Seçim sonrası ekonomik görünüm

YORUM | SÜLEYMAN KARAMAN

Seçimler sonrası Türkiye’nin ekonomik görünümü pek de iç açıcı değil. Ekonominin kötüye gidişi son zamanların bir gelişmesi değil elbette. 2010’lu yılların başından itibaren ülkede özgürlüklerin erozyonu ile beraber gelen ekonomideki kötü gidişat hızla devam etmekte. Ekonomiyi gerçek manada canlandıran etkenler ekonomik özgürlüklerdir. İnsanlar yatırımlarının meyvelerini alacaklarını düşünürlerse yatırım yaparlar. Bu yapılan yatırımlar da ekonomik büyüme olarak karşımıza çıkar. Ama şu anki rejimin özgürlük düşmanı politikaları sonucu hükümet ile herhangi bir ilişkiye girmeden insanların büyük yatırımlara girebileceğini düşünmemek lazım. 

Pek çoğumuzun bildiği üzere TCMB’nin dolar rezervleri seçimden kısa süre önce negatif değerlere düştü. Dolar kurunun seçim öncesi yükselmesini engellemek için piyasaya sürülen dolarların sonucu, kötü gün akçesi olarak tutulan döviz rezervleri tamamen eridi. Financial Times’da çıkan bir habere göre seçim öncesi 6 hafta içinde dolar ve altın rezervlerinde 17 milyar dolarlık bir azalma oldu. 

Uluslararası piyasalardan mal alabilmek için dövize ihtiyacınız vardır, çünkü o ülkeler sattıkları malların karşılığında Türk lirası almak istemezler. Bu döviz rezervlerini bulmanın en önemli yolu da ihracat yapmaktır. Siz de diğer ülkelere sattığınız malların karşılığında o ülkenin yerel para birimini değil, uluslararası bir geçerliliği olan döviz (dolar ve avro gibi) talep edersiniz. Ama Türkiye gibi ithalatı sürekli ihracatından yüksek olan bir ülkenin döviz tutabilmesi zordur. Bir de Türkiye gibi enerji ihtiyacının çoğunu yurt dışından dövizle alan bir ülkenin işi daha da zordur. 

Gelişmekte olan ülkelerin en büyük problemlerinden bir tanesi de dolarizasyon dediğimiz, insanların kendi para birimlerine olan güvenlerinin azalması/bitmesi sonucu ekonomik işlemlerini dolar üzerinden yapmalarıdır. Mesela bir kira kontratı imzalanacaksa Türk lirası üzerinden değil, bir döviz cinsi üzerinden bunun imzalanmasını buna örnek olarak verebiliriz. Bu güvenin bitmesi sonucu insanlar tasarruflarını dövize yönlendirirler. Normalde bir ülkede tasarrufların finansal sistem üzerinden yatırıma dönüşmesi beklenir. Ama insanların tasarruflarını bir döviz cinsine çevirmesi sonucu bu tasarrufların ekonomiye bir faydası olmaz. Dolarizasyon, zaten kötü olan güvenin daha da kötüleşmesine neden olur ve bir döngüye girilmiş olunur. Dolarizasyon Türkiye’nin ekonomik problemlerinden bir tanesidir ve seçim sonrası bir düzelme olacağını beklememek lazım. 

Türkiye, döviz cinsinden olan dış borcu, petrol ve tarım ürünleri de dahil olmak üzere temel ihtiyaç mallarını yurtdışından dövizle alıyor olması, ülkede halkın dolara olan büyük talebi gibi nedenlerden ötürü dövize çok büyük bir ihtiyaç içindedir. Türkiye ekonomisin nabzı bu dövizin bulunup bulunamaması üzerinden atmaktadır. Bazı Arap ülkeleri bugüne kadar bu açığı kapatmak için katkıda bulunmuş olsa bile, böyle bir yardımın devam edeceği kesin değildir. Pakistan’da olduğu gibi bu ülkeye akan körfez sermayesi Pakistan’ın ekonomik olarak çökmesi sonucu tamamen kesilmiştir. Türkiye’de durumun farklı olacağını düşünmemek lazım.

Ayrıca Türkiye devamlı olarak batılı ülkelerden borç almaya devam etmektedir. Eğer Türkiye ekonomisi tamamen çökerse, Türkiye’nin finansörleri IMF’nin devreye girmesini talep edebilirler. IMF’nin devreye girmesi demek ‘austerity’ denilen kemer sıkma politikalarını da beraberinde getirir. IMF borç vermek için kemer sıkma politikalarını şart koşmaktadır. Bu kemer sıkma politikalarının da hiçbir ülkeye fayda vermediği bilinen bir gerçektir ki Türkiye ekonomisini daha da kötü bir duruma iter. 

Makro ekonomik politikaların sonuçları çok uzun zaman içinde ortaya çıkar. Bugün gözlemlediğimiz ekonomik sonuçlar aslında yıllar önce yapılan ekonomik ve siyasi kararların bir sonucudur. Kısa vadede makro ekonomik politikaların değerlendirmesini yapmak çok yanlıştır. Doğru bir değerlendirme yapabilmek için en az bir 10 yılın geçmesi lazım diye düşünüyorum. Ama son 10 yılda Türkiye’de iyi ekonomik politikalar izlendiğini düşünmek çok zor. İnşaat sektöründeki gelişmeler gerçek bir ekonomik kalkınma getirmez. Gerçek ekonomik ilerleme ancak uluslararası piyasalarda bilinen markalar üretmek ve yerli firmaların uzun vadeli planlar üzerinden hareket etmeleri sonucu gerçekleşir. Bunlar olmadığı sürece gerçek bir ekonomik kalkınmadan bahsetmek mümkün değildir. 

Merkez bankasının döviz rezervlerinin tamamen bitmesi ve seçimin sonlanması sonucu dolarda büyük bir artışın olmasını bekliyorum. Türk lirası çok kısa bir süre içerisinde %50 değer kaybedebilir. Bu süreçte TL cinsinden borç alanlar karlı, döviz üzerinden borç alanlar ise çok zararlı çıkacaklar. İnsanların buna hazırlanması lazım.

Anlaşılan o ki AKP bu seçimi kazandığına pişman olacak, keşke kazanmasaydık diyecek. İnsanlar bu enkazın faturasını birilerine kesecekler, ama kime keseceklerini bulmak için çok düşünmek zorunda kalmayacaklar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin