Hayvanların ‘silahları’

Karidesler (Alpheidae) bϋyϋk bir boks eldivenini andıran kıskaçlarıyla avlanıyor.

ÖZEL HABER | BETÜL GÜL

Doğanın dengesinde önemli rol oynayan avcı hayvanların çeşit çeşit “silahları” var. Şok dalgasıyla öldϋren kıskaçlar, ağ fırlatan tüpler, balistik diller…

Avcı hayvanlardaki “silahlar” insanı hayrete dϋşϋrϋyor. Mesela bazı karidesler (Alpheidae) bϋyϋk bir boks eldivenini andıran kıskaçlarıyla avlanıyor, ama avlarını dokunmadan, uzaktan “nakavt ediyorlar.” Özel yapılı bϋyϋk kıskaçları sϋratle kapanırken aradan hızı saatte yaklaşık 70 mile varan bir su jeti fışkırıyor. Su jetinin arkasında oluşan bϋyϋk kabarcığın şiddetle patlaması şok dalgası meydana getiriyor; karidesin yiyebileceği hayvanları sersemletiyor, ya da öldϋrϋyor. Kabarcıkların patlama sesi o kadar fazla ki, parmak kadar karidesler biraraya geldiklerinde denizaltıların sonar kullanımını etkiliyorlar.

Christian Gloor https://creativecommons.org/licenses/by/2.0/

Bu karideslere ilişkin detaylı araştırmalar yapan Hollanda’nın Twente Üniversitesi’nden Dr Michel Versluis, kabarcığın içinde sıcaklığın anlık olarak 4000 dereceyi geçtiğini, güneşin yϋzey sıcaklığına ulaştığını söylϋyor! Versluis ve ekibi, ϋnlϋ akademik dergi Nature’da yayımladıkları makalelerinde şu sözlere yer verdi: “Kabarcık patlarken flaş şeklinde, kısa sϋreli yoğun ışık açığa çıkıyor. Bu, patlama esnasında kabarcığın içinde aşırı basınç ve en az 5000K (4700 derece) sıcaklığın olması gerektiğini gösteriyor.” Araştırma grubundan Prof. Detlef Lohse ise, “aksi takdirde ışığı görmezdik.” diyor.

© Alexander Bär / Nature Communications 2017

Örümcek Adam’ın elinden ağ fırlatarak suçluları yakalaması gibi avlanan canlılar da var. Kϋtϋk ayaklılar (Onychophora) adı verilen, solucana benzeyen, bu hayvanlar avlanırken gerçekten çok ilginç bir görϋntϋ sergiliyor. Başlarının iki yanında bulunan, sağa sola çevrilebilen tϋpler “çapraz ateş” şeklinde jelimsi bir madde fışkırtıyor. Aralarında Harvard Üniversitesi’nden bilim insanlarının da bulunduğu bir araştırma ekibinin Nature Communications’da yayımlanan çalışmaları göre, püskürtücü başlıkların şekilleri ve elastikiyeti jelimsi maddenin her yöne fışkırmasını sağlıyor. İlginç özellikleri olan bu madde, avlamak istedikleri böceğe yapışıyor ve hızla sertleşerek tutsak eden iplere dönϋşϋyor. Böcek kabukları suyu iten mumsu tabakayla kaplı ancak, deterjanlarda kullanılan nonilfenol adlı kimyasal ve yağ molekϋlleri içeren sıvı, böceğin ϋstϋne iyice yayılabiliyor. Almanya’nın Max Planck Enstitüsü’nden Alexander Bär ve meslektaşları, sıvının içerdiği protein ve yağ moleküllerinin birleşerek her zaman çapları 75 nano civarında olan kürecikler oluşturduğunu tespit etti. Avın hareketleriyle küreciklerin bozulduğunu, yağ moleküllerinin ve proteinlerin ayrıldığını belirten Bär, proteinlerin iç kısımda uzun lifler oluşturduğunu, su ve yağ moleküllerinin ise bir çeşit kılıf meydana getirdiğini söylüyor.

Pixabay

Bukalemun dili de hayvanlar alemindeki ilginç silahlardan biri. Bukalemunlar yavaş hareket eden canlılar. Fakat, birbirinden bağımsız hareket eden gözleriyle çevrelerini çok iyi tarayabiliyor, renk değiştirme özellikleri sayesinde kamufle olmuş şekilde av bekliyorlar. Dahası sϋper özellikleri olan dilleri var, hızlı hareket eden böcekleri yakalayabiliyorlar. Bukalemunun ağzında kıvrılmış olarak duran dili, gerektiğinde saniyede on metre hızla dışarı fırlıyor ve hayvanın vücudunun bir buçuk katına kadar uzuyor. Fırlatma rampasından atılan fϋzeler gibi fırlatılıyor ve akordiyon gibi geri çekiliyor. Wageningen Üniversitesi’nden Prof. Johan van Leeuwen ve Leiden Universitesi’nden Dr. Jurriaan de Groot’un detaylı analizleri, bukalemun dilinin 20 milisaniye içinde, saniyede altı metre hıza ulaştığını açığa çıkardı. (Bir milisaniye saniyenin binde biri.) Başka bir deyişle, savaş uçağından beş kat daha çabuk hızlandığını  gösterdi. Peki ama, mϋthiş hızla fırlayan dil (hızı saatte 36 kilometreyi buluyor), neden böceğe çarpıp dϋşϋrmϋyor? Belçika’nın Antwerp Üniversitesi’nden Dr. Anthony Herrel ve ekibi, çarpmasına birkaç milisaniye kala dilin ucunda bir çeşit vantuz oluştuğunu keşfetti. Dr. Herrel, bukalemunları uyuşturup vantuzun oluşmasını sağlayan kaslara giden sinirleri kesti. Bukalemunlar beslenmek istediğinde, dillleri avı kapmak yerine çarpıp dϋşϋrϋyordu! Şunu da belirtelim, sinirlerin tekrar bϋyϋdϋgϋ, hayvanların normal beslenebildikleri belirtiliyor.

Ingo Rischawy / Schuster lab, University of Bayreuth

Su fışkırtarak dalların üstündeki böcekleri düşürϋp yiyen okçu balıklar (Toxotidae), su yϋzeyinin iki metre üstündeki böcekleri bile avlayabiliyor. Suyun altından bakıldığında nesneler bulundukları konumdan biraz daha yukarıda görünüyor. Buna rağmen hedefi tutturuyor, hatta uçan sinekleri bile vuruyorlar. Avustralya’nın Queensland Üniversitesi’nden Dr Shelby Temple ve ekibinin araştırmasına göre okçu balıklar aynı anda hem su altını, hem de ϋstϋnϋ net görüyor. Araştırma ekibinden Prof. Shaun Colllin, retinadaki farklı bölϋmlerin görme alanındaki farklı bölgelere ayarlı olduğunu, böceğe odaklaklanırken kendi çevrelerini de tarayabildiklerini ifade ediyor. Peki, boyları çoğunlukla on santimetreyi geçmeyen bu küçük balıklar, çok iyi bir şekilde tutunabilen böcekleri nasıl düşürebiliyor? Almanya’nın Erlangen-Nürnberg Üniversitesi’nden Prof. Stefan Schuster ve ekibinin akademik dergi Current Biology’de yayımlanan çalışmaları, okçu balıkların böcekleri tutunma organlarının sağladığı gücün yaklaşık on katı güçle vurduklarını gösterdi. Schuster ve aynı üniversiteden Dr. Thomas Schlegel’in Science dergisinde yayımlanan makalelerine göre, böceklerin nereye düşeceğini de hesaplıyorlar. Deney koşulları zorlaştırıldığında bile, her zaman doğru yöne yönelip hızla tepki verdiler. Hatta bazen 40 milisaniye gibi bir sϋrede…

SAVUNMANIN BÖYLESİ 

Saniyede üç yüz defa atış yapan bombacı böcekler, balon gibi şişen balıklar, diken salma sistemleri olan oklu kirpiler… Hayvanlardaki savunma mekanizmaları çeşit çeşit. 

Aaron Rundus, PNAS

Yer sincabının vücudunda gizli bir savunma sistemi var. Araştırma sonuçlarını PNAS adlı akademik dergide yayımlayan Amerika’nın Nebraska Üniversitesi’nden Aaron Rundus, bu sistemi sincaplara kızıl ötesi kamerayla bakınca keşfetti. Karanlıkta çıngıraklı yılanlarla karşılaşan sincapların kuyruklarını normalden daha çok salladıkları biliniyordu, ancak bu davranışın nedeni açıklanamıyordu. Rundus, çıngıraklı yılanların varlığını fark eden sincapların kuyruk sıcaklığının önemli ölçüde arttığını belirledi. Çıngıraklı yılanlar, yüzlerindeki kızıl ötesi sensörler sayesinde 0,003 derecelik sıcaklık farkını bile algılayabiliyor. Yılanlar, genelde süpriz saldırılar yaparak yavru yer sincaplarını yiyor. Kanlarında çıngıraklı yılan zehirine karşı bağışıklık sağlayan proteinler bulunan yetişkin sincaplar, yavruları korumak için yılanları ısırıyor, yüzlerine kum atıyor. Biyologlar sıcak kuyruğun, yılana sincabın kendisini gördüğü ve yavruları korumaya hazır olduğu sinyalini verdiğini düşünüyor. Araştırmalar, sıcak kuyrukların çoğu kez çıngıraklı yılanların geri çekilmesine yol açtığını gösterdi. Sincaplar, kızıl ötesi algılayıcıları olmayan yılanlarla karşılaştıklarında da kuyruklarını sallıyor, fakat kuyruk sıcaklıkları normal düzeyde kalıyor! Rundus, yılanları ayırt ettiklerini anlayınca şok olduğunu söylüyor.

Genny Anderson, Santa Barbara City College

Deniz tavşanı, ya da diğer adıyla deniz sümüklüböceği Aplysia californica koruyucu kabuğu, dikenleri, pençeleri olmayan bir yumuşakça. Ancak, savunmasız değil. Vücudunu kaplayan sümüksü salgı birçok hayvanı uzak tutuyor. Rahatsız edilirse de mürekkebe benzer bir karışım salıyor suya. Georgia Eyalet Üniversitesi’nden Prof. Charles Derby ve meslektaşları, Journal of Experimental Biology’de yayımladıkları makalede, deniz tavşanının mürekkebinin avcı hayvanların algılarını farklı mekanizmalarla etkilediğini belirtiyorlar. En çok görüleni, mürekebbin uzaklaştırıcı etkisi. Daha az görülen bir başka etki ise, mürekkebin lezzetli bir yiyecek gibi avcı hayvanı cezbetmesi. Bu durumda, deniz tavşanını avlamak isteyen dikenli istakozların kafaları karışıyor, deniz tavşanını bırakıp etrafta yemek aramaya koyuluyorlar. Prof. Derby’nin araştırma grubundan Dr. Cynthia Kicklighter, “çikolatalı kurabiyelerin kokusunu alınca elindeki brokoliyi bırakan küçük bir çocuk gibi.” diyor.

Bombardıman böcekleri (Stenaptinus insignis) ilginç bir şekilde kuşlardan, kurbağalardan korunuyor: Vücutlarında meydana gelen kimyasal patlamalarla! Kimyasal reaksiyon sonucunda oluşan çok sıcak, tahriş edici bir sıvı arka taraflarındaki küçük bölümden dışarı püskürüyor. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden Prof. Christine Ortiz’in de aralarında bulunduğu bir araştırma ekibi, patlamalar olurken vücutlarının içini özel bir X-ışını kamerayla görüntüledi. Sonuçları akademik dergi Science’da yayımlanan çalışmalarına göre, iki ayrı kimyasalın korunaklı bir odacıkta karıştırılmasıyla ortaya neredeyse kaynama noktasında olan benzokinon adlı madde çıkıyor. Bu işlem çok hızlı bir şekilde arka arkaya tekrar ediliyor. Bombardıman böcekleri hemen hemen her yöne sprey şeklinde saniyede üç yüz kere “atış” yapabiliyor ve vücutlarında meydana gelen patlamalardan zarar görmüyor!

City University of New York’dan Prof. Uldis Roze ve Lakehead Üniversitesi’nden Dr. David Chapman’ın araştırmaları, oklu kirpilerin (Erethizontidae) gövdelerinde detaylı bir diken salma mekanizması bulunduğunu gösterdi. Oklu kirpiler sakin olduklarında dikenlerinin dibinde bulunan makaraya benzer yapılar gevşek oluyor. Rahatsız edilirlerse makaralar dikenleri dikleştiriyor. Bu durumda dikenlere bastırılırsa, bağlı oldukları dokudan ayrılıyorlar. Mesela kirpi kuyruğuyla bir hayvana vurursa, ya da bir hayvan onu yakalarsa dikenler gövdeden ayrılıyor. Dikenler dik durumdayken oklu kirpilerden uyarıcı, keskin bir koku yayıldığı, ayrıca floresan madde içerdikleri için dikenlerin karanlıkta parladıkları belirtiliyor!

NOAA

Dikenli balonbalığı (Diodon holocanthus) normal durumda görünüşü çok da farklı olmayan bir balık. “Acil durumlarda” karnına su pompalayarak dikenli bir top şeklini alıyor. Balonbalığının karnı orijinal halinin yaklaşık yüz katına kadar şişebiliyor. Karnı pilili etek gibi kıvrımlı. Büyük pililerin içinde daha küçük pililer, bunların içinde de daha küçük pililer var ve bu böyle devam edip gidiyor; pililer mikroskobik boyutlara varana dek…

Saldırıya uğramaları durumunda, porselen yengeçlerinin (Petrolisthes) kıskaçları, bazı örümceklerin bacakları, denizyıldızlarının kolları gövdeden ayrılıyor. Kertenkele kuyrukları hiç dokunulmadan bile gövdeden ayrılabiliyor. Kopan kuyruk çok defa beş dakikadan fazla kıvrılıp bükülüyor, avcı hayvanın ilgisini çekiyor, bu arada kertenkele de kaçabiliyor. Kuyruğun yerine yenisi geliyor.

“Hayret verici sanatların bir sergisi, hayret verici mahlûkatın bir mahşeri, varlık kafilelerinin bir geçiş yeri ve Cenâb-ı Hakk’ın saf saf kullarına bir mescit ve konak olan yeryüzü, bütün kâinatın kalbi hükmündedir; O’nun birliğinin nurunu kâinat kadar gösterir.” (Kısmen Sadeleştirilmiş Sözler, 33. Söz, 22. Pencere)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Yazılarınız ve verdiğiniz bilgiler çok güzel Yalnız dikkat ediyorum son paragrafa yerleştirdiğiniz paragrafla yazılarınızda anlattığınız şeyler tam olarak örtüşmüyor Daha detaylı ve son paragrafa bırakmadan verilen bilgilerin hemen akabinde Risale-i Nurdan ilgili kısım tam bağlantı kurularak verilebilir. Mesela bu yazıda Hafiz ismi ile bağlantı kurulabilir. Ya da Hakîm ismiyle. Bu Risale-i Nur Külliyatının bir özelliğidir. Bilgiler ince ince işlenir sonra ilgili isim sıfat şuunat ya da itibarat ile sıkı bir irtibat kurulur. Allahın fiil, isim,sıfat ve de şuunatına yumuşak ve de çok zarif bir geçiş yapılır. Üst üste bilgileri yığın şeklinde verdikten sonra bağlantı için son paragrafı kullanmak yazının amacına tam olarak hizmet etmiyor sanki.
    Tuğlaları üst üste koyunca duvar olmuyor. Aralarda harç vb yapıştırıcı kulanmak lazım sanki…
    Inşallah yanlış anlaşılmam…
    İyi çalışmalar diliyorum.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin