Sonunu düşünen kahraman olamaz Zekai!

YORUM | BARBAROS J. KARTAL | @BarbarosJkartal

Darbeci olduğu öne sürülen Özel Kuvvetler Tugay Komutanı Tuğgeneral Semih Terzi’nin uçuş yasağının olduğu 15 Temmuz gecesi Diyarbakır’dan Ankara’ya getirilmesi emrini veren, Özel Kuvvetler nizamiyesine “Semih Terzi’den başkasını almayın” talimatını ileten ve içeri girdiklerinde onun infaz edilmesi emrini veren aynı komutan. Kim olduğu malum Zekai Aksakallı.

Eğer Aksakallı izin vermeseydi Semih Terzi Ankara’ya hiç gelemezdi. Ya da gelir gelmez gözaltına alınabilirdi. Zaten, Terzi’nin ekibinden bir çok kişinin Aksakallı’nın adamı olduğu sonradan ortaya çıktı.

KENDİSİNE SORULACAK ÇOK SORU VAR

Bir kişi, bir kişinin ölüm emrini verebilir mi? Kanunen kimse böyle bir şey yapamaz. Yani Aksakallı’nın Ömer Halisdemir’i defalarca arayıp Terzi’yi öldürmesi talimatını vermesi alenen suç. ‘Hangi yetkiye dayanarak bir kişinin infaz emrini verebiliyorsun’ diyemiyor mahkemeler.  Halisdemir bir çatışma ya da arbede esnasında Terzi’yi vurmuş da değil. İçeriye emirle alınan bir komutanın kimsenin beklemediği bir anda ve tahmin edemeyeceği bir şekilde infaz edilmesi var. Özetle Terzi’ye bir pusu kuruluyor. 15 Temmuz’dan sonra oluşturulan psikoloji, yapılan propaganda ve karartma sebebiyle Türkiye’de kimsenin sorgulayamadığı bir olay. Ölen zaten “darbeci” olduğu için kimse de hakkını arayamıyor. Ölen komutan Terzi’nin eşi Nazire Terzi  şu an hapiste. Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım, terör örgütü üyesi olmak, suç örgütlerinin isimlerini kullanarak tehditte bulunmak suçlaması ile 52,5 yıla kadar hapis  cezası ile yargılanıyor.

Dün Marmaris’te Erdoğan’a suikast davası olarak bilinen -ki artık ortaya çıkan bilgi ve belgelerle bu davaya suikast denmesi son derece komik- davada sanıklardan bir tanesini kendisini şöyle savundu:

“Kahraman diye anılan Zekai Aksakallı, kanunsuz emir verip Semih Terzi’nin öldürülmesine neden oldu. Onun için cinayete azmettirmekten dava ya da soruşturma açılmadı. Bana suç işlediğimi söyleyenler, bunu yapmamıştır”.

Bu sözler üzerine bağımsız mahkemenin başkanı da şunları söylüyor:

“Ömer Halisdemir’i buna karıştırma. Kendisi görev yerini, mabedini basmaya gelenlere karşı bu eylemini yapmıştır. Bu örneği verme, ailesinin de rızası yoktur. Bu eylemi meşru müdafaa hakkıyla yapmıştır…”

Daha sonra Sanık Abdülhamit Gülerden, uyarılara rağmen esasa yönelik savunma yapmayıp bazı kamu görevlileri hakkında suçlayıcı ve hakaret içeren sözlerini sürdürünce Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ tarafından salondan atıldı.

KARARGAH İLE ARASI BOZUK BELLİ Kİ

Aksakallı’nın 15 Temmuz sonrası oluşturulan havanın gazıyla bir çok şeyi söylediğinden ve bir çok şeyin bilinmiş olmasından dolayı pişman olduğunu düşünüyorum. Onun da bir çok komutan gibi Akıncı’da eli cebinde dolaşıp kahve içip çerez yemeği tercih edeceğinden eminim.

Aksakallı’nın pasif bir görev olarak bilinen 2. Kolordu Komutanlığına atanmış olmasından Karargah ile arasının iyi olmadığı ve Akar’ın atamalarda etkili olarak kendisini pasifize ettiği anlaşılıyor. İkna dedikleri daha sonra önünün açılacağı gibi bir parmak bal olsa gerek.

Peki 15 Temmuz kumpası ile ilgili bilgiler ortaya çıktıkça kilit bir konumda olduğu anlaşılan Aksakallı’ya bu hareketin çekilmesinin riskini nasıl alabiliyorlar?

Öncelikle aktörler arasında eli en zayıf Aksakallı. Herkes bir şekilde yırtsa bile Aksakallı’nın böyle bir şansı yok.

İkincisi bu bir suç ortaklığı. Çıkıp konuşmak demek kendisini de yakması demek. Böyle bir şeye cesaret edemeyeceği aşikar. “Her şeyi beraber planladık” diyemeyeceğini biliyorlar. Kendisini de ateşe atması demek olur ki bunu yapmaz. Mecbur dengelerin değişmesini bekleyecek.

“Akar ile Fidan mahkemeye gitmedi ben de gitmem” demesi, çok daha önce pasifize edileceğini gördüğünde Akar isteseydi darbe girişimini engellerdi iması etmesi zaten suç ortakları arasının iyi olmadığının işaretini vermişti. Aksakallı’yı mahkemelerden koruyorlar ama güvenmedikleri için de merkeze yanaştırmıyorlar.

Gerçekten bir darbeyi engellemiş kahramanlar böyle mi davranır? Hakan Fidan olsun, Zekai Aksakallı olsun, Abidin Ünal olsun çıkıp gümbür gümbür konuşmazlar mı? Bu kadar büyük bir şeyi başaran adamların bu kadar sessiz ve her ortamdan kaçmasının başka bir izahı olabilir mi? Ama hepsinin açıklayamayacağı şeyler olduğu için tam tersine hepsi sessizliğe bürünmüş durumdalar. Yani bir darbeyi engellemiş adamlar yok karşımızda.

ÇEVİK BİR’E BENZİYOR DURUMU

Aksakallı’nın durumu 28 Şubat’ın kudretli generali Çevik Bir’e benziyor. Bir, Karargah’ta en az adamı olan ve en az sevilen generaldi. Birçok şeyde onu öne sürdüler, vitrine onu koydular. Medyatik olmak ve kahraman olarak anılmak onun da hoşuna giderdi. Somali’deki BM gücüne komutanlık yapması ballandıra ballanıra anlatılırdı. Ama sürpriz bir şekilde 1. Ordu’dan emekli edildi. Cumhurbaşkanı olma hayalleri erken söndü. 28 Şubat davasında bir süre cezaevinde kaldı. AKP tabanına en çok zarar veren kişi olmasına rağmen Ergenekoncularla yapılan anlaşması gereği adli kontrolle serbest kaldı.

Zekai Aksakallı da şimdi bir sürpriz olmazsa aynı akıbetle karşı karşıya. Racon kesmek, adam boğazlamak ile yönetilen ülkede geçmişte bir mafya çetesinin elemanı gibi bir gün cezaevi penceresinden bağırabilir: ‘Bu devlet bana Mustafa Duyar’ı öldürttü. Ben öldürttüm. Şimdi canlı söylüyorum. Veli Abi’ye sorun…’

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin