Kurtuluş – Bir KHK Hikayesi

YORUM | Prof. Dr. SALİH HOŞOĞLU

Naciye Hanım üç yılı aşkındır gelmediği Rektörlük makamına çıkan merdivenlere adım attığında kendini biraz tuhaf hissetti. Bir an gözünün önünden son üç yılda yaşananlar geçti. Sonra da daha gerilere yaklaşık 15 yıl önceye giderek şimdi kendisini makamına davet eden Rektör’ün yardımcı doçent olarak fakülteye geldiği zamanı hatırladı. Onu engellemek isteyenlerle yaptığı canhıraş mücadeleleri ve sonrasını. Tam bu hayallerdeyken Rektör sekreteryasına geldiğini fark etti. Rektör sekreterinin de kapısında bir sekreter koymuşlardı. İlginçtir bu personelin hemen hiç birini daha önceden tanımıyordu, 

– Hepsini yeni almışlar veya başka yerden transfer etmişler diye düşündü. 

Sekreteryadakilerin kendisine karşı çok saygılı ve ilgili davranmaları ve bekleniyor olması da dikkatini çekti. Oysa uzun zamandır üniversitede kimse kendisine doğru dürüst selam bile vermiyordu. İçinden:

– Dur bakalım ne olmuş, hangi dağda kurt ölmüş? Nasılsa şimdi anlarız diye içinden geçirdi. Kendisini saygıyla alıp karşısındaki koltuğa oturtan Sekreter’in telefonda

– Sayın Hocam Profesör Naciye Hanım buradalar, dediğini duydu. Karşıdan gelen sesi duyamıyordu ama Sekreter telefonu yerine koyar koymaz 

-Rektör Hocam sizi bekliyorlar efendim diyerek kapıyı açıp yol gösterdi. 

Naciye Hanım uzun zamandır gelmediği Rektörlük makamının ne kadar farklı bir yer haline geldiğini görünce bir an afalladı. 

Aman Allah’ım bu ne lüks ve şatafat diye düşünmeden edemedi. Ama esas şaşırtıcı olan Rektörün O’nu ayağa kalkıp karşılaması ve makamına geçmek yerine karşılıklı duran koltuklardan birine oturmasıydı. Naciye Hanım tam Rektörün elini sıkıp bir koltuğa oturuyordu ki odada birinin daha olduğunu kendisine 

Hoş geldiniz Naciye Hanım diyerek elini uzatması ile fark etti. Naciye Hanım bir an irkildi, bu adam daha önce hiç karşılaşıp muhatap olmadığı Rektör Yardımcısı Kemal Bey’di. Kendisini uzaktan birkaç kez görmüştü ama hiç muhatap olmamıştı, zaten bu kişi gelip göreve başladıktan sonra idarecilerle mecbur olmadıkça yüzyüze gelmemişti, uzaktan görünce yolunu değiştirmişti. Eski Rektör görevden alınıp yerine önce geçici olarak sonra da kalıcı olarak bu Rektör atandığında bu Kemal denen adamı biryerlerden getirmişlerdi. Ama adamın ayrıca itici bir yanı olduğunu hissediyordu. Rektör önündeki sehpada duran butona bastı ve içeri giren görevliye

– Bana bir orta kahve, Hocam siz ne alırsınız? Diye sordu. Diğer iki kişi de kahve isteyince görevli hızla çıktı. Rektör önce Naciye Hanım’a hal hatır sordu ve ardından yardımcısına dönerek Naciye Hanımı epeyce övdü, kendilerine akademik hayatta ne kadar yardımcı olduğunu, ne kadar üretken bir Cumhuriyet Kadını olduğunu vs. anlattı. Naciye Hanım şaşkındı ve hemen hiç tepki vermedi. Kahvelerini yudumlarken Rektör davetinin nedenini açıkladı:

– Hocam biliyorsunuz Üniversitemiz akademik çıktı olarak istenilen yerde değil, devletimiz bize her konuda daha fazla destek olmaya çalışıyor. Biz de yeni bir başlangıçla bilimsel araştırma ve yayınlara ağırlık vermeye karar verdik. Siz üniversitemizde en fazla bilimsel makale ve atıfı olan hocamızsınız. Bu konuda sizden daha fazla katkı bekiyoruz. Hem kendi bölümünüzdeki arkadaşlarla hem de diğer bölümlerle işbirliği yaparak üniversitemizi öne çıkarak çalışmalar bekliyoruz.

Rektör’ün niye davet ettiğini şimdi anlamıştı. Bir an durdu ve yutkundu, kendi bölümünden KHK ile atılan üç öğretim üyesini hatırladı, zaten hiç aklından çıkaramıyordu bu yapılanları ve mağduriyetleri. Hele birinin üniversitede dersten çağrılıp göz altına alınması ve üniversite yönetiminin atılan hocaları mahkemelerde suçlamak için gösterdiği gayretler gözünün önüne geldi. Bir an elini sehpaya bıraktığı çantasına uzattı, alıp çıkıp gidecek, kapıyı yüzlerine çarpacaktı. Ama vazgeçti, boğazına birşey takıldı, o anda ağlayabilirdi. Sonra kendine telkin verdi, sakin olmalı ve bu yüzsüzlere hadlerini bildirmeliydi. Tam cevap vermeye hazırlanırken Rektör Yardımcısı Kemal Bey:

– Hocam siz ilkeli bir Atatürk’çü olarak bu ülkeye çok katkıda bulundunuz, bundan sonra da devamını bekliyoruz. Naciye Hanım:

– Hocam haklısınız, üniversitemizin bilimsel seviyesi sayenizde epeyce aşağılara düştü. Üniversitemizden 150 öğretim üyesini sorgusuz sualsiz attınız. Benim bölümümde en verimli çalışan ve en fazla bilimsel araştırma yapan üç arkadaşımızı attınız. Beni de bahsettiğiniz bilimsel başarılarımdan dolayı altı ay açığa aldınız. Şimdi öğretim üyesi ve araştırmacı diye aldığınız arkadaşlar var, hepsi ayrı bir alem. Benim bölümüme alınan dört kişiden ikisi nadiren geliyor, sair zamanlarda ne yaptıklarını bilmiyorum, diğer ikisi ile de her gün karşılaşıyoruz ama herhangi bir temasımız yok. Nasıl bir akademik backgroundları var bilemiyorum. Sanırım benim desteğime de ihtiyaçları yok. Ayrıca son iki yılda iki proje önerimi reddettiniz. Şimdi nasıl bilimsel araştırma yapmamı, yazı yazmamı istiyorsunuz?

Ne Rektör ne de yardımcısı böyle sert bir çıkış beklemiyordu. Ama Rektör alttan almaya kararlıydı. 

– Hocam maalesef bazı şeyler bizim elimizde değildi, artık önümüze bakmamız daha doğru olur diye düşünüyorum. Rektör devamında ne söyleyeceğini düşünmek için durakladı ve tam o anda Kemal Bey söze girdi:

– Bahsettiğiniz hapse atılan Sadık Bey, Örgüt’ün üniversite imamıydı, siz Atatürk ilkelerine bağlı bir hocamızsınız, onları burada tutmamızı beklemiyordunuz herhalde, 250 şehidin kanını nereye koyacağız, bu vatan hainlerine nasıl müsamaha gösterelim? Bu vatan kolay kazanılmadı. 

Naciye Hanım’ın bir anda kan beynine sıçradı, tekrar çantasını alıp çıkmayı düşündü, bu densiz adamla niye muhatap olsundu ki. Sonra derin bir nefes altı ve Kemal Bey’e döndü:

– Tapunuz da yanınızda mı?

– Anlamadım Hocam, ne tapusu?

– Vatan sizin tapulu malınız ya, sizin istemedikleriniz de vatan haini oluyor ya, herhalde vatanın tapusu size dedenizden kaldı. Gösterin de ikna olalım bari. Doğru ben bir Cumhuriyet Kadınıyım ve akademik özgürlüğü, adaleti önemsiyorum. Rektör’ü bu üniversiteye alırken de İmam-Hatipli, gerici diye engellemeye çalıştılar, şimdi sizin söylediğiniz aynı sözlerle beni vazgeçirmek istediler. Neyse ki onlar daha insaflıymış.

Odada buz gibi bir hava esti. Rektör mecburen araya girdi ve Kemal Bey’e dönerek:

– Bu tartışmaların bize faydası yok bence. Biz Hocam’la görüşürken siz yarınki misafirleri karşılama işini organize etseniz dedi. Naciye Hanım artık kendisini bağlayan bağlardan boşalmıştı. Kemal Bey’e 

– Ayrıca ben sizi tanımıyorum, buraya Rektör Bey’in daveti ile geldim, o yüce fikirlerinizi kendinize saklayın isterseniz diyerek terslemeye devam etti.

Kemal Bey çıkınca Rektör çok nezaketli bir dille:

– Hocam çok özür dilerim, tamamen benim hatam, sizi Kemal Bey’e muhatap etmemeliydim. Sanırım fark etmişsinizdir, yönetimdeki en radikal kişidir. Beni çok tavizkar buluyor, gelecek sene Rektör olarak atanmak için uğraşıyor. Eğer o gelirse buradan herkesi atacak.

– Hocam artık ne yaptığınızın bir önemi kalmadı, benim üniversiteden de sizden de ne beklentim olabilir. Madem bu kişi size bu kadar problem çıkarıyor niye paraşütle getirip üniversitenin başına bela ettiniz? Alın görevden gitsin.

Rektör karşısındakini ikna etmek için çaba göstererek gene çok içten bir sesle:

Hocam maalesef bu iş sizin düşündüğünüz gibi değil. Bana kalsa ben Kemal Bey’i yardımcım yapmazdım, kimseyi de üniversiteden atmazdım, ama malüm listeler geldi. Ben elimden geldiğince ilgisizleri korumaya çalışım. Kemal Bey’in burada size böyle konuşması da sizin üniversiteye katkı yapmanızı önlemek için. Her tarafa el altından haber gönderip “Üniversite bilimsel olarak çok kötü durumda” diye kuyumu kazıyor. Biliyorsunuz daha yeni Cumhurbaşkanımız üniversitelerin bilimsel yayınlarının yetersizliğinden dert yandı.

Naciye Hanım meseleyi anlamıştı. Söyleyecek çok söz vardı ama karşısındakinin bunu anlamaya niyeti yoktu. 

– 28 Şubat Süreci’nde de ben dekandım, ”seni Rektör yapalım ama buradaki gericileri temizle” diye bana da teklif ettiler, sizi öğretim üyesi alırken İmam-Hatip’li diye kıyameti kopardılar. Rektör olmak için her teklifi kabul edersen bu iş buraya varır. 

– Hocam ben sizi çok iyi anlıyorum. Umarım siz de beni anlamışsınızdır. Kemal Bey gibi biri rektör olup daha fazla insan mağdur olmasın diye uğraşıyorum. Sizi yeniden Bölüm Başkanı yapalım, yeni gelenleri uyarırım, size saygılı olurlar.

Naciye Hanım artık gitmesi gerektiğini düşündü. 

– Sayın Hocam teklifinizi düşüneceğim. Davetiniz için teşekkü ederim. 

Ertesi sabah Rektör’ün masasına Naciye Hanım’ın emeklilik dilekçesi gelmişti. Dilekçe’de “Kişisel nedenlerle emekliliğimi istiyorum” diye yazmıştı. Rektör yutkundu, bir an eli telefona gitti, arayıp ikna etmeyi düşündü ama işe yaramayacağını düşünerek vaz geçti. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin