New York Barosu’ndan Türk avukatlara destek: Erdoğan zulmü altında mesleğini yapan avukatlar dünya için bir ilham kaynağı

ENSAR NUR | STRAZBURG TR724 

New York Barosu 15 Temmuz’un 6’ncı yılında yayınladığı mesajla, Erdoğan zulmü altında mesleklerini yapmaya çalışan Türk avukatlarına olan desteğini bir kez daha yineledi.

New York Barosu’nun Twitter hesabından yapılan açıklamada, “Darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, başta yargı olmak üzere Türk toplumunda büyük ve halen devam etmekte olan bir tasfiye başlattı.” denildi. Baro, 2020 tarihli Türk hükûmetini kınadığı ve darbe girişimi bahanesiyle yargı sistemine yönelik saldırıları ele aldığı raporunu tekrar paylaştı.

New York Barosu, Erdoğan rejiminin Türk avukatlara yönelik amansız zulmünün Birleşmiş Milletler Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeleri’nin ihlali olduğunu vurguladı.

Baro desteğini, “Dünya, Türkiye’deki darbe girişiminin 6. yıldönümünü ve Erdoğan rejiminin Türk avukatlara yönelik zulüm kampanyasını başlatmasını kutlarken, New York Barosu Türkiye’nin cesur avukatlarının yanındadır. Sizler tüm dünya için bir ilham kaynağısınız” ifadeleriyle dile getirdi.

New York Barosu, 5 Nisan 2020’de Avukatlar Günü sebebiyle büyük bir baskı altında çalışan Türk avukatlara yönelik bir destek metni yayınlamıştı. Metnin tam çevirisi şöyle:

“Bugün New York Barosu, Türkiye’de Avukatlar Günü’nü kutlamak üzere dünyanın dört bir yanındaki barolar ve uluslararası insan hakları örgütleri de dahil olmak üzere uluslararası topluma katılıyor.

Türkiye her yıl 5 Nisan’da Avukatlar Günü’nü kutlayarak avukatlara ve diğer hukuk çalışanlarına saygı duruşunda bulunuyor. Ancak son yıllarda avukatlar ve diğer hukukçular, hizmetlerini sunarken olağanüstü koşullar altında çalışmak zorunda bırakıldılar.

Türk hükümeti, 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminin ardından olağanüstü hal ilan etti ve ülke genelinde insan hakları ve hukukun üstünlüğünü ciddi şekilde zedeleyen bir dizi “Kanun Hükmünde Kararname”yi yürürlüğe koydu. Darbe girişiminden üç yıl sonra OHAL kaldırılmış olsa da, Temmuz 2018’de “KHK” kanunlarının birçoğu genel Türk hukukuna dahil edildi ve darbe girişiminin ardından başlayan avukatlara ve diğerlerine yönelik zulüm, toplu tutuklamalar, düzmece davalar ve acımasız cezalar da dahil olmak üzere bugüne kadar devam etti.

Eylül 2019 itibariyle (mevcut en son bilgiler), 2016 darbe girişiminden bu yana geçen sürede yaklaşık 600 avukat tutuklanmış, 320’den fazlası mahkum edilmiş ve toplamda 2020 yıldan fazla ceza verilmiştir. Bu kovuşturmaların büyük çoğunluğu, muhalefeti boğmayı amaçlayan aşırı geniş “terörle mücadele” yasalarını ihlal etmek gibi muğlak suçlamalarla yapılmıştır. Çelişkili bir şekilde, avukatlar yalnızca, çoğu durumda terörle ilgili suçlarla itham edilen müvekkillerini temsil etme mesleki sorumluluklarını yerine getirdikleri için hedef alınmaktadır. Dahası, avukatları ve avukat derneklerini ilgilendiren davalarda toplu yargılamaların çok sık kullanılması son derece rahatsız edicidir ve genellikle saygı gösterilmeyen temel haklar ve usul güvencelerini içermektedir.

Avukatların örgütlenme özgürlüğü de saldırı altındadır. Barolar, baro başkanları ve diğer yetkililer kovuşturmalar için yüksek profilli hedefler haline gelmiştir. Tüm baro üyelerine “korkutucu” bir mesaj vermek amacıyla en az 14 il baro başkanı gözaltına alınmış veya tutuklanmıştır. Türkiye genelinde baroların büroları kapatılmış ve mal varlıklarına el konulmuştur. Daha genel olarak, baroların bağımsızlığı, hükümetin baroları denetleme ve görevlilerini görevden uzaklaştırma yönündeki yeni yetkilerinin kötüye kullanılması yoluyla ortadan kaldırılmaktadır. Benzer şekilde hükümet, 2016 darbe girişiminin ardından Olağanüstü Hal Rejimi kapsamında kamu görevinden çıkarılan tüm akademisyen, savcı ve hakimlerin baroya kabul edilmemesi için yasayı yanlış uyguluyor.

Türk hükümeti ayrıca uluslararası hukuku ihlal ederek avukatların mesleki sorumluluklarını yerine getirmelerini engellemekte (veya en azından kısıtlamaktadır). Avukatların dava dosyalarına, iddianamelere ve diğer resmi belgelere erişimi genellikle çok sınırlıdır (veya bazı durumlarda hiç yoktur). Buna ek olarak, avukatların müvekkillerine erişimi genellikle gereksiz yere kısıtlanmakta, bu da avukatların müvekkillerini düzgün bir şekilde temsil etme becerilerini daha da engellemektedir. Benzer şekilde, hükümet müvekkil gizliliğine en iyi ihtimalle ihlalde saygı göstermektedir – bu bir kural değil istisnadır. Dahası, bir eşik meselesi olarak, sanıklar çoğu zaman en temel haklardan olan kendi seçtikleri avukata danışma hakkından mahrum bırakılmaktadır.

Bu ve benzeri tedbirlerin etkisi, atamaları ve disiplin işlemlerini denetleyen organın yapısında yapılan ve Yürütmenin etkisini giderek daha fazla artıran önemli değişikliklerden kaynaklanan yargı bağımsızlığının damla damla kaybolmasıyla daha da artmaktadır.

Sonuç olarak ve birlikte ele alındığında, bu ve benzeri tedbirlerin etkisi, Türkiye halkı için adalete erişimi ciddi şekilde aşındırmaktır.

Avukatlık mesleğinin bağımsızlığı, özgür bir toplumda hukukun üstünlüğünün vazgeçilmez bir unsurudur. Avukatlar, insan hakları ve temel özgürlüklerin herkes için korunmasında hayati ve önemli bir rol oynamaktadır.

Yasal temsil hakkı, Türkiye’nin de taraf olduğu Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (MSHUS) ile güvence altına alınmıştır. 

Avrupa Konseyi’nin avukatlık mesleğini icra etme özgürlüğüne ilişkin Tavsiye Kararı, “özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili hükümleri ışığında, avukatlık mesleğini icra etme özgürlüğüne ayrımcılık yapılmaksızın ve yetkililerin ya da kamunun uygunsuz müdahalesi olmaksızın saygı gösterilmesi, korunması ve geliştirilmesi için gerekli tüm tedbirlerin alınması gerektiğini” vurgulamaktadır.

Ayrıca, BM Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler uyarınca, hükümetler avukatların tüm mesleki işlevlerini korkutma, engelleme, taciz veya uygunsuz müdahale olmaksızın yerine getirebilmelerini sağlamalıdır. Buna ek olarak, avukatlar “müvekkilleriyle veya müvekkillerinin davalarıyla özdeşleştirilmemelidir”.  Başka bir deyişle, bir avukatın müvekkili adına savunduğu görüş, avukatın kişisel görüşü olarak kabul edilmemeli ve avukata atfedilmemelidir.

Daha genel olarak, herkes, herhangi bir kamu otoritesinin müdahalesi olmaksızın görüş sahibi olma ve bilgi ve fikir alma ve verme özgürlüğünü de içeren ifade özgürlüğü hakkına sahiptir.

Dünyanın gözlerini Türkiye’ye çevirdiği ve Avukatlar Günü’nü kutladığı bu günde New York Barosu, Türk hükümetini bu vesileyle kendisini hukukun üstünlüğüne yeniden adamaya ve avukatlara, diğer hukukçulara ve daha genel anlamda insan hakları savunucularına yönelik zulme son vermeye çağırmaktadır.

En önemlisi, mesleki sorumluluklarını barışçıl bir şekilde yerine getirdikleri için tutuklu bulunan tüm bu kişiler derhal serbest bırakılmalıdır. Haberlerde, Türk yasa koyucuların, COVID-19’un yarattığı ciddi riskler ışığında, belirli kriterleri karşılayan on binlerce kişinin (geçici veya kalıcı olarak ve bazı durumlarda koşullara bağlı olarak) ülkenin cezaevlerinden ve hapishanelerinden serbest bırakılması için çeşitli teklifleri değerlendirdiği belirtilmektedir. Avukatlar, hakimler, savcılar, hak savunucuları ve siyasi mahkum olarak kabul edilen diğer kişiler de bu tür bir tahliyeye dahil edilmelidir.

Tüm dünya Avukatlar Günü’nü Türkiye’de kutlarken, New York Barosu üyeleri, bu ülkenin cesur, kuşatılmış avukatları ve diğer hukuk çalışanlarıyla omuz omuza durmaktan onur duymaktadır. Onlar hepimiz için birer fener olarak parlıyorlar.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. 1) Ilgili Baro’nun “As the world marks the 6th anniversary of the attempted coup in Turkey, and the Erdogan regime’s launch of its ongoing campaign persecuting Turkish lawyers, the City Bar stands with the courageous lawyers of Turkey. You are an inspiration to the world.” seklindeki ifadesini “Dünya, Türkiye’deki darbe girişiminin 6. yıldönümünü ve Erdoğan rejiminin Türk avukatlara yönelik zulüm kampanyasını başlatmasını kutlarken, New York Barosu Türkiye’nin cesur avukatlarının yanındadır. Sizler tüm dünya için bir ilham kaynağısınız” biciminde cevirmissiniz. Dunya gercekten de darbe girisiminin 6. yildonumunu “kutluyor” olabilir mi? Yahut dunya gercekten de avukatlara yonelik zulum kampanyasinin 6. yil donumunu “kutluyor” olabilir mi? Orijinal metinde gecen “to mark” fiilini “kutlamak” fiiliyle karsilamak hatali. Burada “to mark” fiili “idrak etmek, farkinda olmak, birseye dikkat etmek” kabilinden bir anlama geliyor. Bu ceviriyi duzelteceginizi umuyorum. Destegini gormekten memnun oldugunuz kurum darbe girisiminin yildonumunu “kutluyor” olamaz. Darbe girisiminin yildonumunu “kutluyor” olsa, o zaman da o kurum destek mesaji yayimliyor olamaz.

    2) New York Barosu diye bahsettiginiz kurum New York City Bar. Bunun New York State Bar ile karistirilmamasi icin birine New York Sehri Barosu (yahut New York Sehir Barosu), digerine New York Eyaleti Barosu (yahut New York Eyalet Barosu) denebilir.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin