Milyon dolarlık soru

ADEM YAVUZ ARSLAN | WASHINGTON, Tr724

Türk siyaseti ve AKP’nin geleceğine dair analizlerde gözden kaçan, adeta ‘milyon dolarlık bir soru’ var. Erdoğan’ın ‘sır küpü’ Hakan Fidan AKP’de yaşanan hareketlenmede kimin yanında duracak? Tercihini Erdoğan’dan mı yoksa Davutoğlu veya Babacan’dan yana mı kullanacak? Yoksa daha önce ötelemek zorunda kaldığı ‘aktif politika’ hedefini ‘bizzat’ uygulamaya mı koyacak?

Bu sorunun yani ‘Hakan Fidan’ın Erdoğan’ın mı yoksa muhaliflerin mi yanında yer alacağı’ sorusunun analizine geçmeden eldeki bazı verileri hatırlatmakta fayda var. Zira ‘sorunun neden milyon dolarlık’ olduğu böylece daha iyi görülebilir.

Elimizdeki ilk ve en önemli veri şu; Erdoğan ağır bir yara aldı ve seçimlerin tartışmasız mağlubu. Gerçi sandıkta kaybettiği seçimi YSK üzerinden geri almak için elinden geleni ardına koymuyor. Hatta Washington’a bile ulaşan duyumlara göre YSK üzerindeki ablukası sonuç verdi ve YSK, İstanbul seçimlerinin yenilenmesi yönünde karar açıklayacak. Tabi ki siyasette ve Ankara’da 24 saat çok uzun bir süre ve her an her şey olabilir.

Karar hangi yönde olursa olsun Erdoğan için ‘büyü bozuldu’ ve AKP hızlı bir düşüş trendinde. Hal böyle olunca da ‘beklemeye alınan’ projeler, hedefler meydana çıktı. Sonuçta siyasetin temel kurallarından biridir; başarı birleştirir mağlubiyet kırgınlıkları, kızgınlıkları ve görüş ayrılıklarını büyütür.

Nitekim uzunca zamandır rahatsızlıklarını belirten, ‘sessiz ve küçük harflerle’ eleştirilerde bulunan çevreler artık açıktan isyan bayrağı çekti.

Mesela Berat Albayrak destekli ‘Pelikan Darbesi’ ile devrilen eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun çıkışı bu kapsamda değerlendirilmeli. Davutoğlu’nun uzun ve hayli sert (öyle ki o ifadeleri ben kullansam hakkımda Erdoğan’a hakaretten dava açılırdı) eleştirileri AKP’de işlerin sanılandan daha kötü gittiğinin delili sayılabilir.

Üstelik eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül destekli Ali Babacan’ın başını çektiği bir oluşum da herkesin malumu. Davutoğlu ayrı bir parti yerine AKP içinde muhalefet etmeyi tercih etse de sonuçta Erdoğan’a bayrak açmış iki hareket var.

Dahası eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın açıklamaları da ‘yükselen dalga’nın yansıması. Haşim Kılıç’ın Erdoğan’a yönelik bir takım eleştirilerinin olduğu biliniyordu. Ancak 31 Mart seçimleri sonrasında oluşan siyasi tablo ve Erdoğan’ın güç kaybı sonrasında herkesçe malum olan fikirlerini yüksek sesle dile getirdi.

Kılıç’ın “ Önce ahlak ve maneviyat diye iş başına gelen arkadaşlar, ne ahlak bıraktı, ne pozitif hukuk kuralları” demesi hafife alınmamalı. Kılıç’ın ‘yalnız olmadığı’ Ankara’da herkesin bildiği sırlardan.

Haşim Kılıç

Örnekleri uzatmak mümkün.

Davutoğlu’nun uzun açıklamasında da ifade edildiği gibi Erdoğan’ın toplumun yarısı tarafından kabul görmediğini, AKP’nin kuruluş değerlerinden uzaklaştığını, partinin ‘kimliklerinden ve niyetlerinden emin olunmayan dar oligarşik bir kadro’ tarafından yönetildiğini düşünen isimler harekete geçti.

‘İKİNCİ SIR KÜPÜ’ DE HUZURSUZ

İkincisi; AKP içinde çok ciddi rahatsızlık var. ‘En rahatsız’ isim ise şüphesiz Binali Yıldırım. Erdoğan’ın İstanbul Belediyesi’nden bu yana yanında olan ve ‘ikinci sır küpü’ olarak gösterilen Yıldırım 31 Mart seçimleri sonrası yaşanan gelişmeler sebebiyle huzursuz.

“Sandıkta kaybedilen seçiminin YSK üzerinden alınması projelerine sıcak bakmadığını” çevresine ifade ettiği zaten medyaya yansıdı. Kasımpaşa Lisesi’nin pilav gününde yaptığı açıklamada “biliyorsunuz adaylar yarışmadı” dedi ki buradaki eleştirinin hedefinin Erdoğan olduğu açıktı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile AKP’li rakibi Binali Yıldırım.

Ayrıca Binali Yıldırım’ın AKP’nin Kızılcahamam Kampı’na davet edilmemesi de önemli bir gösterge. Eğer YSK İstanbul seçimlerini iptal ederse yasa gereği Yıldırım yeniden aday olmak zorunda ama bu zoraki bir adaylık olacak.  Belki iddialı gelebilir ama AKP içinde Berat Albayrak’ın başını çektiği ‘dar oligarşik kadro’ dışında geniş bir kesim gelinen noktadan rahatsız.

Üçüncüsü; Erdoğan rejiminin siyasi ömrünün bitmekte olduğunu gören-düşünen işadamları ‘alternatif’ arayışlar içinde. İş dünyasında ‘yurt dışına sermaye transferi’ öncelikli gündemlerden. Kulislerde inanılmaz rakamlar ve yöntemler konuşuluyor. Bu ‘kaçış’ta ABD’den çıkması muhtemel Magnitsky yaptırımları da etkili.

Dördüncüsü; Ekonomi ve dış politika da tablo hiç parlak değil. AB süreci durdu, ABD ile kriz kapıda. Ekonomik kriz ise ne kadar inkar edilirse edilsin can yakıyor. ABD ile yaşanacak siyasi krizle birlikte Türkiye’nin ekonomik olarak çöküşü hızlanacak.

Sonuç itibariyle Erdoğan rejimi tüm medyayı, bürokrasiyi, iş dünyasını ve yargıyı elinde tutsa da siyaseten gerileme sürecinde. Erdoğan bu gerileme sürecini durdurmak en azından yavaşlatabilmek için İstanbul seçimlerinin yenilenmesi için varını yoğunu ortaya koyuyor. Ama daha önce de ifade ettiğim gibi; ‘büyü bozuldu’ ve siyasi tecrübeler gösteriyor ki bu noktadan dönüş çok kolay değil.

TEMEL SORU; HAKAN FİDAN NE YAPACAK?

İşte bu noktada hem AKP’nin hem de Erdoğan’ın geleceğini belirleyecek milyon dolarlık soru var; Hakan Fidan kimin yanında yer alacak ? Kendisine ‘sır küpüm’ dediği Erdoğan’ın yanında durup mevcut rejimi koruyup kollamak için ‘operasyonlar’ mı yaptıracak yoksa Erdoğan döneminin  sonuna gelindiğini görüp ‘kişisel ajandasını’ uygulamaya mı koyacak ?

‘Kişisel ajanda’dan kastım Fidan’ın siyasi hedefleri. Yoksa gizli saklı bir şey değil. Daha MİT Müsteşarlığı’na oturmadan önce siyasete atılma projeleri vardı, bunu kendisi de özel sohbetlerinde ifade ediyordu.

Üstelik 2015 seçimlerinde olaylı bir istifa süreci yaşanmıştı. Fidan siyasi hedefleri olan bir bürokrat. Yakından tanıyan herkes kafasındaki ajandanın farkında.

Eldeki verilerden ve yaşanmış tecrübelerden hareketle puzzelin parçalarını birleştirirsek karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor;

Erdoğan’ın bugünkü mevcut iktidarını Fidan’a borçlu olduğu da tartışmasız bir gerçek. 17 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonu gibi kritik anlarda Erdoğan’a hayat öpücüğü oldu. 15 Temmuz kumpasındaki rolü ise Erdoğan için hayati önemdeydi. İktidarın Suriye ve  Afrika’daki operasyonlarında da Fidan çok kritik bir rol oynadı.

Uzun lafın kısası; Fidan gerçekten de Erdoğan’ın ‘sır küpü’. Bu açıdan bakılırsa aslında Erdoğan’ın Fidan’a olan ihtiyacı Fidan’ın Erdoğan’a olan ihtiyacından fazla. Fidan’ın elindeki bilgiler ve belgeler Erdoğan’ın başını ağrıtabilir.

Peki Fidan Erdoğan’ı mı yoksa Davutoğlu’nu mu tercih eder?

Hatırlanacağı gibi Fidan 2015 seçimleri öncesi MİT Müsteşarlığından istifa edip AKP’den aday adaylığı başvurusu yapmış, Erdoğan’ın tepkisi üzerine başvurusunu geri çekip görevine dönmüştü.

Fidan’ın istifa ve geri dönüş sürecine dair çok şey yazıldı çizildi. Erdoğan’a rağmen istifa ettiği, Davutoğlu’nun desteği ile aday olduğu konuşulmuştu.

İBRE DAVUTOĞLU’NDAN YANA

Sorunun cevabı aslında Fidan’ın kariyerinde var. 42 yaşında MİT Müsteşarı olarak bu göreve gelen en genç isim olan Fidan’ın yolu TSK’dan emekli olduktan sonra AKP ile kesişti. Beşir Atalay ve Ahmet Davutoğlu tarafından desteklenen Fidan 2003-2007 yılları arasında TİKA Başkanlığı yaparken aynı zamanda da Davutoğlu’nun danışmanıydı. Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı ve sonrasında MİT Müsteşarlığı döneminde başta Çözüm Süreci, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz süreçlerinin en kilit isimlerinden birisi oldu.

Fidan’ın kariyerine dair kritik bir ayrıntı ise ‘önümüzdeki döneme dair’ ipuçları içeriyor.

2007 yılında Davutoğlu Başbakanlık Başdanışmanlığı görevini bırakıp akademiye geri dönme kararı almıştı. Bu fikrini dönemin başbakanı Erdoğan’a açtığında Erdoğan ‘yerine bakacak bir isim öner’ dedi. Davutoğlu ise direk Hakan Fidan ismini gündeme getirdi. Yani Fidan’ın TİKA’dan Başbakanlığa ve oradan da MİT’e uzanan yolu Davutoğlu açtı. Fidan Davutoğlu için her zaman özel bir yere sahipti. Davutoğlu özel sohbetlerinde Fidan için ‘yiğit bir adam’ tanımlaması yaparken uluslararası bir çok toplantı da yanında oturtmuştu.

‘SIR KÜPÜ’ BELİRLEYİCİ OLACAK

MİT Müsteşarı Fidan’ın Davutoğlu ile Erdoğan arasında bir tercih yapmak durumunda kalması halinde ibrenin Davutoğlu’ndan yana olacağını söylemek mümkün. Özellikle de Erdoğan’ın gerileme dönemine girdiği, toplumsal desteğinin giderek azaldığı bir dönemde Fidan’ın atacağı adımlar AKP’nin geleceğinde önemli olacak.

Sonuçta Fidan’ın elindeki bilgiler, belgeler yanında yer aldığı lidere güç katarken rakibini de yıpratacaktır. Bugün için Fidan’ın varlığı Erdoğan için bir güvence gibi görünse de yarın olası bir ayrışmada büyük bir risk haline gelecektir. Tabi ki böyle bir durumda Erdoğan’ın da masaya süreceği kartlar var. Zira Fidan’ın başını ağrıtabilecek ‘bagajları’ yok değil. Mesela 15 Temmuz’da oynadığı rol, Çözüm Süreci (Oslo Tutanaklarında olduğu söylenen sıkıntılı ifadeler) ve İŞİD’de dair ilişkiler Erdoğan’ın Fidan’a karşı elini güçlendiriyor.

Tabi bu denklemde Fidan’ın kişisel hedefleri çok önemli bir faktör. Zira Fidan’ın da siyasete atılmak, en azından Dışişleri Bakanı olmak gibi hedefleri var. Bu hedeflerine gerileme döneminde ve giderek güç kaybeden yıpranmış bir liderin yanında durarak ulaşamayacağını bilecek kadar da siyasi tecrübesi mevcut. Üstelik AKP adına Washington’a en sık gelen isimlerin başında geliyor. ABD Başkenti’ndeki ‘havayı’ yakından görüyor. Rüzgarın hangi tarafa estiğini fark etmemesi mümkün değil.

Özetle; AKP’den yükselen sesler ve yeni parti oluşumlarına dair senaryolarda en kritik konu, tabiri caizse milyon dolarlık soru atlanıyor. Hakan Fidan Erdoğan-Davutoğlu-Babacan ayrışmasında kimin yanında duracak ? ‘Yeni lider’in dümene geçişinde ‘elindeki bilgi ve belgelerin ne kadarını’ kullanacak?

Ben ‘Davutoğlu’ diyorum.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin