İktidar Kılıçdaroğlu’na kalır mı?

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

AKP cenahı her ne kadar “seçimler zamanında yapılacak dese de ülke her geçen gün biraz daha seçim atmosferine giriyor. Liderler miting yapmaya başladı bile. Ekonominin çok kötü olması Süleyman Demirel’in “tencerenin götüremeyeceği iktidar yoktur” sözünü hatırlatıyor ve muhalefetin seçim iştahı kabarıyor. Ya da en azından seçime iştahlı görünüyorlar.

Ancak, 30 Mart 2014 mahalli seçimleri de dahil olmak üzere muhalefet bütün seçimlere böyle iştahlı girmiş ama hepsinde de maç bitmeden havlu atıp uyumaya gitmişlerdi. Bugün hala muhalefetin seçim kazanma diye bir derdinin olup olmadığı zihinlerde hala cevabını bulmamış bir sorudur.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Bu muhalefetin bir seçim kazanarak ülkeyi AKP iktidarından kurtarabileceğini düşünen herkese, son sekiz yıldır ülkedeki bütün seçim süreçlerini ve seçim sonuçlarını yeniden hatırlamalarını öneriyorum. Hiçbirini hatırlamıyorlarsa 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini ve seçim gecesini unutmuş olamazlar. O seçim gecesini unutanlara Pollyannacılığa devam etmesini tavsiye etmekten başka bir şey söylenmez zaten.

O gecenin hesabını vermemiş, sandığa ve sandık sonuçlarına sahip çıkmadan apar topar havlu atmış bir muhalefetin bu sefer seçim kazanacağını düşünmek sadece saflıktır.

Bir daha yazmış olayım, bu sekiz yıl içinde muhalefet defalarca yenecekmiş gibi yapıp seçim gecesi kolayca sırtını yere yapıştırdı ya da yumruk sallamadan ringe havluyu attı. Recep T. Erdoğan’ın bu denli azgın bir tek adam olmasındaki en büyük sorumlu, umut dağıtıp sonra sandığa sahip çıkmayan, saçma sapan adaylarla seçime giren muhalefetin ta kendisidir.

Belki kötümser bir yorum olacak ama bu muhalefetin sahici bir şekilde seçime girerek kazanabileceğine hala inanmıyorum.

Ama asıl hatayı muhtemelen yine gösterecekleri adayla yapacaklar. Öyle görünüyor ki CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu muhalefetin adayı olma konusunda çok istekli ve bu kez kendisini aday göstermek istiyor.

2015 ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde son derece yanlış adaylarla seçime giren muhalefet aynı hatayı bu kez de Kemal Kılıçdaroğlunu aday göstererek yapacak gibi duruyor.

Kavgada hiçbir etik değeri, kuralı olmayan AKP mahallesi Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını, onun aile bağlarını, mezhepsel irtibatını sündüre sündüre kullanacaktır. Ve korkarım ki bu sündürmenin Türkiye coğrafyasında fazlasıyla karşılık bulması söz konusudur. AKP meseleyi bir mezhep gerilimine sokarsa bunda başarılı olma ihtimali de çok yüksektir.

Kemal Kılıçdaroğlu nefret söyleminin ve insan hakları ihlallerinin zirve yaptığı böyle bir dönemde radikal ve kararlı bir şekilde buna karşı çıksaydı o zaman kimlikler üstü bir “Gandhi” olabilirdi. Adalet Yürüyüşünü bütün tehdit ve engellemelere rağmen devam ettirebilseydi ve ülkeye hukukun tekrar geri gelmesine aracılık etseydi son dönemde yaptığı ‘helalleşme’ çıkışı da inandırıcı olabilirdi.

Ancak bugüne kadar çizdiği portre siyasette inisiyatifi olmayan, oyunda etkili bir figürmüş izlenimi vermeyen bir siyasetçi. Bu da onun helalleşme konusundaki söylediklerini, eyleme geçirip geçiremeyeceği konusunda inandırıcılığını ortadan kaldırıyor. Bu söylem Kılıçdaroğlu’nun kendisinin iradesiyle girişilmiş bir politikadan çok başka birilerinin müsaade etmesi halinde fiiliyata geçecek bir çıkış gibi duruyor. Üstelik helalleşme konusunda asıl mağdurların ismini ağzına bile alamıyor daha.

Bir kitlenin sosyal soykırıma uğradığı bir dönemde daha önce köy köy dolaşılarak yapılan fişlemeleri savunması ve iktidarı zamanında bunların gereğini yapmamakla suçlaması da onun zihin kodlarını göstermesi bakımından hala önemli bir yerde duruyor. 

Oysa CHP’nin ve kendisinin önünde tarihi bir fırsat vardı. Toplumun bütün kesimlerinin desteğini alabilecek, herkes için mutlak adaleti ve hukuku savunabileceği böyle bir dönemi elinin tersiyle itti, muhalefet yapıyormuş gibi yaparak AKP iktidarının yaptıklarının legalleşmesini sağladı.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Kılıçdaroğlu hakkında söylediklerinizin çoğunda haklı olabilirsiniz. Kılıçdaroğlu´nun tüm mağdurları-mazlumları savunmada gösterdiği zaafiyeti de haklı olarak dile getiriyor olabilirsiniz. Ama Kılıçdaroğlu´nun adaylığı konusunda söylediklerinize katılmıyorum.
    Bunu söylerken Kılıçdaroğlu doğru adaydır, seçimi alır anlamında söylemiyorum. Ama eğer CHP anamuhalefet partisi ise ve Kılıçdaroğlu da onun başkanı ise, adaylığa mantıken en yakın onun olması lazım.
    Diyorsunuz ki, Kılıçdaroğlu aday olursa Erdoğan onun Kürt kökenli ve Alevi olmasını tepe tepe kullanır ve toplumda bunun karşılığı olur. Olabilir. Eğer bu doğru ise bizim burada demokrasi değil, başka şeyler konuşmamız lazım.
    Eğer Türkiye toplumu o toprakların yüzyıllardır asli bir unsuru olan bu kimlik bağlarını problem yapacaksa yapsın, bu ortaya çıksın, biz de bazı şeyleri konuşmaya doğru yerden başlayalım. Eğer o toplum ve önde gelenleri böyle bir rezilliğe prim verecekse Allahlarından bulsular demekten başka ne çare kalır?
    Bazıları yine Almanya´dan örnek verdiğim için kızacak ama yeri geldi, ne yapalım. Bugün Almanya´da iktidar partisi SPD´nin başkan yardımclarından biri Türkiye kökenli. Hıristiyan-Demokrat partinin başkanlığına adaylığını koyan isimlerden biri genel sekreter olarak Türkiye kökenli birini seçti. Cem Özdemir yıllarca Yeşillerin başkanlığnı yaptı, şimdi bakan oluyor. Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün.
    Neden Avrupa´da burada geçmişi 60 yılı geçmeyen Türkiye kökenli insanların çocukları bakan-parti başkanı oluyor da Türkiye´de yüzyıllardır yerli unsur olan Alevi ve Kürtler problem oluyor?
    Burada Kılıçdaroğlu´nu eleştirin, ama bazı şeyleri de dikkate alın. Kılıçdaroğlu 15 Temmuz sonrası AKP´ye karşı net duruş sergilememiş olabilir. Ama o zamanlar öyle bir şey oldu ki, herkes allak bullak oldu. Bana göre Kılıçdaroğlu´nun belki de çok fazla farklı davranma şansı yoktu. Hangimizin kafasında soru işaretleri belirmedi ki!
    Burada Kılıçdaroğlu ve CHP´nin günahlarını sayarken şunu da düşünmek lazım: Hizmet geçmişe yönelik özeleştiri yapabildi mi? Mesela “Pakraduni” gibi ifadeler bana çok sağlıklı gelmiyor. Eğer bu ifadelere prim verecek olursak insanları kökenlerinden bağımsız düşünemeyen bir noktaya gelmez miyiz? O zaman Erdoğan´ın Alevi-Kürt konularındaki nefret söylemine prim verecek zavallılara bir şey söyleme hakkımız olmaz.
    Zira biz de onlardan pek farklı düşünmüyoruz anlamına gelir bu. Yoksa yanılıyor muyum?

  2. Kılıçdaroğlunun talihsizliği şu oldu; ergenekon kendisini yani kemalizmi terk etti ve islamcıların arkasına geçti. Kılıçdaroğlu ilk defa kendi başına kalmıştı. Yani gerçeklerle yüz yüze gelmişti. Acıydı ama yapacak birşey yoktu. Demek ergenekon kemalizm yerine başka bir rejim planlıyor. Ergenekon bu sefer islamcı yüzünü gösterdi. Zaten ışide verilen destek bunu gösteriyordu. Düşünsene kemalist bir rejim ışide destek verir mi? Ama devlet kendisini savunuyordu. Bir yere kadar savunabildi. Kemalistler ‘rejimlerini’ savunmaya katılmadı. Kurumları boşaltılırken oh olsun diye tempo tutuyorlardı.

    Artık güç gösterisini kemalistler yapamıyordu. Artık güç gösterisini islamcılar yapıyordu. Dün kemalistlerin sıfatı olan üstünlük islamcılara geçmişti. Bu topraklarda tam karartma sağlandı. Bu süreçte kılıçdaroğlu aydınlık için mücadele edebilirdi. Ama ses vermedi. Sanki herşey olması gerektiği gibi gidiyordu. Evet herşey olması gerektiği gibi gidiyordu. Ahengi bozmamak için adımlarını çok dikkatli atıyordu. Arada bir muhalefet olduğunu hatırlatmak için tank paletten, man adasından bahsediyordu. Taraftarlarıda hemen onun peşinden man adasından ve tank paletten bahsediyordu. Böylece taraftarlarının azığını veriyordu. Bu sürecin en gerçekçi yüzünü batı ile kılıçdaroğlu karşılaştırmasında bulabilirsiniz. Kılıçdaroğlunun batıdaki değerine bakılabilir. Kılıçdaroğlunun tutumu ile batının değerleri kıyaslanabilir. Sosyal demokratım demek kulağa hoş geliyor, havalı bir kelime. Ama bakalım davranışlar tutarlı mı? Taraftarlarının kılıçdaroğlundan kesinlikle avrupa değerlerini beklemiyorlar. Onlar sadece eski üstünlüklerini istiyorlar. Ama ergenekon onları terk etmişti. Kılıçdaroğlunu bırakın batı ile ilişkisini, islamcılarla bile ağız tadıyla laik antilaik kavgası yapamıyordu. Çünkü yasaktı. Ergenekon islamcıların arkasına geçeli kemalist söylem yasaklanmıştı. Kemalist kalabalıkların kemalist hassasiyetini görmüş olduk. Ergenekon arkalarındayken kemalizmin en büyük savunucularıydılar. Yok laiklik elden gidiyor, irtica hortluyor, iran oluyoruz falan. Ama ne zaman ergenekon arkalarından çekildi, daha doğrusu güç ellerinden gidince gerçeği gördük. Bir kişi çıkıp laiklik ortadan kaldırıldı diyemez mi? İran olduk demek çok mu zor? Bunları diyemedikleri için kendilerini oh olsun ile tatmin ediyorlar. Çünkü diyecek başka sözleri yok. Yani oh olsun diyerek çaresizce islamcılar yanında yer alıyorlar. Çünkü ergenekon yani güç orada. Yani devleti koruyacak cesaretleri yok. Cesareti olanlar bedel ödeyenlerdir. Ve sırf bu aşağılık duygusundan kurtulmak için devleti koruyanlara önce cemaat diyorlar. Sonra cemaatin adını terör koyuyorlar. Terör koymalarının nedeni de toprakları kararttıklarında işlen bir suçdan ötürüdür. Yani tuzak kurulup iftira da atmaktadırlar.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin