Mehmet Altan: Darbenin önünü AKP’liler açtı, 20’ye yakın itirazım okunmadan reddedildi

Ahmet Altan ve Mehmet Altan kardeşler ile Nazlı Ilıcak’la birlikte 17 kişinin yargılandığı ve gazetecilerin 15 Temmuz darbe girişimine “subliminal mesajlarla iştirak etmekle” suçlandıkları ilk dava devam ediyor. Davanın 3. gününde tutuklu yazar ve akademisyen Mehmet Altan “17-25 Aralık soruşturmasının ardından 37 AKP’li milletvekilinin imzasıyla albay ve generallerin terfisi öne çekildi. Bu albay ve generallerden 10’u şimdi F…’cü olmakla yargılanıyor. Ben mi darbeciyim bu yasanın önünü açan mı” diye sordu.

TV programında ‘‘darbe çağrışımlı subliminal mesaj’’  yaptığı iddialarına Altan, “Yoktu ama “olmayan bir mesaj gibi olmayan ve işlenemez bir suç” nedeniyle gözaltına alınmış oldum.
Normalde bir hukuksal vahameti gene hukuk çözer sanıyorsanız bu büyük bir yanılgı. Çünkü Savcılığın talebini Sulh Ceza Hâkimliği bir noter soğukkanlılığı ile onaylamıştı.
9 ay boyunca peşi sıra sıralanmış Sulh Ceza Hakimliği 20’ye yakın tutukluluk itirazını, onca belge onca kanıta hiç mi hiç aldırmadan muhtemelen hiç okumadan ve incelemeden matbu gerekçelerle ret etti.” dedi.

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün görülen duruşmaya darbeye teşebbüs, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve örgüte üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan tutuklu Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Şükrü Tuğrul Özşengül, Yakup Şimşek ve Fevzi Yazıcı ile tutuksuz Tibet Murat Sanlıman katıldı. Ahmet Altan duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Yargılanan gazeteci ve yazarlarla dayanışmak için CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Article 19’dan Georgia Nash salonda yer aldı.

Hakim uyudu

Sanıkların savunmasını yaptığı sırada mahkeme heyeti üyesi yargıcın uyuması dikkat çeken hususlardan biri oldu. Davanın 3’üncü gününde Prof. Dr. Mehmet Altan’ın savunmasına geçildi. Prof. Dr. Altan kimlik tespiti sırasında mesleği sorulunca, “Üniversite hocasıydım, KHK ile attılar” dedi. Mehmet Altan savunmasında, iddianamede kendisi için gazeteci, yazar ve akademisyen denildiğini anımsatarak, “1986-2006 yılları arasında Sabah gazetesinde köşe yazarıydım. 2006’dan 2012’ye kadar Star gazetesinin baş yazarıydım. İddianamede kimliğim gazeteci, yazar ve akademisyen olarak ifade ediliyorsa, Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan ile birlikte tanımadığım kişilerle torbanın içine atıldıysam bu algıyı açıklamak gerek” dedi.

‘Rousseau gözaltına alınırdı’

Mehmet Altan savunmasında özetle şunları söyledi:

“Jean-Jacques Rousseau 254 yıl önce yazdıklarını bugün televizyonda söylese hiç kuşkusuz ‘darbeyi biliyordu, subliminal mesajları veriyor, darbeye zemin hazırlıyor’ yakıştırması ile gözaltına alınırdı. Ardından üç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebiyle Silivri zindanlarına atılırdı. Tabii ki F…’cü bir darbeden haberdar değildim ama hukuk devletinin ne olup ne olmadığını gayet iyi biliyorum. Demokrasinin katledilişine alkış tutmadığım için burada olduğumun bilincindeyim.”

Akıl dışı konuda savunma

“Bu iddianameye savunma hazırlarken beni en çok bunaltan, ‘suç niteliğinde olmayan iddiaların suç olmadığını’, ‘delil sayılmayanın delil olamayacağını’ anlatmak gibi akıl dışı bir konuda savunma yapmak oldu. Askerî ya da sivil her türlü vesayete karşı mücadelem, demokrasi ve hukuk yolundaki duruşum, toplumun gözü önünde saptanan kimliğim, kişiliğim, yıllardır yazdığım yazılar, kitaplarım, kayıtlara geçen konuşmalarım belli iken, neden, nasıl, niçin darbeyi önceden bileyim, darbeyi neden destekleyeyim? Neden İslamcı gruplar ile işbirliği yapmış olayım?”

Suçlama hafifledi, tutukluluk ve istenen ceza arttı

Bir yandan da 10 satırlık “hukuk ve demokrasi” hatırlatmasından dolayı kanıtsız, delilsiz , hukuksuz suçlamalar ve  hakimliklerin buna itiraz etmeden, suç olmayan bir suçlamayı kabul etmesine, yarın bir skandal olarak yargı tarihine bırakılacak bir hüküm paragrafıyla tutuklanmama, devamında hiç bir somut ve kanıta dayanmayan algı ve niyet okuma ile müebbet hapis cezasına çarptırılmak istenmeme ve hukuki tüm itirazlarımın okunmadan ret edilmesine  kadar ürkütücü bir sürecin mağduruyum.

‘Darbeyi bileni almıyorlar’

“İddianamenin bana yönelik çıkış noktası, darbeyi önceden bildiğim. TV programında darbe olacağını söylemiş miyim? Hayır. Benim darbeci olduğuma dair bu kocaman kocaman cüsseli iddialar sadece bir görüş. İddianameyi hazırlayan savcılığın görüşü. Bilmeyeni alıyorlar, bileni almıyorlar. Darbeyi bilenlerin listesi, darbenin önceden bilindiğine ilişkin iddianameleri inceleme, kayıt altına alma konusunda cezaevinin büyük bir yararı oldu.”

Her hafta aynı gün yayınlanıyor

Altan, 14 Temmuz 2016 tarihli Can Erzincan TV’deki programdaki sözlerine ilişkin, “Program iddia edildiği gibi ‘darbeden bir gün önce’ yapılmadı, her hafta perşembe günü yapılan program her zamanki günü ve saatinde yapıldı. (Fiili başkanlık sistemini eleştirdiklerini belirterek) Anladığım kadarı ile iddianameye göre hukuku ve meşru düzeni, Anayasa’nın hükümlerini hatırlatmak ve savunmak suç sayılıyor. Anayasa’ya aykırı hareket edildiğini, edenler açık açık ikrar ederken, hukuku bu şekilde kırmanın toplumu ve devleti nasıl derin sarsacağına dair uyarıları yapan, buna dikkat çekmek isteyen, ömrünü darbelere karşı her türlü vesayetle mücadele ederek geçiren ben, bir darbeci oluyorum, öyle mi” diye sordu.

AKP’liler yasanın önünü açtı

“17-25 Aralık soruşturmasının ardından 37 iktidar milletvekilinin imzasıyla albay ve generallerin terfisi öne çekiliyor. Bu albay ve generallerden 10’u şimdi F…’cü olmakla yargılanıyor. Ben mi darbeciyim bu yasanın önünü açan mı? Ben bu bilgilere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın darbeye ilişkin hazırladığı iddianameden ulaştım.”

Darbeyi herkes biliyormuş

“Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 6 Haziran 2016 tarihli iddianamesinde “FETÖ/PDY isimli örgütün darbe teşebbüsünde bulunma tehlikesinin açık ve yakın olduğunun” yazılmış olduğunu okudum. Turgay Güler Akşam gazetesindeki 5 Ocak 2015 tarihli, Cem Küçük Star gazetesindeki Mayıs 2015’te, Micheal Rubin Mart 2016’da, Hüsamettin Aslan Milat gazetesinde 4 Nisan 2016 tarihli, Oda TV’de 2 Nisan 2016 tarihli, Fuat Uğur Türkiye gazetesinde 2 Nisan 2016 tarihli, Rasim Ozan Kütahyalı Sabah gazetesinde 27 Mart 2016 tarihli, Hüseyin Likoğlu Yeni Şafak gazetesinde 27 Haziran 2016 tarihli yazılarında darbe hazırlığı olduğu açık açık yazılmış.”

Sanıkların savunmalarına yarın devam edilecek.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin