Maduro vs. Mağduro

Yorum | Naci Karadağ

Lokasyon, kültür, din, dil, ırk, zaman çok farklı olabiliyor ama bazı tipolojilerin şaşırtıcı benzerlikleri aslında insanoğlunun özellikleriyle ilgili önemli şeyler söylüyor.

Mesela belaya uğrayan kavimler.

Tarihin hangi zaman dilimi ya da yeryüzünün neresine giderseniz gidin, musibete maruz kalan milletleri incelediğinizde tem karakterlerin inanılmaz şekilde benzeştiğini görmek mümkün.

Zalimler ve diktatörleri incelediğimizde de benzer durum söz konusu.

Bu nedenle Stalin ile Hitler birbirine çok benzer. Oysa görüntüde birbiriyle kanlı bıçaklı iki düşman gibi görünürler. Franko, Mussolini, Mao fark etmiyor… Sadece temel karakterleri değil, yöntemleri, davranışları, hatta söylemleri bile inanılmaz aynılık gösteriyor çoğu zaman.

Venezüella’yı yok etmenin eşiğini getiren Nicolas Maduro Cüneyt Özdemir’e röportaj vermiş.

Bu arada Cüneyt Özdemir tipolojisi de çok enteresan, inşallah bir gün bu meslek duayeni ile ilgili de yazı yazmak kısmet olur, çünkü gerçekten özellikle son dönemde yaptıkları ve yapmadıklarıyla yakından ilgilenmeyi hak ediyor.

Maduro, Özdemir’e şu cümleyi sarf etmiş; “Sayın Erdoğan ile dostuz. Onun çok iyi bir dost olduğunu söyleyebilirim…”

Tipik bir bana dostunu söyle, durumu değil bu.

Konuyla yakından ilgililer, bu dostluğun temelinde kadersel bir birliktelikle beraber, bir takım akçalı işlerin de olduğunu söylüyorlar.

Nitekim, Maduro paniklediği an, Erdoğan’ın da paniklemesini buna örnek gösteriyorlar ve Maduro’nun yıkılmasıyla Erdoğan’ın da yıkılacağını açık açık ifade ediyorlar.

En az Reza Zarrab olayı kadar pis kokuların yükseldiğini söyleyenler var Maduro&Erdoğan ilişkisinde.

Şu anda bilemiyoruz elbette. Ama şöyle ilginç bir haber vardı geçtiğimiz gün: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarından sonra Türkiye’de kayıtlı (TC-TTC) uzun menzilli bir özel uçağın Rusya’dan havalanarak siyasi kaos yaşanan Venezuela’ya indiği saptandı.

Flight Aware uygulamasında görülen Gulfstream G550 tipi uçağın önce 22 Ocak’ta İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan kalkarak Moskova’nın Vnukovo havalimanına indiği 23 Ocak’ta da Moskova’dan kalkarak Venezuela’nın Uluslararası Simon Bolivar havalimanına gittiği anlaşıldı.

Bu durum uçağın, Maduro hükümetini destekleyen Rusya ve Türkiye’nin gerekirse Nicolas Maduro’yu Venezuela dışına çıkarmak için mi yollandığı sorusunu gündeme taşıdı.

Uçağın indiğini sosyal medyadan duyuran Latin Amerikalı gazeteci Federico Black, Twitter mesajında, “Birini almaya mı geldiniz” sorusunu yöneltti. (BKZ)

Dönelim Maduro’nun başta Cüneyt Özdemir olmak üzere dünya medyasında yer alan açıklamalarına. Bakınız özetle şunları söylüyor Venezüella’yı yok etmenin eşiğine getiren eski şoför yeni diktatör Maduro:

“Uzun zamandır planlanmış ve şimdi hayata geçirilen bir darbe girişimi var. Bugüne dek birçok zorluğu aştık. Ve şimdi bir darbe girişimiyle karşı karşıyayız.

Venezuela’da yasanın üstünlüğü diye bir şey var, yargı bağımsızdır!

Hedef devlettir, Venezüella’dır, ben değilim…

Seçim alanında dünya rekorunun sahibiyiz. Bizi eleştirenlerin Venezuela seçim sistemiyle ilgili söyleyebilecekleri tek bir söz yok.

Finansal ve ekonomik birçok saldırı altındayız ve bunlarla savaşıyorum.

Ekonomik iyileşme için bir programım var. 2019’da hiperenflasyonu yeneceğiz…”

Öte yandan Maduro cuntasına sonuna kadar destek veren sadece İslamofaşistler değil. Başta Soner Yalçın ve Oda TV olmak üzere, tüm Ergenekon tayfasının da “Daş yok mu daş?” histerisiyle cepheye koştuğunu görmek de ayrı bir enteresanlık.

“Körler memleketinde görmek, bir hastalık sayılır.” Der Cenap Şahabettin.

Erdoğan’ın yaklaşan seçimleri de bir tür Kurtuluş Savaşı’na benzetmeye çalıştığını dünkü yazımızda izah etmeye çalışmıştık. Mevzu savaş olunca tabi bir cepheye, askerlere ve bittabi başkomutana ihtiyaç oluyor. Sonrası çok kolay zaten; kahrol düşman al sana bir bomba!

Şu sözleri hatırlıyor musunuz? Bir önceki seçimlerde kullanmıştı Erdoğan: “Türkiye’nin kaderiyle AK Parti’nin kaderi birbiriyle bütünleşmiştir, bunu böyle biliniz. Biz zayıf düşersek unutmayın Türkiye de zayıf düşer.”

Maduro da benzer bir taktik uyguluyor bizim Mağduro gibi.

Ona göre de, Maduro düşerse, Venezüella düşer.

Akit TV’ye göre, ardından Türkiye ve Erdoğan düşer…

Hikayeyi bilirsiniz, bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir orduyu vs vs…

Bir maduro Bir Erdoğan’ı düşürebilir bu kutsal savaşta!

Maduro da Erdoğan da kendi kitlesine bunu lanse ediyor.

Türkiye bunu hala yutuyor ve yutacak gibi. Venezüella halkı yutar mı bilmem. Çünkü orada artık bıçak kemiğe dayanmış durumda.

Siyasi partiler insanlar gibidir, doğarlar, büyürler, yaşlanırlar ve siyasi hayatları sona erir.

Eğer siz partinizi ülkeye hizmet için değil, ülkenizi partinize ram etmek için yola çıktıysanız o başka.

O zaman partiniz için her şey mubahtır.

Dahası, ülkeyi partisine bağlayanların bağlamayacakları hiçbir şey yoktur.

Onlar için vakti gelince hizmet edip, ardından emekli olup, köşesine çekilip hayırla yad edilmek gibi bir durum yoktur.

Kendi bekaları için gerekirse memleketi, gerekirse dünyayı ateşe verirler.

Biliyorum çok kızıyor ve bozuluyorlar ama eli kanlı diktatörlerin tamamı bu düşüncedeydi.

Hitler, sadece kendi ülkesini değil, dünyayı ateşe attı partisi adına.

Aslında bir basamak aşağı inersek, meselenin parti de olmadığı ortaya çıkacaktır.

Başka ortamlarda, şöyle bir cümle binlerce kez edilmiştir. Bizzat dinledim çünkü:

“Mesele ben değilim, beni zayıflatıp göndermek istiyorlar, ben gidersem parti biter, her şey biter!”

Zincirleme mantık tamlaması yapalım:

“Ben zayıflarsam partim zayıflar, partim zayıf düşerse ülke batar!”

Yani benim kaderim ile ülkenin kaderi aynıdır.

Bir başka deyişle; “Ben demek, Türkiye demektir. Dolayısıyla beni eleştiren, gitmemi isteyenler Türkiye’nin düşmanıdır!”

Meseleye bu zaviyeden bakınca, Tayyip Erdoğan’a yapılan en minik eleştirinin bile hainlik sayıldığını anlamak çok daha kolay olacaktır.

Çünkü Erdoğan aynaya baktığında şahsında memleketi, hatta ümmeti görmektedir. Erdoğan’ı eleştirmek İslam’ı eleştirmektir, Erdoğan’a karşı durmak (haşa) Allah’a karşı durmaktır!

Şimdi artık bu savunma hattını küresel olarak kuruyorlar. Maduro’yu savunmak Erdoğan’ı, dolayısıyla İslam’ı, Müslümanları savunmaktır.

Densiz bakanın sözlerinden tornistan edersek, Maduro’ya sahip çıkarsanız, ahirette size kurtuluş belgesi verilecektir!

Gülüyoruz ama durum budur.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin