#SenanuraÖzgürlük

YORUM | UĞUR TEZCAN

Yine bir Türkiye ve Erdoğan klasiği! Zulümde, haksızlıkta sınır tanımıyorlar artık. ‘Ülkenin üzerine bir deli gömleği geçirdiler’ diyenler az bile söylüyor. Hırstan, öfkeden, kinden, öç alma duygusundan adeta çıldırmış vaziyetteler. Kadın, kız, çocuk demeden zulmediyorlar. Hem de inadına yapıyorlar bunu! Hukuksuzca içeri tıktıkları bazı insanları bir müddet sonra salıp ardından tekrar içeri alıyorlar. Sürekli bir tacize maruz bıraktıkları insanların üzerine bir kara bulut gibi çöktüler; onların duyguları, özgürlükleri, hastalıkları, ümitleri hatta kanları üzerinde arsızca tepinip duruyorlar!

Kendilerinin düzmece yöntemlerle kurguladıkları 15 Temmuz çakma darbesinin ardından on binlerce Müslüman, seküler, liberal çevrelerden masum insanları; ilim insanları, devlet görevlilerini, kadınları, çocukları hukuksuz isnadlar üzerinden göz altlarında tuttular, hapislerde çürüttüler ve halen de yapmaya devam ediyorlar. Kendilerini ‘Müslümanların öncüsü’ gören bu zihniyet, Ergenekon suç örgütü ile el ele vermiş Ramazan ayında, kendi siyasi tabileri ile, ‘’başörtülü bacı’’ tutuklamakla meşgul! Eskilerde ‘’benim başörtülü bacımı üniversiteye sokmadılar!’’ diyerek oy toplayan adam, bugün 19 yaşındaki Senanur gibi yüzlerce, başörtülü veya değil, üniversiteli genç kızı kampüsten koparıp hapse atıyor veya ülkeden kaçmaya zorluyor. Yalnız bununla da kalmayıp onları içeride en ağır, aşağılayıcı ve iğrenç muamelelere maruz bıraktırıyor!

Anlaşıldığı gibi, en son yaşanan hukuksuzluk örneği üzerine bu yazıyı yazmaya karar verdim; Twitter’da başlatılan #SenanuraÖzgürlük etiketine destek vermek amacıyla! Babaları hukuksuz bir şekilde içeri atılmış ve orada kansere yakalanmış. İlaçları verilmeyip tedaviden de mahrum edilince vefat eden bu bilim adamının ailesinin dramı burada bitmemiş elbet. Sebebi tabiki ilk paragrafta yaptığım girişte saklı. Görünen sebeğ ise evlerine yabancı uyruklu arkadaşlarını iftar için davet etmiş olmaları. O nedenle de anne ve 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Senanur’u göz altına aldılar. Anne serbest bırakıldı ancak Senanur gözaltında hapsedilmeyi bekliyor. Annesinden, gelirken eczaneden ilaç almasını isteyen Senanur’a sorguda; ‘’İlaç neyin kodu!’’, ‘’Ezcane neyin kodu!’’ gibi sorular soruluyor!

Bu tek örnek değil. Daha başka yüzlerce örnek yaşandı bu şekilde ve gördüğünüz gibi halen de yaşanmaya devam ediyor. Kendilerini ‘’dindar’’, ‘’muhafazakar’’, ‘’Müslüman’’ gören; hatta Reislerinin izinde dünyaya nizam verdikleri yönünde beyinleri felç edilmiş zavallı, cahil; ama çıkarcılıkta kurnaz bir kesim gerek hamasi söylemleri ile gerekse de susarak ve görmezden gelerek bu zulüm ateşine destek veriyor. Bu da yetmezmiş gibi bu zulme muhalefet etmesi gereken muhalefet partilerinin de aynı ‘’FETÖ’’ söylemlerini benzer bir iştah ve kinle çiğnemeleri o ateşi daha da harlıyor ve zalimlere cesaret veriyor. Buna, kadın ve çocukların dahi haksızca ve adice içeri atılmasına ses etmeyen diğer liberal, ‘’kadın hakları savunucusu’’ vb. insanları da katarsanız rezaletin boyutu, toplumun geldiği nokta daha da iyi anlaşılıyor.

Dünyanın ‘medeni’ hiç bir ülkesinde bu tür bir adaletsizliğe, bu tür bir rezalete izin verilmez. En azından bir grup vicdanlı insan en azından sözle dahi olsa olanlara buğz ederler. Savaşlarla ve katliamlarla dolu bir insanlık tarihimiz var. Tarihin dehlizlerinde kadınlara, çocuklara el uzatıldığı dönem çok. Bu karanlık örneklere ve talihsizliklere rağmen tarihin sayfalarında kadınlara, kızlara, çocuklara dokunulmadığı, bir savaş hukukunun gözetildiği bir çok örnek de mevcut. Kaldı ki Türkiye’de yaşanan dram bir devletin kendi halkına reva gördüğü bir cadı avı ve bir soykırım. Medeniyetten nasibini alamamış kabilelerde, kanunsuzluğu kendilerine şiar edinmiş mafyalarda bile bazı kaideler, ‘’raconlar’’ vardır; aileyi işe bulaştırmazlar, kadınlara ve çocuklara el sürmezler. Oysa bugün Afrika’da, Asya’da, Orta Doğu’da ve Anadolu’da kendi halkına zulmeden, kadınlara-bebeklere el uzatan münafıkane hareket eden, azmış bir zihniyet hüküm sürüyor.

Karanlık geçmişine rağmen insanlık bugün demokratik ve hukuk tabanlı sistemler geliştirmeyi başarmış; insan, kadın, çocuk ve hatta hayvan haklarını koruma adına çok önemli mesafeler katetmiş bir konumda. Buna rağmen bu tür zulümlerin, özellikle de kendilerine ‘Müslüman’ diyen beldelerde halen, hem de en şiddetli şekilde, yaşanıyor olması ayrı bir acı verici gerçek! Geçenlerde Suudi Arabistan, muhalif konumda olan üç alim için idam fetvası verince, bazı AKP’lilerin hemen ‘’İslam dünyası niye bu halde!’’, ‘’bu zulümdür, hukuksuzluktur’’ vb. mesajlar paylaştıklarını gördüm ve bir daha iğrendim. Hele Erdoğan’ın seçim öncesi çıkıp da bir filozofik tavırlarla sanki adalete çok değer veren bir devlet adamı edasıyla yaptığı adalet, hak, devlet ve hukuk tandanslı söylemlerse, müsebbibi olduğu zulmü gördükçe, midelerimizi bulandırıyor! Sisi’nin Mısır’da katlettiği ‘’başörtülü Rabia’’ üzerinden meydanlarda dört parmak göstererek oy toplayan ve hamaset devşiren bir zihniyet, aynı yaşlardaki Senanur ve benzerlerini kendi ülkesinde hukuksuzca içeri atıyor!..

Velhasıl; tüm bu zulümleri, en başta belirttiğim gibi içine düştükleri suç batağına onlarla birlikte atlamamış, onların trenine bitmemiş insanlardan öç almak, onları ‘yok etmek’ mantığıyla yapıyorlar. Savaşlarda yaralı bir düşman askeri vurulmaz; tedavi edilir. Teslim olmuş asker de vurulmaz, esir alınır ve Efendimiz’in sünnetinde görüldüğü gibi insanlıkla muamele edilir. Hele kadınlara, çocuklara hiç dokunulmaz ki, bunu; ‘namusuna pek düşkün!’ bir topluma ve her konuda bir hadis anlatan muhafazakar bir topluluğa anlatmak çok da zor olmasa gerek! Oysa gerçekte olan bunun tam da aksi. Tecavüze uğrayan çocuklar, bebekleri ile hapse tıkılan Müslüman (‘başörtülü’) kadınlar ve gencecik kızlar karşısında yalnız susmakla kalmayıp bu cadı avına halen hamasi nutuklar ve bilmiş tavırlar eşliğinde destek veriyorlar. Ağızlar oruçlu, gönüller felç! Bu Müslümanlara Ramazan ayınız ‘mübarek!’ olsun diyerek ve ‘Allah için tuttuğunuz oruçlar nasıl gidiyor?’ diye sorarak bitirirken son bir ilave de yapayım:

Ancak dünyanın en sefilleşmiş, münafıkane ve korkak bir zihniyeti; kadınlara, kızlara ve çocuklara bulaşabilir, birilerine olan öcünü onların kadınlarından, kızlarından ve bebeklerinden almaya kalkabilir! Böyle bir zihniyeti temsil eden insanların Müslüman olarak kalabileceklerine ihtimal veremiyorum!

Tüm zalimler cesaretlerini diğer insanların korkularından; zihni, kalbi ve vicdani zaaflarından ve yetersizliklerinden alırlarken diğer yandan da onların parçalanmışlıkları ve sessizlikleri üzerinden ivme kazanırlar ve kendilerine alan açarlar. Zulümlere susanlar, o zulümlerin ortağı olurlar! Zulümlere verdiğiniz tepki, tepkisizlik veya destek ve takındığınız tavırlar imanınızın rengini gösteren bir turnusol kağıdı görevi görür. Hak katındaki dereceniz buna ciddi derecede bağlı olduğu gibi, salih kul olabilmenin yolu da buradan geçer.

Bu vesileyle, tüm Senanur’lara ve kardeşlerimize ‘özgürlük!’ diyorum ve bu hukuksuzluklara sebep olan ve destekleyenleri de şu mübarek Ramazan ayında Allah’a (c.c.) havale ediyorum!

Twitter’da daha aktif olunuz ve her zulmü Türkçe, İngilizce ve diğer yabancı dillerde anlatmaya devam ediniz, anlatanlara da destek olunuz!  #SenanuraÖzgürlük

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin