Melih Gökçek, niçin Mercedes’e gelmiyor? [Haber-İnceleme: Semih Ardıç]

Tapu dairesinden hastanelere, emniyetten belediyeye, defterdarlıktan adliyeye kadar vatandaşın hizmet aldığı bütün müesseselerde görünmeyen bir tarife işliyor. Ödediği vergilerle en iyi hizmeti almayı bekleyen vatandaş, o tarifenin icaplarını yerine getirmedikçe resmî dairelerin kapısında süründürülüyor.

Rüşvetin ismi hürmet, bahşiş veya ‘çorba parası’ olmuş. İçtimaî bünyeyi içten içe kemiren ve aşağıdan yukarıya doğru taksimatın yapıldığı gayr-i ahlakî, gayr-i kanunî rüşvete zerre kadar müsamaha gösterilmesi halinde neler olacağını merak edenler Türkiye’nin perişan haline bakıp ibret alabilir.

ZARRAB’DAN EVVEL, ZARRAB’DAN SONRA

Sözü 17/25 Aralık 2013 Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturması’na getirmek için yapmadım bu girizgâhı. Dönemin bakanlarından Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkında müşahhas delillerle ortaya konan fezlekeler keşke Yüce Divan’a ulaştırılabilseydi. Asrın en organize rüşvet dosyasında suç üstü yakalananların ‘cambaza bak’ taktiğinin bedeli herkes için ağır oldu.

Devleti esir alan Reza Zarrab’ın Türkiye’de cezasını bulamamış olmasının tarih huzurunda mes’uliyeti bizzat dosyayı kapattıran AKP’ye ve onun önde gelen isimlerine aittir. Rüşvetin, rüşvet veren ya da rüşvet alanın AKP döneminde himaye edilmesi Zarrab ile mahdut değil.

İktidara ‘3Y (yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar) ile mücadele’ taahhütü ile gelen AKP, 3Y’nin tamamında mevcut düzene uydu. Hatta kuruluş ilkelerinden uzaklaşmasına fetvacılar bulacak kadar dini siyasete vasıta yaptı.

SIEMENS RÜŞVET VERDİĞİNİ KABUL ETTİ

Türkiye’de ‘hayırsever’ ilan edilip serbest bırakılan, amma velakin okyanus ötesinde demir parmaklıkların gerisinde hakkında verilecek cezayı beklemeye mahkum Zarrab’ı himaye edenler Siemens, Mercedes, 3M ve Roche gibi beyne’l-milel rüşvet skandallarının da üzerine gitmedi.

Siemens skandalı neydi? Alman firmanın 2008’de Türkiye’nin de içinde bulunduğu bazı memleketlerde kamu ihalelerini kazanabilmek için rüşvet verdiği ortaya çıktı. Dağıtılan rüşvetlerle 13 milyar Euro satış yapan Siemens ithamları kabul etti.

Siemens, hakkındaki soruşturma dosyalarının kapatılması için ABD’de 800 milyon dolar, aynı şekilde Almanya adaletine 395 milyon Euro ödedi. Sulh yolu ile dosyayı kapattıran Siemens’in patronu Peter Löscher anlaşmadan duyduğu memnuniyeti, “Şirkete çok daha pahalıya patlayacaktı. Bu yolla kapatılması bizim için ‘en güzel Noel hediyesi’ oldu.” sözleri ile ifade etmişti.

AMERİKA İÇİN RÜŞVET HER YERDE SUÇ

Siemens dosyasının görüldüğü ABD’de davacı taraf Amerikan Borsalar Birliği (SEC) ve Adalet Bakanlığı idi. Yurtdışı Yolsuzluk Uygulamaları Kanunu (Foreign Corrupt Practices Act-FCPA) nerede verildiğine bakmaksızın rüşvet ya da yolsuzluğa bulaşan Amerikan şirketlerine ağır müeyyideler ihtiva ediyor. İngiltere’de ve AB’de benzeri kanunlar yürürlükte.

İleri demokrasiler, kendi kanunlarına göre kurulmuş şirketlerin memleket haricinde de rüşvet vermesini yasaklıyor. Bu tespit, ‘Bütün nehirler denize akar’ cümlesi kadar tabiî gelebilir. Mevzu rüşvet olunca Bangladeş, Pakistan bile iddiaları en azından tahkik ettirdi. Komşumuz Yunanistan’da eski bir bakan Siemens’ten rüşvet aldığı için hapse atıldı.

HANEFİ AVCI UNUTMUŞ OLABİLİR

Pekâlâ Türkiye’de iktidarda bulunan AKP ne yaptı? O günlerde raporları hükûmet tarafından sansür edilemeyen Sayıştay’ın da dikkat çektiği gibi Enerji Bakanlığı rekabetçi olmayan ihalelerle Siemens’e fahiş fiyatlardan ödeme yapmıştı. Hanefi Avcı unutmuş olabilir, hayli vakit geçti. Avcı’nın uhdesinde Mavi Hat operasyonu düzenlenmişti.

Hediye saatler, cep telefonları, pahalı gömlekler, Reina’da ağırlamalar ve daha neler var o dosyada. Amma velakin Enerji Bakanı Hilmi Güler müsaade etmeyince ilgili bürokratlar hakkında soruşturma açılamadı. Siemens davası Türkiye’de kapatıldı. Hazine’yi rüşvet mukabilinde zarara uğratanlara ceza verilmedi.

Rüşvetin bir tarafı olan ve suçunu ikrar eden Siemens’in Amerikan mahkemelerine sunduğu listelerden AKP hükûmetinin haberdar olmaması mümkün mü? Bu listelerde ismi geçen bürokratların yaptıklarının yanlarına kâr kalması en hafif tabirle rüşvet perverliktir.

MERCEDES KİMLERE RÜŞVET VERDİ?

Siemens dosyası ne ilk ne de son oldu. Mesela Daimler (Mercedes) dosyası var ki Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, rüşvet iddialarının merkezinde. Kendisini Mercedes’ten rüşvet almakla itham eden CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’ya karşı Gökçek’in sükunet içinde yaklaşması dikkatlerden kaçmıyor.

Mercedes’in otobüs ve kamyonlarının alınması için 50 milyon Euro’yu geçen rüşvet rakamları havada uçuşuyor. Erdoğdu, Gökçek’e net sualler yöneltse de Gökçek bunlara cevap vermiyor ve yarı tehdit kokan mesajlarla meseleyi sosyal medyada farklı mecraya taşıyor. Herşeye bir cevabı olan, İstanbul’u alakadar eden mevzuda bile kendi televizyonunda uzun uzun konuşan Gökçek Mercedes’e gelince hiç oralı değil.

Gökçek bir türlü Mercedes’e gelmediğine göre Temel’i yad etmemek olmaz.

Temel, Kumkapı’da gezerken kavga çıkmış. Bıçaklı biri saldırınca, Temel de kavgaya karışmak mecburiyetinde kalmış. Temel’e bıçakla saldıran adam, ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmış. Bıçaklama vak’asında, tutuksuz olarak yargılanan Temel’e hâkim sormuş:

-Olay nasıl oldu, anlat bakalım!

Temel başlamış anlatmaya:

-Hâkim bey, bizim takaya Ordu’dan fındık yükledik, Zonguldak’a getirip boşalttık. Zonguldak’tan kömür yükledik, Rize’ye getirip boşalttık. Rize’den kum yükledik, Sinop’a getirip boşalttık.

Temel her duruşmada bu tip ifadeler veriyor, Zonguldak’a kadar gelip, tekrar Rize’ye dönüyormuş. Sonunda sabrı taşan hâkim bağırmış:

-Yeter be adam, İstanbul’a gel, İstanbul’a!

Olay İstanbul’da olduğu için Temel şöyle cevap vermiş:

-İstanbul’a gelsem içeri tıkacaksın hâkim bey!

Suçluların ceza almaması için Siemens’te ne yapıldı ise Mercedes’te de aynı tablo geçerli. İlaç firması Roche’un davası da zaman aşımından düşmüştü.

Türkiye, rüşvetin cezasız kaldığını bilen dünya markalarının en rahat at koşturduğu padok haline bir günde gelmedi. Halkı ve devleti aynı anda soyan rüşvet mekanizması 17/25 Aralık’ta kısa müddet devre dışı kalmış gibi olsa da beslediği yapının himayesinde tekrar işlemeye başladı. Üstelik bu defa adlî kolluk rüşvete ayak bağı olamayacak hale getirildi.

Yabancı şirketlerin Ankara temsilcilerinin birinci vazifesi yazılı olmayan, amma velakin oranları, rakamları, rayici çok iyi bilinen rüşvet tarifelerinin takibini yapmaktır.

Devletlûnun gönlünü hoş etme yarışında şirketler arasında yerli yahut yabancı ayrımı da yapmıyorum.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin