Ne inovasyonu kardeşim!

Altı ay sonrasını göremediklerini belirten Abdullah Kiğılı’dan ezber bozan çıkış

HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ

Türkiye’de erbab-ı ticaretin ne kadar müşkül vaziyette olduğu anlaşılmasın diye resmî istatistikler çarpıtılıyor. İktisadî faaliyeti yüzde 11,1 artmış gibi gösterme gayretkeşliğinin yegâne sebebi gayet berrak: ‘Halkın desteği azalmasın da gerisi teferruat’ idare-i maslahatçılığı…

Bir başka ifadeyle iktidar, lehine devşirebileceği rakamları olabildiğince yüksek göstermekten imtina etmiyor. Bilakis bu tarz-ı siyaset teamüle dönüştü. Hormon verildikçe uzayan mızrak artık çuvala sığmaz oldu.

HORMONLU EKONOMİ MODELİ

Bir evvelki büyük yalanı daha büyük yalanlarla geçme yarışının ne vakit biteceğini kimse bilmese de hakikatin yüzü her nevi hokkabazlığa mukabil hiç esnemeyecek kadar soğuktur.

İş âlemi, hakikatten masallar diyarına savrulan iktidarı makul bir çizgiye davet etmekte mütereddit kalınca haliye ‘hormonlu ekonomi’ tellallarının sesi hiç olmadığı kadar gür çıkıyordu ki bu hafta şayan-ı dikkat şekilde birkaç işadamı ‘kral çıplak’ deme cesaretini gösterdi. Geldiğimiz noktaya bakın ki işadamlarının ‘işlerimiz kesat’ demesi bile şayan-ı dikkat bir hadise sayılıyor.

OHAL’deki Türkiye’nin en acayip hali! Sadece gazeteci, yazar ve sanatçılar değil hormonlu ekonomi modeline itiraz eden sanayici bile tehlikede…

ABDULLAH KİĞILI AZ VE ÖZ KONUŞUR

OHAL’deki Türkiye’de konuşmaya cesaret edebilen birkaç işadamından biri olan Kiğılı Giyim’in Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı az ve öz konuşması ile meşhurdur. Bıçak kemiğe dayanmış ki Kiğılı, ‘Perakendede İnovasyon Forumu’nda kitabın ortasından cümleler kurdu.

İsminden de anlaşılacağı üzere inovasyonun (yenilikçiliğin) müzakere edildiği ve farklı sektörlerdeki perakendecilerin pür dikkat takip ettiği zirvede Kiğılı ezber bozdu. Ömrünü tekstil sanayiine adamış biri olarak Kiğılı’nın şirketlerin acil çare bekleyen başlıklarının tehir edilmesine itirazı var.

DENİZ BİTTİ, SİSTEM ÇÖKMEK ÜZERE

Kiğılı, duvarda devasa puntolarla yazılan ‘inovasyon’ kelimesinin karın doyurmadığını şu sözlerle anlattı: “Ne inovasyonu kardeşim, biz altı ay sonrasını göremiyoruz. Yabancı alışveriş merkezlerinin hepsiyle sıkıntı var. Çare bulamıyoruz. Türkiye’de AVM denizi bitti. Sistem çökmek üzere. Bizim gibi markaların tek çıkış yolu yurtdışına açılmak.”

Açacak fabrika bulamayınca AVM önlerinde kurdele kesmekle iftihar eden bakanlar acaba Kiğılı’nın şu sözlerine ne diyecek: “Adam gitmiş Konya’da dördüncüyü, Gaziantep’te beşinciyi açıyor. Memleketin parasına yazık. Yazık günah… Hangi inovasyondan bahsediyoruz. Önce kendimizi terbiye etmemiz lazım.”

SANAYİCİ İŞİN İÇİNDEN NASIL ÇIKACAK?

Tek sermayesi imalat ve ticaret olan Abdullah Kiğılı, fasıl açılınca ‘yerli ve millî’ olmakla iftihar eden iktidarın kendi sanayicisini teşvik etmekten aciz olduğunu ne de güzel ifade etti. Abdullah beyin, “Amazon ve Ali Baba, Türkiye’de 2,5 milyar TL ciro elde ediyor. Ben bunların aldığı yerden malı getirmeye kalksam yüzde 50’nin üzerinde vergi var. Nasıl yapacağız bunu?” suâline ikna edici cevap geleceğini zannetmiyorum.

Abdullah Bey’in şu hususiyeti de vardır: Tecrübesi ve yaşına hürmeten sektörün hissiyatına tercüman olmasını rica eden meslektaşlarının hatırının kırmaz, çıkar konuşur. Zaman zaman Timur’un huzuruna çıkan Nasreddin Hoca vaziyetine düşse de bildiği doğruları izhar etmekten geri durmaz.

Velhasıl Kiğılı’nın samimi ikazları bakanların, hassaten ekonomiden mesul isimlerin sağ kulağından girip sol kulağından çıkmamalı.

MUDO’NUN PATRONU: BUNLARI HAK ETMİYORUZ

Mudo Giyim’in patronu Mustafa Taviloğlu da Kiğılı ile aynı forumda konuşmacıydı. İstanbul Beyoğlu’nda çocuk yaşta atıldığı ticaretin iniş ve çıkışlarını fark edebilecek kadar tecrübeli bir isim Taviloğlu. O da Kiğılı gibi ekonomiye dair ciddi endişeler taşıyor: “Eskiden bana ‘İşler nasıl?’ diye sorarlardı. Şimdi ise ‘Ne olacak?’ diye soruyorlar. Biz bunları hak etmiyoruz.”

Taviloğlu, Gümrük Bakanı Bülent Tüfenkçi’ye hitaben, “Bakanım geç kaldınız” sözleriyle bakanın sadece bahse konu foruma geç gelmesini ima etmiş olamaz. Muhtemelen Taviloğlu, erbab-ı ticaretin dertlerini anlamakta geç kaldıklarını da kastetti.

Mamafih esnaf ve işadamı dolar ve Euro ile beraber yükselen AVM kiralarından dert yanarken, Bakan Tüfenkçi hiç oralı olmadı ve kürsüdün ‘şu kadar milyon metrekare AVM’miz oldu’ minvalinde beyanat verdi. Bakan bey, ‘fabrikaları yıkıp yerlerine o kadar AVM’yi beyhude yapmadık’ demek istedi herhalde…

BU ŞARTLARDA SANAYİ 4.0 MI?

İmalatın hali ortada. Bizzat oradan gelen iki isim ‘deniz bitti’ diye haykırıyor. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik de iki gün evvel, “4. Sanayi Devrimi gümbür gümbür gelen bir devrimdir. Doların 4.0 olduğu günleri geride bırakmanın bir tane yolu var; sanayi 4.0’ı yakalamak.” tespitinde bulunmuştu.

İsteyince gayet güzel de konuşulabiliyormuş demek ki! TÜSİAD Başkanı’nın ‘Sanayi 4.0’ı yakala, doların 4.0 olduğu günler geride kalsın’ diye kısaltabilecek sözlerine ‘vecize namzeti’ demek mübalağa sayılmaz.

BETON MİKSERİNDEN İYİDİR

Tekstilcinin altı ay sonrasını göremediği ve ‘sistem çöktü çökecek’ feryatlarının arşa yükseldiği bir piyasada ‘sanayi 4.0’ ifadesi sadece kulağa hoş gelse de zararı yok. Beton mikseri sesinden iyidir… Böylesi müzakerelerin herkese katkı sağlayacağı hatırdan çıkarılmamalı.

Hükûmet bu şekilde içi dolu ve yol gösteren tenkitlerden rahatsız olmak yerine önüne tutulan ışıktan istifade etmeli.

Sayıları iki elin parmakları kadar azalmış işadamlarına veya dernek temsilcisine, “Ne biçim konuşuyorsunuz kardeşim! Anlaşıldı. Sizin şirketlere de kayyım tayin etmemiz lazım!” tehditleriyle ayar vermeye çalışan kraldan çok kralcılara hadleri bildirilirse ekonominin toparlanması yolunda ilk adım atılmış olur.

O ilk adım atılmadan iktisadî bünyeyi içten içe kemiren sari hastalığın tedavi edilme ihtimali yok denecek kadar az.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin