Millet İttifakı, HDP’siz müsamere masasına döner

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Her seçim yaklaştığında bu ülkeyi doğum sancıları tutar. Çoğu zaman, riskli doğumlarda, ailenin yaşadığı sıkıntılar gibi acılı bir bekleyiş olur. Bu kez çekilecek sancılardan biri, HDP üzerinden yürütülecek gerginlik olacak. Muhalefetse, HDP sınavını kaybedeli 4 yıl oldu.

Muhalefet, Cumhur İttifakı’na, özelde de AK Parti iktidarına son vermek amacıyla, 2019 yerel seçimleri öncesinden bu yana doğru adımlar attı. Bir süreden bu yana ise “atıyor görünümünde” çalışmalarını sürdürüyor.

HDP’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 13,1 oy alması, AK Parti lideri ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı çok korkutmuştu. Özellikle de onca korkutma, yıldırma, ötekileştirme ve şeytanlaştırma çabalarına rağmen 1 Kasım seçimlerinde yüzde 10,76 oy seviyesini yakalaması endişelerinin yersiz olmadığını gösterdi.

Erdoğan, terör eylemleriyle halkı yıldırıp iktidarını pekiştirmesinin hemen ardından Ocak 2016’da harekete geçti. “Yaramazlık yapan” HDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması amacıyla hazırlıklar yapıldı. 

Cezalandırılması istenen milletvekilleri hakkında hazırlanan fezlekeler bekletilmeden mahkemeye gönderilmeye başlandı. Milletvekillerinin tutuklanamayacağını öngören Anayasanın 83. maddesinin 2. fıkrasının (seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili, Meclis kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz) nasıl aşılacağı da belirlendi. 

CHP, o zaman bu hamleyi AK Parti’nin diktatoryasını pekiştirme yolunda attığı adım olarak görmedi. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, 13 Nisan’da CNN Türk’te yaptığı konuşmada, bu adımın anayasaya aykırı olduğunu söyledi ama aynı programda, iktidarın bu girişimine destek vereceklerini açıkladı. 

Anayasanın ilgili maddesi, CHP’lilerin de desteğiyle referanduma götürmeye gerek kalmadan değişmiş oldu. HDP’nin şeytanlaştırılması yolunda AK Parti tarafından hazırlanan tuzağa CHP bu adımıyla düştü. 

Oysa yasama dokunulmazlığı yüzyıllardan bu yana demokrasilerin bir parçası durumunda. 13. yüzyılda İngiltere’de uygulanmaya başlayan parlamenterler için “dokunulmazlık”, 1789 Fransız İhtilali’nden sonra Fransız Anayasasına girdi. Devamında ise Kara Avrupası ve diğer ülkelerde hayata geçirildi. 

Bizdeyse ilk meclisin açıldığı 1876 Anayasasıyla milletvekillerinin dokunulmazlığı hüküm altına alındı. 1982 Anayasasında da bu hüküm aynen korundu. 

İKTİDAR İÇİN HDP ‘CIS’ KONUMUNDA, PKK İSE YOLDAŞ

İktidar, 10 seçmenden en az birinin oyunu alan HDP’yi muhalefet için elini dahi uzatamayacağı bir yere konumlandırdı. Muhalefet, bu partiye elini uzatsa bedeninin yanacağından korkar hale geldi.

AK Parti, bırakın HDP’yi “terör örgütü” ifadesi kullanmadan adı anılmayan PKK ile bile ihtiyaç duyduğunda her türlü beraberliği yaptı. Dahası yine yapabileceğini de gizlemiyor.

HDP’nin ülkenin bugününde ve yarınında kilit rol oynayacağını bilen Beştepe Sarayı, o tarihten bu yana HDP’yi hedef tahtasından indirmedi. 

Bu ülkenin anayasası ve yasaları çerçevesinde faaliyetlerini sürdüren bir parti, sırf iktidarın istediği manipülasyonlara gelmediği gerekçesiyle yasa dışı bir örgütmüş gibi muamele görüyor.

Bir siyasi parti lideri de çıkıp, “Bu parti seçimlere giriyor. Ölüsü bile yüzde 10 oy alıyor. Bu partiyi nasıl yok sayarsınız” diyemiyor. 

En son yapılan seçimde yüzde 11 oy alan HDP 67 milletvekili çıkardı. Bu seçmen kitlesini yok sayan ve kendini devletin sahibi gören MHP ise ancak 50 milletvekili Meclis’e gönderebildi. 2019 yerel seçimlerindeyse, kayyum kılıcı tepelerinde sallandırılmasına rağmen seçmen, 102 yerel yönetimi bu partili adaylara teslim etti. 

Şimdi, MHP’nin dümen suyundaki İYİ Parti, “HDP’ye bakanlık olmaz” diye diretiyor. Kendilerini bakanlık dağıtma pozisyonunda gören Meral Akşener, “Bizim olduğumuz masada HDP olmaz, HDP’li masada biz olmayız“ diyerek kendini iktidarın güdümüne bir yere konumlandırıyor

Öyle anlaşılıyor ki devlet içinde bir yapı hem MHP’yi, hem İYİ Parti’yi dizayn ediyor. MHP ile iktidarı, İYİ Parti ile de muhalefete yön veriyor. 

Okumayan, araştırmayan, analiz etmeyen dinci ve milliyetçi kesimin dizaynı çok kolaylıkla yapılıyor. 

SELAHATTİN DEMİRTAŞ’IN SÖYLEDİKLERİ

6 yıldan bu yana dört duvar arasında tutulan HDP’nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, avukatı aracılığıyla Medyascope’tan Ruşen Çakır’a önemli açıklamalar yaptı

İYİ Parti lideri Akşener’in zehir zemberek sözlerini futbol tabiriyle göğsünde yumuşatan Demirtaş, bu tartışmanın seçimler öncesinde yapılmasını yararlı gördüğünü söylüyor. 

HDP’ye bakanlık vermek istemeyen kesime cevap veren Demirtaş, “Hele önce siz o bakanlık koltuğuna oturun da bir görelim. Seçimi nasıl ve kimin oylarıyla kazanıp da bakan olmayı hayal ediyorlar, merak ediyorum. Sonuçta yönetime kimin geleceğine halk karar verir, bu kişiler değil” karşılığını verdi.

Aslında her şeyin kilit noktası da burası. Millet İttifakı, HDP’nin desteği olmadan AK Parti iktidarına son verebilecek güce sahipse bu şekilde yoluna devam etmeli. Ne var ki seçmenin oy dağılım tercihi, tablonun böyle olmadığını gösteriyor.

Türkiye’de kamuoyu araştırmalarında rüştünü ispatlamış şirketlerden biri olan Metropoll Araştırma Şirketi’nin Başkanı Özer Sencar’ın, Millet İttifakı mensuplarına, özellikle de İYİ Partililere çok açık bir mesajı var:

 

“HDP’nin desteklemediği bir adayın ne birinci turda ne de ikinci turda kazanma şansı yok. HDP olmasa da kazanırız diyenler hayal görmesin.”

Tablo bu kadar netse Millet İttifakı’nda masaya oturan isimler akıllarını başlarına almak zorunda. Korkmadan, çekinmeden bu ülkenin yasaları çerçevesinde faaliyet gösteren HDP ile uzlaşma yoluna seçmeli. 

Millet İttifakı, AK Parti iktidarına son vermek istiyorsa, bugüne kadar ihmal ettiği ama daha fazla öteleyemeyeceği HDP gerçeğiyle yüzleşmeli. Kendi tabanlarını HDP’nin bu ülkenin anayasası çerçevesinde faaliyet gösteren bir partisi olduğuna ikna etmeli.

Muhalefet, Erdoğan’ı tahtından indirme konusunda samimiyse, Demirtaş’ın son açıklamaları kendilerine rehber olabilir. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Temel saik ne olmali?
    AKP iktidarina oy veren, aldatilmis ve durumu genel degerlendiremeyen zavalli secmenlerin bir daha AKPye oy vermelerine engel olmak degil mi?
    Bu kesimin onemli bir kismi sadece HDPde masaya oturdu diye AKPye oy vermez mi?
    HDP, Ocalan ve PKK ile iliskisi olmadigini soyleyebilir mi?
    HDPsiz musamere masasina donerse, HDP katilirsa havai fisek gosterisine doner.

  2. Herşey Kürtçe dili ret etmek üzerine kurulu. Çünkü tek tip bir kimlik hem Kürtlerin hem Türklerin üzerine örtüldü. Türkler bu kimliğin Türk adı taşıması nedeniyle sorun etmediler.

    PKK eğer dikkat ederseniz Laik Hukuk Türkiye Cumhuriyeti bitirdi. Zaten Kılıçdaroğlu bile eski anayasayı tanımıyor. Niye? Herşey Kürtler kendi dillerinde konuşmasın diye. Tayyip laikliği bitirdi, şeriatı getiriyor ama Meral hala Kürt diline takmış vaziyette. Yani güçler ayrılığını sırf Kürt dili uğruna feda ettiler. Demokrasiden kaçmak için İranın yanına sığındılar. Bunların hepsi normal, tek anormal olan bir Kürtün dili. PKK şakaydı gerçek oldu. Kürt dilini PKK ile susturuyorlardı. Kürt dilini kimse konuşamaz olmuştu. Sesini çıkaran PKK dayatmasına maruz kalıyordu. Kürt kimliği yerine PKK kimliği kurulmuştu. Sabahtan akşama milliyetçiler PKK yı zikrediyorlardı. PKK geldi, PKK gitti diye. Ama PKK ile oyunları çok kötü bitti. PKK Suriyede Devlet kurdu. Onlar ne kadar anayasası varsa Türklerin de o kadar anayasası var. Seviye olarak Türkleri iyice düşürdüler. Oyun olarak kurdukları PKK gerçek olmuştu. Yani gerçek bir kimliğe büründü. Hemde Kürt diliyle. Yani hem Kürt dili var hem PKK var. Halbuki plan Kürt dili yerine PKK yı ikame etmekti fakat PKK benden bu kadar dedi. Ben bu oyundan sıkıldım dedi ve Kürt kimliği yerine ikame edilen PKK kimliği Türkleri terk etti.

    Ama inatçılar ve körler hala eski retçi, PKK yı anlatıcı hikayelerine devam ediyorlar. PKK bunları bıraktı ama bunlar PKK yı bırakamadı. Devlet çökmenin eşiğinde bunlar hala HDP ye bakanlık verirsek ne olur diyorlar. Onlar için önemli olan dış görünüşleri. Fikirleri hep aynıydı, şu anda iktidara adaylar ama adaylar eski tipler. Meral, Kılıçdaroğlu, Temel falan eski tipler, değişmediler. Eskiden ne iseler şimdi de aynılar. Aynı insanlar tarihten fışkırıp bizi kurtarmaya geliyor. Zihniyette ufacık değişiklik yok. Ne demokrasiyi, ne cumhuriyetin değerlerini, ne insan haklarını, ne güçler ayrılığı, ne Batıyı ağızlarına alamıyorlar. Ya PKK yı ağızlarına alıyorlar yada çiftçinin mazot parasını. Bunlar PKK bağımlı olmuşlar. PKK bunları terk etmiş, sizinle artık oynamıyorum demiş ama bunlar PKK yı bırakamamışlar. Hala PKK ile savaş oynuyorlar. Bunlar onlarca yıl PKK ile savaştı. Sonunda ne oldu? PKK devlet kurdu. Bunlarda şamda namaz kılacaklardı. Bahçelide kılacakmıydı? O da mı bu işin içinde yoksa. PKK ile oynaya oynaya PKK Devleti kurdurdular. Ama daha işleri bitmedi li PKK bunları bırakmasına rağmen bunlar hala PKK yı bırakmıyorlar. İktidarda muhalefette PKK geldi PKK gidiyor oyunu oynuyor. Ama çok önemli bir konu bu. Onlar da PKK ile uğraşarak çok önemli olduklarını gösteriyorlar. PKK devlet kurdu peki Meral,Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Tayyip ne yaptı? Laik Hukuk Türkiye Cumhuriyetini ve güçler ayrılığını, hukukun bağımsızlığını yıktı. Yani terörist devlet kurarken biz Laik Hukuk Cumhuriyeti yıkıyor yerine BAAS rejimi kuruyoruz.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin