Rusya-Ukrayna savaşı en çok ekmeği vuracak

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Dünya adım adım Rusya’nın Ukrayna’ya saldıracağı günü izliyor. Batı, çaresiz ve beceriksizce bu saldırıyı engellemeye çalışırken yorumlar, hep petrol ve doğalgaz üzerinden yapılıyor. Oysa kapıdaki savaş, en çok bizim ekmeğimizi vuracak.

Rusya, on yıllardan bu yana Ukrayna’nın doğu bölgesi Donbas’ı kendi topraklarına katmak için çalışmalar yürüttü. Kırım’ı 2014 yılında diplomatik yollarla kendine bağladı.

Kırım’dakine benzeyen adımlar atan Rusya, öyle anlaşılıyor diplomatik yollarla elde ettiği sonucu bu kez Donbas’ta yapmak istiyor. Dünyaya diplomatik yollar bitmiş gibi gösterip, bir anda bu bölgeyi ilhak etmese bile kendine katmak üzere bağımsızlığını sağlayacak.

İşin diplomatik yönüne ilişkin yorumları bir yılı aşkın haberlerde izliyor ya da okuyorsunuz. Gerginlik sıcak çatışma ortamına dönünceye kadar, sadece iki ülkeyi ilgilendiriyormuş gibi algılandı.

İşin uluslararası ilişkiler ve askeri güç tarafını uzmanlarına bırakıp, bizi daha doğrusu ekonomimizi, hatta doğrudan soframızı ilgilendiren tarafına bakalım.

Bölgenin en önemli kenti konumundaki Donetsk şehrinin girişinde, “Donbas Ukrayna’nın kalbidir” yazıyor. Bu sözün önemini verilere baktığınızda daha iyi anlıyorsunuz. Bölgede 100 milyon ton kaliteli linyit kömürü rezervi var.

Donbas, Ukrayna’nın toprak olarak yüzde 5’ini oluşturuyor. Halkın yüzde 10’u bu bölgede yaşıyor. Ukrayna gayri safi milli hasılasının da yüzde 18’i burada oluşuyor. Sanayi merkezi durumunda olan bölge Ukrayna ihracatının yüzde 20’den fazlasını bu bölgeden gerçekleştiriyor. Ülkenin geri kalan bölgelerinde ise ağırlıkla tarım yapılıyor.

Bu anlattıklarım doğrudan Türkiye’yi ilgilendirmiyordu. Şimdi paylaşacağım verilerse bütünüyle Türkiye ile ilgili.

Donbas bölgesi, doğu Ukrayna sınırları içerisinde. Rusya, burada tarihi bağları olduğunu öne sürerek, nüfusun çoğunun da kendi tarafını istediğinden hareket edip burayı bağımsız bir bölgeye kavuşturma peşinde.

Bölgeye Çeçen lider Kadirov’a bağlı birlikler gidip “Lailahe illallah” diye tempo tutup askerleri coşturmaya başlamışsa ortam yeteri kadar ısıtılmış anlamına gelir sanıyorum.

Dolayısıyla iki ülke karşı karşıya gelince, gerginlik sıcak çatışmaya dönüşmenin eşiğinde.

TÜRKİYE’NİN BESİN DEPOSU İKİ ÜLKE

Türkiye, son yıllarda gıdada daha çok ithalatçı pozisyonda olmaya başladı. İthalat da giderek çeşitlenir oldu.

Önceleri, fiyatları aşırı artan ürünlerden dolayı ithalat bir terbiye mekanizması olarak kullanıldı. Sonra ithal ürün birileri için kârlı olmaya başladı. Bu durum, pek çok üretici için de cazip hale gelince ithalat sistematik bir döngüye girdi.

Şimdilerde hemen her şeyi ithal edilir duruma gelindi. Tarımın başındaki isim konumunda olan Bekir Pakdemirli, buğday ve saman ithalatıyla ilgili tartışmaları, “Paramız var ki ithal ediyoruz” nobranlığıyla cevaplandırıp muhalefeti susturmuştu.

Önce Türkiye’nin buğday ithalatıyla ilgili rakamlara bakalım.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın internet sitesindeki bilgilere baktığımızda en yeni veri olarak 2019 yılı rakamlarına rastlıyoruz. 2019’da Türkiye 9.8 milyon ton buğday ithal ettiği bilgisini görüyoruz.

Aynı dönemde Türkiye 7.5 milyon ton da buğday mamulleri (un, makarna, bulgur, irmik ve bisküvi) ihraç etmiş. Aradaki fark olan 2.3 milyon tonun iç tüketim için yapıldığı anlaşılıyor.

Bakanlık sayfasında yer alan bilgiye göre, biz söz konusu dönemde ithalata 2.3 milyar dolar para öderken, 2.9 milyar dolar da ihracat yaptık. Türkiye bu ticaretten zarar değil, 600 milyon dolar da kâr elde ettiği ortaya çıkıyor.

BUĞDAY FİYATLARI EKMEĞİ DAHA DA ZAMLANDIRACAK

TÜİK verilerine göz attığımızda Türkiye’nin buğday ithalatının yüzde 86’sının Rusya ve Ukrayna’dan yapıldığı anlaşılıyor. Bir diğer ifadeyle 8 milyon tondan fazlası bu iki ülkeden yapılıyor.

Kapıdaki savaş, en çok buğday ithal ettiğimiz ülkeler arasında yaşanacak. Uzmanlar, konuya hep doğalgaz ve petrol fiyatları açısından yaklaştı. Oysa doğalgaz kadar önemli olan ancak gözden kaçan bir konu da buğday ithalatıydı.

Bu savaş, hem iki ülkenin yaptığı buğday arzını etkileyecek hem de fiyatları çok yukarı çekecek.

Şimdi Tarım Bakanlığı’nın verilerinden hareket edelim. İthal edilen 9.8 milyon ton buğdayın 7.5 milyon tonunu işleyip ihraç ediyoruz. Bir sıkıntı olursa bundan vazgeçeriz diyelim. İç piyasanın tükettiği 2.3 milyon tonu da bu ülkeler yerine başka ülkelerden almaya kalktık diyelim.

Daha savaş başlamadan fiyatların seyrine bir bakalım. Önce şunu belirtmem gerekiyor. İktidar yandaşları, buğday ithalatının sadece makarna ve bisküvi üretimi için ithal edildiğini sanıyor. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), daha geçen senenin ikinci yarısında dört kez ekmeklik buğday ithalatına gitti.

Meraklılar için tarihlerini de vereyim. 30 Haziran, 13 Temmuz, 4 Ağustos, 2 Eylül. Bu tarihleri bir kenara atın. Sadece ithalatın fiyatlandırmasına bakalım. İlk ihaleyi ton başına 260 dolar, ikincisinde 257 dolar, Ağustos ihalesi 299 dolar, Eylül ihalesini 332 dolardan yapıldı. Son çeyrekteki Ekim ayı ihalesindeyse 351 ve yılın son ihalesinde de 385 dolar fiyat oluştu.

Bu ithalatın kimler tarafından nasıl korumacılıkla yapıldığı ve ne tür usulsüzlüklerin yaşandığı, çok tartışılıp duruldu. Konuyu dağıtmamak için onlara burada yer vermeyeceğim.

Bunlar savaş öncesinin fiyatları. Yeni yılda yaşanacakların neler olacağını Rusya’nın, Şubat ayı başında buğday ihracatına getirdiği kısıtlama göstermeye başladı.

Moskova, yıllık 35 milyon ton olan buğday ihracatını geçen yıl bahar aylarında artan pandemiyle birlikte 20 milyon tona indirdiğini duyurmuştu. Ukrayna gerginliği sonrasında, rakamı hangi seviyeye çektiğini açıklamadı. Sadece “buğday ihracatını azaltmak için ek tedbirlerin alındığını” bildirdi.

Bu haberle birlikte Paris Euronext’te Mart vadeli buğday fiyatları 13 buçuk yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Rusya, geçtiğimiz yıl gerginliğin artmaya başladığı dönemde Türkiye’den rol kapmak için bazı adımlar attı. Buğdayı işleyip yurt dışına satmak amacıyla bir dizi projeyi hayata geçirmek üzere yola koyuldu.

Güvenilir haberlere imza atan Taylan Büyükşahin’in Sözcü’deki haberine bakarsanız, Rusya Türkiye’den un sanayii alanında ülkesine yatırımcı götürüyor. Şimdiden 4 yatırımcıyı ülkesine taşıdı, 6’sı ile de temaslarını sürdürüyor.

184 YIL ÖNCESİNDEKİ GİBİ

Osmanlı’nın ticari teslimiyeti sayılan 1838 Baltalimanı Ticaret Anlaşmasıyla, Rusya’dan getirilen buğday, İstanbul’a Anadolu’dan gelen buğdaydan daha ucuza mal edilmeye başlamıştı. Tıpkı bugünkü gibi.

Her şeyi ithal yoluna gittikten sonra da bir soru beynimizi kemirmeye başlıyor:

-Dolar neden durmuyor?
-TL neden çakılıyor?

Türkiye, Rusya’nın en büyük tarım ürünleri ithalatçısı durumuna geldi. 2021 yılında Rusya’dan 4.3 milyar dolar tarım ürünü ithal edildi. Uzun yıllardır, Rusya’dan en çok tarım ürünü ithal eden konumda olan Çin ikinci sıraya geriledi.

Türkiye’nin Rusya’ya yaptığı tarım ürünleri ihracatıysa 1.5 milyar dolar düzeyinde kaldı. Turkrus.com’da iki ülkenin tarım alanındaki ticaretine ilişkin yürek burkan ayrıntılar var.

Türkiye, 1.8 milyar dolar ödeyerek 6.7 milyon ton buğday ithal etti. Aynı zamanda Rus ayçiçeğinin de en büyük müşterisi Türkiye. Benzeri durum arpa, küsbe ve kepek için de geçerli.

Agroexport verilerine göre, bu yıl Rusya’dan tarım ithalatı 5 milyar doların üzerine çıkacak. Bu raporun öngörüsü “savaş çıkmazsa” şartına bağlı elbette.

Şimdi kuzeyimizde kızışan savaşta iki ülke de ilk başta gıda ürünleri ihracatına ek kısıtlamalar getirecek.

Bir; bu kısıtlamalar ürün tedarikini zorlaştırmaya başlayacak.
İki; arz kısıtlaması dolayısıyla dünyada hafif tırmanan fiyatlar, bize çarpan etkisiyle yansıyacak.

Hükümet, sık sık “çiftçimizi destekliyoruz” diyor.

Buğday Rusya’dan,
Mercimek Kanada’dan,
Nohut Meksika’dan,
Pirinç Tayland’tan
Mısır Macaristan’dan,
Şeker Ukrayna’dan,
Pamuk ABD’den geliyor. Hükümete, “Siz nerenin çiftçisini destekliyorsunuz?” diye sormaktan kendimizi alamıyoruz.

ABD-Rusya gerginliğinde ABD Türk hükümetini yanında tutmak için Halkbank dosyasını askıya almıştı. Türkiye tarafsız kalmaya kalkarsa, ABD Halkbank dosyasını salladığında AK Parti iktidarının tavrı ne olur sizce?

Bu kılçık soruyla yazıyı bitireyim diyordum ama bir noktaya dikkat çekip bir öneride bulunmak istiyorum. Geçen yazılarımdan birinde saksınıza çiçek yerine ihtiyacınız olan ürünler dikmenizi söylemiştim. Şu sıra yastık altındaki altınlar çok konuşuluyor.

Siz siz olun buğdayınızı (buğday ürünlerini) yastık altı yapın.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin