La bu Danimarka size ne etti gardaşım?

HABER-İNCELEME | HASAN CÜCÜK 

Yazının başlığını Sırrı Süreyya Önder’den ödünç alıp, biraz değiştirdim. Koronavirüs salgını içimizdeki faşist duyguları bir kez daha ortaya çıkardı. Türkiye’nin kalbi, vicdanı ve insanlığı taşlaşmış yeminli faşist ve zalimlerini kastetmiyorum. Hayatının neredeyse tamamını geçirdiği yaşadığı ülkeye olan düşmanca duygularını her fırsatta ifade edenleri kasdediyorum. Yani göçmenleri. Daha dar ifadeyle Avrupalı Türkleri. Pardon bu kelime yanlış oldu, Avrupalı olamayan Türkleri.

Avrupa’nın son yıllarda başını en fazla ağrıtan konu, yabancı düşmanlığıdır. 2000’li yılların başında pek konuşulmayan bir kavram olan ‘yabancı düşmanlığı’ artık günümüzün önemli gündem maddesi. Irkçı ve aşırı sağcı partiler artık parlamentolarda denge unsuru konumuna geldi. Akl-ı selim her Avrupalı, gidişatın kötü olduğunu belirtiyor. II. Dünya Savaşı’nda yaşanan Yahudi soykırımının hala hafızalarda taze olduğu Avrupa’da, ırkçılığın mücadele edilmesi gereken bir hastalık olduğunda toplumun aşırı çoğunluğu hemfikir. Hakkını teslim edelim; Avrupa’da ırkçı ve aşırı sağ olarak tanımlanan partiler, bizim demokrat maskesi takmışların yanında sütten çıkmış ak kaşık kalır. İçlerinde henüz çıkıpta hiçbiri, ağaç kökü yesinler demedi. Dahası adından dolayı, ‘irtibat ve iltisak’ safsatası uydurup, insanların açlığa mahkum edilmesi isteyen de çıkmadı. Mevzum Avrupa’da yükselen ırkçılık değil, göçmenlerin yani biz Türklerin içinde yaşadığı ülkeye kin ve nefreti.

Koronavirüs hayatımızı alt-üst etti. Hareket alanımız kısıtlandı. Sokakta insan görünce araya bir –iki metre mesafe koymadan yan yana geçmiyoruz. Marketlerde yine mesafeli davranıp, sıraya öyle giriyoruz. Eskiden kapısından çat kapı girdiğimiz marketlere girmek için sıra bekliyoruz. Danimarka’da kapalı veya açık alanda 10 kişiden fazla bir araya gelemiyoruz. Bu durum Almanya’da iki kişi. Kısaca hayatımız koronavirüsten önce ve sonra diye ayrılmış durumda.

Danimarka, salgının daha fazla yayılmaması için önlemleri alıyor ama bizim çok bilmiş Türklere bir türlü yaranamıyor. Ezici çoğunluğu oturduğu yerden ahkam kesip, Türkiye’nin bu konuda çok ilerde olduğunu Danimarka’nın geri kaldığını söylüyor. Neye göre bu yorumu yapıyor? Kriteri nedir? Bunlar muğlak. Havuz sadece Türkiye’de yaşayanları uyuşturup, zombileştirmiyor. Avrupa’nın göbeğinde yaşayıpta demokrasiden, insan haklarından, basın ve ifade özgürlüğünden zerre nasibi olmayan o kadar yüksek bir kitle var ki, çoğu zaman Avrupa’da ırkçıların oranı niye bu kadar az diye düşünmeden edemiyorum. Bir insan içinde yaşadığı ülkeye bu kadar nasıl düşman olur? Hepsinin profiline girip bakın, tipik manzara karşınıza çıkar. Malum zatın fotosu, Osmanlı tuğrası ve Türk bayrağı. Yazdıklarına baktığınızda ise pespayelik akar. Türk milliyetçiliği yapar ama Türkçe bir cümle kurmaktan acizdir.

Sanki Danimarka’da yaşamıyor gibi davranıyor. Danimarka, 55 yaşın üstünde olanların çok sevdiği ülkesine geri dönüş imkanı sağlıyor. Hem de toplu para veriyor. Hem de aylığını anavatanında ödemeyi kabul ediyor. Gidenlerin sayısına bakıyorsun çok az. Neden gitmiyorsun dediğinizde ise, buradaki rahatı orada bulamam diyor. Ama aynı kişiler ahmakça yaşadığı ülkeye düşmanlık besliyor.

Örneğin Türkiye’nin yurt dışında olan 3 bin 400 Türk vatandaşı için uçak göndermesini alkışlıyor. Ama Danimarka’nın sadece aynı dönemde yurt dışında 100 bin vatandaşı olduğunu, devletin vatandaşını getirmek için seferberlik ilan ettiğini görmüyor. Daha doğru ifadeyle göremiyor. Hemen her şeyde ahmakça bir kıyasın içine giriyor.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Kafalarını kuma gömdükleri için, yaşadığı ülkenin basınının da tıpkı Türkiye gibi Saray’a bağlı olduğunu sanıyor. Salgın başladıktan itibaren Danimarka basını hem halkı bilgilendiriyor, hem de eksikleri yazıyor. Eleştirisini yapıyor. Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, ilk basın toplantıdan ‘Zor bir sürece giriyoruz. Belki çok hatalar yapacağız. Hatalarımızı düzeltip, bu salgının üstesinden geleceğiz.’ deme cesaretini gösterdi. Türkiye’de kimin haddine ki; Saray ve AKP’yi eleştiren, yapılan yanlışları sıralayan, gizlenen vaka sayısını açıklayan yayın yapsın. O kadar ikiyüzlü ve iğrenç bir basınımız var ki; Avrupa’da yapılan yanlışları büyük bir iştahla yazıp, Türkiye’de olanı görmüyor. Hepsi devrin Pravda’sı olmuş. Hükümet bülteni gibi.

Danimarka’da yaşayan Türklerin durumu böyle de diğer ülkelerde yaşayanlar farklı mı? Hiç sanmıyorum. Bu yazıdaki Danimarka yerine bulunduğunuz ülkeyi yazın, sonuç değişmeyecektir. Sürekli Türkiye kıyası yapıyorlar. Hem de bilgisizce. Cahilce.

Uçak hızla irtifa kaybedip, yere doğru düşerken herkeste bir telaş vardır. Kimi dua ediyor, kimi ağlıyor ama biri var ki, istifini bozmadan elindeki gazetesini okuyor. Bizim Temel tabi bu. Yolculardan biri ‘Be adam uçak düşüyor, senin kılın kıpırdamıyor?’ dediğinde Temel, gazeteden başını şöyle bir kaldırıp, ‘Bana ne düşerse düşşün, babamın uçağı mı?’ İşte Avrupalı olamayan Türklerin hali bu. Aynı uçakta olduklarını bilmeyecek kadar cahiller. Koronavirüsün üstesinden insanlık bir gün gelir ama bu zihniyetin tedavisi ne yazık yok!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin