Kahvaltıyla tatlıya bağlanabilse keşke!

HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ

Almanya’nın kendi şirketlerinin fişlenmesine, vatandaşlarının tevkif edilmesi gibi diğer hukuk ihlallerine artık tahammül göstermeyeceğini anladıkları andan itibaren manevra üstüne manevra yapıyorlar.

Evvela 680 şirketin bilgilerinin Interpol veri tabanına yüklenmesine ‘iletişim kazası’ diyerek skandalı unutturmaya çalıştılar. Almanya’nın malî müeyyideler dahil her nevi adımı atmak için harekete geçtiğini görünce Başbakan Binali Yıldırım, 19 Alman şirketinin en üst seviyedeki müdürlerini kahvaltıda ağırladı.

‘HATA OLDU, UNUTALIM’ DEMEK KOLAY

Çankaya Köşkü’nde misafirlerine hitap ederken ‘Bir hata olmuş, buna takılmayalım’ mesajı veren Yıldırım’ın bu adımının Berlin’i tatmin etme ihtimali o kadar az ki! İşi gücü bırakıp 680 şirketi tek tek fişlemek, bunların terör örgütleri ile iltisaklı olduğunu belirterek listeyi Interpol’ün veri tabanına yüklemek tek kelime ile dehşetengiz bir adım.

O şirketlerin, dolayısı ile Almanların neler hissettiğini bir düşünün. İhracatının yüzde 10’unu sırtladığınız, 60 binden fazla kişiye iş imkânı sunduğunuz, bilgi ve tecrübenizi aktardığınız bir devletin gıyabınızda sizi ‘teröre destek vermekle’ itham ettiğini gazetelerden öğreniyorsunuz. İtibarınız mesnetsiz ve en ağır ithamlarla yerle bir edilmiş, sizin haberiniz yok. Fişlemeyi devlet yaptığına göre aslı arşivlerde bir yerlerde muhakkak duracak.

SUÇ VE SUÇLULARLA MÜCADELE METODU BU MU?

Ortaklarınıza, tedarikçilerinize, müşterilerinize, bankalara veya halka açık iseniz yatırımcılara ne diyebilirsiniz ki! Bir şirket ya da ferdin suçsuzluğunu ispat etmesinden daha garip ne olabilir ki! Bir an için iddiaların doğru olduğunu farzedin. O halde bile suçun ve suçluların üzerine böyle idarî kararlarla gidilmesinde bir yanlışlık, hukuk tanımazlık yok mu? Mahkemeler ne işe yarar?

Mülkiyet hakkını ayaklar altına alan bir iktidarın neler yapabileceğini Hizmet Hareketi’ne mensup işadamları üç senedir esefle ve çaresizlik içinde müşahede ediyor. Haklarında mahkeme kararı olmadan şirketlerine el konuluyor, banka hesapları bloke ediliyor, itibarları ve markaları sıfırlanıyor. Fişleme mağduru Alman işadamlarının neler hissettiğini en iyi onlar anlayacaktır.

FIRSATIN BULDUKÇA TÜRKİYE’DEN KAÇACAKLAR

Mahremiyetine tecavüz edilmiş, itibarı ayaklar altına alınmış bu kadar Alman şirketinin bu saatten sonra Türkiye’ye bakışı değişecektir haliyle. Alenen kavga etmeyecekler, hükûmetin bu rezaletine cevap vermeyeceklerdir elbette. Fırsatını buldukça yatırımlarını başka memleketlere yönlendireceklerdir. 680 Alman şirketinin başına gelenlerin tekrar etmeyeceği ya da kalan 6 bin 120 Alman şirketi ile diğer yatırımcıların da başına gelmeyeceği ne malum!

SUN’İ GÜLÜCÜK DAĞITMAKLA OLMAZ

Mercedes (Daimler), BASF, Bosch, Siemens, Metro ve Krone gibi dünya devlerinin Türkiye’de maruz kaldıkları şoka mukabil suni gülücük dağıtmaktan medet umanlara ne denilebilir ki! ‘Fazla alınganlık etmesinler ve kahvaltıdaki ikramın hatırına unutsunlar o skandalı, öyle mi?

Türkiye’yi medenî ve demokrat dünyada beş kuruş faydasını göremediğimiz yalnızlığa mahkûm edenler, baskı ve zulümlerine göz yumması için Almanya’yı hedefe koydu. Almanya’ya diz çöktürebilecekleri vehmi ile fişlediler 680 şirketi. Güya Almanlar paniğe kapılıp soluğu Saray’da alacaktı.

ERDOĞAN İÇİN PABUÇ BU SEFER PAHALI

İrrasyonel siyasetin banisi AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan su sefer baltayı taşa vurdu. Gerilimi tırmandırmamak adına Almanya’nın tercih ettiği mutedil ve diplomatik tavrı sömürerek muvaffak olacağını zannetti. Yanıldığını anladığında iş işten geçmişti.

Nitekim Gazeteci Deniz Yücel ve altı Alman vatandaşının tahliyesini beklerken iki hafta evvel insan hakları müdafiî Peter Steudtner’in Türkiye’de hapse atılması ve 680 şirketinin fişlendiğinin ortaya çıkması Alman Hükûmeti için bardağı taşıran son damla oldu.

Almanya’da gazetelerden radyolara kadar bütün medya vasıtalarında ‘Erdoğan’a ve Türk hükûmetine daha fazla müsamaha gösterilmemesi’ talepleri dile getiriliyor. Bu hususta kamuoyu baskısı o kadar arttı ki Başbakan Angela Merkel bile o serinkanlı üslubunu Türkiye bahsinde değiştirmek mecburiyetinde kaldı.

BERLİN, AB NÜFUZUNU TÜRKİYE’YE KARŞI KULLANIYOR

Almanya’nın karşı hamlesinde dikkat çeken bir husus var: Doğrudan Türkiye ile muhatap olmadan, Avrupa Birliği (AB) nezdindeki nüfuzunu kullanmak suretiyle Erdoğan’ın tek adam rejimini köşeye sıkıştırıyor. T.C. pasaportu ile AB’de vizesiz seyahat hayali fişleme skandalını müteakip suya düştü. Müzakereler askıya alındı. Gümrük Birliği’nde de Ankara’nın talep ettiği değişiklikler şu anda kale alınmayacak.

Ne vakit OHAL kaldırılır, mahkemeler üzerindeki Saray vesayeti sona erer ve demokratikleşmeye matuf kalıcı adımlar atılır o vakit müzakere masasına geri dönülecek. Aksi takdirde katılım öncesi malî yardımlar kesilecek, siyasî tecrit daha derinden hissettirilecek.

MADEM GÜZEL GELİŞMELER OLACAK, NİYE BEKLİYORSUNUZ?

Çankaya’da misafirlerle dertleşirken sonbaharda bazı müspet gelişmelerin olabileceğini söyleyen Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Erdoğan’ın mevcudiyetinde güzel gelişme olamayacağını unuttu herhalde. Normalleşme için ‘derhal’ demek yerine sonbahar sonrasını telaffuz etme gafletinde bulunan Zeybekci durumun vahametini hâlâ idrak edememiş. Almanya’da açıklanan en son anketten haberi yok herhalde.

10 ALMAN’DAN 8’İ: TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ YOK

Almanya’nın önde gelen dergilerinden Der Spiegel’in anketine katılan 5 bin 92 kişiden yüzde 92’si mevcut siyasi şartlar altında Türkiye’ye tatile gitmeyi düşünmediğini söylüyor. Aynı ankette her 10 Alman’dan 8’i Türkiye’de demokrasi olmadığını ve Berlin’in Ankara’ya karşı tutumunu sertleşmesi gerektiğini söyledi. Ankete katılanların yüzde 84’ü Türkiye’nin AB üyeliğine de karşı. Yüz kişiden 82’si de Türk siyasetçilere Almanya’da etkinlik yasağı getirilmesi kararını destekliyor.

Özür kahvaltısında muhataplarına, ‘Şimdilik OHAL rejimi ile idare edin. Sonbahardan sonra güzel gelişmeler olabilir’ demekle “Bugün param yok, fakat söz veriyorum: Borcumu 30 Şubat’ta ödeyeceğim.” deme arasında hiç fark yok. AB’de yükselen Türkiye karşıtlığının bedelini yine 79 milyon vatandaş ödeyecek.

BU NUMARALAR ÇOK SIRITIYOR

Türkiye’nin maruz bırakıldığı demokrasi ve insan hakları krizi kahvaltı ile tatlıya bağlanabilecek kadar basit olsaydı keşke! Samimi adımlar atarak Türkiye’yi yeniden demokratik hukuk devleti seviyesine çıkarmak yerine kahvaltılı toplantılar tertip etme numaraları artık Avrupa’da çok sırıtıyor.

Özürleri kabahatinden büyük insanların en bariz vasfı inandırıcı olmamalarıdır. Türkiye’nin talihsizliğine bakın ki dün ‘ak’ dediğine bugün ‘kara’ diyebilecek kadar pişkin ve özrü kabahatinden büyük adamlar tarafından idare ediliyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin