PSG sadece rakiplerini değil tribün terörünü de yendi

Fransa ligini son yıllarda domine eden Paris Saint Germain (PSG), ligin en genç takımlarından biri. 1970 yılında Stade Saint-Germain ve Paris FC birleşip PSGF adını alırken amaç, başkent Paris’i futbolda hak ettiği gibi temsil etmekti. Profesyonel geçmişi 1932’ye dayanan Fransa liginde yıllarca şampiyonluk yarışı Rhone ve Alpler bölgesi kulüpleri Saint-Étienne, Lyon, FC Nantes, Marsilya, AS Monaco, Girondins de Bordeaux ve Stade Reims arasında geçti. Paris’e kıyasla ’kasaba’ olan bu şehirlerin takımları hem lig de hem de Avrupa’da fırtına gibi eserken, Paris seyircisi uzun yıllar futbola hasret kaldı. PSG’nin adı şampiyonluk yarışında pek geçmese de taraftarı kulübe sahip çıktı. 1980’li yıllarda 25 bin seyirci ortalamasıyla oynayan PSG, modern Parc des Princes stadıyla birlikte seyirci sayısı ikiye katlandı.

PARA SAADET GETİRDİ!

PSG’nin kaderi 2011 yılında kulübün Qatar Sports Investment (QSI) tarafından satın alınmasıyla değişti. Cebi delik yeni sahipleri parayı su gibi harcarken PSG, 2013’ten itibaren ligi domine etmeye başladı. Bu sezon ise sadece şampiyonluğa değil, farklı bir rekora doğru koşuyor. Neymar, Mbappe, Cavani, Di Maria gibi yıldızlarıyla geride kalan 14 haftada tüm maçlarını kazanarak üste üste maç kazanmada kırılması zor bir rekorun sahibi oldu. PSG’nin başarısı sadece saha içi sonuçlar değildi. Mücadele etmesi gereken bir de tribün terörü vardı. PSG ve tribün terörü yan yana görmeye alışık olmadığımız iki kavram fakat fazla değil biraz geriye gittiğimizde PSG’nin tribünlerden ne çektiğini rahatlıkla görürüz.

PSG’nin Katarlı sahipleri şiddet ve ırkçılığın hakim olduğu tribün terörünü ortadan kaldırmayı ‘şeref meselesi’ olarak gördü. Çocukların ve kadınların stada gelmesinin önünü açarken, bilet fiyatlarını yükselterek ‘holigan ve ırkçı’ grupların stada girmesine engel olmaya çalıştı. Güvenlik kameralarına ilave olarak PSG’nin maçlarında 50 gönüllü ellerinde kameralarla tribünlerde olan hareketlenmeleri ve ırkçı sloganları kayıt altına almaya başladı.

PARİS’İN TRİBÜNLERİ

PSG’nin tribünlerini esir alan şiddet, 1970’li yılların sonunda ortaya çıkmıştı. Liverpool’un kale arkası tribünü ‘Kop’tan ilham alınarak PSG, Boulogne tribününü oluşturdu. Ucuz biletli bu tribün, şiddet yanlısı gençlerin buluşma noktasına dönüştü. 1980’li yılların ortalarında Boulogne tribününde hakimiyeti ırkçılar ve aşırı sağcılar ele geçiriyordu. 1990’lı yılların başlangıcında PSG yönetimi diğer kale arkası tribünü de ’ucuz bilete’ açtı. Auteuil tribünü adlı bu bölümde göçmenler ve militan sol gruplar kendine yer buldu. Yönetim yanlış yaptığını kısa sürede anlamıştı ancak artık çok geçti. Eskiden rakip taraftarla kavga eden PSG’nin şiddet yanlısı taraftarları, bu kez kendi renktaşlarıyla kavgaya tutuşuyordu.

2006’da PSG holiganlarıyla misafir takım Hapoel Tel-Aviv taraftarı arasında kavga çıktığında ‘sivil polis’ biber gazıyla kavgayı ayırmaya isteyince öfkenin hedefi oldu. PSG holiganlarının köşeye sıkıştırdığı polis mecburen silahına davranınca, holiganların önde gelen ismi Julien Quemener hayatını kaybetti. Bu sıradan bir olay değildi. Fransız futbol tarihinde ikinci kez bir taraftar çıkan olaylarda can veriyordu. Ülkede oluşan infialden dolayı aynı yıl Auteuil tribünün taraftar grubu Tigris Mystic ve bir kaç yıl sonra Boulogne tribünün grubu Boulogne Boys kendilerini lağvetmeye karar verdi. Durumu fırsat bilen yönetim bu gruplara üye olanların stada girmesine yasak getirecekti.

PSG tribünlerindeki ırkçı söylem böylece şiddet yüzde 85 oranında düştü. 2010 yılına gelindiğinde bazı ‘küçük grupların’ stada girilmesine izin çıkması yeniden eski günlere mi dönülecek endişesini beraberinde getirmişti. QSI, bu endişeyi boşa çıkarmak için bilet fiyatlarını arttırıp, sıkı kontroller yapmaya başladı.

CHELSEA MODELİ

QSI, PSG’nin tıpkı Chelsea gibi olmasını istiyordu. Batı Londra’nın ’yerel kulübü’ imajını Roman Abramovich’in kulübü satın almasıyla değiştiren Chelsea gibi PSG de tribünlerinde ailelerin, VIP kişilerin ve orta sınıfın hakim olduğu bir tribün hayal ediyordu. Fakat Nisan 2015’te Milan – PSG arasında oynanan U10 yaş grubunun maçında tribünde oturan ’asilzade ve zengin’ PSG taraftarının Milan’lı siyahi oyunculara top geldiğinde yaptıkları ırkçı tezahüratlar kulübün imajına darbe vurmakla kalmıyor, daha alınması gereken uzun bir yol olduğunu göstermişti.

Bu olay sonrasında kulübün sahipleri Al-Thani ailesi PSG tribünlerinden ırkçı söylemi söküp atmak için yeniden harekete geçti. Statta kontroller daha sıklaştırılıyor, polisle yakın işbirliği arttırılıyordu. Konuya ciddiyetle yaklaşmanın meyvesi kısa sürede alındı. PSG tribünlerinde ırkçı söylem ve kargaşa yerini zafer şarkılarına bırakmıştı. Dünyanın en önemli yıldızlarını seyretmek için tribünlere sadece PSG taraftarı akın etmiyor artık. Yolu Paris’e düşen turistler için de PSG maçları en önemli aktivitelerin başında geliyor. Şiddetten arındırılmış bu tribünlerde yer bulmak için hatırı sayılır bir ücret ödeyenlerin tek amacı ise artık güzel futbolun tadını çıkarmak oluyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin