Prof. Dr. Özgenç: Devlet krizi siyasetin eseri, çözüm hukukta aranmalı

Duayen ceza hukukçusu Prof. İzzet Özgenç, yerel mahkemenin AYM kararını tanımamasının ‘Anayasa Mahkemesi’ne isyan’ niteliğine dönüştüğünü belirtti. İstanbul 14. Ağır Ceza Başkanı Akın Gürlek hakkında soruşturma başlatılması gerekirken Yargıtay üyeliğine seçildiğine dikkat çeken Özgenç, “Berberoğlu olayında yaşadığımız sorun siyasetin açık veya kapalı müdahalesiyle bir devlet krizine dönüştü.” ifadelerini kullandı. Özgenç, siyasi baskı ve ‘sürgünler’ nedeniyle hakim ve savcıların hukuk ve vicdanına göre değil, siyasi iktidarın hassasiyetlerine göre karar aldığını anlattı: “Bu da toplumda yargıya olan güveni sarsmaktadır. Hakimler ve Savcılar Kurulu, ülkede “yargı siyaseti” belirleme mercii değildir. Yani bu Kurul, sahip bulunduğu yetkileri kullanırken, hakimlerin ne yönde karar vereceklerini belirlemeye çalışmamalıdır.”

Karar gazetesinden Taha Akyol’a konuşan Özgenç’in açıklamalarından satır başları şöyle: “Anayasa Mahkemesi’nin kararları … yasama, yürütme ve yargı organlarını … bağlar” (m. 153, f. 6) şeklindeki Anayasa hükmüne rağmen, adliye mahkemeleri Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını dinlemeyen, adeta Anayasa Mahkemesi’ne “başkaldırı”, “isyan” mahiyetinde kararlar verme cesaretini göstermeye başlamıştır. Bu gidişin, doğru bir gidiş olmadığı ortadadır.”

HAKİMLER NEDEN HUKUK DIŞINA ÇIKIYOR?

“Bir hakimin hukuk zemininde ve vicdanının sesini dinleyerek karar verebilmesi için, verdiği karar dolayısıyla başına herhangi bir iş geleceği konusunda endişesinin olmaması gerekir. Keza, hakim karar verirken, şahsıyla ilgili olarak herhangi bir beklenti içinde olmamalıdır. Bu iki koşulun da mevzuatımız ve özellikle hukuk uygulamamız bakımından gerçekleşmediği ortadadır. Bu koşullar gerçekleşmediği için, özellikle siyasetin ilgi alanına giren, duyarlı olduğu konularda, çok rahat hukuk dışına çıkılarak karar verilebilmektedir.”

SORUŞTURMALAR, CEZALANDIRMA ARACINA DÖNÜŞTÜ

“Sorun, kanuni düzenleme sorunu değil, salt uygulama sorunudur. Bir soruşturma düşünün, hakkında soruşturma yapılan, TBMM’de Bütçe ve Plan Komisyon Başkanlığı görevi ifa etmiş eski bir milletvekili olan kişi, 26 Ocak … tarihinde gözaltına alınır; suçun bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiği gerekçesiyle, dört gün süreyle gözaltında tutulur; ancak, tutuklamaya sevk edilmeden serbest bırakılır. Aynı kişi yine aynı soruşturma çerçevesinde bir ay içinde, 26 Şubat … tarihinde tekrar gözaltına alınır; yine suçun bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiği gerekçesiyle, dört gün süreyle gözaltında tutulur; bu defa da tutuklamaya sevk edilmeden serbest bırakılır. Bu soruşturma sonucunda kişiyle ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı hakkında bu hukuk dışı iş ve işlemleri dolayısıyla hiçbir işlem yapılmaz. Bu kararla, esasında bir cezalandırma yöntemine, aracına dönüştürülen soruşturmadan kurtulan kişi, buna da “şükrederek”, Devletten herhangi bir talepte bulunma yoluna gitmez.”

HAKİMLER SİYASETE BOYUN EĞMEK ZORUNDA KALIYOR

“Hakim güvencesinin mevzuat temeli yürürlükten kaldırılınca, bir hakim, verdiği karar nedeniyle, hukuken sorunlu olup olmadığına bakılmaksızın, sadece siyasetin duyarlılığı ile bağdaşmadığı için, hemen yer değiştirme işlemine tabi tutulabilmektedir. Hakimlerle ilgili yer değiştirme işleminin kolaylaştırılması, hakimden istenen kararın alınmasının yolunu açmış bulunmaktadır. Yer değiştirme işlemine tabi tutulma endişesi, hakimleri, siyasetin beklentileri doğrultusunda karar vermeye itmektedir. Vicdanının sesini dinleyerek karar vermekten uzaklaştırılan hakim, karakter olarak rahatlıkla satın alınabilir bir kişilik kazanmaktadır. Bu da toplumda yargıya olan güveni sarsmaktadır. Hakimler ve Savcılar Kurulu, ülkede “yargı siyaseti” belirleme mercii değildir. Yani bu Kurul, sahip bulunduğu yetkileri kullanırken, hakimlerin ne yönde karar vereceklerini belirlemeye çalışmamalıdır.”

GÜNÜ KURTARMAYA YÖNELİK ÇÖZÜMLER

“14 Nisan itibarıyla, 70 bin civarında hükümlü, devletin gözetim ve denetimi olmaksızın, infaz kurumlarından salıverildi. Bu hükümlülerden bugüne kadar kaç kişinin yeniden suça karıştığı için tekrar infaz kurumuna geri döndüğüne dair bir bilgiye sahip değiliz. Adalet Bakanlığı, bu bilgileri kamu ile paylaşmamaktadır. Bu hükümlülerin en geç 30 Kasım günü sonuna kadar ceza infaz kurumlarına dönmesi gerekmektedir. Bu hükümlülerin bu tarihe kadar ceza infaz kurumlarına kendiliğinden dönüşünü beklemek, gerçeklikle bağdaşmaz. Bu hükümlülerin kamu gücü kullanılarak yakalanıp ceza infaz kurumlarına dönüşünü sağlama bakımından da fiili imkansızlık mevcuttur. Bu hükümlülerden tekrar suça karışmayanların “izinli”lik durumlarının devamına imkan veren bir kanuni düzenleme yapılması, kaçınılmaz görünmektedir. Sorun, bir infaz sistemi sorunu olarak ele alınıp, bilimsel esaslara uyularak çözümler üretilemeyince, bürokrasinin ürettiği kısa süreli, günü kurtarmaya yönelik “çözümler” ile yetinilmektedir.”

YAŞANAN, DEVLET KRİZİDİR

“(Enis Berberoğlu davası) Burada bizim sorun gördüğümüz husus, adı geçen kişi hakkında ilk derece mahkemesi tarafından verilen mahkûmiyet hükmünün, bu kişinin yeniden milletvekili seçilmesine ve buna bağlı olarak tekrar dokunulmazlıktan yararlanması gerekmesine rağmen, dokunulmazlığı kaldırılmadan Yargıtay tarafından onanmış olması ve mahkum olduğu ceza miktar itibarıyla milletvekilliği yapmasına engel olmasına rağmen, iki yıl kadar bir süre milletvekili sıfatını taşıyarak Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına katılmasına müsaade edildikten sonra milletvekilliğinin düşürülmesidir. Bu olay bağlamında bugün yaşadığımız sorun, siyasetin açık veya kapalı müdahalesiyle bir devlet krizine dönüşmüştür.”

HSK O HAKİM HAKKINDA SORUŞTURMA AÇMALIYDI

“Anayasa Mahkemesi’nin daha önce bir bireysel başvuru bağlamında verdiği hak ihlali kararının gereğini yerine getirmeyen ağır ceza mahkemesinin başkanı hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından adli ve idari soruşturma yapılması beklenirken, bu kişinin malum Kurul tarafından Yargıtay Üyesi seçilmesi, yukarıda ikinci sorunun cevabı bağlamında sözünü ettiğim beklentiyi yükseltmiştir. Hukuk sistemimiz bakımından yegane sorun, bir uygulama sorunudur, hakim ve Cumhuriyet savcısı kalitesi sorunudur.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin