Ölü balık, kükreyen fare ve “ilginç İsveç yargısı”

YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN

İsveç’ten, Türkiye’deki anayasa ve yasaları hiçe sayarak, hem kendi işine öyle geldiği için, hem de derin devletin keyfine göre “terörist” ilan ettiği insanları talep eden Erdoğan madara olup havasını alınca, iç pazara yönelik zavallıca verip veriştirmelerde bulunuyor. Manisa’da dün bir konuşma yapmış. Oradan ölü balık gibi bakarak eline tutuşturulan bir şeyleri okuyor. Neymiş, İsveç’in NATO üyeliği onayını meclisten geçiremezmiş. Gülmeyin. Meclisten bunun geçmesi için 130 civarında “teröristin” Türkiye’ye geri gönderilmeleri gerekiyormuş. Cidden öyle dedi. Durun, dahası var: İsveç’e yüz küsur kişilik liste vermişler de, İsveç “bunu yapamamış”. Başbakanları aslında fena bir insan değilmiş. Öyle diyor. Ona demiş ki “Bizde biri var, Bülent keneş,’FETO’cu, bunu bize deport edin”. “FETÖ” diskurunu artık iyice derin devlet ağzına çevirmiş, “FETO” diyor. Sanırsın SÖZCÜ gazetesi, ODA-TV veya Perinçek.

En komik kısmına geliyoruz. Diyor ki, “sonra bunların yargısı, ilginçtir, Bülent Keneş’in bize deport edilmesini reddetti”. Aslan her yeri Türkiye gibi zannettiğinden “ilginçtir” diyor. Öyle ya, İsveç başbakanı demeliydi ki, “Öptürtmeyin lan yargınızı falan şimdi! Derhal gereği yapılsın. Yoksa sizi sürerim, ya da meslekten men ederim. Hatta olmadı, hepinizi terörist ilan eder, sizi, eşlerinizi, çocuklarınızı, anne-babanızı, kardeşlerinizi de dâhil olmak üzere sosyal soykırıma uğratırım”. Hatta bunu İsveç’te iktidarın tümüyle kontrol ettiği medyaya yazdırır, çizdirirdi. Nasılsa İsveç istihbaratı tüm çakma gazetecileri maaşa bağlamıştır, değil mi? Yani bunlar olmayınca afallamış biraz reis.  Tabii İsveç’te hukukun üstünlüğü ilkesi varmış, anayasa varmış, güçler ayrılığı varmış, temel hukuk ilkeleri uygulanmaktaymış falan, bunları bilmiyor reis. Reis, ah reis!

Türkiye’yi paçoz bir Ortadoğu Baas devleti seviyesine indirtirseniz, hoşunuza gitmeyenleri yedirtmek için muz cumhuriyetine fit olursanız, siyaset stratejinizi “dinciler birbirini yesin, oh” modunda belirlerseniz, yaşam biçimine veya ideolojisine bakıp beğenmediğiniz insanlara “aman bana ne be, gebersinler” der durursanız, kusura bakmayın ama buna da itiraz etmeyeceksiniz. Başınızdaki koyun güden çoban gibi hareket edince, koyun olmaktan gocunmayacaksınız. Düşük kalite, hatta düşük IQ cümleleri duyduğunuzda başınızı öne eğmeyeceksiniz! Bir sakin olun be! Bunu siz istediniz, gözüm! Bunu tercih ettiniz siz. Türkiye’de anayasanın anasını ağlatırken varacağınız yerin İsveç mi olacağını zannediyordunuz yoksa? E buyrun işte, bakın muhabbet tümüyle İsveç üzerine kurulu şekilde devam ediyor. Yaşa, Varol yok mu? Şikâyet neden ediyorsunuz, ey kadir kıymet bilmezler? Kazanın doğurduğuna inanıp öldüğüne inanmamak da nesi? 

Hukuk biterse devlet de biter, geriye mafyamsı bir organizasyon kalır diye uyaranlara burun kıvıran tayfa. Modernleştirici dinamikler için demokrasiye gerek yok zanneden eskici dükkânı müdavimleri. Ne oldu? 1930’ların bitpazarına nur yağdırıyorsunuz, e buyurun işte! Övüp, yere göğe koyamadığınız 1930’ların Türkiye’sini, hem de gül gibi İslamcı bir popülisti, Ali Baba ve Kırk Haramiler masalında olduğu gibi adam ettiniz. Vitrine kor, işimize bakarız değil miydi tüm plan? E hadi? Sevinmek, coşmak, on yılda onbeş milyon falan şarkı-türkü-marş çığırmak yok mu? İşte istediğiniz kişileri hedefe alan, astığı astık, kestiği kestik koç gibi cumhuriyetiniz küllerinden doğdu, emrinize amade. Boş verin şimdi oryantal komplekslerinizi falan. İki duble rakınızı atar, yine Avrupalı, ilerici, muasır medeniyetçi falan hissedersiniz mirim. Kim öper devletin Patagonya olmasını falan. Bu arada bazen Kanada’da soruyorlar, sizin oralarda deve var mı falan diye. Ortadoğu hesabı. Diyorum, yok, bizim oralarda deve olmaz, öküz olur. Öyle mi diyorlar, başka konuya geçiyorlar. Yani canınızı sıkmayın siz. Seçimleri iptal etse, hatta kendisini ebedi reis ilan etse mühim değil. Devletiniz büyüktür – öyle diyorlar. Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 Türk devleti ne kadar asilse siz de en az o kadar asilsiniz! 

Ben bunları yazıyorum, şahsımsa devamlı konuşuyor: “Bakın, bunların caddelerinde, Stokholm’de sık sık zaten PKK’nın gösterilerini izliyoruz, kendilerini de uyarıyoruz. Ama bütün bu uyarılara rağmen bu gösterilerin durdurulması falan gibi bir şey söz konusu olmadı. Bunlar hala Türkiye’yi eski Türkiye zannediyorlar. Bunun bedelini bire yüz, bire bin ödeteceğiz!” İzleyen hazirun derin hipnozda. Alkış kıyamet. Hayt! Cüneyt Arkın’ın Seiko’lu Kahraman filmindeki gibi bir ana tanıklık etmenin tarifi imkânsız bir bahtiyarlığı. Müptelanın madde damara girdiği an gibi, yüzler rahatlamış, dudaklarda taktı bir tebessüm: yaşa be reis, yaşa sen. 

Bunlarla bir röportaj imkânı olsa, çoğu “Allah benim ömrümden alsın, reise versin” der. E amin tabi ya, amin! 

Aklımda Leonard Wibberley’in meşhur politik satir kitabı Kükreyen Fare. 13-14 yaşımda okudumdu. Pederin kütüphanesinde bulunca peder “oku, çok iyi kitaptır, zihin açar” dediydi. “Sonra git okulda tarihte öğrendiklerinizi falan oku da gel, konuşalım”. İlahi peder, keşke sağ olsaydı da bugünleri konuşabilseydik onunla. Dandik bir ülkenin boyunu çok aşan bir ülkeye kafa tutmasını anlatıyordu. Bir de 1980’lerin ortalarında oynadığı “Durdurun Dünyayı İnecek Var” oyunu vardı, bizim Yeditepe Oyuncuları Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’ndeyken oynamışlardı. O da bu Kükreyen Fare’nin bir tür iç siyasetteki yansımasıdır belki. Onda da ne oldum delisi bir liderin yükselişi ve çöküşünün dramıydı konu. Tümü de bugünkü (pederin değimiyle) Türkiye’ye “cuk oturuyor”. Yıldızların arasından bakıp “iyi ki bugünleri görmemişim be” diyor mudur? Sahi, sizlerden “keşke bugünleri görmeseydik” diyenleriniz çıkmıyor mu? Siz de bazen kendinizi üçüncü sınıf bir kâbusta uyanmayı beklerken bulmuyor musunuz? Bırakın fare kükresin azizim. Bırakın hayal kursun, hayaller kurdursun. Evet, belki ağlanacak halimize bazen tebessüm ederiz acı acı. Olsun. Yalnız bu film gibi kabusun sonu ‘Durdurun Dünyayı İnecek Var’daki gibi biter, demedi demeyin sonra. Çünkü bu tür figürlerin debelenmeleri bir süre sonra duruyor. Ortalık sonra sakinliyor, anlamayanlar olanı biteni anlamaya başlıyor – dünyanın işleri işte bildiğiniz. Olan acı çeken zavallı masumlara oluyor. Onların hakkı falan diye ahkâm kesip ilahi adaletten dem vuranlara ben pek itibar etmem. Ama başım ağrıyınca ağrı kesici de almam ben. Yani siz beni örnek almayın. Bu da pederden yadigârdır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin