Kaybedeni baştan belli olan bir kriz

HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ

Seçimden evvel düşen oyları yükseltmek için yine ateşle oynanıyor. Hep bir düşman bulma ve bütün günahları onun boynuna asma ucuzculuğu ile kitleleri aldatan bir tarz-ı siyaset.

Krizin fâili de patlıcan-biberi 15 TL yapan da başkaları. 17 senedir tek başına iktidarı elinde bulunduran, 24 Haziran 2018 tarihinden beri de Türkiye’yi aile şirketinin patronu gibi idare eden Recep Tayyip Erdoğan hiç üzerine alınmıyor.

Sütte leke var onda yok.

SEÇİM GELDİ BÖYLE OLDU


30 Mart Mahallî İdareler Seçimi’ne doğru vatandaş en şedit baskılara, “hapsi boylarsın” tehditlerine rağmen öfkesini saklamıyor.

Artık oğluna Tayyip Erdoğan ismini veren bazı anne-babalar bile bin pişman. Rey verenler, “Elim kırılsaydı da vermeseydim.” diyor.

Öfkenin, infialin bir hükmü yok. Kale alma eşiği çoktan aşıldı. Erdoğan iktidarda kalmanın öyle zannedildiği kadar girift, sofistike karar ve icraata bağlı olmadığının farkında.

Bir düşman buldukça bütün başarısızlıkların o düşmandan bilinmesini sağlıyor. 30 Mart’tan evvel yine bildik taktikler, şablon cümleler ve içi boş hamasetle ABD’ye ayar verdiğini zannediyor.

S-400 KRİZİ VE EKONOMİ

Rusya’dan S-400 hava savunma sistemine ABD ilk günden beri karşı. Başlangıçta Erdoğan’ın blöf yaptığını ve işin resmiyet kazanmayacağını düşünen ABD Başkanı Donald Trump ve ekibi, aldatılmış olmanın verdiği öfke ile son iki haftadır üst perdeden mesajlar veriyor.

Pentagon Sözcüsü Charlie E. Summers 8 Mart’ta yaptığı açıklamada, “Türkiye, S-400’leri alırsa bunun askeri ilişkilerimiz bakımından ağır sonuçları olur. F-35 ve Patriotları almaları söz konusu olmayacak.” diyerek derin Amerika’nın resmî görüşünü beyan etti.

OKYANUS ÖTESİNİN ŞAKASI YOK
Üç gün evvel de ABD Avrupa Kuvvetleri (EUCOM) Komutanı Orgeneral Curtis M. Scaparrotti, füze krizinde Beyaz Saray’ın daha net tavır almasını tavsiye etti. Amerikalı general, F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye teslim edilmemesi ile ilk adımın atılabileceğini söylemişti. 

Erdoğan’ın okyanus ötesinde gelen tehdit imalı sözlere cevabı şöyleydi: “Şimdi biz Ruslarla anlaştık, ortak üretime gireceğiz. Belki S-400’den sonra S-500’e gireceğiz. Bizim için o iş bitmiştir.”

BRUNSON KRİZİNDE NE OLMUŞTU?

Erdoğan, 2018 senesi ağustos ayında pastör Andrew Brunson’ın tamamen serbest bırakılması için Trump ve ekibi tarafından atılan tweetlere buna benzer bir eda ile cevap vermişti.

Güya o can o tende durduğu müddetçe o papazı kimse alamayacaktı. Dolar aldı başını gitti ve Erdoğan tükürdüğünü yaladı.

Evvela “ev hapsi şartı” ile tahliye edilen Brunson 14 Ekim’de özel uçaklardan biriyle ABD’ye uçtu. Kendisinden 7 ay evvel de benzer bir şekilde gazeteci Deniz Yücel’i Alman hükûmeti İstanbul Silivri zindanından çekip almıştı.

BALYOZLA iPHONE KIRANLAR KAYIP

O arada iPhone’un taklitlerini balyozla parçalayanlar, Trump’a “adam ol” diyenler bir anda süt dökmüş kediye döndü. “Diriliş” dizisi seyircilerinin sesi soluğu kesildi.

Zira dolar 7 lirayı bile geçti. Zamlar artık günlük gelmeye başladı. O dönemde ABD fiilen hiçbir müdahalede bulunmadı. Sadece iki tweet attılar ve Brunson’ı hapisten çıkardılar.

S-400, başta ABD olmak üzere bütün NATO için Rusya’ya karşı en ileri harp teknolojisidir. Ellerindeki en kıymetli kozu, dost ve müttefik Türkiye’nin altın tepside Moskova’ya hediye etmesine sessiz kalmazlar, kalmayacaklar.

Türkiye’nin haklı olup olmamasının bu krizde zerre kadar kale alınmaz.

14 OCAK’TA ATILAN TWEETİ YİYİP YUTTUK

Trump, 14 Ocak’ta ne demişti? “Suriye’de Kürtlere ilişirse Türkiye’yi ekonomik olarak çökertiriz.”

Erdoğan’ın “Üzüldüm.” diyerek sineye çekeceği bir söz müydü o? Demek ki Suriye’nin kuzeyinde Fırat’ın doğusuna askerî birlikleri sınıra yığmakla girilmiyormuş.

Fırat’ın doğusu oradaysa Trump’ın sözleri Twitter hesabında hâlâ duruyor. Ne sildi ne de tevil etti.

Amerika gibi dünyanın iki süper gücünden biri ile 6-7 ayda bir bilek güreşine tutuşana, saniyesinde tuş olup akabinde “Ben ettim, sen eyleme!” diye dil dökene ne denilebilir ki! Kifayetsiz muhteris…

ABD İLE İNATLAŞMA TL’Yİ ÇÖKERTİR

S-400 krizinde Amerika’nın vetosu ile inatlaşılırsa bunun neticeleri ağustos krizinden daha vahim olur. O gün Türkiye’nin az da olsa bir takati vardıysa kur şoku ile hepsi tükendi.

Ekonomi komada iken hangi dirayet ve mukavemeti gösterecek Türkiye? Ocaktan beri 5,10 TL’den 5,45 TL’ye tırmanan doların bir gecede nerelere çıkabildiğini çok değil, 8 ay evvel yaşayarak tecrübe ettik.

Hasarın tespiti dahi yapılamamışken Erdoğan’ın yıkıcı sarsıntıları davet etmesinin iki mânâsı olabilir: Ya “Ben zaten batıyorum. Benimle birlikte herkes batsın.” diyor. Ya da “Elimde çok gizli bir silah var. Ucunu göstersem değil ABD bütün cihan önümde diz çöker.” diyecek.

KAOS STRATEJİSİ DEVREDE


İkinci ihtimal 100 milyonda bir olduğuna göre her diktatörün iktidar ömrünü uzatmak için tevessül ettiği kaos stratejisini Erdoğan da Türkiye üzerinde adım adım tatbik ediyor.

Şayet Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak isteyen birileri varsa şartlar ancak bu kadar lehlerine olabilirdi. Erdoğan sayesinde gökte aradıklarını yerde buldular.

Ekonomisi batmış…

Devlet mekanizması dişlileri sökülmüş makineye dönmüş…

İşin ehli kadralor ya hapse ya da sürgüne mahkûm edilmiş…

Temel hak ve hürriyetlerin teminatı hukukun üstünlüğü, üstünlerin hukukuna irca edilmiş..

Kuvvetler ayrılığı tek adamın elinde küle dönmüş…

Tarafsız medyanın yerini Saray’dan sesler korosu almış…

Türkiye’nin hakikî tek dostu kalmamış…

Türkiye bu kadar tahribata ancak fiilen işgal altındayken maruz kalabilirdi. Herkesin kendi imkân ve kabiliyeti nispetinde tedbirini almasında fayda var.

Borçlanma şöyle dursun ne kadar nakitte kalabiliyorsanız kalın. Aksini söyleyen kimseye kulak asmayın. Malınıza mülkünüze mukayyet olun.

82 milyon üç vakte kalmadan Erdoğan’ın bilmem kaçıncı U dönüşünün ağır faturasını ödeyecek. Bu seferki restleşmenin şakası yok.

Çok yazık oldu çok.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin