Herkes Nagehan’ı konuşuyor, ben asıl hamleyi Barlas’tan bekliyorum

YORUM | M. AHMET KARABAY

Kamuoyu araştırma şirketleri yaptıkları anketleri açıklamaya başladıkça bazı şeylerin değiştiği görülüyor. Yalnız köklü değişimin algılanması için henüz çok erken. Sosyal medya, Nagehan Alçı’nın dönüş hazırlığını konuşuyor. Siz asıl Mehmet Barlas ekibinin dönüşünü görün. 

İktidarın gitme ihtimali daha henüz belirginleşmedi. İşin renginin ortaya çıkmasına daha en az bir aylık süre var. Nisan ayı ortalarında kamuoyu araştırma sonuçlarında bugünkü gibi “açık fark” devam ederse asıl dönüşümü siz o zaman görün. 

Bu değişimi, Erdoğan’a gönül vermiş köylü Mehmet Amca’da göremezsiniz, büyük şehirlerin seçmen deposu semtlerinde yaşayanlarda da fark edemezsiniz. Bu kesimler, iktidar medyasından pompalanan havaya ayak uydurmaya devam ederler.

Çünkü, değişimin olacağına, dahası olabileceğine bile inanmazlar. Böyle bir durum onlar için akla getirilemeyecek bir konu. 

Onlar Süleyman Demirel’in de gitmeyeceğine inanıyorlardı. Müzisyen Fikret Kızılok, “Süleyman Hep Başbakan” bestesini boşa yapmamıştı.

Günümüzde Erdoğan’ı böyle ironik dille kaliteli bir şekilde anlatan beste pek ortaya konulmadı. Küfür ve hakaret sözlerini sıralamayı müzik sananlar olduysa da bunlar dikkate değmez diye düşünüyorum. Ya de benim haberim yoksa da o ayıp bana ait.

DEĞİŞİMİN SİNYALİNİ EN İYİ SERMAYE FARK EDER

Yurt geneline yayılmış dağıtım ağı olan şirketler, halkın nabzını en iyi kamuoyu araştırma şirketlerinden bile daha iyi tutarlar. Büyük şirketler, bayilerinden sadece para akışını kontrol etmezler.

Ülkenin dört bir yanında bayilikleri bulunan şirketler, yapılan satışlardan ekonominin gidişatını, Van’ın Gürpınar ilçesindeki, ya da Muğla’nın Ula ilçesindeki bir bayide yapılan sohbetten insanların düne göre tabloyu değerlendirmesindeki farklılığı rahatlıkla algılarlar.

Söz konusu şirketlerin toplumun nabzını tutma konusundaki becerileri, aynı zamanda insanların geleceğe yönelik beklentilerini de tespit eder. Bu eğilimleri analiz etmeyi başaran şirketler, hangi alanlara yatırım yapmaları gerektiğini de görürler.

Siz büyük şirketlerin tavırlarındaki değişikliği algılayabilirseniz, kamuoyu araştırma şirketlerine fazla ihtiyaç duymazsınız. 

Öyle holdinglerin ikili ilişkilerle farklı partilere finansman desteği sağlamalarından söz etmiyorum. Kendinin öngörülü olduğunu düşünen bütün şirketler, çok partili hayata geçilmesinden bu yana birbirine düşman gibi görünen partileri desteklerler. 

Henüz sermaye kesiminde, kamuoyu anketlerindeki gibi net değişimler hissedilmiyor. Ama olabilme ihtimaline yönelik bir süreden bu yana ciddi hazırlıkları olduğu biliniyor. Bundan önceki seçimlerin hemen hiçbirinde böyle bir alternatif hazırlığı görülmemişti.

HER DÖNEMDE KAZANANA OYNAMAK İSTEYEN TİPLER

Bazıları için kaybedenle birlikte olmak ölümle eş değer anlam taşır. Bu kesim, hayat standardından asla taviz vermek istemez. Bu tipler toplumun hemen her kesiminde karşımıza çıkıyor. 

“Kazanan ata oynamak” diye deyimleşen bu yaklaşım içinde olan gazeteciler çok göze batar. Şu sıralar, Habertürk yazarı Nagehan Alçı’nın dün Habertürk’te, Millet İttifakı saflarına mı geçtim? başlıklı yazısı Nagehan’ın nasıl bir tavır takınacağına dair epey ipuçları veriyor. 

 

Nagehan, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın, “O döndüyse zaten bu iş bitmiştir. Kim iktidara gelirse kadın kokuyu alıyor, öyle bir yeteneği var…” sözlerine tavır koyarken yapıyor bu değerlendirmeleri. 

Tanju Özcan gibi ırkçı yaklaşım içinde olanlarla aynı safta bulunmayacağını belirterek şimdiki mekân tuttuğu yerin altını oymak istemiyor. Ama tanıdığı Kılıçdaroğlu’nun nasıl demokrat biri olduğunun altını çizerek farklı denizlere yelken açabileceğinin mesajlarını veriyor.

Nagehan, sonrasında da sosyal medyada dönen sözlerini ifade ediyor: 

“Ben Osman Kavala ve Hakan Altınay gibi pırıl pırıl insanlara zulmeden, festivalleri ve konserleri yasaklayan, rakiplerine siyasi yasak getiren ve sözü aldı mı militarist ve yayılmacı söylemlerde bulunan bir siyasi tarafta bulunamam.

Türkiye’yi AB mensubu bir ülke yapma kararlılığında bir AK Parti’den yanayım ben. Bu zulümleri alkışlayan bir AK Parti’den yana olmam, olamam.”

Nagehan bu cümleleri kurunca, esprili telefon görüşmeleriyle insanları gülümseten Ahmet Kalkan’a malzeme çıkıyor. 

 

ESAS DÖNÜŞÜ SİZ BARLAS AİLESİNDE GÖRÜN

Her dönemin adamı olan Mehmet Barlas, Nagehan gibi sürat teknesi değil. Sürat teknelerinin dönüşü hızlı olur. Barlas kendini şilep olarak gördüğü için manevra kabiliyeti biraz zor. 

Milliyet’te başyazar olduğu sırada Turgut Özal’dan yana dönmek için epey ortam gözledi. Özal’ın seçim kazandığını ama iktidara yerleşip yerleşemeyeceğini bir süre izledi. 

Sonra 90’lı yıllarda kendini merkeze oturtup, ANAP’tan DYP’ye hatta SHP’ye, sonrasında CHP’ye akıl veren abi pozisyonunda göründü. Erdoğan iktidara geldiğinde, rezervini Özal’a yaptığı kadar uzun süreli koymadı. 

Barlas’ın, Erdoğan’ın yanağını okşamasıyla başlayan yakınlık, sonrasında bambaşka bir boyuta uzandı. Barlaslar aile boyu Erdoğan muhibbi oldu. 

Öyle anlaşılıyor ki toplumdaki değişim talebi, Barlasların İstanbul Boğazına nazır Otağtepe’deki evlerine kadar ulaşmış. Bu değişimi fark edip hayata geçirecek ilk isim eşi Canan Barlas mı, oğulları Cemil Barlas mı, yoksa “kazanan ata oynamayı bilen” Mehmet Barlas mı olacak?

Cemil Barlas’ı ben favori görüyorum. Ama iddiam yok. Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili sarf ettiği nefret söyleminde hemen herkes, “Alevi kökenli birisinin, cumaya gitmeyen birisinin Türkiye’de yüzde ellinin üstünde oy almasını ben mümkün görmüyorum” ifadelerine takıldı. 

 

Bu konuda yapılan değerlendirmelere katılıyorum. Lakin benim dikkat çektiğim konuşmasının sonundaki sesindeki vurgu. “Tabii bilemiyorum” deyişi var ki yürek dağlar gibi. Yanılmaktan korktuğunu, bu kez umduklarından farklı çıkmasından çekindiğini anlatan bir ifade…

Menfaatle beslenenlerin dönmesinden söz edildiğinde HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sözleri akla geliyor.

Medyadakilerin dönüşünü bile gölgede bırakansa şüphesiz MHP lideri Devlet Bahçeli. Dönüş dendiğinde dün ve bugün söylediklerini hatırlamakta yarar var.

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. Aslında Nagehan hiçbir zaman Tayyipçi değildi. Tayyipe söven Bahçeli ne kadar Tayyipçiyse O da o kadar Tayyipçiydi. Nagehanın görevi rejim değişikliği sürecinde Tayyipin islamcı kimliğini daha çağdaş görünüm kazandırmaktı. Tarikatların kadınlara karşı tutumunu Nagehanın çağdaş görüntüsüyle hafifletmekti. Rejim dönüşümünde sadece Nagehan görev almadı. Kılıçdaroğluda görev aldı. Yani muhalefet ve basın islamcı kimliği maskeleme görevi görmüştür. Çağdaş kadınların desteklediği islamcılar üzerinden rejim dönüştürülmesi sürecinde laiklik bir kere bile tartışılmamış, ışid eylemlerine rağmen irticadan bir kere bile bahsedilmemiştir. Kılıçdaroğlu rejimin değişikliği sürecinde yeni kapı ruhunu oluşturmuştur. Şimdi Nagehan döndüm diyor ya Onun çağdaş Batı ve Avrupa Birliği konusundaki tutumunu takip edin. Tıpkı Kılıçdaroğlu gibi O da AB den bahsetmeyecek.

  2. Nagehan gibi mini etekli, açık saçlı kızlar Taliban yanında poz verseler Talibana bambaşka bir hava katar. O arada Taliban tek adam düzenini kurarken hiçbir tehlikeden şüphelenmez kimse. Yani kimse irticadan bahsetmez. Hiç tek adam rejimi kurulurken sözde Cumhuriyetin değerlerine bağlı insanlardan Cumhuriyet değerleri ile ilgili tartışma duydunuz mu? Üstelik ışid Cumhuriyetin başkentine kadar sokulmuşken. O dönemde sadece oh, oh, oh diyorlardı. Birde muhalefet yapıyormuş gibi gözükmek için çok önemli, stratejik bir fabrikadan bahsediyorlardı. Yani fabrikanın önemi Cumhuriyet kurumlarından daha önemliydi. Ve hiçbir değerin kimsenin umurunda olmadığı, sadece mini etekli bir kadın ile pozun herşeyi değiştirdiği görülmektedir.

  3. Eğer mini etekliler Tayyipi savunuyorsa neden irtica tehlikesi söz konusu olsun ki? İrtica tehtidinden bahsedenler gariptir ışidin varlığına rağmen, Nagehan gibiler Tayyipi desteklemeye başladığından beri irticadan bir kere bile bahsetmediler. Tam bu dönem rejimin dönüştürülmeye başladığı tarihe denk geliyor.

  4. Barlas gibi yıllanmış yalaka takımı bence keskin dönüşlere girmez. Ortamın durumuna göre vaziyet alır. Eğer sahibi değişecek gibiyse önce sessiz kalır. Sade suya tirit konuları ile zaman geçirir. Durum netleşince yeniden yalamaya başlar. Şahsi değil makama bakar. Ayıya da köprüyü geçinceye kadar dayı der.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin