Prof. Dr. Sözüer: İnfaz yasası anayasaya aykırı, infaz ilkelerine aykırı, ayrımcı ve adaletsiz

TBMM Genel Kurulu’nda AKP ve MHP’nin oylarıyla kabul edilen yeni infaz yasası yürürlüğe girmesiyle hırsızlık, kapkaç, gasp, mala zarar verme, dolandırıcılık, uyuşturucu ticareti, tehdit, şantaj, cebir, göçmen kaçakçılığı, insan ticareti, bilinçli taksirle öldürme, yaralama gibi suçlardan hüküm giymiş 90 bin kişinin tahliyesi başladı.

Birçok hukukçu, yasanın ayrımcı olduğunu, akademisyenlerden kaçırılarak yapıldığını ve Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından denetlenerek iptal edileceğini söylüyor.

Türk Ceza Kanunu’nun mimarlarından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer, Diken’in sorularını yanıtladı.

‘CEZA HUKUKÇULARI VE UZMANLAR TEKLİFİ SUNULUNCA ÖĞRENDİ’

Düzenleme TBMM’den geçmeden önce verdiğiniz söyleşilerde tasarıyı önceden inceleyemediğinizi söylediniz. Sizce neden bilenine danışmadılar?

İnfaz/af paketinin metni bir bütün halinde, üniversitelere gönderilip görüş sorulmadı. Halbuki bu tür kapsamlı değişiklikler konusunda, görüş sorulur veya oluşturulan komisyona gelen uygulamacılar ve akademisyenler birlikte çalışarak ortak bir metin oluşturulur. Bu yöntemler uygulanmadı. Israrlı taleplerimize rağmen üstelik. Ceza hukukçuları ve konuyla ilgili uzmanlar kanunla ilgili teklifin içeriğini TBMM’ye sunulunca öğrendi.

Benim bildiğim 10 üniversiteden öğretim üyeleri görüş hazırlayıp TBMM’ye gönderdi. Bu görüşler kamuoyuna açıklandı. Hemen tüm ceza hukukçuları infaz ve af paketi konusunda görüş birliği içinde şunu söyledi: Anayasaya aykırı, infaz ilkelerine aykırı, ayrımcı ve adaletsiz. Sadece hukukçular değil, kanun görüşülürken yetkili siyasetçiler de “Eleştiriler haklı ama bu aşamada, esasa ilişkin değişiklik yapılamaz” dedi. Bunun alt yazısı, “Siyasetin gereklerine göre bir tercih yapıldı, bilimsel görüşleri dikkate alamayız” olabilir.

‘TUTUKLULAR DEZAVANTAJLI’

Tutuklular bu infaz düzenlemesinden yararlanabiliyor mu? Yararlanamıyorsa bu durum ‘suç vasfının değişme ihtimalini göz ardı etmek midir? Yargılama sonrasında suçsuz olduğuna hükmedilebilecek birinin peşinen salgın hastalıkla cezalandırılması diyebilir miyiz?

Kanunun temel gerekçelerinden biri salgın hastalık. Nitekim geçici maddelerde açıkça Covid-19 nedeniyle hükümlülerin izninden söz ediyor. Bu şekilde izinli sayılıp serbest bırakılan hükümlülerin izin süresi infazdan sayılacak. Buna karşılık, bulaşıcı hastalık bakımından aynı risk altındaki tutuklulara ilişkin bir düzenleme yok. Halbuki Avrupa Konseyi de Covid-19 nedeniyle yapılacak serbest bırakmalardan hem tutuklu hem hükümlülerin yararlanması gerektiğini açıklıyor.

Zaten, konu bulaşıcı hastalık olunca işin doğası gereği böyle bir ayrım yapılmaz. Burada elbette riskli gruplara, çocuklara, kadınlara öncelik verilebilir. Her halükârda tutukluların kategorik olarak, koronavirüs düzenlemeleri kapsamı dışında tutulması, kanunun kendi içinde çelişkisi. Hukuk devleti ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşmaz. Tutuklulukların bir bölümü belli bir ölçüye göre adli kontrole dönüştürülebilirdir. Ama bu öneri de kabul görmedi.

İlk derece mahkemeleri, istinaflar ve Yargıtay tutukluluk öncelikli iş olduğu için tutuklu dosyalarını ele alıp inceliyor. Şayet, tutuklulukta geçen süre, infaz paketinde yapılan indirim dikkate alındığında verilecek olası cezayı karşılıyorsa tutuklular tahliye ediliyor. Bence bu doğru bir uygulama. Ama kanuni düzenleme yapılsa daha doğru olurdu. Çünkü infaz paketindeki indirimlerde bazı suçlar yararlanmıyor. Bu nedenle indirimden istisna tutulan suçlardan tutuklu olanlar bakımından yine dezavantajlı bir durum var.

Dileğimiz mahkemelerimizin Covid-19 nedeniyle tutuklulukları adli kontrole dönüştürmekte geniş bir uygulama yapması. Zaten burada bir serbestlik yok, kişi adli kontrol altında olacak. Tutuksuz yargılama esastır. Çünkü tutukluların suçlu olup olmadığı yargılama sonunda belli olacak.

‘MİT KANUNU’NU MUAF TUTMAK MANTIKLI VE ANLAMLI DEĞİL’

TBMM önceki gece tasarı üzerinde çalışırken MİT Kanunu kapsam dışı bırakıldı. Bu uygulamanın mart ayında tutuklanan gazetecilerin cezaevinden çıkmaması için yapıldığı yorumları yapıldı. Sizce bu belli bir gruba yönelik ayrımcı bir işlem mi?

Böyle bir maddenin son anda kanuna eklenmesi karşısında, farklı görüşlerde olan kesimler bu madde şu kişileri aleyhine olsun diye kanuna koyuldu diye tepki veriyorsa, burada herkes için geçerli olmak üzere adil bir kanuni düzenleme yapma amacından bahsedemeyiz.

MİT bakımından hukuk devleti ilkelerine uygun etkin caydırıcı düzenlemeler yapılabilir. Bu infaz af paketi nerdeyse bir yıldır çalışılıyor. Tüm o süreçte hiç gündeme gelmemiş. Ama tutuklu gazetecilerin durumu büyük bir tartışma yaratmışken, o gazetecilerin tutuklandığı suçu indirim oranlarından istisna tutan bir maddeyi son anda kanuna ilave etmek, hiçbir açıdan mantıklı ve anlamlı değil. Adeta kanunun anayasaya aykırılık gerekçelerini desteklemek için ilave edilmiş izlenimini veriyor.

‘İLKELERE GÖRE DEĞİL, PARTİLERİN KIRMIZI ÇİZGİLERİNE GÖRE YAPILMIŞ’

Eşitlik ilkesi bakımından başka sorunlu maddeler var mı?

İnfazda ilke etkinliktir, topluma kazanmaktır, caydırmaktır. Bu kanun ilkelere göre değil, siyasi partilerin açıkladığı “Kırmızı çizgilerimiz var, bunları geçilemez” anlayışıyla yapılmış. O nedenle pek çok dengesizlik taşıyan düzenleme var.

Örneğin 65 yaşın üstünde olup rahatsızlığı aşanlar ve 0-6 yaş arasında çocuğuyla cezaevinde olan anneler bakımından da farklılık gözeten maddeler var. Bir düzenlemenin gerekçesi, yaşlılık, annelik ve çocuksa bunların işlediği suçlara göre bir ayrıma gidilemez.

Temel sorun kanunun infazın temel ilkesi olan suçluyu esas almaması. Aynı suçu işleseler dahi, hükümlülerin kişilikleri farklıdır. Tehlike hali, gösterilen pişmanlık gibi ölçütler değil de suçlar dikkate alınırsa geçmişte olduğu gibi şimdi de aflardan yararlanan birçok kişi tekrar suç işleyip geri döner. Buna karşılık, topluma yeniden kazandırma bakımından ciddi bir sorunu olmayanlar daha uzun cezaevinde kalır.

AYM, BU DÜZENLEMEYİ NE KADAR SÜRE İÇİNDE DENETLEYECEK?

Toplumda bu kanun koronavirüs affı olarak nitelendiriliyor. Gerçekten geçici maddeler af niteliğinde ve gerekçelerden biri Covid-19. Bu nedenle AYM yakın dönemlerde benzeri olmayan bir bulaşıcı hastalık riski devam ettiği için bu kanunla ilgili başvuruları öncelikle gündeme alır.

AYM’nin vereceği bir iptal kararıyla mevcut kanundaki kimi eşitsizlikler giderilebilir. Ayrıca adil, etkin ve infaz ilkelerine uygun düzenlemeler yapmak için bir fırsat yaratabilir.

 

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin