İsrail’de yaşananlar ve o gazetenin utanç verici başlığı

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Her Ramazan ayı geldiğinde Filistin topraklarında şiddet tırmandırılıyor. Filistinliler taşkınlık yapıyor, İsrail silahla karşılık verip kan döküyor. Bu kanı besin kaynağı yapan Hamas ise mensuplarına sivil İsraillileri hedef gösteriyor. Kan sarmalının bitmediği Ortadoğu’da Türkiye’de ulusal yayın yapan Milli Gazete’nin attığı manşet vicdan sahiplerini yeniden düşünmeye sevk etti.

Ortadoğu coğrafyası hep göçlerin ve işgallerin yaşandığı topraklar olarak bilinse de Akdeniz’in doğuda karayla kesiştiği yerler (Suriye, İsrail, Filistin, Ürdün) gibisi de hiç olmadı.

İsrail’in atası sayılan İbrahim Peygamberin (Avraham), ilahi emirle Harran’dan çıkıp Ken’an ülkesine doğru yürümesinden sonrasına ilişkin tarihi bilgilerle din kökenli anlatımlar örtüşmeye başlıyor.

Yahudilerin üç büyük atası İbrahim, İshak (Yitshak) ve Ya’kub (Ya’kov) bugünkü İsrail/Filistin ile Nil Deltası denilen bölgede hayat sürüp peygamberlik yaptı. Yusuf Peygamberin Mısır’a köle olarak satılması ve sonrasında yaşananlar da Kur’an’da “Ahsenü’l-Kısas” (hikayelerin en güzeli) olarak anlatılıyor.

Bu gelişmeleri, Musa Peygamberin 430 yıl sonra Mısır’dan inananlarıyla birlikte çıkması ve Ken’an bölgesini İsrail boylarına dağıtması takip ediyor.

Bugünkü İsrail toprakları içinde kalan Filistin bölgesinin asıl önemiyse Davud (David) ve oğlu Süleyman (Solomon/Şiomo) peygamberler döneminde başladı. Kutsal Tapınak bu dönemde inşa edilip içine Ahid Sandığı yerleştirildi.

İkinci İsrail Krallığının MÖ 720’de Asurluların işgaliyle yıkılması, Yehuda’nın iki asır kadar sonra Babil Kralı Nebukadnezar’a yenik düşmesiyle son buldu. Bu yenilgiden sonra Yahudiler, topraklarından sürüldü.

Roma İmparatorluğu döneminde özerk kalan Yahudiler, MS 132’de yeniden kısa süreli bağımsız İsrail devletini kurdu. Roma döneminde Yahudiler, bölgeye dönebilmişse de iş sahibi olmalarına ve köle edinmelerine izin verilmedi. Köle muamelesi görmedilerse de hür insan yerine de konulmadılar.

611’de Sasani Kralı II. Hüsrev, Yahudiler’in desteğiyle Bizans’tan bölgeyi aldı ve Kudüs’ü Yahudiler’e bıraktı. Halife Ömer zamanında 637’de Filistin’in alınmasıyla birlikte Yahudilerin yerleşmesi belirli şartlar dahilinde serbest bırakıldı. Ancak sonrasında da bölge bütünüyle Müslümanların hakimiyetine geçti.

Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan Yahudilerin bir devlete sahip olma hayalleri, 1882 yılında İsviçre’nin Basel kentinde yapılan Siyonist Kongresinde ortaya konuldu. Bu hedefin belirlenmesinden itibaren bölgeye aliyah (kutsal göç) yolculuklar başladı.

İkinci Dünya Savaşıyla birlikte bölgeye göç yoğunlaştı ve katliamlardan hayatta kalan Orta Avrupa Yahudilerinin göç adresi Filistin toprakları oldu. David Ben-Gurion öncülüğünde 14 Mayıs 1948’de bugünkü İsrail devleti resmen kuruldu.

Bizim bugün konuşup tartıştığımız Yahudi devleti, Roma İmparatorluğu döneminde yıkılıp ve bir daha 2 bin yıl kadar kurulamayan devlet. İsrailliler, bölgeye göç ettiklerinde yaşayacak arazileri büyük ölçüde Filistinlilerden satın aldı.

İsrail, hayatiyetini sürdürme gerekçesiyle şiddeti varlığının bir parçası saydı. 1967’de ve sonraki yıllarda topraklarını genişletmek amacıyla Suriye ve Mısır’a saldırdı. Sınırları içinde yaşayan Filistinlilere de yoğun şiddet uyguladı.

İsrail’e karşı verilen mücadeleyi yıllar boyu Yaser Arafat liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) öncülüğünde yürüten Filistinliler, 1980’li yıllarda bölündü. 1987’de kurulan Hamas, İsrail’e karşı şiddeti daha yoğun kullanmaya başladı.

Sivil-asker ayırımı yapmayan Hamas militanları, her Yahudi’yi düşman görüp meşru hedef saydı. Hamas şiddete her başvurduğunda, İsrail ölçüsüz bir şekilde karşılık verdi. Hamas şiddete başvurdukça kaybeden hep Filistinliler oldu.

İsrail devleti kurulduğunda bölgedeki Yahudi yerleşimcileri gösteren bu haritalar, günümüzde tersine dönmüş durumda. Bugün Filistinliler, 74 yıl önce İsrail’in kurulduğu dönemdeki Yahudi yerleşimciler durumuna düştüler.

Ancak üç çeyrek asır önceki Yahudi yerleşimcilerle bugünkü Filistinliler arasında çok önemli bir fark var. O günkü Yahudiler, ekonomik açıdan Müslümanlara muhtaç değillerdi, bugün Filistinliler hayatlarını devam ettirebilmek amacıyla çok büyük ölçüde Yahudilerin işyerlerinde çalışmak zorunda.

İsrail, Yahudi bölgelerine geçip çalışmak durumunda kalan Filistinliler için çok sıkı güvenlik araştırmaları yapıp öyle içeriye alıyor. Buna rağmen bir şekilde Yahudi bölgelerine geçen kimi Filistinliler, terör eylemine başvurabiliyor.

Ramazan’ın ilk günlerinde yasak ilan edilen bölgelere girmeye çalışan Filistinlilere karşı ölçüsüz güç kullanan İsrail polisi, Cenin kentinde 3 Filistinliyi öldürdü. Bunun intikamını alma gerekçesiyle dün akşam Hamaslı militanlar olduğu tahmin edilen kişi/kişiler Tel Aviv’de bir bara silahlı saldırı düzenledi.

Aynı anda 5 ayrı noktada silahlı saldırı girişimi oldu. Diğerlerinde can kaybı olmazken, bir bara düzenlenen saldırıda 2 kişi öldü, bazıları ağır olmak üzere 13 kişi de yaralandı.

Ölen ve yaralanan İsrailliler, sivil insanlardı. İsrail askerlerine karşı bir varlık gösteremeyen Filistinliler, Hamas’ın hareketlerini dini sosa bandırıp, sivilleri öldürmeyi cihat sayıyor.

Büyük bir iş başarmışlar gibi Tel Aviv’deki saldırıyı Filistin bölgelerinde konvoy yapıp kutluyor.

Olan ise şiddetle alakası olmayan masum Filistinlilere oluyor. Azgın İsrail güçleri, saldırganları bulabilmek amacıyla kentte geniş çaplı bir arama başlattılar. Ramazan ayında masum Filistinliler de azgın Hamaslı teröristlerle benzer muameleyi görecek.

Türkiye’de polisin yaptıklarını görmeyenler, İsrail güvenlik güçleri yaptıklarına feryat ediyor. Furkan Vakfı mensupları bugüne kadar hiçbir şiddet hareketi içinde olmadı. Yıllardır “şanlı Türk polisi”, sadece arkadaşlarına yapılan işkenceyi duyurmak için açıklama yapmak istediklerine neler yaşattığını son 5 yıldan bu yana görüyoruz.

MİLLİ GAZETE’NİN TERÖRSEVERLİĞİNE NE DEMELİ

Milli Gazete, genel itibariyle sağduyulu hareket etmesiyle ve olaylara makul tepkiler vermesiyle biliniyor. Her dini grubun fanatikleştiği bir nokta olduğu gibi Milli Görüşçüler de Filistin konusunda terör sevici kesiliyor.

Hamaslı militanların masum insanlara giriştiği terör eylemini okuyucularına şaşırtıcı bir başlıkla duyurdu.

Saadet Partisi’nin yayın organı olarak bilinen Milli Gazete, saldırıyı sanki İsrail ordusuna karşı kazanılmış bir zafer gibi sundu:

“Direniş tokadı: Tel Aviv’de şehadet eyleminde çok sayıda İsrailli öldü

Filistinli mücahidler Tel Aviv’de yeni feda eylemleri gerçekleştirdi…”

Bunun adı “terör seviciliğinden” öte bir yaklaşım değil. Basın Meslek kurallarının en önemli ilkesi, “Gazeteci, şiddet, nefret, zorbalık ve ayrımcılığı özendirici, insani değerleri incitici yayın yapamaz” esasına dayanır.

İsrail, terörü devlet politikası yapan bir ülke. Hamas ve onun destekçileri de terör eylemlerine dini sosa bandırıp Müslümanlara sunuyor. Kaybedenlerse Filistinlilerden başkası olmuyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Milli gazatenin tepkisi yanlis. Fakat ilk goruntudeki saniyorum bar saldirisinin oldugu yer. Oradaki ortaliga dagilmis esyalari istifleyen ve cok kararli ve kontrollu bir sekilde yapan tipler hareketlerinden anlasiliyorki asker yada polis. Ayraca yuruyusleri hareket tarzlari egitimli kisiler oldugunu gosteriyor. Eger bu kisiler ki bszilarinin tsortleri kanli muhtemel yaralilarida ambulanslamislar oraya sonradan gelmedilerse hamas hefi secerek yapmis. Yinede bu bir terör saldirisi dir. Kinamak lazim.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin