PYD-PKK ilişkisi kardeşlikten kirveliğe dönüşmek zorunda

YORUM | EBUBEKİR IŞIK

En başından belirtmek gerekir ki PKK ve PYD ideolojik temelde bir çok ortak değere sahip olsa da, her iki yapı örgütsel olarak birbirlerinden bir hayli farklı karakterlere sahip. Hatta, PYD’nin Suriye iç savaşı başladığı günlerden bu tarafa Suriye’nin kuzeyinde elde ettiği bir takım başarılar ve küresel aktörlerle olan irtibatı sadece Türkiye için bir tehdit unsuru değil, ayrıca PYD’nin PKK ile olan ilişkilerinde de bir takım sorunların ortaya çıkmasına da sebep olabilir.

PKK-Suriye İlişkilerinin ABC’si

1980 ve 1990’lı yıllarda Suriye devlet başkanı Hafız Esad PKK’nın Suriye’nin muhtelif bölgelerinde ve Lübnan’ın Bekaa vadisinde eğitim kampları kurmasına müsade etmişti. Fakat, 1998’de Türkiye’nin savaş tehdidine kayıtsız kalamayan Suriye rejimi, önce Abdullah Öcalan’ı sınır dışı etmiş ve ardından Suriye’nin değişik bölgelerinde ki PKK kamplarının Kandil’e taşınması yönünde PKK’ya uzun sayılmayacak bir mühlet tanımıştı.

PKK’nın Suriye’den önemli ölçüde çıkması ile yaklaşık on yıl kadar devam edecek bir süreç boyunca Suriye rejimi Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerine dair hiçbir iyileştirmede bulunmazken, bir çok Kürt aşiret liderini ve hak talebinde bulunan etkili isimleri de suikastlar sonucu birer birer öldürmüştü. Suriye rejiminin Kürtlere dönük bu etnik temizlik çalışmaları Mart 2004 yılında binlerce Kürdün Suriye’nin kuzeyinde bulunan Kamışlı şehrinde ortaya koydukları rejim karşıtı protestolar sonrasında daha da derinleşmişti.

Beş yıllık bir aradan sonra Haziran 2004’te tekrar Suriye’ye dönen PKK, Esad rejimi ile yaptığı ateşkes anlaşmasını bozdu. PKK, Suriye rejimine bir mesaj olması açısından Dr. Bahoz Erdal ismiyle de bilinen Suriye vatandaşı Fehman Hüseyin’i PKK’nın en önemli vurucu gücü olan Halk Savunma Birlikleri’nin (HPG) başına tayin etti. Ardından bu geleneğini bozmak istemeyen PKK, 2009 yılında Bahoz Erdal’ın yerine tekrar bir Suriye vatandaşı olan ve Sofi Nurettin kod adlı Nurettin Halef el Muhammed’i HPG’nin lideri olarak atadı.

Daha sonra, 2013 yılında Murat Karayılan’ın HPG’nin başına geçmesi ile PKK’da ki Türkiyeli Kürt militanların sayısı giderek artarken, Suriye’den PKK saflarına katılımlar daha da azaldı. Suriye’de kalan Kürt militanlar özellikle 2012-2013 yılında YPG’nin IŞİD’e karşı giriştikleri savaşta tecrübeli PKK’lılar marifetince eğitilerek, YPG’nin savaş yeteneği güçlendirilmiş oldu.

Tüm bu dönem boyunca, Suriyeli Kürtlerden PKK’ya katılımlar devam etmesine rağmen, Öcalan’ın telkinleri ile Suriyeli Kürtlerin Suriye sathında kurumsallaşması ve güçlenmesi öncelikli strateji olarak belirlendi. Bu sebeple, Suriyeli Kürtlerin PKK içerisinde ki sayıları yüzde onun üzerine çıkmadı.

Öcalan ve PYD

Suriye’de ki Kürtlere karşı etnik temizlik denemelerinin devam ettiği 2003-2004 döneminde Öcalan’ın İmralı’dan gelen talimatları ile PYD (daha fazla bilgi için İmralı Notları kitabına bakılabilir.) PKK’dan farklı olarak Suriye’nin kuzeyinde ‘demokratik konfederalizmi’ deruhte etmesi beklenen bir yapı olarak kuruldu.

Aynı dönemde İran’da da benzer faaliyetler yürütmesi için PKK’nın destekleri ile Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK) yaşam alanı buldu. Bu üç yapı (PKK-PYD-PJAK) Türkiye kamuoyunun yakından bildiği, KCK olarak ifade edilen ve Öcalan’ın teorik olarak kurucu babalığını yaptığı konfederal bir sistemin parçaları şeklinde konumlandırıldı.

Öcalan, KCK örgütlenmesinde bu üç yapının dikey ilişkilerle değil eşit ve paydaş bir anlayışla yatay şekilde bir birlerine bağlanmasını talep ettiği bilinmekte. Benzer hedefler peşinde koşsa da bu üç yapının örgütsel olarak farklılaşmasından yana olduğu, Öcalan ile yapılan söyleşilerden derlenen İmralı Notları kitabından da anlaşılmakta.

Bu sebeple, Türkiye ve İran’da faaliyet gösteren PKK ve PJAK hedefleri açısından silahlı mücadele ve terör faaliyetleri üzerinden sonuç almaya çalışırken; PYD ise YPG gibi savunma birliklerine sahip olsa da özellikle yerel yönetimler, diplomasi ve demokratik kanalları kullanma noktasında bir takım kadrolar ve kurumlar üzerinden hareket etmeye özen gösterdi.

PYD, Suriye iç savaşının patlak verdiği 2011 yılına kadar son derece zayıf ve Suriye içerisinde PKK’nın gölgesinde hareket eden yerel bir örgüttü. 2012 yazında Beşar Esad’ın rejim güçlerini Suriye’nin kuzeyinden protestocularla mücadele etmesi için ülkenin farklı yerlerine konuşlandırması ile PYD Suriye’nin kuzeyinde boşalan alanı hem idari hem de askeri olarak doldurmaya başladı.

Konuyu takip edenler hatırlayacaktır, PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde rejim güçlerinden boşalan alanları doldurma noktasında acele etmesi yer yer YPG ve PKK güçleri arasında bir takım sorunların baş göstermesine sebep olmuştu. Hatta, YPG güçleri PKK’lıları ‘kibirli’ olmakla suçlamış ve iki örgütte kendilerine ait geçiş noktalarında bir birlerine bir takım zorluklar dahi çıkarmıştı.

2018 yılı PKK-PYD İlişkilerini Test Edebilir

Suriye’de ki yerel ve uluslararası aktörlerin inşa ettiği ve 2018’de de varlığını devam ettirmesi beklenen dengelere baktığımızda, 2018 yılının PKK-PYD ilişkilerinde bir takım farklılaşmaları beraberinde getirebileceğini öngörebiliriz. Bu bağlamdan hareketle, 2018 yılında PYD-PKK ilişkilerinin bugünkü seyri dışında en azından kurumsal olarak biraz daha farklılaşmasını gerektirecek üç önemli sebep bulunmakta.

Bir; Suriye’de ki uluslararası aktörlerin güç dağılımını dikkate aldığımızda; PKK’nın Rusya ve İran’ın liderliğini yaptığı kampa daha yakın olduğunu ifade edebiliriz. Diğer taraftan PYD ise ABD için taktiksel bir aktörden stratejik bir aktör konumuna yükselerek adeta ABD’nin Suriye’de ki varlığının önemli bir teminatı olmuş durumda. Bu sebeple, PKK’nın Rusya kampında PYD’nin ise Amerika ile ortak hareket etmesi PYD’nin bir takım sorunlara muhatap olması sonucunu doğurabilir.

İki; Erdoğan yönetimi tarafından başlatılan Afrin Operasyonu ile de tekrar anlaşıldığı üzere, PYD Suriye’nin kuzeyinde varlığına devam etmek istiyorsa bunu Türkiye ile daha uyumlu ve PKK ile arasına mesafe koyarak gerçekleştirebilir. Aksi takdirde, Türkiye Suriye sınırı boyunca etkinlik alanını genişletmeye çalışan PYD’yi bu bölgede rahat bırakmayacağı gibi, bu bölgenin demografik yapısını Özgür Suriye Ordusu gibi güçler marifetiyle değiştirmeye yeltenecektir.

Üç; PKK’nın ABD, AB ve Birleşmiş Milletler’in terör örgütü listesinde olduğu düşünüldüğünde, PYD’nin uluslararası meşruiyeti açısından PKK ile ideolojik olarak olamasa bile kurumsal olarak önemli ayrışmalara gitmesi gerekmekte. Aksi takdirde PYD, PKK ve PJAK gibi siyasal hedeflerini yalnızca terör eylemleri üzerinden gerçekleştirmeye çalışan bir grup haline dönüşecektir ve PKK’nın terör örgütü kimliğinin gölgesinde kalacaktır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin