Şöhreti geç yakaladı erken kaybetti: Rivaldo

HABER-PORTRE | HASAN CÜCÜK

Türkiye’nin üçüncü olduğu 2002 Dünya Kupası’nı kazanan Brezilya’da 3 oyuncu ön plana çıkıyordu. Bu isimler 3R olarak tanımlanan Ronaldo, Rivaldo ve Ronaldinho idi. Her ne kadar Ronaldo gol kralı olarak bir adım öne çıksa da diğer 2R Rivaldo ve Ronaldinho şampiyonluk yolunda takıma büyük katkı sağlıyordu. Nitekim Rivaldo’nun katkısını teknik patron Felipe Scolari açıkça ortaya koyuyordu.

‘Kupada en çok katkı sağlayan isimlerin başında şüphesiz Rivaldo geliyor. Rivaldo olmasaydı şampiyonlukta olmazdı’ diyerek Rivaldo gerçeğine dikkat çekiyordu. Dünya Kupası’na damgasını vuran isimlerin başında gelen Rivaldo’yu ise dönüşte bir sürpriz bekliyordu. 1997 yılından bu yana başarıyla formasını giydiği Barcelona Rivaldo’nun serbest bırakıldığını açıklıyordu. Bu açıklama aynı zamanda Dünya Kupası’nda zirveye çıkan Rivaldo’nun hızlı inişini de beraberinde getiriyordu.

19 Nisan 1972’de doğan Rivaldo, Brezilya futbolunun efsaneleri Pele ve Ronaldo gibi fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Brezilya’nın dünya futboluna kazandırdığı diğer yıldızların aksine Rivaldo şöhreti geç yakaladı. İlk profesyonel kontratını 1991 yılında sıradan bir takım olan FC Santa Cruz takımıyla imzaladığında yaşı 20’e merdiven dayamıştı. 1993 yılında transfer olduğu Corinthians  takımında 19 maçta attığı 11 golle dikkatleri üzerine çekti. 1994 yılında Palmeiras takımına transfer olduğunda hayatında önemli bir yere sahip olacak teknik patron Luxemburgo ile yolu ilk defa kesişiyordu. Aynı yıl kazanılan Brezilya şampiyonluğu Rivaldo’nun ilk şampiyonluğu oluyordu. 1993’de milli takıma çağrılmasına karşılık, 1994 Dünya Kupası kadrosunda kendine yer bulamıyordu. Avrupa’ya yelken açması ise 1996 yılında oluyordu.

Brezilya kültürüne Avrupada en yakın olan ülkelerden biri olan İspanya’ya gelen Rivaldo’nun yeni takımı Deportivo’ydu. Burada yıldızı iyice parlayan Rivaldo 1997 yılında Barcelona’ya 25 milyon dolara transfer olarak dikkatleri üzerinde topladı. Barcelona ile 2 lig ve 1 kupa sevinci yaşayan Rivaldo, 2002 Dünya Kupası sonrası kendini kulüp dışında bulduğunda bu kez rotasını Çizme’ye çevirdi. Bonservis ödemeden Rivaldo’yu renklerine katan Milan, Rivaldo ile kadrosunu güçlendireceğini hesaplıyordu.

Milan macerası Rivaldo için tam anlamıyla bir hüsran oldu. Bırakın yedek soyunmayı çoğu zaman maç kadrosuna giremedi. 18 aylık İtalya işkencesinden Aralık 2003’de kurtuldu. Milan’lı günler Rivaldo için tam bir yıkım oldu. 1999 yılında Dünya ve Avrupa’da yılın futbolcusu seçilen Rivaldo, 2003 yılında İtalya’da yılın en kötü futbolcusu seçiliyordu. Bir kere İtalya ile Rivaldo’nun kimyası uyuşmuyordu. Ne yapsa yaranamıyordu.

Aralık 2003’de Milan’la bağlarını koparan Rivaldo’nun adı Tottenham, Liverpool ve Espanyol ile anılmaya başlamıştı. Tam bu sırada Suudi Arabistan’ın El İttihad takımı başkanı Mansur Balaw’i Asya Futbol Federasyonun internet sitesine yaptığı açıklamada Rivaldo ile 3 milyon dolara 6 aylığına anlaştığını açıklıyordu. Ülkesi Brezilya’da ise Rivaldo’nun adı bir çok takımla beraber anılıyordu. İnzivaya çekilen Rivaldo ise ortalıkta gözükmüyordu. Nihayet Ocak 2004’te Cruzeiro ile anlaşarak spekülasyonlara son noktayı koyuyordu. Cruzeiro birlikteliği ise sadece 10 hafta sürüyordu.

Rivaldo elbette sıradan bir isim değildi. 1999 yılında hem dünyada hem de Avrupa’da yılın futbolcusu seçilmiş bir isimdi. Bütün bunlar akla ‘Barcelona Rivaldo’yu neden gönderdi’ sorusunu getiriyordu. Bunun cevabı gayet basitti. Göndermenin sebebi kesinlikle Rivaldo’nun saha içi başarısızlığıyla ilgili değildi. Rivaldo saha içinde gayet başarılı olmasına karşılık, ‘futbolun sadece futbol’ olmadığı günümüz dünyasında saha dışında cazibesi olan bir kişiliğe sahip değildi. Rivaldo hiçbir zaman David Beckham veya Ronaldo olamıyordu. Attığı adımlar sansasyonel değildi. Gece kulüplerinde boy göstermiyor, magazin dergilerine konu olmuyordu. Yani Barcelona’nın reklamını iyi yapmıyordu. Sadece saha içi başarı içinde Rivaldo’ya bir çuval dolusu para ödemek gereksizdi. Bundan dolayı Rivaldo futboluna bakılmaksızın kapı dışına konuldu.

25 yaşında şöhreti yakalayan Rivaldo, 31 yaşında sıradan bir futbolcu muamalesi görmenin şokonu yaşıyordu. Ne futboldan kopmaya ne de pes etmeye niyeti vardı. 2004’te bu kez rotasını Yunanistan’a çeviren Rivaldo, ülkenin önemli kulüplerinden Olympiacos’la anlaştı. Yunan liginde kendini yeniden bulan Rivaldo, Olympiacos formasıyla çıktığı 70 maçta 36 gole imza attı. 2007’de bu kez AEK Atina yolunu tutan Sambacı, bir sezon formasını giydiği bu takımda 35 maçta 12 gole imza attı.

Takvim yaprakları 2008’i gösterdiğinde Rivaldo bu kez paranın izinden gidip Özbekistan’ın Bunyodkor takımı ile anlaşıyordu. 36 yaşında olmasına rağmen tekniği ve oyun zekasıyla Özbek ligine damga vuruyordu. İki sezon top koşturduğu Özbek liginde 53 maçta 33 gole imza atıyordu. Yaşı ilerliyor ancak futbolu bırakmaya niyeti hala yoktu. 2010’da Brezilya’nın ünlü Sao Paulo takımına gelen Rivaldo’nun vücudunun ‘artık yeter’ dediğinin farkına varıyordu. Bir sezon boyunca çoğu yedekten 31 maçta forma giyerken 5 gole imza atıyordu. Vücuduna inat Rivaldo futbolun içinde kalmaya devam ediyordu. 2011’de Angola ligine giden Rivaldo, Brezilya’nın sıradan takımlarında top koşturduktan sonra 2015’te 43 yaşında futbola son noktayı koydu.

Brezilya milli takım formasını 74 maçta giyen Rivaldo 35 gole imza attı. Milli takım ile Dünya Kupası, Copa America ve Konfederasyon Kupası sevinci yaşadı. Kulüp düzeyinde Barcelona, Olympiacos ve Bunyodkor ile lig şampiyonlukları yaşadı. Yedek kulübesine mahkum olduğu Milan’da ise 2003’te Şampiyonlar Ligi kupası sevinci yaşadı. Finalde ilk 18’de olmasına rağmen forma şansı bulamadı. Rivaldo, şöhreti geç yakalayıp, erken kaybeden futbolcu olarak tarihteki yerini aldı

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin