İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2016 Türkiye Raporu ne diyor?

İnsan Hakları İzleme Örgütü dünyanın beş kıtasında farklı gelişmişlik düzeyleri olan yüzden fazla ülkenin insan hakları ile ilintili son durumlarını ortaya koyan yıllık raporlar yayınlamakta. Son derece tarafsız ve yetkin uzmanlarla çalışan İnsan Hakları İzleme Örgütü, kendi alanında ürettiği raporlarla belki de dünyanın en muteber çalışmalarına imza atmakta.

Geçtiğimiz günlerde 2016 Türkiye Raporu’nu yayınlayan İnsan Hakları İzleme Örgütü, son derece önemli üç alandaki son dönem gelişmeleri derleyerek, adeta Türkiye’nin insan hakları ve hürriyetler karnesini ortaya koydu. Bu üç alana dair İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün bulguları şöyle sıralanabilir;

Güneydoğu’da Derinleşen Şiddet Sarmalı

Rapor, Türk Hükümeti ve PKK lideri Abdullah Öcalan arasında 2012 yılından bu yana devam eden barış görüşmelerinin 2015 yılında çöktüğünü, bağlantılı olarak doğu ve güneydoğu anadolu bölgelerinde şiddettin artması sonucu yaşam hakkı, protesto-gösteri hürriyeti ve insan onurunun korunması gibi hususlarda çok büyük ihlaller ortaya çıktının altını çiziyor. PKK ile mücadele kapsamında yapılan askeri ve polis operasyonları esnasında bir çok sivilin yaşamını yitirdiği ve yüz binlercesinin de devam etmekte olan şiddet sarmalı sebebiyle bölgeden göç ettiği vurgulanıyor.

Geçtiğimiz yılın temmuz ayından itibaren aralarında HDP’li belediye başkanları ve milletvekillerin de olduğu geniş bir gruba yönelik tutuklama operasyonlarının başladığının altını çizen rapor, bu durumu Türkiye’nin Kürt siyasetinde 90’lara dönüş yaptığının kanıtı olarak ifade etmekte.

İfade Özgürlüğü ve İhlaller

hak1Rapor, kükümet marifetince getirilen basın ve ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların dur durak bilmeden devam ettiğini ve bu bağlamdan hareketle önemli muhalif gazete ve gazetecilerin son derece ağır baskılara maruz kaldığını belirtmekte.

Rapor, 2015 yılı Mayıs ayında Suriye’ye giden MİT tırlarına ilişkin haber yaptığı gerekçesiyle Cumhuriyet gazetesine ve bu haberi yapan Can Dündar hakkında hükümetin soruşturma başlattığını not etmekte. Bu soruşturmalardan dolayı Can Dündar’ın tutuklandığı yine belirtilen hususlar arasında.

Rapor, 2015 Ekim ayında Koza-İpek Holding ve ilintili olarak Bugün TV’ye yapılan hukuksuzluklara geniş ölçüde yer vermekte. Koza İpek Holding’e kayyum atandığını belirten rapor, Koza-İpek grubunun Fethullah Gülen ile iddia edilen ilişkisinden dolayı hükümet tarafından mal varlığına el konduğunu teslim etmekte. Rapor, aynı gerekçelerle hükümetin Gülen hareketine desteğiyle bilinen Samanyolu Yayın Grubu’na karşı da benzer bir hamlede bulunarak, grubun TV kanallarının Türksat uydu yayın dağıtım platformundan yayınını sona erdirdiğini ortaya koymakta. Rapor, “Fethullah Gülen Terör Örgütü” olduğu iddia edilen grubun mensubu oldukları gerekçesiyle gazetecilerin, hakimlerin, savcıların ve polislerin yargılanmasına devam edildiğini, fakat bugüne dek Gülen hareketinin şiddet eylemlerine veya makul şekilde terörizm olarak tanımlanabilecek diğer eylem biçimlerine karıştığına dair herhangi bir kanıt mevcut olmadığının altını çizmekte.

Benzer şekilde rapor, Kasım ayında haftalık haber dergisi Nokta’nın genel yayın yönetmeni Cevheri Güven ile sorumlu müdürü Murat Çapan, Erdoğan’la ilgili hicivli bir karikatür ve haber yüzünden “hükümete karşı halkı silahlı isyana teşvik” suçlamasıyla tutuklandıklarına atıfta bulunmakta. Nokta’nın Eylül ayındaki bir sayısının kapağı sebebiyle de sorumlu müdür hakkında  cumhurbaşkanına hakaret ve terör propagandası yapmak suçlarından açılmış ayrı bir soruşturma bulunduğu da rapor tarafından kaydedilmekte.

hak2Rapor, sosyal medyaya dair hak ihlallerine de atıfta bulunmakta. Bu bağlamdan hareketle, rapor 2015’in ilk altı ayında Twitter’a hesapların engellenmesi ve tweet’lerin kaldırılmasına yönelik dünyanın dört bir yanından yapılan taleplerin dörtte üçünün Türkiye makamları tarafından yapıldığını vurgulamakta.

Raporun ortaya koyduğu ender olumlu gelişmelerden biri ise, Nisan ayında Taksim Dayanışma üyesi beş kişinin de aralarında bulunduğu 26 kişinin, haklarındaki 2013 yılındaki Gezi Parkı protestolarıyla bağlantılı suçlardan beraat etmeleri olduğunun altını çizmekte.

Yargı Bağımsızlığı

Rapor, Türkiye’nin adalet sisteminde uzun süredir var olan kusurlar arasında yargı bağımsızlığına yönelik tehditler, güvenlik güçleri ve diğer devlet aktörlerinin gerçekleştirdiği ihlallerin etkin biçimde soruşturulmaması, kovuşturmaların aşırı uzun sürmesi ve siyasi saikle yapılan kovuşturmalar olarak kategorize etmekte.

Rapor, AKP hükümeti’nin 2015 yılında da polis ve yargıyı Gülen hareketinin destekçisi olduğu iddia edilen kişilerden temizleme çabasının sürdürdüğünü belirtmekte. 2015 yılı boyunca, Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu düşünülen hakim, savcı ve polis memurlarının hapsedilerek hükümete darbe girişimi ve terör örgütü üyeliğiyle suçlandığını vurgulamakta.

Rapor son tahlilde, Türkiye’deki insan hakları manzarasının 2015 yılında Kürt barış sürecinin çökmesi, güneydoğuda şiddetin hızla artması, medyaya yönelik kısıtlamalar, ve AKP’nin Gülen hareketi mensuplarını hukukun evrensel niteliklerini hiçe sayarak ‘toplumsal alandan temizleme’ çabaları sonucu son derece kötülüştiğini ifade etmekte.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin