yıllarda bu tür ahlaksızların artmasında sosyal mecraların kontrolsüzlüğü de etkili. Niçin Youtube, niçin Twitter, niçin Netflix gibi sosyal medyalara karşı olduğumuzun ne demek olduğunu anlıyor musunuz? Bu ahlaksızlıkları ortadan kaldırmak için.”

Burada iki ilginçlik yaşandı. İlki, Netflix’in de “sosyal medya” kısmına dâhil edilmesiydi. İkincisiyse, bu açıklamadan sonra başta Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olmak üzere, Erdoğan’a yakın isimlerin tevil etme girişimi oldu.

Netflix’le ilgili mesele, kısa süre sonra ortaya çıktı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, Cüneyt Özdemir’in programında, Netflix’te yayınlanan bir Türk dizisine sansür uygulattıklarını itiraf etti.

Aşk 101 isimli dizide bir eşcinsel karakter olduğu ve yeni bir düzenlemeyle Netflix’i de denetlemeye başlayan RTÜK’ün, bu sebeple uyarılarda bulunduğu sır değildi.

Bir süre sonra, RTÜK’ün baskılarından bunalan Netflix’in bir başka Türk dizisinin çekimlerine son verdiği haberi geldi.

Bunun üzerine Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök, Netflix’in kurucusu Reed Hastings’le bir konuşmasını aktardı. Özkök, Türkiye’den baskılar gelirse ne yapacaklarını sormuş, Hastings de rivayete göre şöyle demişti:

“Türkiye’yi konuşuyorsak öyle bir endişem yok. Biz Suudi Arabistan’da varız, Pakistan’da varız. Yani oralarda sorun çıkmayacak da Türkiye’de mi çıkacak? Böyle bir şey düşünemiyorum.”

Tabi Hastings’in RTÜK denetimlerinin Türkiye’de televizyonculuğu absürt bir yere götürdüğünden pek haberi olmayabilir. Hele ki Netflix’in “çeşitlilik” hassasiyeti ile, Türkiye’nin “tek seslilik” hassasiyetinin nasıl çatışacağını görmemesi, onun ayıbı.

Şu anda Netflix’le ilgili konular gündeme geldiğinde yalnızca eşcinsellik konuşuluyor ve böylece Netflix sansürü için “kamuoyu desteği” aranıyor, fakat zaman zaman iktidara muhalif muhafazakârların da düştüğü bu “ahlakî havuçlar” daha uzun erimli bir kontrol mekanizmasının sacayağını oluşturuyor.

RTÜK’ün güya toplumu tehlikelerden koruyan olağanüstü kontrolünün, Türk televizyonlarında nasıl bir vasatlaşmaya yol açtığı ortada.

Hele ki Netflix gibi, seyircinin ancak parasını vererek ulaştığı bir mecraya bu raddede müdahale etmek, platformda Türk yapımlarının azalarak sona ermesine ve Türkiye’den yetenekli oyuncuların, senaristlerin, yönetmenlerin dünya rekabetinden uzak kalmasına sebep olacak.

Erdoğan’ın “karşıyız” dediği sosyal medya araçlarıyla ilgili düzenlemeyse, bu hadiseler yaşanırken pişirildi ve nihayet Meclis’e ulaştı.

AKP milletvekillerinin “Almanya modeli” diyerek kılıf aradığı düzenlemeye göre, kullanıcı sayısı 1 milyonun üstündeki sosyal medya kuruluşları, Türkiye’de temsilci bulundurmak ve Türk kullanıcılarla ilgili bilgileri Türkiye’de depolamak zorunda tutuluyor.

Erişim engelleme ve içerik çıkarma gibi talepleri uygulamadıklarında da para cezasıyla karşı karşıya kalacaklar. Üstelik, kişiler doğrudan kendileriyle ilgili içeriklerin kaldırılmasını talep edebilecek.

“Efendim, bunda ne var ki?” diyebilirsiniz. Zaten örnek alındığı iddia edilen Almanya modelinde de benzer hususlar var. Alman hükümeti, tehdit ya da taciz edildiğini, hakarete uğradığını söyleyen kullanıcılara, bu hususları mahkemeye taşıma hakkı vermiş ve sosyal ağları da mahkeme safhasında bilgi paylaşımına mecbur tutmuş.

Gelgelelim, Türkiye’deki sorunların önemli bir kısmı mevzuatın ne olduğuyla değil, nasıl uygulandığıyla alakalı. Yani hâkimlerin neyi taciz, hakaret ya da tehdit olarak değerlendirecekleri, iktidarın yönlendirmesine bağlı bir husus.

Mesela Yeni Akit’in Müjdat Gezen’e “pezevenk” demesi, Anayasa Mahkemesi tarafından ifade özgürlüğü içinde sayılırken, Ekşi Sözlük’teki “Bilal’e anlatır gibi anlatmak” başlığına Sulh Ceza Hâkimliği tarafından sansür gelebiliyor.

Yasa taslağında bulunan “internette unutulma hakkı”nın bütün dünyada evrensel bir hak olarak tanınması gündemde, evet, fakat Türkiye standartlarında ele alındığında, güç sahiplerinin kendilerini eleştiriden, kamunun denetiminden ve hatta yargıdan kaçırma girişimine dönüşüyor.

Daha iyi anlamak için mevcut düzenin nasıl işlediğine bakalım.

EngelliWeb’in 2019 raporuna göre, Türkiye’de 400 binden fazla alan adı ve web sitesine erişim engeli getirilmiş. Bu engellemelerin yaklaşık 250 bini son 3 yıl içinde gerçekleşmiş. Bunların çoğu, daha önceki düzenlemeler sayesinde, Bilgi İşleri ve Teknolojileri Kurumu (BTK) eliyle yapılıyordu. Onun eli uzanamıyorsa, yargı devreye giriyordu.

Erişim engelleri, giderek dozu arttırılan düzenlemelerle zaten iyice keyfî bir hüviyete bürünmüştü.

Mesela 21 Mayıs 2019’da Şanlıurfa Barosu’nun “Halfeti’deki gözaltılarda işkence izi var” başlığıyla verilen açıklaması, Diken ve Euronews gibi mecralardan Sulh Ceza Hâkimliği eliyle kaldırılmış.

Müsait bir vaktinizde Google’a “Halfeti gözaltıları” yazarak, ilgili fotoğraflara ulaşabilir ve Baro’nun açıklamasının ne kadar hayatî olduğunu görebilirsiniz.

Yahut raporda Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sahibi olduğu Medipol Üniversitesi’nin sahip olduğu alanın sürekli yeni tahsislerle devasa boyutlara ulaşmasıyla ilgili bir haberin, nasıl önce engellendiğini, sonra da habere gelen engelle ilgili haberin de engellendiğini görebilirsiniz.

Şubat ayında da malumunuz Berat Albayrak’ın Kanal İstanbul güzergâhından aldığı araziyle ilgili habere getirilen erişim engeli haberine erişim engeli getirilmişti.

Eminim Almanya, sosyal medya düzenlemesi getirirken, hâkimlerinin bu türlü Kafkaesk işlere kalkışmayacağıyla ilgili bir güvenceye sahiptir. Fakat gördüğünüz gibi Türkiye’de işler öyle yürümüyor. Güç sahipleri, sinek vızıltısı kadar bile rahatsızlık istemiyor.

Son olarak, başlıktaki soruya gelelim.

Madem durum budur, sosyal medya tamamen yasaklanır mı? AKP hükümeti yerli girişimcileri uluslararası kanallara bağlayan Paypal ve Booking.com gibi hizmetleri erişime kapatmakta bir beis görmemişti.

Twitter, Instagram ya da YouTube’da toplumsal tepki daha yüksek olacaktır muhtemelen, fakat eğer kimilerinin dediği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan bugüne kadar ertelediği icraatları, yani “bucket list”ini, fiiliyata dökmeye karar vermişse, hiçbir şey için olamaz dememek lazım.

Çünkü hatırlarsanız, Mart 2014’teki yerel seçim kampanyası sırasında, “Twitter Mwitter hepsinin kökünü kazıyacağız,” demiş, daha sonra da sosyal medyadan rahatsızlığını sık sık dile getirmişti.

Zaten hâlihazırda internet üzerinde yoğun bir gözetleme mevcut, Türkiye’nin bir “muhbir” toplumuna dönüştüğünü de hesaba katarsak, muhalefetin son kalesi olan dijital dünyanın her geçen gün daraldığını söylemek mümkün.

Ayrıca karşımızda Çin ve İran gibi örnekler de var.

Bazı yorumculara göre, böyle bir hamle, Batı ittifakıyla da bağların tamamen kopması anlamına gelebilir.

Bunun da işaretleri olabilecek şeyler yaşanmıyor değil.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki doğal gaz arama çalışmaları, Avrupa Birliği ile ilişkileri ciddi anlamda sarstı. AB’nin koronavirüs sonrası yayınladığı “seyahat edilebilir ülkeler” listesine Türkiye’yi eklememesi, ekonomik geri dönüş hayallerini suya düşürdü. Ankara bu hamleyi politik tercih olarak okuyor.

Buna bir de ABD Merkez Bankası’nın Türkiye’yi swap listesine almaması, yani salgın sonrası dünyada para pompalanacak ülkelerden biri olarak görmemesi, bir başka çıkmaz sokak oldu.

Hatta öyle ki, ABD ile ilişkilerin tamamen bozulma ihtimaline karşılık Türkiye, uluslararası piyasalardan altın alımına yöneldi ve şu anda dünyada en çok altın satın alan ülke konumunda. Hatırlatayım, altın rezervi biriktirmek, ABD’den sık ekonomik yaptırım yiyen Rusya, İran ve Venezuela gibi ülkelerin kullandığı bir yöntem.

Nihayet, Erdoğan’ın uluslararası alanda Putin’den sonra kendine en yakın gördüğü lider olan Donald Trump’ın ikinci kez seçilememe ihtimalinin, Türkiye’de bir erken seçimi tetikleyebileceği konuşuluyor. Böylece “yeni dünya düzeni” kurulurken, Erdoğan’ın ülke içinde iktidarını sağlamlaştırmayı hedefleyeceği belirtiliyor.

Anketlere bakılırsa, yakın vadedeki böyle bir seçimi kazanmak için AKP’nin şartları bir hayli zorlayacağını varsaymak kehanet sayılmaz. Hem ne demişti Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu birkaç ay önce:

“Ben diyorum ki seçimlere müdahale edecekler nasıl anlarsanız anlayın.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Sosyal medyadaki erişim engelleriyle ilgili bu yazınızın altına ya da sonraki yazılarınızdan birine, “bizim medya” ile ilgili erişim imkanlarını da ekler misiniz?
    Mesela, çoğunun altında okuyucuya yorum imkanı bile yok.
    tr724’de vardı. Günlerdir yayınlanmıyor…
    Hoş, yayınlansa bile kaç kişi ne yazıyor…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin