Kerkük krizinin kazananları ve kaybedenleri

YORUM | DENİZ AYHAN

Hemen başta belirtelim: Kerkük krizinin iki kaybedeni ve iki kazananı var. Kazananlar İran ve PKK, kaybedenler ise Türkiye ve Barzani’nin Kürdistan Demokrat Partisi. Neden mi? Açıklayalım.

KAYBETMEYE MAHKÛM BİR GİRİŞİMDİ

Kerkük, Irak Anayasası’nın 140. maddesine göre Bağdat ve Erbil arasında üzerinde anlaşılamayan ihtilaflı bölgelerden birisi. Irak Anayasası ihtilaflı bölgelerde halkın kendi kaderini tayin edeceği referandumlara müsaade etse de, Kuzey Irak Kürt Federe Yönetimi’nin 25 Eylül’de yaptığı ve içerisine Kerkük vilayetini de dahil ettiği referandum Irak başbakanı Haydar el-İbadi tarafından yok hükmünde sayıldı ve bu açıklamanın ardından bir dizi askeri operasyon talimatı verilerek Kerkük şehri kısa bir süreliğine de olsa savaş alanına döndü.

Referandumun sonuçlarının geçersiz kılınması çağrısı sadece Irak merkezi hükümetinden değil, Türkiye, İran gibi bölge ülkeleri ile beraber ABD, Almanya ve Fransa gibi küresel güçler tarafından da yapıldı. Tüm bu çağrılara rağmen Mesut Barzani, referandumun ve sonuçlarının son derece meşru olduğunu ve dolayısıyla referandumun geçerliliğine gölge düşürecek hiçbir eylemde bulunmayacaklarını defaatle belirtti.

Esasen, Irak merkezi hükümeti 2014 yılından bu tarafa Barzani yönetiminin Bağdat’a sormadan Türkiye ile Kerkük petrolleri üzerinden yaptığı petrol anlaşmalarına, Rusya’nın Rosneft enerji şirketi ile yapılan bir milyar dolarlık yatırım sözleşmesine ve Kerkük valisinin tek taraflı bir takım kışkırtıcı beyanat ve fiillerine karşı olduğunu her defasında ifade etti. Fakat, bağımsızlık referandumu bardağı taşıran son damla oldu ve maalesef olan oldu…

IRAK VE İRAN İTTİFAKI ‘POZ VERDİ’

Geçen hafta başında Iran destekli Haşdi Şabi milisleri ve Irak ordusu ansızın Kerkük şehrine doğru ilerleyerek şehrin güney ve batısını kapsayacak saldırılarda bulundu. Kamuoyunun şaşkınlıkla izlediği bu hadise yaşanırken enteresan bir şekilde Peşmerge güçlerinin binlerce siville birlikte şehri terk ettiklerine şahit olduk. Fakat, Peşmerge güçleri şehrin güneyinden ve batısından Süleymeniye’ye doğru çekilseler de özellikle Kerkük’te bulunan önemli petrol kuyularının güvenliğini elden bırakmadı.

Tüm bu gelişmelerden sonra Irak ordusu IŞİD’in Kerkük’ün güneyindeki şehirlere saldırmasını bahane ederek şehirden geri çekileceğini duyurdu. Bu duyuruya paralel olarak, Kürdistan bağımsızlık referandumuna öteden beri karşı çıkan PKK bir anda Kerkük sokaklarında kameramanlarla mevzilenerek, Irak ordusunu şehirden attıklarına dair Kürt ve uluslararası kamuoyuna adeta ‘poz vermek’ istedi. Nihayet Irak ordusu ve İran destekli Haşdi Şabi milisleri şehirden ayrıldı.

Bu durumda ve son gelişmeleri de dikkatte aldığımızda Kerkük Krizinin galiplerinin İran ve PKK olduğunu açıkça ifade edebiliriz. İran, çünkü Şii motivasyonlu Haşdi Şabi milislerini etkin bir şekilde mobilize eden Tahran yalnızca Kerkük gibi ihtilaflı bölgelerde değil, IŞİD’in Irak’ta boşalttığı hemen hemen tüm alanlara Haşdi Şabi marifetiyle yerleşmiş durumda. Buna Tahran’ın Bağdat merkezi hükümeti ve özellikle Irak başbakanı Haydar el-İbadi üzerinde ki etkinliğini de eklersek, Kerkük krizinin İran’ın istek ve planları doğrultusunda nihayete erdirildiğini ifade etmek yanlış olmaz.

PKK, BÖLGEDEKİ ETKİNLİĞİNİ ARTTIRDI

Kerkük krizinin ikinci bir galibi ve İran’ın ayağına basmamaya son derece ihtimam gösteren diğer bir aktör ise şüphesiz PKK oldu. Özellikle, İran ile öteden beri son derece yakın ilişkiler içerisinde olan Cemil Bayık üzerinden Kürdistan referandumuna karşı olduğunu belirten PKK, İran’da faaliyet gösteren PJAK’ı da Kerkük krizine kayıtsız kalmaya zorlayarak adeta Barzani’nin burnunun iyice sürtünmesini istedi. Kerkük krizini fırsata çeviren PKK, bölgedeki Kürtler üzerinde tekrar etkinliğini arttırarak, referanduma karşı olmalarının ne kadar doğru bir karar olduğunu Kerkük krizine işaret ederek anlatmaya devam etmekte. Kerkük krizinin bitmesine yakın, özellikle Talabani’nin Yurtseverler Birliği’nin güçlü olduğu yerlere tekrar yerleşmeye başlayan PKK’nın, Irak Kürdistan’ındaki etkinliğini tekrar arttırdığına şahit oluyoruz.

BARZANİ ALEYHİNE PROPAGANDA BAŞLADI

Kaybedenlere gelirsek, Barzani patlak veren Kerkük krizinin en büyük mağlubiyet yaşayanlarından. Referandum öncesi Peşmerge’nin kontrol ettiği toprak yekûnunun yaklaşık yüzde kırkından çekilmek zorunda kalan Kuzek Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nde, paralel bir şekilde Barzani aleyhine büyük bir tartışmanın da fitilinin ateşlendiğini görmekteyiz. Daha birkaç hafta öncesine kadar referanduma dair kaygılarını belirten Goran ve PUK gibi Barzani karşıtı Kürt partileri an itibariyle haklılıklarının tescillendiğini ve Barzani’nin tüm Kürtleri kendi şahsi istikbali için felakete sürüklediğini belirtmekteler. Diğer taraftan, özellikle PKK ve PYD de boş durmayarak Barzani’nin Kürt siyasal hareketi için artık son derece ağır bir yük olduğu söylemini tüm basın yayın kurumlarında işlemekteler. Dolayısıyla, an itibariyle gerek Irak Kürdistanı’nın elde ettiği birçok kazanımın yitirilmesi gerekse de Barzani’nin şahsına dair yapılan eleştirilerin ayyuka çıkması, Kerkük krizinin en büyük kaybedenlerinden birinin Barzani olduğu gerçeğini karşımıza çıkarmakta.

TÜRKİYE, İÇERİDE DE DIŞARIDA DA KÜRTLERİ KAYBETTİ

Kerkük krizinin en önemli kaybedenlerinden biri de şüphesiz Türkiye. İç siyaset doneleri ile meseleye baktığımızda, Erdoğan yönetimindeki Türkiye başından beri Kürdistan referandumuna hasmane bir tutum takınarak gerek bölgede gerekse de Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kürdü tekrar hayal kırıklığına uğrattı. Diğer taraftan, PKK ve ilintili örgütlerin genişlemesini durdurmak için on yıllardır aktif mücadele veren Türkiye, yaklaşık 10 yıldır PKK’yı Irak sathında etkisizleştirme noktasında işbirliği yaptığı çok önemli bir müttefiki olan Barzani yönetimini kaybetti.

Bununla birlikte, Türkiye’nin bölgedeki siyaseti açısından bu ihtilafa baktığımızda ise karşımıza benzer şekilde büyük bir iflas tablosu çıkıyor. İran özellikle Haşdi Şabi milisleri ile Türkiye sınırına yakın sayılabilecek bölgelere nüfuz etmeyi başardığı, artık Türkiye kamuoyu tarafından da bilinen bir gerçek. Dolayısıyla, bir tarafta asırlardır güç mücadelesi verdiği komşularından olan Iran tarafından çevrelenen bir Türkiye profili karşımıza çıkarken, diğer taraftan PKK’ya karşı kurulmuş olan en önemli ittifaklarından birini kendi eli ile yıkan bir Türkiye, Kerkük krizinin en büyük kaybedenlerinden biri olduğunu kendi marifetiyle ispatlamış oluyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin