İmamoğlu tutuklandı; kim kazandı, kim kaybetti?

NECİP F. BAHADIR | YORUM

Ya Rabbi ne baş döndürücü trafik… Önce diploması iptal edildi. Sonra gözaltına alındı. Savcı elini çabuk tutmadı, ağırdan aldı ve 4 günlük süreyi sonuna kadar kullandı. Adliyeye akşam saatlerinde sevk edildi. İki ayrı dosyayı soruşturan savcının sorgusu saatlerce sürdü. Ardından Sulh Ceza Hakim’ine ‘tutuklanması’ talebiyle gönderildi. Akşam geceye, gece sabaha döndü, hala işlemleri bitmiş değildi.

Sırf bu bile ‘işkence’ değil mi? Gözaltı şartları malum… Oksijeni az, ışığı yetersiz küçücük bir odada uykusuz aç bi-ilaç geçen saatler… Üstüne bir gece daha… Mahkeme kararını ancak öğleye doğru verebildi. Üstelik bir de Ramazan ayındayız… Buna hangi vücut dayanabilir. Hayır, psikolojisini demiyorum, fiziken de bu kadar uzun süre ‘ayakta durabilmek’ mümkün değil. Bunun adı resmen işkence…

Ekrem İmamoğlu, 2025 yılında AKP tipi işkenceyi bu şekilde yaşadı. Ve sonunda, beklendiği üzere tutuklandı. ‘Tutuklama’ haberini önce ‘AKP medyası’ duyurdu. Hakimlik bile ‘isyan etti’, ‘henüz karar vermedik, haberlere itibar etmeyin’ diye. Sanki kararı ‘hakim’ veriyormuş gibi… Karar Ankara’da verildi! Yargı da gereğini yaptı. Nokta!

Daha ötesini konuşmanın, tartışmanın anlamı yok. Söz ve yazı israfı olur.

Kandıra Cezaevi boşaltıldı, Silivri’de yer açıldı. Belli ki İmamoğlu ve arkadaşları ‘tutuklanacak’ bir kısmı Silivri’ye bir kısmı da Kandıra’ya gönderilecek. TOMA ve polis araçları akşamdan gitti. Görüntüleri sosyal medyada yayınlandı. Karar çıkmadan önce her şey hazırlanmıştı zaten. İstim arkadan geldi. ‘Yolsuzluktan’ tutuklandı, ‘terörden’ adli kontrol şartıyla serbest kaldı.

O kayyım eninde sonunda atanacak!

CHP lideri Özgür Özel pek sevinçli, “Kayyım atanma ihtimali ortadan kalktı!” dedi. Evet, görünürde öyle… Karar çok ilginç ve bazı soru işaretleri barındırıyor. Ahmet Nesin şaşkınlığını, “Yaşamımda ilk kez duyuyorum, ‘tutuklandığından tutuklanmamasına!” mesajıyla paylaştı. Haksız değil. Hakim ‘terörden kuvvetli suç şüphesine’ varlığına dikkat çektikten sonra ‘zaten tutuklu’ olduğundan ayrıca tekrar ‘tutuklanmasına gerek yok’ gibi saçma bir karar veriyor.

Bu karar metni ‘dünya hukuk tarihine’ geçer. Savcı ve hakimlerin ‘hukuk nosyonunu’ göstermesi açısından önemli. Diplomasına bakılması gereken İmamoğlu değil, böyle saçma sapan kararlar yazan yargı mensupları olmalı. Bu ucube ve garabet metni okuyunca Özel’in ‘erken sevindiğini’ düşündüm. Bu bir ‘yargı tuzağı’ olamaz mı? İmamoğlu’nun ‘terörden’ tutuklanması çok mu zor? Hakim oraya ‘kuvvetli suç şüphesi’ var diye boşuna mı ‘mim’ koymuş? Bu CHP’nin gazını almak ve sokağı dağıtmak için bir taktik manevra olamaz mı?

Yarın savcı itiraz ettiğinde ‘terörden’ de tutuklanmayacağının garantisi var mı? Buraya yazıyorum, İmamoğlu çok geçmeden ‘terörden’ de tutuklanacak ve ‘kayyım’ önünde sonunda atanacak. Bu bir kulis falan değil. Sadece tahmin ve öngörü… Kayyım tehlikesi atlatılmış falan değil. Özel’in bu seçeneği nasıl gözardı edebildiğini anlamış değilim.

Dosyaya bakarak, soru ve cevapları analiz etmek ‘anlamsız’ dedim ama şu soruyu nasıl görmezden gelebilirim; “İstanbul Belediyesi’nin Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’a 50 ve 100 liralık para trafiğinin (bağış)’ hesabı sorulmuş. ‘Aranızda nasıl bağlantı var?” denmiş. (Rakamı yanlış okumadınız, 50 TL ve 100 TL!) Polat’ın cevabı acaba soruyu hazırlayanların yüzlerini kızartmış mıdır?: “Bu sosyal medyada gördüğüm talepler üzerine sadaka ve yardım amacıyla gönderdim!”

İmamoğlu bu kadar mı korkuttu?

Acaba savcılık 50 ve 100 liralık ‘para transferinden’ nasıl bir şüphe duydu? O bağlantıdan ‘terör veya yolsuzluk’ çıkaracağını mı umdu? Yazık…

Evet, işkence gibi akşam başlayan, gece boyunca süren ve ertesi gün öğle saatlerinde ancak çıkar kararın sonunda İmamoğlu tutuklandı. Diploma iptali yetmedi. Dört duvar arasına, demir parmaklıkların arkasına gönderildi. İmamoğlu’ndan bu korku nedir? İmamoğlu bu kadar mı korkuttu? Erdoğan, İmamoğlu’ndan çok ama çok korkuyor… Çünkü İmamoğlu ile girdiği bütün seçimleri kaybetti. İstanbul’da Beylikdüzü seçimleri dahil 4 kez yenildi İmamoğlu’na… İstanbul, Erdoğan için herhangi bir şehir değil. Hazmetmesi zordu. Güya ‘intikamını’ aldı!

Nasıl aday olacağı bile belirsiz olan Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçiminde İmamoğlu ile yarışmak istemedi. Bir daha yenilmekten korktu. Bütün bu operasyonun nedeni bu. Ve tamamen siyasi. Hukukla uzaktan yakından ilgisi yok. Bu hükmü vermek için dosyanın içeriğine girmeye gerek yok. Kapağına bakmak veya o ülkede yaşamak yeterli. Bugün uzak kaldığım o topraklarda ‘siyasi kavgaların’ hiçbir hukuku, kuralı yok. Düelloyu ara ki bulasın… Orada pusu ve tuzaklar kurulur. Şekil ‘A’ da görüldüğü gibi.

İmamoğlu: Korkunun ecele faydası yok!

Erdoğan ‘ilk seçim hamlesini’ yaptı. İmamoğlu’nu siyaseten bitirebildi mi? Kesinlikle hayır… Sosyal medyaya yansıyan görüntülere göre İmamoğlu’nun aday olduğu ‘ön seçim’ sandıkları ana baba günü gibi… Hem parti tabanının hem de vatandaşın olağanüstü ilgisini görmemek mümkün değil. Gözaltı karşısında bile ülkenin dört bir yanından yükselen sesler, gösteriler, yürüyüşler İmamoğlu’nun bir ‘yeni lider’ olarak doğmakta olduğunun habercisi değil miydi?

Diplomanın iptali adaylığının önünde engel… Ama sonsuza kadar değil. AKP kalemlerinin söylediği gibi belki ‘4-5 yıl içeride kalacak.’ Ama unutulmayacağı adını içeride geçen her bir gün daha da büyüteceğini tahmin etmek zor değil. Dönüşünün muhteşem olacağına adım gibi eminim.

Hayır, İmamoğlu kaybetmedi. Tutuklanma kararı sonrası mesajlarına da yansıdı; “Korkunun ecele faydası yok! Öyle de yenileceksin, böyle de yenileceksin! Haklılığımıza, cesaretimize, tevazumuza, güler yüzümüze yenileceksin… Dimdik ayaktayım, asla eğilmeyeceğim…”

Sözlerin muhatabı kim? Erdoğan’dan başkası değil. Ben laf olsun diye bunları söylediğini düşünmüyorum, o ruh halini bilirim, ‘haklı ve masum olmanın manevi hazzıdır’ böyle konuşturan.

Tayyip Erdoğan görünürde İmamoğlu’ndan kurtulduğu için kendisini rahatlamış hissedebilir, seçimi ‘kolay kazanacağını’ düşünebilir. Öyle olmasa gözünü karartarak böyle ‘saçma sapan yargı operasyonlarına’ gerek duymazdı. Fakat unutmaması gerekir ki bunun bedeli çok ağır öder ve ödeyecek.

Başta siyasi her türlü bedelini… Bu yaptığı yanına kar kalmaz. Ne kadar ‘mıntıka temizliği’ yaparsa yapsın önümüzdeki seçimleri kazanması imkansız. Toplumsal muhalefetin CHP’nin fersah fersah önünde olduğunu hala görmedi mi? Daha bu ne ki… Hava rüzgar toplamayı sürdürüyor. Bu fırtınanın önünde durabilmesi mümkün değil. Bu rüzgar, bu fırtına Erdoğan’ı silip süpürecek…

Nereye mi? Tarihin çöplüğüne…

Bak Abdurrahman Dilipak ne yazdı; “Vicdanların baskı altına alınmasını ve zorla yönetilmesini öğütleyenler aslında şahsi arzularını bu inancın altına saklar ve bunu kendi menfaatleri için isterler. Bunlar geliyorum diyen felaketlerin ayak sesleridir. Filler güçlerine fazla güvenmesinler… Karıncalar ve kuşlar filleri yenilgiye uğratabilir…”

Dilipak’ın bile gördüğünü AKP’lilerin görememesi nasıl bir körlüktür.

2 YORUMLAR

  1. sizin “Dilipak’ın bile gördüğü ” diyerek küçümsediğiniz zat; sizin toplaminizdan daha ağır basar… her daim hakkı savundu.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin