Hulusi Akar yine gelmedi, Abidin Ünal yine cevapsız bıraktı

HABER-ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN

Bu yazıyı okumadan önce 14 Şubat 2018 tarihli “Hulusi Akar mahkemeye gelirse…” ve 28 Mart 2018 tarihli “Hulusi Akar mahkemeye gitmiş duydunuz mu?” yazılarımı okumanızda fayda var.

Çünkü 15 Temmuz’a dair sayısız okuma yapan, ifadeleri, mahkemeleri takip etmeye çalışan birisi olarak temel bir iddiam var; ‘15 Temmuz bir askeri darbe girişimi değil, kurgulayıcısı Fidan-Erdoğan ve Akar, uygulayıcısı TSK içindeki Ergenekoncular olan bir istihbarat operasyonudur.

O gece yaşananların anlaşılabilmesi için Erdoğan, Akar, Fidan ve başta Abidin Ünal, Yaşar Güler ve Zekai Aksakallı’nın mahkemelere yada TBMM’ye gelip sorulara cevap vermesi gerekir. Komutanların ayrıca mahkemelere gelerek sanıklarla yüzleşmesi şart.’

Aradan geçen 2 yıla rağmen bu mümkün olmadı.

Yani 15 Temmuz’un en kritik isimleri hem TBMM Araştırma Komisyonu’ndan hem de mahkemelerden kaçırıldı.

Savcılara verdikleri ifadeler ise tek taraflı beyan oldu. Ne savcılar esas soruları sordu ne de bu isimler ‘ezberlenen senaryo’nun dışına çıktılar.

Bu açıdan artık sonuna doğru gelen 15 Temmuz yargılamalarında Akar, Ünal ve Güler gibi isimlerin ‘tanıklığı’ hayati öneme sahip. Genelkurmay Başkanlığı’ndan Milli Savunma Bakanlığı’na kaydırılan dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Cuma günü itibariyle Ankara Sincan’da devam eden Akıncı Davası’nda ‘müşteki’ olarak kürsüye çıkması bekleniyordu.

Bekleniyordu derken mahkemenin bu yönde bir talebi olmuştu fakat Akar’ın icabet edip etmeyeceği bilinmiyordu. Ayrıca daha önce Genelkurmay Çatı Davası’nda da mahkemeye gitmemiş, daha sonra kendisi için açılan özel celsede konuşmuştu. Fakat ne sanıkların ne de avukatların bu celseden haberi olmadı.  Dolayısıyla ne ‘yüzleşme’ oldu ne de ‘sorgulama’.

Akar bu kez gizli celse de talep etmeyip doğrudan ‘ben katılmayacağım’ dilekçesi yolladı. ‘Müşteki’olarak gelip mahkemeye konuşmak istemedi. Bu durum 15 Temmuz’a dair şüpheleri büyüten, derinleştiren bir adım. Zira gerçekten mağdursanız, müşteki sıfatıyla çağrıldığınız bir mahkemeye koşa koşa gider, hatta mahkeme öncesi ve sonrası medyaya uzun demeçler verirsiniz. Üstelik mahkeme salonları darbecilerle yüzleşmek için de iyi bir atmosferdir.

Fakat Akar bunu tercih etmedi. Meclise ve mahkemelere gitmedi.  Dolayısıyla Akar’a sorulacak sorular yine havada kaldı.

ABİDİN ÜNAL’IN ZOR ANLARI

Fakat hakkını teslim etmek lazım. Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal Sincan’da ki mahkemeye geldi ve müşteki olarak ifade verdi. Ne kadar doğru bilmiyorum ama sosyal medyada yer alan bilgilere göre Hollanda’ya yerleşen Ünal’ın ifade vermek için gelmesi başlı başına önemli.

Gerçi günün sonunda mahkemeye geldiği için pişman olmuş olabilir. Çünkü mahkeme salonunda hayli sıkıntılı anlar yaşadı.

Detaylara geçmeden önce bir konunun altının çizilmesi lazım. 15 Temmuz darbe girişimi ve halen süren yargılamaları Türkiye tarihinin en kritik gündemleri. Dolayısıyla medyanın çok yakından izlemesi gerekirdi. Fakat Sincan’da ki mahkeme salonunda yaşananları aktaran doğru dürüst bir haber çıkmadı. Medyadaki korku atmosferi o kadar ağır ki, mahkemelerden haber yazmak bile artık sakıncalı hale geldi.

Ünal’ın anlatımlarına gelince.

Ünal daha önce ki ifadelerine paralel ifadeler verdi. Bölük pörçük yansıyan ifadelere göre darbe girişiminin önlenmesi için elinden geleni yapmış. Kendisi ile ilgili iddaları reddediyor.

Fakat 15 Temmuz’un bamteline dair konuların etrafından dolaşıyor. Mesela darbe girişimi gecesenin meşhur düğününe dair detaylara pas geçiyor. Hatırlanacağı gibi Abidin Ünal o geceye dair verdiği iki ayrı ifadede iki ayrı saat vermişti darbeyi öğrenmesine dair.

Gerçi Erdoğan 5 ayrı saat vermişti ama Ünal’ın iki ayrı saat vermesi en azından bir ifadesinin yalan olduğunu gösteriyor. Hava Kuvvetleri’nin kendi raporuna göre 19.06’da Genelkurmay’ın hava sahasını askeri uçuşlara kapattığı bilgisini alıyor. Fakat yaşanan olağanüstülüğü fark etmeyip (!) düğüne devam ediyor.

Ünal bu durum için ‘Genelkurmay Başkanını iki kez aradım ulaşamadım. Sonra da aramadım’ diye savunma yaptı.

Düşünün Hava Kuvvetleri Komutanısınız, Genelkurmay hava sahasını kapatan acil bir emir yayınlıyor. Siz beraberinizde 22 generalle birlikte düğüne devam ediyorsunuz. Üstelik Hava Kuvvetleri’rin 2 numaralı ismi ve düğünün ev sahibi Mehmet Şanver, ‘Eskişehirde tuhaf şeyler oluyor, Kadıoğlu paşayı yollayalım’ diyor ama ‘gerek yok’ diyerek acil müdahaleyi engelliyorsunuz.

Ünal’a göre bu durumlar normal!

Ünal’ın ‘esir alınmış’ bir halinin olmadığında herkes hemfikir. Akıncı Üssü’nden 1.5 yıl sonra çıkan görüntülerde ‘esir alınmadığı’ görülebiliyor. Akın Öztürk’ün ifadesiyle ‘önünde telefon var ve istediği kişiyle görüşebilir’ durumda fakat o yapmıyor.

ÜNAL: CEVAP VERMİYORUM

Ünal’a bu yönde sorular sorulunca mahkemede gerginlik çıkmış.  Odatv’nin aktardığına göre ilk soruyu Akın Öztürk ve İsmail Keskin’in Avukat Hicabi Durmuş yöneltirken, Başkan Giray, Akın Öztürk’ün bu davanın sanığı olmadığını, bu yüzden İsmail Keskin yönünden soru sormasını istedi.

Av. Durmuş, “Akın Öztürk’ün adı çokça geçti” diyerek, Ünal’ın Akın Öztürk’le ilgili basın açıklamasına hiçbir katkısı olmadığını söylemesine karşın Mehmet Şanver’in farklı şeyler anlattığını belirtip, “Siz mi, Şanver mi doğru söylüyor?” sorusunu yöneltti. Ünal, “Sorunun tarzı nedeniyle bunu cevaplamamam gerekiyor. Daha önceki beyanlarım geçerlidir” karşılığını verdi. Av. Durmuş’un diğer sorusu, “Akın Öztürk’ün bilek güreşi sertifikası mı vardı, bilek güreşi yapabilecek durumda mıydı ki, Akıncı Üssü’ne gitmesini istediniz?” oldu. Ünal, “Cevap vermiyorum” dedi.

İKİ YILDIR BUGÜNÜ BEKLİYORUM

Av. Güler Kaya, sanıklardan Akın Öztürk’ün koruma astsubayı ve eşi olan Can Kaya ile ilgili sorular yöneltirken ilginç diyaloglar yaşandı.

Avukat Güler Kaya eşinin, kendisinin talimatı üzerine Akıncı’ya gittiğini anlatıp, bu gidişte kendisinin sorumluluğunun da bulunup bulunmadığını sordu. Akın Öztürk emrinde olmadığı için, emir değil ricada bulunduğunu kaydeden Ünal şunları söyledi:

“Akın Öztürk’ün Akıncı’ya gidişi benim telefonum üzerine mi, benden önceki 7 görüşme üzerine mi oldu bilmiyorum. Koruması da gitmiştir. Sadece görevini yapmış birı olarak değerlendiririm.”

Eşinin bu yüzden 26 aydır tutuklu olduğunu vurgulayan Av. Kaya’nın bir diğer sorusu şu oldu:

“Hulusi Akar’ın bulunduğu ortamda makam odasının önünde bekliyorlar. Ne olduğu anlaşılamamış. Eşimin o gece bir silahı var. Bu durumda deve güreşi mi yapmalıydı veya silahını çekip, ‘siz darbe mi yapıyorsunuz?’ mu diyecekti.”

Ünal bu soruyu şöyle cevapladı:

“Eğer darbeyi gördüyse, en fazla yapabileceği firar etmektir.”

Av. Kaya bu cevaba, “Demek o gece bildiğimiz, başımızı rahatça yastığa koymamızı sağlayan TSK yokmuş. O gece sizin engel olamadığınız bombalar bir yere düşerken, meğer bizim ocağımıza düşüyormuş” sözleriyle tepki gösterdi.

“BEN İKİ YILDIR BU ANI BEKLİYORUM”

Avukatlardan sonra sanıkların sorularına geçildi. Kursiyer teğmen Abdullah Emre Sandık, biat edilen bir sivilden değil, üniformalı amirlerinden emir aldıklarını, cep telefonlarının toplanıp, “terörle mücadele harekatı var” denildiğini anlatıp, şöyle konuştu:

“Ertesi sabah sizinle karşılaştık. Tuvaletten çıkmıştınız, elleriniz ıslaktı. Bana ‘günaydın’ dediniz, ben de ‘sağolun’ deyip, gazinoya yürüdüm. Bunun dışında bir temasımız oldu mu? Derdestle suçlanıyorum, sizi derdest ettim mi?”

Sonrasında şu diyaloglar yaşandı:

Ünal: Hayır.

Sandık: O sabah beni niye uyarmadınız?

Ünal: Geçmiş olsun o saatten sonra. Neyi uyaracaksın? Kim kimdir, nedir bilmiyorsun.

Sandık: Benim yaşımın iki katı tecrübeniz var. Siz bile anlamamışsınız, benim anlamama imkan var mı?

Ünal: Sen bana sordun mu?

Sandık: Ben Orgenerale çıkıp da burada ne yapıyorsun deme durumum var mı?

Başkan Giray: Sen benim durumumu anladın mi, ben senin durumunu anladım mı muhabbetlerinin dosyamıza katkısı yok.

Yıldız: Ben 2 yıldır bu anı bekliyorum.”

Mahkemede başka ne tür diyaloglar yaşandı bilmiyoruz. Çünkü mahkemeden sağlıklı bilgi almak kolay değil.

Fakat bu kadarı bile hayli düşündürücü. Özellikle yukarıda aktardığım diyalog. Düşünün; Hava Kuvvetleri Komutanı’nı derdest etmekle suçlanıyorsunuz. 2 yılı aşkın süredir tutuklusunuz. Kötü muamele görmüşsünüz. 2 yıl sonra mahkemede Ünal ile yüzleşiyorsunuz. Daha ilk soruda ‘kendisini derdest etmediğinizi’ söylüyor.

Fakat siz müebbetle yargılanıyorsunuz ve 2 yılı aşkın süredir tutuklusunuz. Mahkeme başkanı araya girip soru sormanızı da engelliyor.

Bu bir kaç dakikalık diyalog aslında 15 Temmuz yargılamalarının sembolü olmaya yeter.

“AKIN ÖZTÜRK’TEN GİTMESİNİ İSTEDİM”

Abidin Ünal, ifadesinde darbe girişiminin 1 numarası olma iddiasıyla tutuklu bulunan Org.Akın Öztürk ile olan telefon görüşmesini de anlattı.

Ünal, saat 23.00’dan Akın Öztürk’ü telefonla birkaç kez aradığını ve ona ulaşamadığını belirterek, “Mehmet Şanver, bana onunla az önce görüştüğünü söyledi. Tahminen saat 23.47’de telefonu bana uzattı. Nerede olduğunu sordum. Akıncı’da torunlarla birlikte olduğunu söyledi. ‘Uçuşları duyuyorsundur’ dedim. ‘Evet, gece uçuşu var diye düşünüyorum’ karşılığını verdi. Ben de, ‘Akın Paşam, saf olmayalım, hangi cuma günü bu saatte gece uçuşu olmuş. Darbe mi yapıyor bunlar. Git kendileriyle konuş, bana da bilgi ver’ dedim. Onunla aramda geçen diyalog bu şekildeydi” diye konuştu.

Ünal’ın bu anlatımı 15 Temmuz’un temel sorularından birini yani “ Akın Öztürk, Hava Kuvvetleri Komutanı’nın talimatı ile Akıncı Üssü’ne gitmiş ve olayların bastırılmasında rol almışsa nasıl darbe girişiminin lideri oldu ? Genelkurmay’ın ilk açıklamasında yer alan bu detay daha sonra nasıl silindi, açıklama neden Genelkurmay web sitesinden kaldırıldı? sorusu güçlendirdi.

Akın Öztürk talimatla gitmişse nasıl darbecilikten tutuklu? Malûm olduğu üzere Genelkurmay Başkanlığı 15 Temmuz’dan sonra biri 19 Temmuz, diğeri 21 Temmuz olmak üzere iki açıklama yaptı. Akın Öztürk’ten Akıncı Üssü’ne gitmesinin istendiği açıklama da var. Ayrıca Genelkurmay’ın darbeden 5 gün sonra hazırladığı raporda Akın Öztürk ‘rehine’ olarak gösteriliyor.

Hatırlanacağı gibi 15 Temmuz akşamının meşhur düğününe ev sahipliği yapan Org. Mehmet Şanver, Habertürk’te yaptığı açıklamada Org. Akın Öztürk’ün darbenin 1 numarası olamayacağını söyleyip “darbeciler içinde hala TSK’da aktif görevde olanlar var” demişti.

MEHMET ŞANVER YİNE İMALI KONUŞTU

Ankara 4.Ağır  Ceza Mahkemesi’nde devam eden duruşmanın Cuma günkü oturumunda Org. Mehmet Şanver müşteki sıfatıyla ifade verdi. Sanık ve sanık avukatlarının sorularına genellikle ‘bu konuyu daha fazla konuşmak istemiyorum’ yada ‘ yorum yok’ şeklinde cevaplar veren Şanver, Abidin Ünal’ı işaret eden ifadeler de bulundu.

Akın Öztürk ve İsmail Keskin’in Avukatı Hicabi Durmuş, Şanver’in kitabında geçen, “Derdest edildiği halde VIP muamelesi gören… Pek de derdest edilmişe benzemeyen” ifadelerinden kimi kastettiğini ve hukukları dikkate alındığında Abidin Ünal’da Akın Öztürk’ün özel telefon numarasının olup olmadığını sordu. Şanver, bu konuların dün yeterince irdelendiğini belirterek, “Yorum yok” dedi. Avukat Durmuş’un Öztürk’ün koruma astsubaylarının durumuna ilişkin sorusunu da Şanver şöyle cevaplandırdı: “İki korumanın konumunu da ne yaptıklarını bilmiyorum. Refakat etmişlerse etmişlerdir. Komutan çağırmışsa giderler. ‘Gel beni karşıla’ derse çocuk gider. Geceyarısı da olsa gider.”

Sanık avukatlarından Hatice Kübra Diri, Şanver’in sık sık kitabına atıf yapmasını, “Buraya kitap söyleşisine geldiğimi bilmiyordum” sözleriyle eleştirirken, şunu sordu: “Buradaki birçok sanık emniyette işkence gördüğünü söyledi. Siz de kitabınızda gözaltındayken emniyette kötü sahneler gördüğünüzü, ama paylaşmak istemediğinizi yazıyorsunuz. Bu sahneleri bizimle paylaşır mısınız?”

Şanver, “Kitapta paylaşmadığımı burada sizinle paylaşamam” karşılığını verince Avukat Diri, “Burası mahkeme” diye tepki gösterdi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Öncelikle tebrik ediyorum. Adını açık ve net, herkesin kolaylıkla anlayacağı şekilde koymuşsunuz: “15 Temmuz bir askeri darbe girişimi değil, kurgulayıcısı Fidan-Erdoğan ve Akar, uygulayıcısı TSK içindeki Ergenekoncular olan bir istihbarat operasyonudur.”
    Muğlak konuşmadan, etrafında dolaşmadan, hiçbir şeyden çekinmeden ilk siz ifade ettiniz sanırım bunu bu kadar net…

    Ve esas sözüm bu fitneyi kurgulayanlara ve de bilerek, isteyerek, severek uygulayanlara ve bu fitneye yine bilerek, isteyerek, severek destek olanlara ve onu yayanlara: Allah onlara lânet etsin, Allah onları tez zamanda bertaraf etsin. Mâsum insanların kanını döktükleri gibi Allah da tez zamanda onların ve işbirlikçilerinin kanını döksün. Öldürdükleri mâsumlar hürmetine, yetim bıraktıkları mâsumlar hürmetine, hapislere attıkları analar Hüseyin rmetine, analarıyla beraber hapse gönderdikleri bebekler hürmetine, doğum yapınca günahları sıfırlanan anaların duâları hürmetine, “Fitne uyumuştur, uyandırana lânet olsun.” buyuran Allah’ın rasûlü(sallallahü aleyhi ve sellem) hürmetine…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin