İttihatçıların unutulmaz günleri 

Manastır | Hürriyet müessislerinden Resneli Niyazi Bey ve Çetesi

YORUM | Dr. YÜKSEL NİZAMOĞLU

Bundan yüz on iki yıl önce Osmanlı Rumeli’sinin önemli şehirlerinden Manastır, tarihi bir gün yaşamaktaydı. 1889’da Mekteb-i Tıbbiye’de İnciraltı İçtimaı’nda beş öğrencinin kurduğu cemiyet, yıllarca Abdülhamit’e karşı mücadele ettikten sonra 23 Temmuz 1908’de Manastır’da sonradan “Hürriyet Meydanı” adını alacak meydanda sabah saat 9.00’da meşrutiyeti ilan etmiş ve şehir “unutulmaz bir gün” geçirmişti.

Manastır’ı birkaç saat arayla Köprülü, Üsküp, Serez ve diğer Rumeli şehirleri takip etmiş, bu gelişmeler karşısında Padişah Abdülhamit’in Meşrutiyetin ilan edildiğini kabul eden iradesi 24 Temmuz 1908 tarihli gazetelerde yayınlamıştı.

Hürriyet Beyannamesi 

Manastır’da meşrutiyeti ilan eden beyannameyi okuyan kişi Manastır Harbiye Mektebi Ders Nazırı Vehip Bey’di (Paşa-Kaçı). Vehip Bey, İttihat ve Terakki’nin Enver Bey ve Kazım Karabekir liderliğinde gelişen Manastır örgütlenmesinde yer almış ve “hürriyeti ilan eden” beyannameyi okuma görevi kendisine verilmişti.

Vehip Bey’in o gün “60 numaralı top arabasının” üzerine çıkarak okuduğu beyanname, İttihatçıların yapısı, özellikleri ve hedefleri hakkında önemli bilgiler içermekteydi. Vehip Bey “Mukaddes Vatandaşlar, Muazzez Kardeşler!” şeklinde başladığı konuşmasında hürriyetin ilanıyla otuz yıldan fazla devam eden istibdadın sona erdiğini söylüyor, ayrıca dini referanslar kullanarak “… min indillah müeyyidi meb’us olan Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti artık Allah’ın lütfuyla icra-yı faaliyete başlamıştır. Latectemiu ümmeti aleddalaleti (Ümmetim dalalette ittifak etmez) hadisi rehber olacaktır” diyordu.

Hürriyetin ilanıyla Kanuni zamanından beri padişahla millet arasına çekilen kafes kırılacak, ülkede cemiyetin temel prensipleri olan “adalet, müsavat, uhuvvet ve hürriyet” esas olacaktı. Fransız İhtilali’nin getirdiği “liberté, egalité, fraternité” prensiplerini ideal olarak benimseyen İttihatçılara göre Kanun-i Esasi’nin yeniden yürürlüğe girmesiyle “meşverete dayalı yönetim” gerçekleşecekti.

Zafer Sarhoşluğu

Manastır 23 Temmuz 1908’de muhteşem bir gün yaşadı. Şehrin Müslüman Türk ve Arnavutlarıyla Hıristiyan Makedon, Ulah, Sırp, Rum ve Bulgarları ve Museviler, meydana hücum etmiş, hürriyeti ilan eden beyanname büyük bir kalabalık önünde okunmuş, sürekli alkışlarla kesilmişti. Merasimde ulemadan ve ruhanilerden temsilciler konuşma yapmış sonra da meşrutiyeti koruyacaklarına dair söz vermişlerdi.

Bir taraftan mızıkalar çalınırken diğer taraftan top atışı yapılarak meşrutiyetin ilanı kutlanmıştı. Şehirde tarihi bir gün yaşanıyor, gelişmeleri izleyerek bu tarihi günü kaydeden Abdülmecid Fehmi günün sonunda “bundan büyük bayram olur mu?” diye yazıyordu. O gün yaşanan “meşrutiyet sevinci” Manastır’ın Ulah fotoğrafçıları Manaki kardeşler tarafından filme alınıyordu.

Hürriyet Kahramanları 

Meşrutiyetin ilanı öncesinde dağa çıkan Ohrili Eyüp Sabri, Resneli Niyazi ve Enver Beyler hürriyetin ilanıyla dağdan indi. Hatta Köprülü’de meşrutiyeti ilan eden beyannameyi bizzat Enver Bey okudu.

Niyazi Resneli | Kahraman Kolağası

İttihatçılar meşrutiyetin ilanını “inkılâb-ı azim” olarak görüyorlardı. Dolayısıyla kısa zamanda kendi kahramanlarını oluşturarak “olağanüstü” karakterlere dönüşen bu isimleri bütün Osmanlı ülkesine yaydılar.

İttihatçılar bu kişilere “hürriyet kahramanları” demekte ve onların başında gelen Enver ve Niyazi Beyler “mehdi-i hürriyet” olarak adlandırılmaktaydı. Bu “aslan yürekli kahramanlar” elbette rastgele seçilmiş figürler değildi. 

“Binbaşı” rütbesinde olan Enver Bey, İttihatçıların ordu içindeki örgütlenmesinde en etkili isimlerden birisi olmuş ve askerleriyle dağa çıkarak meşrutiyetin ilanını isteyen üç isimden biri olarak adını duyurmuştu. Bundan sonra da İttihat ve Terakki’nin askerî kanadının bir numarası olacak, dağa çıkan diğer subaylardan çok farklı bir konum elde edecektir.

Kazım Karabekir’in aktardığına göre Abdülhamit’in tahttan indirilişi sırasında Yıldız Sarayı’na ilk önce Karabekir’in birlikleri girdiği halde, bir süre beklemesi istenmiş ve Enver Bey’in “kahramanlığı” bir kez daha öne çıkarılmıştı. Deyim yerindeyse 1918’de ülkeyi terk edene kadar dağa taşa “Kahraman-ı Hürriyet Enver” yazılacak, Almanlar da o dönem Türkiye’sine “Enverland” diyeceklerdir.

Enver Paşa

Diğer kahraman figürler, dağa çıkan diğer subaylar Eyüp Sabri ve Resneli Niyazi Beylerdi. Eyüp Sabri’nin ismi genellikle propaganda konuşmalarında geçse de Niyazi Bey daha fazla öne çıkacak, Enver Bey’le beraber bütün Osmanlı ülkesinde tanınan bir kahraman olacaktır.

Enver ve Niyazi Beyler adına birçok kartpostal bastırılmış ve Niyazi Bey dağda iken kendisine alışan geyiğiyle birlikte “efsanevi” bir şahsiyete dönüşmüştür. Hakkında pek çok şey uydurulan geyiğe de “Rehber-i Hürriyet” denilmişti.

İttihatçılara göre istibdat yanlıları anlamasa da “geyik bile” hürriyetin değerini anlamış hatta Niyazi Bey’le beraber dağdan şehre inmişti. Bu yönüyle geyik, kısa zamanda İttihatçıların maskotu haline gelecek, Osmanlı ülkesinde doğan erkek çocuklara “Niyazi ve Enver” ismi verilirken, kızlara da “Meral (maral- geyik-ceylan” adı verilecektir.

İstanbul’a da getirilen geyik Ramazan temaşalarında sergilenmiş, partilere getirilmiş ve sadece erkeklerin değil kadınların da görmesi için programlar organize edilmiş hatta yardım toplama kampanyalarında kullanılmıştı. Veliaht Reşad Efendi’nin oğulları bile “Gazal-ı Hürriyet’i” görmeye gitmişlerdi. Bu yönüyle “cemiyet-i mukaddese İttihat ve Terakki” için geyik önemli bir propaganda aracı olmuş, İstanbul günlerce “geyik muhabbeti” yapmıştı.

İttihatçıların meşrutiyet sonrasında öne çıkardıkları şehir ise Rumeli’de örgütlenmelerinin merkezi olan Selanik ve meşrutiyetin ilan edildiği Manastır şehirleriydi. İstanbul nasıl siyaset merkeziyse Manastır da “merkez-i hürriyet” ve meşrutiyetin ilanına giden süreçte etkili olan Selanik, Serez, Firzovik, Ohri gibi Rumeli şehirleri de “mehdi-i hürriyet beldelerdi”. İttihatçılar ayrıca Selanik’e “Kâbe-i hürriyet” diyeceklerdir.

İttihatçıların meşrutiyetin ilanı sonrasındaki kahramanlarından birisi de III. Ordu oldu. Cemiyet, uluslararası bir probleme dönüşen Makedonya meselesinden dolayı daha kabiliyetli subayların görevlendirildiği III. Ordu bünyesinde hızla örgütlenmiş ve bu subaylar sayesinde hedefe ulaşmıştı. Dolayıyla İttihatçılar için III. Ordu’nun ayrı bir yeri vardı. Bu durum hürriyetin ilanı sonrasında III. Ordu’nun ayrı bir “kutsallık” kazanmasına ve hakkında birçok şiir ve yazılar yazılmasına neden oldu.

Hayallerden Gerçeklere 

Rumî 10 Temmuz, miladi 23 Temmuz tarihi İttihatçılar tarafından “ıyd-i millî” ilan edilerek yıllarca milli bayram olarak kutlandı. Osmanlı Devleti böylece meşruti yönetime kavuşmuş, seçimler yapılarak parlamento yeniden açılmış, böylece “Osmanlılık” düşüncesinin devleti yıkılmaktan kurtaracağına dair ümitler bir kez daha yeşermişti. İttihatçılar “Düvel-i muazzamanın” da bu gelişmelere saygı duyarak kendilerini destekleyeceklerini düşünüyorlardı.

Meşrutiyetin ilanı sırasında yaşananlar, “Şark zihniyetinin” doğrudan bir yansıması olarak görülebilir. Bu yaklaşıma göre meşrutiyetin ilanıyla yılların problemleri, dert ve ıstırapları bir anda bitecek, her yer güllük gülistanlık olacaktı.

Buna karşılık kendilerini “Cemiyet-i Mukaddese” olarak gören ve birçok dini kavramı rahatça ve mübalağalı bir şekilde kullanan İttihatçıların akıbeti hiç de beklenildiği gibi olmadı.

İttihatçılar hürriyetin ilanı sonrasında içeride ve dışarıda çok büyük sorunlarla karşılaştılar. Osmanlı Devleti’ne kâğıt üstünde de olsa bağlı gözüken Bulgarlar bağımsızlıklarını ilan ederken, Yunanistan Girit’i, Avusturya-Macaristan da Bosna-Hersek’i topraklarına kattığını açıkladı. Padişah Abdülhamit ve İttihatçıların bunlara tepkisi ancak “protesto etmek” oldu.

İttihatçılar içeride de 31 Mart Olayı ile karşı karşıya kaldılar. Bu durum onları bütün kazanımların elden gideceği endişesine ve bunun sonucunda muhalifleri bir zamanlar Abdülhamit’in onlara verdiği adla “cemiyet-i muzırra” olarak değerlendirmelerine yol açtı.

Büyük bir bölümü Balkan şehirlerinde doğmuş olsalar da “Mehdi-i Hürriyet beldeler” dedikleri Rumeli şehirleri, Balkan Harbinde birkaç ayda elden çıktığı gibi “Kâbe-i Hürriyet” denilen Selanik şehri bir kurşun bile atmadan teslim oldu.

İttihatçılar modern dönemin ilk darbesi sayılabilecek Babıali Baskını’nı da yaparak bugüne kadar devam eden bir geleneği başlattılar. Ayrıca “hürriyet” amacıyla yola çıkmalarına rağmen giderek otoriterleşen bir yönetimi tercih ettiler.

Yine meşrutiyetin ilanı sürecindeki rolü nedeniyle “kahraman” olarak gördükleri III. Ordu’nun başında Sarıkamış Harekâtı’nı yapan Enver Paşa, büyük bir faciaya zemin hazırladığı gibi Birinci Dünya Savaşı sonunda önde gelen lider kadroyla beraber ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

Resneli Niyazi ve geyiği de Niyazi’nin “muhalif” olarak değerlendirilmesiyle bir süre sonra unutuldu. Niyazi Bey Resne’ye döndü ve bir saray yaptırarak hayatını devam ettirdi. Balkan Harbi’nde bölgenin kaybı sonrasında İstanbul’a gelmek için gemiye bineceği sırada çıkan bir çatışmada kör bir kurşuna kurban gitti veya bir başka görüşe göre de kendi koruması tarafından öldürüldü. Bir zamanların büyük kahramanından günümüze zihinlerde, “Ne şehittir ne gazi, pisi pisine gitti Niyazi” sözü kaldı.

Sonuçta Şark zihniyetinin bir yansıması olarak İttihatçıların meşrutiyetle ülkenin kurtulacağı ve “her şeyin güllük gülistanlık olacağı” beklentisine karşılık “on yıl sonra”, altı yüz yıllık Osmanlı Devleti tarihe karıştı.

Not: Tamamlamam gereken bazı bilimsel çalışmalar nedeniyle kısa bir süre için yazılarıma ara veriyorum. Yeniden görüşmek üzere bütün okuyucularıma iyi günler dilerim.

Kaynaklar: Y. Nizamoğlu, “10 Temmuz İnkılâbının Birinci Yıldönümünde Neyyir-i Hakikat’in Yayınladığı Mecmua Üzerine”, OTAM, 2011, S. 30; İ. A. Odabaşı, “Hürriyet Kahramanı Niyazi Bey’in Geyiği”, Toplumsal Tarih, 2018, S. 292; E. Jan Zürcher, “Makedonyalılar Anadolu’da”, Toplumsal Tarih, 2016, S. 276; Doğu Batı (Meşrutiyetin 100. Yılı), 2008, S. 45, C.1; 100. Yılında Jön Türk Devrimi, İstanbul, 2010, İş Bankası Yayınları.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin