Önce HDP adımı, şimdi Demirtaş jesti. Sıradaki…

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

“Siyasette yirmi dört saat çok uzun süredir” diyen Süleyman Demirel’i haklı çıkaracak gelişmelerin eşiğindeyiz. Seçimlere ramak kala, çarpıcı gelişmeler yaşanıyor. En çarpıcı gelişme ise, seçimin kilit partisi HDP cenahında yaşanacak. 

28 yıldan bu yana siyasete damgasını vuran Tayyip Erdoğan’ın, Machiavelli’nin yaşayan en büyük takipçisi olduğunu anlatmaya çalıştım. Erdoğan’ın böyle bir ortamda, yüzde 10’luk oy potansiyeli olan HDP’yi yok saymasını düşünmek saflık olur.

Unutmayın… 

Erdoğan, kime şiddetli düşmanlık ediyorsa onunla barışma hazırlığında, kiminle fazla içli dışlı olmuşsa da onunla yolun sonuna gelmiş demektir. Yaşadığımız yakın geçmiş, bunun iki-üç değil onlarca örneğiyle dolu. Hem dış politikada, hem iç politikada…

ERDOĞAN’I HDP’NİN KAPISINI ÇALMAYA ZORLAYAN TABLO

HDP’yi bir kenara bıraktığınızda iç siyasetteki dengelerde bir tür “pata kalmak” durumu var. Hani satrançta tarafların birbirini yenemeyeceğinin ortaya çıkması durumu…

Millet İttifakı, gelişmeleri tutarsız değerlendirmesinden dolayı ilerleyişini durdurmuş, hatta bir miktar gerilemiş durumda. Buna karşılık iktidar kanadını temsil eden Cumhur İttifakı, yaptığı hamlelerle bir ilerleme kaydetti. Ancak yine de 2023 seçimlerini kazanabilecek durumda değil.

Metropoll’ün “Türkiye’nin Nabzı Ekim 2022” araştırması, Erdoğan’a yeniden kazanabileceği yolunda ciddi bir cesaret verdi. 2021 Ekim ayındaki ankette, tercihini Millet İttifakı’ndan yana kullanacağını söyleyenlerin oranı yüzde 48,1 oranındaydı. Buna karşılık tercihinin Cumhur İttifakı’ndan yana olduğunu söyleyenler yüzde 38,8 düzeyindeydi.

Bu tablo, Ekim 2022’ye gelindiğinde neredeyse ters dönmüş durumda. Millet İttifakı yüzde 39,7, buna karşılık Cumhur İttifakı yüzde 46,4’e ulaştı. 

Araştırmadaki yeni tablo, Erdoğan’a cesaret verdi. Uzun süre, HDP’yi düşmanlaştırıp izole etti. Öyle şiddetli yaptı ki muhalefet partilerine hareket alanı bırakmadı.

 

Muhalefet, kendini Erdoğan’ın çizdiği sınırlar içine hapsetti. Aynı Erdoğan, şimdi siyasetin pata durumunu kendi lehine çevirmek için yeni ve önemli adımlar atmaya başladı. 

Önce Adalet Bakanı Bekir Bozdağ başkanlığındaki bir heyet, Saray’ın talimatı çerçevesinde HDP’nin kapısını çaldı. Bu adımla, mayınlı alanın bir tür kontrolü yapıldı. Muhalefet bu hamleden yararlanamadığı gibi İYİ Parti lideri Meral Akşener’in çıkışıyla, Erdoğan’ın istediği hareket alanını hazırlamış oldu.

 

Akşener’in takındığı itici ve aşağılayıcı tavır HDP’yi AK Parti’nin saflarına itmeye mecbur hale getirdi. HDP’nin bu oyuna gelip gelmeyeceği konuşulurken Erdoğan, HDP tabanının sempatisini kazanmak için yeni bir adım daha attı. 

SELAHATTİN DEMİRTAŞ’IN ÖZGÜRLÜĞÜ ARTIK DAHA YAKIN

4 Kasım 2016’dan bu yana iktidarın rehinelerinden biri olarak hapiste tutulan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bir gece ansızın Edirne’deki cezaevinden alınıp Diyarbakır’a götürüldü ve anne babasıyla görüştürüldü.

 

Kimse bu görüşmenin yasal bir hak olduğunu bana söylemeye kalkmasın. Evet, yasalarda hapiste tutulanlar için tanınmış onlarca hak var. İktidar, rehinelerine bu haklardan hangisini uyguladı? 

Silivri Cezaevi’nde komşuluk yaptığım Prof. Dr. Mümtazer Türköne, anne babasını kısa aralıklarla kaybetti. İstanbul’daki cenazesine gitmesine izin verilmedi. Benim kaldığım dönemde kaç Silivri sakini benzeri acıları yaşadı.

Selahattin Demirtaş’ın babası Tahir Demirtaş ve annesi Sadiye Demirtaş peşpeşe kalp krizi geçirip Diyarbakır’da yoğun bakıma alındı. Babasını ziyaret etmesi için Demirtaş’ı helikopterle Edirne’den alıp Çorlu’ya getirdiler. Buradan uçakla Diyarbakır’daki babasıyla 45 dakika görüştürdükten sonra yeniden Edirne’deki hapishaneye götürdüler. 

Sırf yakınlarına işkence olsun diye, Demirtaş’ı Diyarbakır’dan alıp Edirne’ye taşıtan Erdoğan’ın, şimdi bu jesti bir şey beklemeksizin yapması mümkün mü?

Hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), verdiği açık hukuk ihlali kararına rağmen Demirtaş’ı rehine olarak tutmaya devam eden Erdoğan, bu jesti yapıyorsa kafasında başka bir hesap var demektir.

 

AK Parti, düşmanlaştırdığı HDP’ye geri dönmesini ve yeniden Barış Süreci benzeri bir ortam hazırlanmasını kendi tabanına anlatmakta hiç zorlanmaz. Çünkü siyaseti savaş olarak gören, savaşın da “el-harbu hud’atun” (harp hiledir) olduğuna inanan bir kitlesi var.

Diğer taraftan, HDP tabanı da bu yeni ilişkiden rahatsız olmaz. Ayrıca onlar için Akşener’in dediği gibi utanılacak bir durum da söz konusu değil. HDP’lilerin bir takım talepleri ve çözüme kavuşturulmasını istedikleri sorunları var. 

İktidar partisi çıkıp da “Biz sizin sorunlarınızı çözmeye yeniden odaklanacağız” diyorsa, buna “Hayır. Biz sorunlarımızı sizin çözmenizi istemiyoruz” diyemezler. 

Nitekim Demirtaş, iktidar heyetinin HDP’yi ziyaretiyle ilgili, “HDP ile görüşmeyi kendine zul sayıp antidemokratik tutumunda ısrar eden muhalefetin gönlü hoş olsun diye HDP’liler siyasetin kapılarına kilit mi vursaydılar” yorumunu yaptı. 

Demirtaş’ın iktidara cesaret veren sözleri ise şunlar oldu:

“Muhalefet, bu görüşmeden kendine pay çıkarıp meşru siyasetin temsilcisi HDP ile hızlı bir görüşme trafiği başlatacağına, bunu AKP’yi yıpratma ve üstü kapalı şekilde yine HDP’yi kriminalize etme furyasına dönüştürmeyi tercih etti.”

Erdoğan, Millet İtttifakı’nı dağıtmak, dağıtmak mümkün değilse de etkisizleştirmek amacıyla yürüttüğü çalışmalara hız verdi. HDP’den bir beklentisi olmadan Demirtaş’ı anne baba ziyaretine götürmez. 

Erdoğan’ın özgürlüğü karşılığında Demirtaş’tan bir dizi talepte bulunulduğu anlaşılıyor. Önümüzdeki günlerin kaderini Demirtaş’ın tavrı belirleyecek. 

Aylardır HDP’nin kritik konumuna dikkat çekmeye çalışıyorum. 

HDP’yi yanına çeken seçimleri alacak. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin