Milli takım oyuncusu

HABER YORUM | HASAN CÜCÜK

“Her iyi oynayan oyuncu milli takıma alınmaz. Bir süre geçmesi gerekir.” Bu cümlenin sahibi A Milli Takım’ın patronu Şenol Güneş. Deneyimli hoca haklı bir tespitte bulunmuş. Ancak yetersiz. “Her iyi oynayan milli takıma alınmaz”  demek için milli takım hocasının oturmuş bir oyun sistemi olması gerekir.

PİONTEK’İN DUYGU DEVRİMİ

A Milli Takım’ın varlığını hissettirmeye başlamasının miladı olarak 1990 yılı alınır. 12 yıl boyunca Danimarka’yı çalıştıran Alman Sepp Piontek, 5 milyonluk İskandinav ülkesini Avrupa futbolunda söz sahibi yaptıktan sonra ülkemize gelmişti. Piontek, Türkiye’deki ilk aylarını “Bizden bir şey olmaz diyen oyuncularla kurulu bir milli takım” buldum diyerek özetleyecekti. Kolları sıvayan Alman Hoca, yardımcısı Fatih Terim’le birlikte şehir şehir dolaşıp, Türk oyuncuları yakından izledi. Türk futbolunun yazılı olmayan kuralını, “Milli takım iskeleti üç büyüklerden kurulur” anlayışını yıktı.

Daha önemlisi geldiği dönemde Türk futbolunun yıldızları Tanju Çolak ve Rıdvan Dilmen’e kapıyı kapattı. Fenerbahçe’de leblebi gibi gol atan Aykut Kocaman’ı milli takım için yeterli görmedi. Bursaspor’da yıldızı yeni yeni parlayan Hakan Şükür’ü, Trabzonspor’da yeni yeni forma bulan Ogün Temizkanoğlu gibi isimleri kadroya aldı. Milli takıma en fazla oyuncuyu Trabzonspor’un gönderdiği günleri gördük. Piontek, 3-5-2 oyun sistemini geliştiren teknik adamdı. Ancak Türkiye’de sistem peşinde koşmadı. Zira, sistemden önce oyuncuların kafa yapısının değişmesi gerekiyordu.

Pes etmiş, milli formayı öylesine giyen oyuncular yerine, kendi ifadesiyle “kalpten oynayan” bir milli takım kurdu. Sahada alınan sonuçlar kötüydü fakat oynanan oyun ilerisi için ümit veriyordu. Alman Hoca, 1993’te ülkemizden ayrıldı. Attığı temeller sayesinde milli takım tarihinde ilk kez Avrupa şampiyonasına katıldı, dünya kupasında üçüncülük gördü. Piontek, sistemi değil mantalite değişimini gerçekleştirmeyi başarmıştı.

SİSTEM ADAMI OLSEN

Martin Olsen, 2000 yılında devraldığı Danimarka teknik direktörlüğünü 15 yıl aralıksız sürdürdü. Futbolculuğu döneminde Belçika ve Almanya’da oynamıştı. Teknik adamlık kariyerinde Ajax da vardı. Buradaki 4-3-3 oyun sistemini Danimarka’ya taşıyacaktı.

Olsen için önemli olan sistemdi. Milli kadroyu oluştururken, isimden ziyade oyuncunun sistemine uyum sağlayıp sağlayamayacağına bakıyordu. Aradığı oyuncuları bulması zor olmadı. Olsen’in milli kadroya dahil ettiği oyuncuların bir çoğu kendi takımının ilk 11 oyuncusu değildi. Buna hiç takılmadı. Kulübünde yedek olan isimler, milli formayla başarılı maçlar çıkardı. Sebebi basitti, Morten Olsen’in sistemine uygundular.

Thomas Helveg, Martin Jörgensen, John Dahl Tomasson, Jesper Grönkjaer, Thomas Gravesen ve Denis Rommedahl gibi doğru isimlerle uzun yıllar koltukta kalmayı başardı.

KULÜPTE YEDEK, MİLLİ TAKIMDA YILDIZ

İspanyol forvet Julio Salinas, 1981-2000 arasında Ahtletic Bilbao, Atletico Madrid, Barcelona, Deportivo ve Alaves formalarını giydi. Milli formayı ilk kez 24 yaşında terletti. İlginç bir forvetti. Ne mükemmel bir top tekniği ne de rakibi yıpratan bir özelliği vardı. Ancak doğru zamanda doğru yerde olmasını hep biliyordu. 1988-94 arasında formasını giydiği Barcelona’da birçok maça yedek başlamıştı. Kulübünde yedek olan Salinas, milli takımın değişmezi oldu. İlk 11’de maçlara başladı. Milli formayla çıktığı 57 maçta 23 gole imza attı. Kulüp performansından ziyade, oyuncu kimliği milli takımın değişmezi olmasını sağladı.

Bu üç örnek, Şenol Hoca’nın tespiti içindi. Güneş’in haklılığını göstermesi için bir oyun anlayışı benimsemek zorunda. Türk futbolu 1990’lı yıllarda, Piontek günlerinde olmadığı için artık sistem konuşmalıyız. Şenol Hoca, oyun sistemini belirledikten sonra uygun oyuncuları bulmalı. Yoksa form durumuna göre oyuncu almak zorunda kalır.

ŞENOL HOCA NE YAPMALI?

Şenol Hoca’nin başka cümlesi şuydu: “Avrupa’da oynayan birçok oyuncumuz var fakat bana göre istenen yere gelemediler. Kulüplerinde vazgeçilmez oyuncu olmalılar. Biz de buna destek olmak için elimizden geleni yapacağız.” Doğru bir tespit yine ama yetersiz. İşte bu noktada milli takım hocası olarak sorumluluk almalı. Oyun sistemini tespit edip, uygun oyuncuları bulmakla işi bitmiyor. Sistemindeki oyuncuların doğru takımlara transfer olmasında rehberlik yapmalıdır. Bu konuda Morten Olsen yine iyi bir örnekti. Oyuncusunun futbol yeteneği ve kapasitesini yakından bildiği için doğru lig ve takıma transferinde rehberlik yaptı.

Real Madrid ve Barcelona’ya transfer olmak zor ama daha zoru bu takımlarda başarılı olmak. Dev kulüpte oynama heyecanıyla imza atanlar fiyasko olup, sönüyor. Tıpkı Arda Turan gibi. Dönemin milli takım hocası Arda’ya yol gösterip, Atletico Madrid’den ayrılmasının hem kendi hem de milli takım için iyi olmayacağını izah etseydi, şimdi Arda bu hâlde olmazdı.

Kulüplerin batma noktasına geldiği, Avrupa kupalarında tel tel döküldüğümüz yıllarda biliyorum bu konuya değinmek biraz ütopik. Futbolda bile bir sistem kuramamış bir ülkeyiz. Gerisini siz düşünün!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin