Sempatiyi büyütmek

Yorum | Murat Aydın

2008 yılının Şubat ayında ISOT Arena’da Orlando Magic ile New Jersey Nets arasındaki maçı izlemiştim. Maç Nets’in sahasındaydı ama Hidayet Türkoğlu oynadığı için biz Orlando’yu tutuyorduk. Hidayet her sayı attığında alkışlıyorduk ve bu Nets taraftarını hiç de rahatsız etmiyordu. Bir müddet sonra bize ayak uydurup her sayısında alkışlamaya hatta hızlarını alamayıp Hidayet Türkoğlu lehine tezahürat yapmaya başladılar.

Neticede ortada bir spor karşılaşması vardı ve basketbol maçı kimse için hayat memat meselesi değildi. Keyif almak, stres atmak, eğlenceli vakit geçirmek için sadece bir araç olarak bakıyorlardı. Bizim Hidayet’e alkışlarımız da onlara çok eğlenceli geliyordu.

Ama asıl eğlence biraz sonra başlayacaktı. Maçın sessizliğe büründüğü her anda 90-100 kadar genç ayağa kalkıp Türk bayraklarını açıyor ve Hidayet Türkoğlu lehine tezahürat yapmaya başlıyordu. Bütün stat bunu da alkışladı.

Amerika’da Türklerin işlettikleri Charter School öğrencileri NBA’da oynayan bütün Türk oyuncularla ilgili böyle organizasyonlar yapıyordu ve Türkiye’nin, Türklerin sempatik bir reklamı oluyordu. O maçtan sonra da New York Times’in internet sitesinde maçtan yola çıkarak Hidayet Türkoğlu’nun kendine has seyircisi olduğunu her maçta ona özel sevgi gösterileri yaptıklarını yazmıştı.

Bu hareketler Amerika’da ya da dünyanın çok farklı coğrafyalarında Türkiye’ye olan sempatiye arttıracak, keyifli şeylerdi. Ve Türk Okullarının başarılı öğretmen ve yöneticileri bunu çok iyi organize ediyordu. Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu şeyi yani sempati toplayacak davranışları çoğaltıyorlardı.

Son zamanlarda bizim yaşadıklarımız sanki biraz sinirlerimizi fazla yıpratıyor ve bu yıpranmış sinirler de bizi çok tepkisel hareketlere yani yanlış davranışlara sevk edebiliyor. Oysa spor sempatiyi arttırmak için var olmalı, kin ve düşmanlığı çoğaltmak için değil.

Çok fazla şey yaşadık, çok zulüm gördük, çok hırpalandık, her şeyimiz dağıldı ama buna rağmen sempatiyi büyütmeye daha çok kafa yormak gerekiyor. NBA’da oynadığı yıllarda Türk okullarının sürekli desteğini alan Hidayet Türkoğlu bugün Kuzey Kore basketbol federasyonu başkanı gibi konuşuyor ve davranıyor olsa bile o zaman yapılan şeyler çok doğruydu.

Üstelik bugün Türk okullarını çok daha iyi anlamış çok önemli işler yapan daha önemlisi bu okullardan mezun Enes gibi bir yıldız var. Enes Kanter’e, bizi anlamayanlarla bir kavga sebebi değil, bütün dünyaya sempati aracımız olarak bakmak gerektiğini düşünüyorum.

Kaan Kural gibi dünyayı bilen bir ismin mevcut konjonktürle mutlak uyum içerisinde olmasını eleştirmemiz bizim en doğal hakkımız ancak o kadar, daha fazlası değil. Enes üzerinden meseleyi bir kavgaya dönüştürmek, Kural’ı ısrarla karşı tarafta bir yere yerleştirmek ve sürekli ağır ifadelerle eleştirmenin hiçbir anlamı yok. Kural’ın camiayı sadece bir takım basma-kalıp cümlelerle değerlendirmesi, içlerinde NBA’yı ve basketbolu en az kendisi kadar çok iyi bilen sayısız insan olduğunu bilmemesi de gayet normal. Hatta her eleştiriye anında blokla karşılık vermesi de onun en doğal hakkı.

Spor keyifli vakit geçirilecek ve daha çok da sempati üretilecek bir alan. Bunu yapmak yerine onun üzerinden gereksiz sinir harbine girmek, düşmanlık üretmek bana akıllıca gelmiyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin