Mülteciler neden Avrupa’ya gidiyor? [Haber-İnceleme: Efe Yiğit]

Suriye’deki iç savaş beş yılı devirdi. Bu süreçte ülke nüfusunun yarısından fazlası yaşadıkları toprakları terk etti. Hemen her şehirde yaşanan savaşlar, insanların düzenini yerle bir etmekle kalmadı Suriye’yi yaşanmaz hâle getirdi. Hâl böyle olunca Suriyeliler de ‘yaşanabilir ülkelere’ göç etmeye mecbur kaldı. Dünyanın dört bir yanına dağılan Suriyeliler geçici olarak komşu ülkelerde konaklasa da, ilk fırsatta Avrupa’ya ulaşmanın yolunu arıyor.

Göç dalgası karşısında Avrupa kapıları birazcık aralayınca, başka ülkelerden de terk-i diyar edenler oldu. Yaşam şartları hayli zorlaşan Afganistan bunlardan biri. 1970’lerde Sovyet işgali, ardından 2000’lerin başında ABD işgali altında yaşayan Afganlar, ülkedeki terör tehdidinden de bıkmış durumda. Avrupa’ya en çok gelen mülteci gruplarından biri de, haliyle Afganlar.

HEDEF İSVEÇ YA DA ALMANYA

Hâkim Haydari (18) ve Renaz Çavuş (28), Avrupa’daki milyonlarca göçmenden sadece 2’si. Hâkim, Afganistan’dan kaçıp gelmiş. İran, Türkiye, Yunanistan, Makedonya, Sırbistan, Macaristan ve Avusturya’dan sonra ‘çok iyi karşılandım’ dediği Almanya’ya ulaşmış. Renaz ise Suriye’de iç savaş öncesinde fırıncılık yapıyormuş. Şartlar dayanılmaz hâle gelince önce Yunanistan’a ardından Türkiye’ye geçmiş. “Yunanistan’da şartlar çok kötüydü” diyen Renaz Çavuş, ‘hayalindeki’ İsveç’e gitmek için tekrar Yunanistan’a, oradan Makedonya, Sırbistan, Macaristan, Avusturya ve Almanya’yı aşıp Danmarka’ya ulaşmış.

MUHALİFLİKTEN CAN PAHASINA

1970’lerde Avrupa’ya sığınanların büyük çoğunluğu politik sebeplerle gelmişti. 1980’lerde İsrail’in acımasız operasyonlarından bıkan Filistinliler ve iç savaşın vurduğu Lübnan’dan kaçıp gelenler Avrupa’ya adım attı. Afganistan’dan ilk mülteci patlaması Sovyet işgaliyle olmuştu ama o günden sonra belirli oranlarda hep sürdü. Önce Saddam sebebiyle, sonra ABD işgaliyle Irak’tan kaçıp gelenler oldu. Suriye’deki iç savaş ise, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük mülteci göçünü tetikledi.

AFRİKA’DAN ÇIKIŞ

Avrupa’nın en çok sığınma talebi aldığı ülkelerin önemli bir kısmı Afrika’da. Buradaki yoksulluk ve günlük şiddet imkânı olanların ülkeden kaçmasına sebep oluyor. Özellikle Libya üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışan Afrikalılar için Akdeniz’i geçebilmek büyük ‘nimet’ zira her yıl binlerce Afrikalı Akdeniz’in soğuk sularına gömülüyor. Tabi bu sistemin en büyük ‘kazananı’ insan kaçakçıları. Milyar dolarlık bir sektör hâline gelen kaçakçılık düzeninde, Avrupa’ya ulaşmanın bedeli 6 ile 20 bin dolar arası değişiyor.

multeci tel

BATIYA, HEP DAHA BATIYA

Batı’ya ulaşmanın da aşamaları var. İlk etap Yunanistan ya da İtalya olsa da, bu ülkelerin gelen mültecilerin yükünü kaldıramamasından ötürü, göçmenler ilk fırsatta kuzeye doğru seyahat ediyor. Zira buralar daha ‘zengin’.

Yunanistan’dan sonra ilk durak Makedonya, sonraki durak ise Sırbistan. Mülteciler için ne Makedonya’nın ne de Sırbistan’ın bir cazibesi var. Bu ülkeler de ‘ara istasyon’. Sırbistan’da verilen ‘kısa mola’dan sonra yeni hedef Macaristan oluyor. Bu ülke Almanya, İngiltere ve İsveç gibi ülkelere geçiş bileti demek. Macarlar, ‘Kavimler Göçü’ olarak nitelendirdiği mülteci akınını durdurmak için sınıra dikenli teller örmeye kalktı ancak bu da mültecileri durdurmadı.

SINIRDA YAKALANMAMA SANATI

Bir de işin prosedür kısmı var. Mutlaka ama mutlaka polis engeline takılmadan sınırı geçmek önemli. Çünkü polis demek, kayıt altına alınmak demek. Dublin Antlaşması gereği, Avrupa Birliği sınırından giren bir mülteci, iltica başvurusunu ilk girdiği ülkeye yapmak zorunda. Macaristan’ın hem ekonomik durumu hem de ülkenin mültecilere soğuk bakması, çileli bir yolculuk geçiren mültecilere polisle köşe kapmaca oynatıyor. Macaristan’dan kimseye ‘yakalanmadan’ geçenler için Almanya, İsveç ya da Avusturya yolu açılıyor.

İnsanlık trajedisi… Polise yakalananlar arasında parmak izi verdikleri için ‘parmaklarını keserek’ Macaristan’dan kaçanlar da oluyor…

NÜFUSA ORANLA MÜLTECİ POLİTİKASI

Mültecilerin en çok ‘ulaşmak istediği’ 3 ülke İsveç, Almanya ve Avusturya. 9,5 milyon nüfuslu İsveç, Avrupa’da nüfusuna oranla en fazla mülteci barındıran ülke. Sadece 2015’te buraya 120 bin göçmen başvurusu yapıldı. İsveç, Suriyeli mültecilere ‘pozitif ayrımcılık’ uyguluyor ve başvurularını önceliyor.

Almanya, en çok mülteci kabul eden ülkelerin başında geliyor. Bu ülkeyi cazibe merkezi kılan elbette ekonomisi. Ancak binlerce mülteci Almanya sınırını aşıp hayaline kavuştuğunu düşünse de, iltica taleplerinin kabul edilmesi hiç de kolay olmuyor. Geçen yıl 1,1 milyon mülteci kabul eden Almanya’ya sadece Suriyeliler gelmiyor. Kosova’dan 33 bin, Arnavutluk’tan 30 bin ve Sırbistan’dan 18 bin kişi Almanya’ya iltica başvurusunda bulundu. Almanlar, ‘ekonomik’ nedenlerle iltica başvurusunda bulunanların taleplerine, yüzde 0,3’lük istisna hariç, ‘Nein’ (Hayır) diyor.

8,4 milyon nüfuslu Avusturya da sığınmacıların gözde hedeflerinden. Avusturya’ya gelenlerin çoğunluğu savaşın hüküm sürdüğü Suriye, Irak ve Afganistan’dan. Ülke çapında mültecilere destek kampanyaları yapılırken Avusturya İçişleri Bakanlığı özel konaklama imkânları sağlamaya çalışıyor. Yerel yönetimler pansiyon ve otelleri sığınmacı yurtlarına dönüştürüyor. Gönüllüler dil kursları veriyor. Ancak Avusturya’da yükselen aşırı-sağ politikacılar göçmenlerin ülkeye gelmesinin önüne geçmeyi hedefliyor. Şimdilik Avusturya, Meclis’in onayladığı sayıda mülteci alarak orta yolu bulmuş gibi görünüyor.

İSTENMEYEN ÜLKELER

Mültecilerin ‘istemem’ dediği ülkeler de az değil. Doğu Avrupa ve Baltık ülkeleri ekonomik şartlardan dolayı tercih edilmiyor. Suriye, Afganistan ve Irak’tan gelen biri için Romanya, Macaristan, Letonya ve Estonya gibi ülkelerin ekonomik bir cazibesi bulunmuyor. Bu ülkeler aynı zamanda göç verdikleri gibi ‘göçmen ve mülteci’ kavramlarına da uzaklar. Dolayısıyla sığınmacılar tarafından teğet veya transit geçiliyorlar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin