Hukuksuzluğun fitili: Nefret söylemi!

YORUM | Av. BARIŞ ÇELİK

Türkiye tarihi boyunca karşılaştığı kutuplaşmaların belki de en korkuncu ile karşı karşıya, bir etiketle her türlü zulmün meşrulaştığı, bir etiketle gözlerin kör, kulakların sağır olduğu bir dönemden geçiyoruz. İnsan haklarının ayaklar altına alındığı ve bir grubun sistematik ötekileştirilmeye maruz bırakıldığı bu duruma nasıl geldik? Nasıl oldu da sahip olduğu çeşitlilikle övündüğümüz ülkemizde tek tipleştik? Her kesimden insanın ortak düşmanını nasıl oluşturduk? Bu sorulara cevap ararken belki de ilk bakmamız gereken nokta söylemin gücü olmalı.

Yunus Emre’ye ait “söz ola kese savaşı söz ola bitire başı” söylemin gücünü en iyi özetleyen ifadelerden birisidir. Bu kadar güçlü bir aracın nefret ile kullanılması ise geri dönülmez sonuçları da beraberinde getirir. 17/25 Aralık dönemiyle başlayan, 15 Temmuz akabinde şiddetini arttırarak yayılan cemaat mensuplarına yönelik nefret söyleminin hiçbir vicdana ve insan hakları sınırlarına sığmayan sonuçları her geçen gün kendisini gösteriyor. 

Gerek siyasilerin, gerek “din adamlarının” cemaat mensuplarına yönelik kamuya açık alanlarda yaptıkları söylemler işkencenin önünü açıyor. Önünü açmakla da kalmıyor, yapılan haksızlık karşısında bütün bir milletin de kör, sağır ve dilsiz kalmasına sebep oluyor. Cemaat mensubu etiketiyle anılan insanlara zulmetmek için yarışa giren bir toplum, yapılan haksızlıkları kim en çok alkışladı kavgası, iktidarın ve muhalefetin “FETÖ” kavramı üzerinden birbirlerine karşı yürüttükleri politikalar “muasır medeniyetler seviyesine” çıkması beklenen Türkiye’ye tarihinin en karanlık dönemini yaşatıyor.

Ortak bir düşmana karşı birleşen Türk halkı “terörist” olarak adlandırılan bu düşmanın ülkeye ne gibi bir zarar verdiğini açıklayamıyor. Ancak, bir okulda öğrenci olmak, bir kitabı okumak, bir banka hesabına sahip olmak teröristlik olarak adlandırılıyor. Öyle bir teröristlik ki güzelliği emredip kötülükten sakındıran dinin, sözde “hocaları” sohbetleri boyunca cemaat mensuplarına ağza alınmayacak  hakaretler ediyor, öyle bir teröristlik ki TCK’nin 216. maddesinde geçen halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme hususu bu cemaate karşı yapılan söylemlerde işlemiyor. 

Cemaate karşı yürütülen nefret söylemi politikasının ağır sonuçlarından birisi de geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkan çıplak arama hadisesidir. 11 Eylül 2020’de Ömer Faruk Gergerlioğlu twitter hesabı üzerinden Uşak Emniyetinde 30’a yakın kadının çıplak aramaya maruz kaldığını belirtti. Türkiye gündemine yıldırım misali düşen bu iddia Türkiye’de uzun yıllardır kapalı kapılar ardında “mevzuata uygun” yapılan zorbalık ve tacize ışık tuttu. Gergerlioğlu’nun attığı tweet ile beraber yaşadığı insanlık dışı muameleyi anlatacak cesareti bulan kadın ve erkekler 15 Temmuz’dan bu yana maruz kaldıkları çıplak arama uygulamasını anlatmaya başladılar. Çıplak arama yalnızca yetişkinlere değil, cemaat mensuplarının çocuklarına da uygulanmıştı. Yapılan bu insanlık dışı muamelenin ortaya çıkmasının ardından ulusal ve uluslararası hiçbir standarda uygun olmadan yapılan bu uygulama iktidar tarafından yalanlanmış, mağdurları yalancılıkla itham edilmişti. Nefret söylemlerinin sonucu olarak karşımıza çıkan çıplak arama hadisesinin üzeri kapatılmaya çalışılırken iktidar tarafından yürütülen politika yine cemaate yönelik ötekileştirici, şeytanlaştırıcı ve sindirme politikasına dayalı nefret söylemi olmuştu.

Uşak valiliği yaptığı basın açıklamasında çıplak aramayı anlatan medya yayın organlarını “Fetö terör örgütünün esiri olmuş yayın organları” olarak adlandırmış, yapılan zulmün anlatılmasının önüne geçmeye çalışmıştır. Dönemin içişleri bakanı Süleyman Soylu “Türk polis teşkilatına bu iftirayı atan ispatlamazsa namussuzdur” diyerek hem olayın mağdurlarına hem de insan hakları savunucularına hakaret etmiştir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 22 Aralık 2020 tarihli basın açıklamasıyla, çıplak arama yapıldığını iddia eden kişiler hakkında soruşturma başlatılacağını belirterek sindirme politikasına destek vermiştir. Dönemin AKP grup başkan vekili Özlem Zengin “Onurlu kadın, ahlaklı kadın bir sene beklemez.” diyerek çıplak arama mağduru kadınlara hem “onursuz, ahlaksız” diyerek hakaret etmiş hem de yalancılıkla itham etmiştir. Zengin’in bu söylemine mecliste karşı çıkan HDP grup başkan vekili ise Özlem Zengin tarafından “Fetöcü” olarak adlandırılmıştır. Özlem Zengin bu hareketiyle “Fetö” kavramının iktidar için muhalifleri bastırmaya yönelik bir kamufle aracı olduğunu bir kere daha kanıtlamıştır. Hükümet, yalanlayıp, mağdurlarını yaşadıkları insanlık dışı muameleyi anlattıkları için cezalandırdığı çıplak arama zulmünü 2021 yılında yönetmeliği değiştirerek aslında kabul etmiş oldu.

Türkiye’de fikirler ve ideolojiler yalnızca iktidarın izin verdiği ölçüde yaşanabilir hale gelmiştir. Muhaliflik dahi tek tipleşmiş, tarafların karşılıklı argümanları birbirlerine “Fetöcü” demekten ibaret hale gelmiştir. Oluşturulan “Fetö” kavramı hükümet tarafından muhalifleri içine atacakları bir cehennem çukuru olarak tasarlanmış, Türkiye’de demokrasi kavramını ayaklar altına alınmıştır.  

Nefret söylemi, toplumsal barışa karşı bir tehdittir. Bu söylemin cezasız kaldığı, dahası bizzat devlet eliyle yapıldığı toplumlarda aile bireylerinin aynı yemek sofrasında oturmasına engel olacak kadar kutuplaşmaya sebebiyet verir. Nefret söyleminin şiddeti bu söyleme maruz kalan mağdurları temel insan haklarından mahrum eder. Türkiye’de, Cemaate karşı devlet eliyle desteklenen ve önü alınamayan nefret söylemleri Cemaat mensuplarının işkence görmesine, insanlık dışı muameleye maruz kalmalarına ve toplumdan dışlanmalarına sebep olmaktadır. Türkiye’nin taraf olduğu insan hakları sözleşmeleri ve yasalar gereği devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülükleri yerine getirmek için öncelikle yapılması gereken ise cemaate karşı yürütülen nefret politikasını bırakmak ve bu politikanın destekçilerinin önünü kesmektir. Çünkü nefret söylemi yalnızca bir söylem değil, eylemlerin pimidir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin