Katilin suç ortağı

YORUM | ALPER ENDER FIRAT 

2020 yılında Ordu’da Ceren Özdemir ismindeki üniversite öğrencisi öldürülmüştü hatırlayacaksınız. Genç kız oturduğu apartmanın girişinde cezaevi firarisi bir sapığın saldırısında hunharca katledilmişti.

Cinayetten sonra ortadan kaybolan katil başka bir kadını taciz etmesinden sonra şikayet üzerine yakalanmıştı. Katil Özgür Arduç, devletin pek de umurunda olmayan bir suç makinesiydi ve elini kolunu sallaya sallaya ortalarda dolaşabiliyordu.

Bu olay bile, tek başına ülkedeki cezalandırma sisteminin nasıl işlediğini anlatmaya yetiyordu.

Özgür Arduç’un bu ilk cinayeti değildi, öncesinde tam 12 suç kaydı vardı ve bunlardan birisi de cinayetti. 2005 yılında bir çocuğu öldürmekten tutuklanmıştı. Özgür Arduç, 2018’de Rize Kalkandelen yarı açık cezaevine nakledilmiş ama nasıl bir nakledilmeyse gidip cezaevine teslim olmamıştı. Firar ettikten sonra Ordu’da bir hırsızlık olayına karışmış ve bu gerekçeyle girdiği Ordu cezaevinden de firar etmişti. Bu adam cinayetten hükümlü nereye kayboldu diye Kalkandelen cezaevinden merak eden de olmamıştı.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Ordu cezaevinden firar ettikten sonra yolda gözüne kestirdiği 21 yaşındaki Ceren Özdemir’i de keyfe keder katletmişti. Bu cinayet sosyal medya aracılığıyla ülke çapında infiale yol açınca AKP Genel Başkanı Recep T. Erdoğan da olayı kınamış, Reis’in ihsası reyinden sonra, başının derde girmeyeceğini anlayan her yetkili, her bakan, her vekil, her ünlü, her sosyal medya fenomeni, cinayeti kınayıp ne kadar hassas olduklarını ardı ardına açıkladılar. Bunlar arasında Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da katilin en ağır cezayı alması için davaya müdahil olacaklarını ve takip edeceklerini söylemişti. Takip etmeyince bu katilin ne olacağını bakanın kendisi de bilmiyordu.

Ne güzel iş değil mi? Önce katili cezalandırmayıp serbest bırakıyorsunuz; defalarca firar etmesine müsaade ediyorsunuz; kişi hakkına yönelik suçlarda ısrarla ve ısrarla lakayt davranıyorsunuz; infial üzerine kınama yayınlayıp, katilin cezalandırılması için konunun takipçisi olacağınızı açıklıyorsunuz ve bütün sorumluluğunuz bitiyor. Sorumluluk hemen sizden çıkıp uygun bir yere konuyor.

Çok açık söylemek gerekirse bugün katili ve suçluyu cezalandırmamak bir devlet politikasıdır. Kendi muhalifi diye doğum yapan kadına bile kelepçe vurmaktan geri durmayan hükümet, cana taammüden kast edenleri aynı gün salıveriyor. Nitekim Recep T. Erdoğan’ın Ceren Özdemir’in annesini taziye için aradığı gün Bursa’da tartıştığı sevgilisini pompalı tüfekle vuran Ahmet Kara kasten adam öldürmeye teşebbüs ve silahla tehditten suçlu bulunmasına rağmen tahliye edilmişti.

2017 yılının Temmuz ayında kendisine göz koyanlar tarafından öldürülen Suriyeli Emani’yi de hatırlayacaksınız. 20 yaşındaki Emani, öğretmenlere, akademisyenlere, doktorlara, gözleme yapan kadınlara hapishanelerde yer açılabilsin diye salıverilen bir suç makinesi tarafından çocuğuyla birlikte öldürüldü.

Siirt’te tecavüz ettiği 18 yaşındaki İpek Er isimli genç kızın ölümüne sebep olan Musa Orhan isimli uzman çavuş için Türkiye ayağa kalktı ama yine de tutuklatmayı başaramadı.

Bunlar yazarken doğaçlama aklıma gelenler, arşivi birazcık tarasak binlerce olayı bir çırpıda bulabiliriz. Kadına şiddet, kadın cinayetleri devletin umurunda değil.

Önceki gün İbrahim Zarap diye bir adamın eski karısını öldüresiye dövdüğü görüntüler sosyal medyaya düşünce ortalık ayağa kalktı. Yine bütün demeç maymunları sosyal medyaya döküldü. Önüne gelen kınadı da kınadı. Her yetkili, her makam arabası olan, devlette kendini önemli hisseden herkes, çok RT alacağı için sosyal medyada kınalar yaktı.

Başta AKP Genel Başkanı Recep T. Erdoğan bir insanlık suçu olarak gördüğü kadına yönelik her türlü fiziki ve ruhsal şiddeti ve ayrımcılığı en sert şekilde kınadı. Onun ve aile bakanının sert sert kınadığı saatlerde bu kez de Ankara’da Zeynel Korkmaz diye bir adam karısını, boğazından keserek öldürdü.

Bomboş demeçlerin, uyduruk bile olmayan kınamaların ölene ve bundan sonra öleceklere zerre kadar faydası yok! Kadın cinayetleri hükümetin ve bugünkü Türk Yargısının yüz karasıdır.

Türk yargısı, hakaret diye Erdoğan’a yapılan eleştirileri takip etme ciddiyetiyle, kadın cinayetlerinin üzerine gitseydi suçlar bu denli kolay işlenir miydi?

Türk emniyeti ve yargısı gözleme yapıp satarak muhtaçlara yardım edenleri takip ettiğinin onda biri kadar bu konuya eğilseydi, ülkenin en kalifiye elemanlarını hapsedebilmek için katilleri topluma salmasaydı bu kadar cinayet işlenir miydi?

Hasılı devletin kendi iktidar güvenliğinden başka ülkedeki hiçbir şey umurunda değil. Kadın cinayetine kurban gidenlerin hepsini ülkeyi yönetenler öldürüyor, başkası değil.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Dikkatimi çeken üç konu oldu. birincisi, bu cani, balkondan seslenen şahısa karşı dönerek, ses tonu bilinci yerinde, hafif korkarak ve onlardan bir tehlike gelmeyeceğini sezerek işkencesine devam ediyor. Ciddi bir iki kişi hareket etse belki bu kadar ileri gidemeyecek. Ve ortada cinnet falan geçirme yok gayet bilinçli şuuru yerinde.
    İkincisi, bu gibi canilerin Bu cesareti nereden aldığı. Çünkü biliyorlar ki bu ülkede adalet yok, güven yok; mafyanın hırsızın güçlünün haklı olduğu bir ülkede yaşadıklarını çok iyi biliyorlar. Bu cani de çok iyi biliyor. Bu ve benzeri olaylara çocukluğumuzdan beri rastladık, hepsinin seçtiği kurban, zayıf ve gariban kimseler. Devletin ve hukukun onları korumadığı kimseler. Bu canilerin ruh halini düşünürsek, bunlara güç veren, motive eden şey devletteki başıboşluk, güvensizlik, güçlünün yanında olma hukuku gibi sayabileceğimiz hususlar. Cennet annelerin yani kadınların ayakları altındadır diyerek kadını ayak altına alan bir toplumumuz var. Bu ülkede “Zengin” olunca kadını yine ayak altına alan Zengin oluyor.
    Üçüncüsü ise birilerinin telefona çektiği görüntüler basına yansıyan görüntüler, bir de görünmeyenleri, saniye saniye, dakika dakika acı çekenleri, işkenceye uğrayanları siz düşünün. Iki yüzlü kadın dernekleri, binlerce kadın haksız bir şekilde hapse atılırken işkenceye ve zulme maruz kalırken sessiz kalmaları, üç maymunu oynamaları çok acı.
    Şunu da biliyoruz ki hiçbir kimse içindeki kötü düşünceleri açıktan söylemiyor bir de siz düşünün Zengin’in ve diğerlerinin iç dünyasındaki kin ve nefreti…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin