Işık evler misyonunu yitirdi mi?

YORUM | MAHMUT AKPINAR

Işık Evleri Hizmet için vücudun yapı taşlarına benzetebiliriz. Bütün dokuların, organların hücrelerden müteşekkil olup, onlardan türemesi gibi, Hizmet yapıları da evlerin evladıdır. Yurtlardan hazırlık kurslarına, kolejlere, üniversitelere kadar tüm kurumlar Işık Evlerin türevidir. Işık Evler, Hizmet mensuplarına dayelik yapan, her tür Hizmet faaliyetini etkileyen abı hayat (can suyu) mesabesindedir.

En kalıcı hatıralarımız, en etkileyici hikayelerimiz, bizi olgunlaştıran, pişiren tecrübelerimiz orada yaşanmıştır. Işık Evler, Anadolu’nun farklı kültürlerinin mezc olduğu, farklı karakterdeki kişilerle birlikte yaşamayı, paylaşmayı, aynı çanağa kaşık sallamayı, olumsuzluklarımızı törpülemeyi, güzel ahlakı geliştirmeyi öğrendiğimiz mütevazı ama mübarek mekanlardı.

Işık Evler bugüne mahsus değildir. Bütün nebilerin ve manevi rehberlerin hayatında bir Işık Ev tecrübesi vardır. Ashabı Kehf’in kaldığı mağara bunlardandı. İlk müminlerin toplanıp imani konuları müzakere ettikleri İbnül Erkam’ın evi böyle bir Işık Evdi. Bediüzzaman sürgünde yaşadığı her mekanı Işık Eve dönüştürmüş ve Nurları bu evlerden yaymıştır.

Hoca Efendi’nin yaklaşımıyla Işık Evler: “Allah’ın, içlerinde şan ve şerefinin yükselmesine ve isminin zikredilmesine izin verdiği evlerdir; Onların içinde sabah akşam O’nu tesbih ederler..’ (Nûr/36) dediği mekanlardır. Bu evler Müslümanlığın yeniden bir kez daha gönüllere duyurulmasında âdeta minare şerefeleri gibi bir vazife görmüşlerdir. Işık Evler “insanların, insanlık yanlarından ötürü meydana gelebilecek boşlukların kapatıldığı yerlerdir. Plan ve projelerin üretilip, metafizik gerilimin  sürekliliğinin sağlandığı ve neticede Üstad’ın ‘hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir’ dediği türden yüreği pek, imanı çelik insanların yetiştiği kudsî mekânlardır…Bu evler, içinde barındırdığı insanlara fünun-u medeniye ile beraber ulûm-u diniyeyi de öğreterek, tekke ve zaviye rolünün yanında medrese vazifesini de üstlenmiş olacaktı. Ayet gereğince bu evler herkesin bildiği mescidler, camiler değil; daha bir belirsiz yerlerdir. O evlerde öyle yiğitler kalır ki “ne alış-veriş, ne çarşı-pazar onları, yapmak istedikleri şeylerden alıkoyamaz’ (Nur/37). Gayesine matuf işletildiği müddetçe, bu evlerle, bir dönemde tekke ve zaviyelerle ulaşılamayan noktalara ulaşılacak ve buralarda aynı zamanda medrese insanını aratmayan insanlar yetiştirilecektir. Abdülkadir Geylanî’lerle beraber Gelenbevî’ler Ali Kuşçu’larla beraber Molla Hüsrev’ler, Molla Güranî’ler ve Ebussuud’larla beraber İbrahim Hakkı’lar yetişecektir. [1]

“Işık Evler, dünyada, ukbâ yamaçlarına kurulmuş ve fizik-ötesi âlemlerin rasathaneleri gibidirler. ..Işık Evler sonsuza açılmaya namzet ruhlar için âdeta birer terminal, birer liman vazifesi görürler. Bu evlerde, imanı, ibâdeti, duayı, zikri, fikri, uhuvveti, vefâyı ötelere ait derinlikleri ile duyup-yaşama bahtiyarlığına erenler, âdeta her an yeniden doğar, baharlar gibi duygularıyla yeşerir. Bu evlerin kutlu sakinleri her yeni güne, itmi’nan dolu, lezzet dolu masmavi duygularla uyanırlar.. Işık Evler, gelmiş-geçmiş mukaddes binâların en velûdu, en doğurganıdırlar; oralarda ışığa uyanan herkes, hemen karanlıkla hesaplaşmaya geçer.. Ona karşı kıyam eder ve bu duygusunu da her yerde bir mum yakmak suretiyle hayata aktarmaya çalışır. Bu itibarladır ki, Işık Evlerin çoğalıp gelişmesi, tasavvurlar üstü ve hendesîdir… Ne asırlık karanlık düşünceler, ne her yerde onlar için bir tuzak kurup bekleyen karanlık ruhlar, bu aydınlık evlerin çoğalma hızını engelleyemez ve onların önünü kesemez.” [2]

1970’lerde bekar öğrencilerin kaldığı sınırlı sayıda Işık Ev yüksek ve temiz gayelerle, ana rahmindeki cenin misali hayata başladı, tüm olumsuzluklara rağmen gelişip hayatın içinde üniversiteler, okullar, dershaneler, kurumlar, dernekler.. şeklinde vücut buldu. Allah 30-40 sene içinde bu evlere öyle bir bereket verdi ki oradan yetişenler dünyanın dört bir yanına ulaştı. Evlerin meyvesi ışık insanların mesihî solukları kurak coğrafyaları yeşertti, ıssız ülkeleri şenlendirdi.

Hukuk ve demokrasinin oturmadığı Türkiye’de Işık Evler’in yazılı olmayan kuralları vardı. Bunlar nesilden nesile aktarılıyor ve yaşatılıyordu. Arı kovanı gibi işleyen Işık Evler dışarıdan gelen öğrencilere rehberlik verirken, evde kalanları verilen sorumlulukla olgunlaştırıyor, pişiriyordu. Esnaflara zimmetlenen, abilerin, ablaların sahiplendiği evlerde daha farklı bir atmosfer oluşuyor, esnaf-öğrenci uyumu ile harika işler ortaya çıkıyordu. Bu birliktelik esnafı da dinamik tutuyor, yetiştiriyordu. Öğrenciler kendisini gurbet elde yalnız ve kimsesiz hissetmiyordu. Ayrıca otokontrolün olduğu, şeffaf, güven duyulan, yatay yapılanmış, yerel ihtiyaçların öncelenip meşveretin işletildiği katılımcı, çoğulcu bir Hizmet zemini doğuruyordu.

Bu evler yıllarca gönül ve irfan ehli adanmışlar, isar kahramanları yetiştirdi. Evlerde ve kamplarda okuduklarımız, öğrendiklerimiz bizi reaksiyoner olmaktan çıkarıyor, idealist fakat donanımlı, kaynaklarına vakıf, ayakları sağlam basan gençler yapıyordu. Evlerde talebe rehberliği ile başlayan vazife alma, sorumluluk yüklenme 20’li yaşlarda çoğumuzu olgunlaştırmış, tecrübeli, aklı selim yöneticiler haline getirmişti. Işık Evlerde alınan formasyon, irfan, ahlak, sabır, mukavemet, uyum ve problemlerle baş etme becerisi, dünyanın en zor coğrafyalarında, sıradışı şartlarında test edildi. Dünyaya dağılan bu evlerin milyonlarca şakirdinden yüzümüzü kızartan, bizi mahcup eden çıkmadı. Her gittikleri yerde Vedud ismine mazhar oldular sevildiler, sahiplenildiler. Yaşlarının, sayılarının çok ötesinde o toplumlarda olumlu etkiler meydana getirdiler.

Işık Evler bizlere hayatı öğretti. Pek çoğumuz kırsaldan geliyorduk, düzen, tertip, temizlik, hijyen alışkanlığını orada kazandık. Ana kuzuları olarak girdiğimiz ortamlarda her birimiz kendi çapında birer aşçı, bulaşıkçı, çamaşırcı, temizlikçi olduk. İmkanı olmayanı desteklemeyi, kabiliyeti olmayanı tolere etmeyi, zayıfa arka çıkmayı, elimizdekini bölüşmeyi orada öğrendik. Aynı evde farklı coğrafyadan, dilden, kültürden arkadaşlarla yaşamak hepimize çok şey kattı. Egeli birisi olarak bir Kürtle orada arkadaş oldum. Mavi gözlü sarışın Araplar olduğunu Mardinli arkadaşımla tanışınca öğrendim. Tüm Doğu Karadenizlileri Laz sanıyordum, ayrı bir dil ve ırk olduğunu öğrendim. Sivaslı Alevi, Hatay’lı Nusayri ev arkadaşlarım oldu. Pek çok konuda önkabullerim, peşin hükümlerim yıkıldı. İlk çiğköfteyi Işık Evler’de tattım ve çok sevdim, hala favori yiyeceğimdir. Anadolu’nun farklı tatları olan kuymağı, fasulye turşusunu, taze fındığı, keteyi, küflü peyniri, içli köfteyi, (bana göre) tatlıların kralı künefeyi evlerde tanıdım.

1990’lardan sonra Anadolu’nun çeşitliliğine ilave Orta Asya’nın, Kafkasların, Balkanların insanlarıyla tanıştık. Zira Hizmet artık o coğrafyalarda da vardı. 2000’lerde evlerin ortamı daha da renklendi, çünkü her kıtadan, renkten, ırktan insan Işık Evlerden yararlanıyor, aydınlanıyordu.

15 Temmuz sonrası Hizmet’in her açıdan yeni bir döneme girdiği muhakkak. Bu olayla insanlarımız (KHK’lı, işsiz, hapiste de olsa) varlığını korumakla birlikte kurumlar kapatıldı. 17 üniversite, 1200 okula, binlerce dershaneye mukabil, sayısını bilemediğimiz, onbinleri aşkın Işık Ev de kapatıldı. Bu Nur hanelerinin eşyaları yağmalandı, kitapları çöplere atıldı, sakinleri “terörist” ilan edildi. Türkiye’de şartlar ne zaman ve nasıl düzelir, sonraki dönemde neler olur bilemiyoruz. Ancak kader Hizmet insanlarını daha önce olmadığı kadar dünyaya dağıttı, hicrete zorladı. Münhasıran hukukun, demokrasinin ve insan haklarının olduğu ülkeler Hizmet insanlarının yoğunlaştığı, Hizmetleri güvenle yapabildikleri coğrafyalar haline geldi. 

Hoca Efendi “Dünden Bugüne Işık Evler” makalesinde bu evlerin geleceğe dair misyonlarına da dikkati çekmektedir. “İbn-i Erkam evi mânâsındaki bu evler, üçüncü dirilişe yelken açıldığı şu günlerde, diriliş erlerinin techiz ve donanım yerleri olacaktır inşâallah.. Dünyanın yedi bucağına hak ve hakikati götürmeyi düşleyenler, feyz-i akdesin memeleri hükmünde olan bu evlerin füyuzatından beslenmek zorundadırlar. ..Dünyanın enkazı altında kalan ve kalacak olan bütün milletler, umumî bir ihya adına bu evlerde yetişen irşad erlerini beklemektedir. Ve öyle anlaşılıyor ki bu Işık Evlerin fonksiyonu hiçbir zaman bitmeyecektir.”[3]

Ayetlerle de teyit edilen Işık Evlerin misyonunun kıyamete kadar devam edeceğini, Hizmet insanlarının, irşad erlerinin her daim “techiz ve donanım yerleri” olmayı sürdüreceğini anlıyoruz.

Türkiye dışındaki Işık Evlerin de süreçten ciddi etkilendiğini ve tahribat gördüğünü biliyoruz. Türkiye’de en rahat dönemlerde bile Işık Ev açmak, orada kalmak riskleri beraberinde getiriyordu. Demokratik dünyada ev açmanın bir engeli yok. Aksine Işık Evler ve kurumlar takdir görüyor. Ama görebildiğim kadarıyla Işık Evler demokratik dünyada olması gereken etkinlikte ve verimlilikte çalışmıyor. Sınırsız özgürlüğün, bireyselliğin, hedonizmin, materyalistik yaklaşımın olduğu coğrafyalarda sanırım Işık Evleri yeniden ele almamız gerekiyor. Anlıyoruz ki bu evler evrensel ve kıyamete kadar etkisi devam edecek. O zaman yeni coğrafyalara, kültürlere, ortamlara Işık Evleri uyarlamalı, daha verimli kılmanın yollarını aramalıyız.

Işık Evleri dünyanın salahına, insanlığın huzuruna katkı verecek, çağa ve yeni coğrafyalara uygun ışık süvarileri yetiştirecek şekilde revize etmek gerekebilir. Buna matuf günler, haftalar süren kongreler, konferanslar yapılsa, her yıl tekrar etse sezadır. Münhasıran demokratik dünyada Hizmet’in temel taşı Işık Evler hangi formatta ve nasıl olmalı konusuna kafa yormalıyız.

Buna matuf bazı sorular oluşturmalı ve cevaplarını aramalıyız. 

Mesela:

  1. Bu evlerde hangi dil konuşulacak? Fransa’da, İngiltere’de hala Türkçe birincil dil olmaya devam edecek mi?
  2. Yerli Müslüman unsurların da bu evlerde kalması ve rehberlikten yararlanması mümkün olacak mı?
  3. Gayrimüslimlerin yoğun olduğu ülkelerde nasıl bir rehberlik anlayışı olacak? Çevreyle, komşularla ilişkilerde neler hedeflenecek?
  4. Bu evlerde hangi tür eserler okunacak? Pırlanta serisi, Risale-İ Nurlar bu dillere tercüme edilip sadeleştirilecek mi?
  5. Abilik, ablalalık yaklaşımı, usulleri demokratik dünyada değişmeli mi, nasıl?
  6. Işık Evlere esnaf katkısını buralarda nasıl formüle edeceğiz? Mesela Avrupada bir evin Pakistanlı, Hindistanlı, Afrikalı mütevellileri olabilecek mi?
  7. Türkiye’de eskiden sigara içenler, namaz kılmayanlar tolere edilir ve zaman içinde değişmesi, olgunlaşması beklenirdi. Yeni dünyada evlerde neyi ne kadar tolere edeceğiz?
  8. Evlerde Gayrimüslimler kalmalı mı? Kalacaklarsa şartlar, kriterler ne olmalı? Bir Hristiyan kalırsa onun din ve inanç özgürlüğüne nasıl bakacağız?
  9. Yeni dünyada Işık Evlerde çok kültürlü ortamları nasıl oluşturacağız?
  10. Dijital çağda dijital cihazların (telefon vb) kullanımında sınırlar ne olacak? Olumsuzluklarını özgürlüklere de saygı çerçevesinde nasıl çözeceğiz?
  11. Demokratik dünyada temel değerlerimizi, ilkelerimizi, anlayışımızı nefret ettirmeden, zorlamadan hangi yöntemlerle, nasıl vereceğiz?
  12. Çoğulcu, katılımcı, eleştirel düşünceye imkan tanıyan, gençlerin endişelerini/taleplerini de dikkate alan ev ortamları oluşturabilecek miyiz?

[1] Dünden Bugüne Işık Evler https://fgulen.com/tr/eserleri/prizma/dunden-bugune-isik-evler

[2] Işık Evler (1), Sızıntı, Ocak 1992, Cilt 13, Sayı 156

[3] Dünden Bugüne Işık Evler https://fgulen.com/tr/eserleri/prizma/dunden-bugune-isik-evler

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Misyonu nu yitirdi başlığından sa misyonunu tamamladı daha mı isabetli olurdu, sayın Mahmut Bey ,sizinde gayet güzel açıkladığnz gibi bunca fedakarlıkla ihlas ve yatay yapılanma(ki çok hayati bir nokta),kimsenin kimseden üstünlüğü ya da ayrıcalığı olmadığı uhuvvet gücüyle bugünlere kadar gelindi ancak her oluşum ve var oluşun bir ömrü ardından tekrar bir evrilmeyle zamanın gerekliliğine uyumlu yeni bir dirilişle var olacağı mukadder.Daha önce tarihin zaman periyotlarında oldğu gibi ,buna Cenabı Hakkın kanunu ve takdiri bu şekilde diye bakmak daha isabetli olacaktr.Dünya insanlarına kucak açacak,kalbimizde herkese bir sandalye verecek bir oluşuma Cenabı Hak yol verecektir,daha önceki zamana ait yol ve yöntemlerle yeni dünyalara kanat açmayı beklemek beyhude bir direniş ve işi daha çıkmaz hale getrmek kimseye bir şey kazandrmayacağı gibi bunca acı ve ızdırapla çile dolduran hizmet insanlarına birde bu sorunlar yaşatılarak gençlerimize bari kıyılmasa,Allahm akibetimizi ahsen ve hayrelesin.

  2. Mahmut Hoca, Osman Şahin gibi yazmış…

    Evlerin de ciddi bir yenilenmeye ihtiyacı olduğu kesin. Ama böyle bir niyet olmadığı gibi şimdi Mahmut Hoca’yı da reformist ilan ederler.
    Sorgulamayı bir türlü beceremeyen bir cemaatiz vesselam. Onun için büyük laflar etmeye gerek yok. Tam bir Ortadoğu toplumuyuz. Belki de bu daha iyidir. Batılı gibi yaşıyor görünüp doğulu reaksiyonlardan vazgeçmek istemiyoruz.
    Ne diyelim. Coğrafya kaderdir.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin