Sabır

YORUM | Prof. Dr. MUHİTTİN AKGÜL

Ramazan Ayı’nın bize kazandırdığı en önemli ahlâki güzelliklerden birisi de şüphesiz ki, sabırdır. Sabahtan akşama kadar oruçlu olan bir mü’min, sabrın bütün çeşitleriyle karşı karşıya gelmektedir. İşte mü’min, bunlar karşısında, oruç ibadetinin müspet katkısını da arkasına alarak, sabır dağarcığına önemli ölçüde sabrı doldurmakta ve bu sabırla yılın diğer zaman dilimlerini de adeta mayalamaktadır.

Cenâb-ı Hakk dünyayı, insanları imtihan etmek için yaratmıştır. Bunun içindir ki iyi-kötü, karanlık-aydınlık, iman-küfür, hidâyet-dalâlet gibi birbirine zıt olan şeyleri bir araya toplamış, birbiri içine koymuş ve insanları bunlarla karşı karşıya bırakmıştır. Gerçekten bu hayatın sevinçli, iyi ve tatlı tarafları yanında, üzücü yönleri, dert ve sıkıntıları da bizleri beklemektedir. Bunlardan kurtuluş, çoğu kez adeta imkansız gibidir. Yaratıcımız, bütün bu durumlar karşısında nasıl hareket ettiğimize bakmakta ve başımıza gelen bu durumlarla bizleri imtihan etmektedir.

Pekçok problem sabırla çözülür; krizlere ve sıkıntılara onunla karşı konur. Bundan dolayıdır ki Kur’ân, sabrı büyük işlerden kabul etmiştir ve: “Kim sabredip affederse, şüphesiz ki bu, mutlaka azmedilip yapılması gereken işlerdendir.” buyrulmuştur.

Sabır, acıya katlanmak, ondan kurtulmak için dayanmak ve karşı koymaktır ki, her ferahın, her başarının anahtarıdır. Baştaki darlığın, sıkıntının geçmesi için Allah’ın yardımını celbedecek sebeplerin de birincisidir.

Başta büyük peygamberler olmak üzere bütün peygamberler, Allah dostları sabrı temsil etmişlerdir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s.) de: “Belaların en zorlusuna maruz peygamberlerdir; sonra da derecesine göre diğer makbul insanlar” sözüyle buna dikkatimizi çekmiştir.

Sabır, Kur’ân-ı Kerim’de farklı şekillerde, yüzden fazla yerde geçmekte ve değişik şeylere karşı gösterilmesi gereken mukavemet olarak ele alınmaktadır. Sabır, genellikle şu alanlarda karşımıza çıkmaktadır: Dünya sıkıntılarına karşı sabır, nefsin isteklerine karşı sabır, dünya zevkleri karşısında sabır, zenginlerin malları karşısında sabır, şehvet karşısında sabır, öfkelenme karşısında sabır, Allah’a itaatta sabır, Allah’a davette sabır, her türlü mücadele karşısında sabır ve insanlardan gelen şeylere karşı sabır.

İnsan, yaşadığı sürece hoşuna gitmeyen birtakım şeylerle karşı karşıya kalmaya mecbur bir varlıktır. Bu anlamda müminlerin daha bir ön planda oldukları hususu, tarihi bir gerçektir. Âdem (a.s.) için şeytan, İbrahim (a.s.) için Nemrut, Musa (a.s.) için Firavn, Hz.Peygamber (s.a.s.) için de Ebu Cehil amansız birer düşmandırlar. Peygamberlerin imtihan edilmelerinin yanında, müminler de Cenâb-ı Hakk katındaki derecelerine göre imtihan edilmişlerdir, bundan sonra da edileceklerdir.

Evet cennet ucuz değildir. O, paha biçilmez bir değere sahiptir. Onu kazanmak ve elde etmek için, pekçok kimse, elinden gelen gayreti sarfetmiş, bundan sonrakiler de sarfedeceklerdir. Cenneti kazandıracak ve ona sahip kılacak servet ise, mal, can ve başa gelebilecek durumlara karşı sabretmektir. Nitekim: “Şu muhakkak ki gerek mallarınızda, gerek canlarınızda imtihana tâbî tutulacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilen Yahudi ve Hıristiyanlardan ve bir de müşriklerden inciten birçok söz ve davranışlar işiteceksiniz. Ama siz sabreder ve takva ölçüleri içinde korunursanız, muhakkak ki bu davranış, yapılacak işlerin en değerlisidir.” âyetinde bu gerçeğe işaret edilmektedir.

Sabrın hikmeti nedir diye soracak olursak; bunlardan bir kısmının şunlar olduğunu hatırlayabiliriz: Mümin ve münafığın ortaya çıkması, mü’minlerin gerçek anlamda irade eğitiminden geçirilmesi, derecelerinin yükseltilerek, böylece mükâfatlarının artırılması gibi hususları düşünebiliriz.

Her şeyin vaktinde olanı hayırlı olduğu gibi, sabrın da geçerli ve değerli olanı vaktinde yapılanıdır. Yerinde ve zamanında gösterilmeyen sabır, sabır değildir. Acılar geçtikten, sıkıntılardan kurtulduktan ve musibetler atlatıldıktan sonra: “sabrettim!” demenin bir anlamı ve faydası yoktur.

Sabra yardımcı unsurlar var mıdır? Elbette vardır. Bunlar: Dünya hayatının mahiyetini iyice bilme, kişinin kendi nefsini tanıması, Allah katında mükâfaat alacağına ve zorluklardan sonra mutlaka kurtuluşa ereceğine inanma, Allah Teâla’dan yardım dileme, sabırlı kimseleri örnek alma, Cenâb-ı Hakk’ın takdirine inanma gibi ölçülerdir.

Konuyla ilgili birkaç ibretlik sözü de hatırlatmış olalım:

Hiç kimseye sabırdan daha güzel ve daha büyük bir hediye verilmemiştir. (Hadis)

Hoşlanmadığınıza sabretmedikçe, hoşlandığınızı elde edemezsiniz. (Hz.İsa (a.s.)

Musibetler, dergâh-ı ilahiye sevk etmek için birer kader kamçılarıdır. (Bediüzzaman)

Başıma gelenleri benimsiyorum, seviyorum. Zira Allah’ın benim için istediği şey, benim istediklerimden daha iyidir. (Epiktetos)

Demir mıknatısa âşıktır. Hep ona doğru koşar. Zafer de sabra aşıktır ve devamlı ona koşar. (Suhreverdi)

Yazıyı, Merhum Necip Fazıl’ın şu mısralarıyla bitirmek istiyorum:

Seni dağladılar değil mi kalbim,

Her yanın içi su dolu kabarcık,

Bulunmaz bu halden anlar bir ilim,

Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık.

 

Sensin gökten gelen oklara hedef,

Oyası ateşle işlenen gergef.

Çekme üç beş günlük dünyaya esef,

Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin